UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/409
KARAR NO : 2021/674
KARAR TR : 27/12/2021
OLAY
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin davalı Oda’ya kayıtlı olarak 07 .. 4147 plakalı aracı ile taksicilik mesleğini icra ettiğini; Antalya’nın Aksu ilçesinde inşa edilen Expo 2016 Dünya Tarım Fuar Alanında taksi durağı kurulmasına karar verildiğini; bununla ilgili olarak müvekkilinin de aralarında bulunduğu taksicilere davalı Oda tarafından düzenlenen tanıtım toplantısında; Expo2016 durağında çalışmak isteyen ticari (T) plaka sahibi esnafların davalı Odanın banka hesabına, bildirilen son ödeme tarihine kadar 35.000,00 TL yatırması gerektiği, belirtilen meblağın bildirilen son ödeme tarihine kadar yatırılmaması durumunda bahse konu durakta çalışamayacağının bildirildiğini; diğer bir anlatımla, Expo2016 durağına geçiş yapılmasının, 35.000,00 TL.nin ödenmesi şartına bağlandığını; müvekkilinin bilgilendirme doğrultusunda talep edilen miktarı davalı Oda hesabına 13.3.2015 tarihinde yatırdığını; müvekkilinin daha sonra, Oda’ya başvurarak 35.000,00 TL.nin iadesini talep ettiğini; Oda’nın 01.08.2018 tarih, 2018/755 sayılı cevap ile istemi reddettiğini; işleme de dayanak olarak 21.01.2018 tarihinde yapılan Genel Kurul kararının gösterildiğini; Genel Kurulunun Kararının “n” sayılı gündem maddesiyle usulsüz bir şekilde “alınan paraların iade edilmemesine” karar verildiğinin belirtildiğini, kararın da hukuka aykırı olduğunu; idare cevabında, zorlama yapılmadan, gönüllülük esasına göre ve taksicilerin kendi istekleriyle bağış yaptığı iddia edilmiş ise de; gönüllü, rızai şekilde bir bağış ya da koşula bağlı bir bağış yapılmasının söz konusu olmadığını; çünkü, davalı Oda tarafından taksici esnafın Expo 2016 durağında çalışabilmeleri için zorla bağış adı altında ödeme yapmaya mecbur bırakıldığını; davalı tarafından Odaya kayıt yaptırabilmeleri için ödeme açıklamasına “bağış” yazılmasının zorunlu tutulduğunu, hatta istenen bu bedeli karşılayacak durumu olmayan bazı taksici esnafından ise senet alındığını; müvekkilden 35.000,00 TL tutarında bağış adı altında zorla para alınmasının 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bağış ve Yardımlar” başlıklı 40. maddesine aykırı olduğunu; ayrıca Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğünün 03.01.2018 tarih 30741369 sayı “Antalya Şoförler, Otomobilciler, Kamyoncular ve Kamyonetçiler Esnaf Sanatkarlar Odası-inceleme raporu” konulu yazısında; taksici esnafından alınan haksız ve usulsüz paraların da tespit edildiğini; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından davalı Oda hakkında hazırlanan 13.12.2017 tarih 338-C/06-01 sayılı inceleme raporunda Oda yönetiminin görevlerini kötüye kullandıkları kanaatine varıldığı, buna ilişkin ayrıntılara Soruşturma Raporunda ver verildiğinin ifade edildiğini; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 14. maddesinde, odaların gelirleri tahdidi olarak sayıldığını, maddede; odaların durak değiştirilmesi karşılığında ücret alabileceğinin belirtilmediğini ifade ederek; Antalya Şoförler, Otomobilciler, Kamyoncular ve Kamyonetçiler Esnaf ve Sanatkarlar Odasının 01.08.2018 tarihli 2018/755 Sayılı İşlemiyle, bu işleme dayanak gösterilen 21.1.2018 tarihli Antalya Şoförler, Otomobilciler, Kamyoncular ve Kamyonetçiler Esnaf ve Sanatkarlar Odası Genel Kurulunda “n” gündem maddesi ile usulsüz ve hukuka aykırı olarak karara bağlanan işlemin iptali ile müvekkilden hukuka aykırı olarak alınan 35.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANTALYA 2.İDARE MAHKEMESİ: 8.1.2019 gün ve E:2018/978, K:2019/11 sayı ile, “(…)Niza konusu olayda; uyuşmazlığın davacı tarafından davalı idare hesabına yatırılan 35.000,00 TL ile yatırılan işbu paranın iadesi isteminin reddi işleminden kaynaklandığı, Gümrük ve Ticaret Müfettişliğince yapılan teftiş sonucunda yatırılan paranın bağış olmadığı ifade edilmiş ise de, söz konusu paranın herhangi bir idari işlem ve/veya eylem neticesinde davalı idarenin hesabına yatırılmayıp meccanen davacı yanca şarta bağlı olarak bağış yapıldığı ve bu hususun ödeme dekontunun açıklamalar kısmında belirtildiği, ödeme yapılması suretiyle de davacı ve davalı arasında bağış akdinin kurulduğu, bu bağlamda işbu uyuşmazlığın bağış sözleşmesinden kaynaklandığı, bu sözleşmenin Vergi Mahkemesinin görevine giren vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin bulunmadığı gibi idare mahkemesinin görevine giren iptal veya tam yargı davasına konu bir işlem ile ilk derecede Danıştayca çözümlenecek bir işlem de olmadığı; dolayısıyla özel hukuk ilişkisinden doğan ve sözleşme hükümlerinin tarafların serbest iradesiyle belirlendiği bağış sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmaktadır.
Nitekim, aynı konuda Antalya 4.İdare Mahkemesince verilen 12/07/2018 gün ve E:2018/142, K: 2018/475 sayılı “davanın görev yönünden reddine” ilişkin kararın onanmasına dair Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 06/11/2018 tarih, E: 2018/2037, K: 2018/1537 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesince 25.4.2019 gün ve E:2019/332, K:2019/733 sayı ile, istinaf isteminin reddine kesin olarak karar verilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez, aynı somut olaylardan bahisle, davalı Oda hesabına yatırılan 35.000 TL’nin iadesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
ANTALYA 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 2.12.2019 gün ve E:2019/167 sayı ile, “(…)3-Davacı vekili, açıklanan olguya dayalı olarak, genel kurul kararının iptali ve alınan 35.000,00 TL’nin iadesi istemiyle eldeki davayı ikame etmiştir.
4-a)2247 sayılı Kanunun 19.maddesi uyarınca, yargı yolu yönünden görevli olmadığını düşünen mercii, yargı yolu uyuşmazlığının giderilmesi için dosyayı bir gerekçeli kararla uyuşmazlık mahkemesine gönderebilir.
b)Anayasanın 135. maddesi, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının, belli meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetini kolaylaştırmak, mesleğin genel faaliyetlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında ve gizli oyla seçilen kamu tüzel kişileri olduklarını vurgulamıştır. Davalı meslek odası, bir kamu kurumudur. Davacı, meslek odasının 21/01/2018 tarihli genel kurulunda alınan “n” sayılı kararın iptalini istemektedir. Uyuşmazlık mahkemesi hukuk bölümü 20/02/2017 günlü ve 2016/530 esas, 2017/17 karar sayılı sayılı ilamla, benzer bir uyuşmazlıkta, görevli yargı kolunun idari yargı olduğunu belirlemiştir.
c)Bundan ayrı olarak, taraflar arasında özel hukuk hükümlerine göre gerçekleşmiş bir bağış sözleşmesinin varlığından da söz edilemez. İddiaya göre, burada, davalı idarenin uyguladığı tek yanlı bir işlem söz konusudur. Meslek odası, Expo 2016 taksi durağında çalışılabilmesini, her bir taksicinin 35.000,00 TL para vermesi koşuluna bağlamıştır. Taksicilerin, serbest iradeleriyle, bir karşılığı olmaksızın gerçekleştirdikleri bir bağış söz konusu değildir. Dolayısıyla her bir taksicinin 35.000,00 TL ödemesi, bir bağış iradesinin sonucu değil, meslek odasının tek yanlı buyurucu-bağlayıcı iradesinin sonucudur. Yani burada da idari işlem söz konusudur.
5-Bu nedenle, mahkememizle Antalya 2. İdare Mahkemesi arasında oluşan yargı yolu uyuşmazlığının halli için her iki dava dosyası 2247 sayılı Kanunun 19.maddesi hükmüne tevfikan karar ekinde gönderilmektedir….” demek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 24.2.2020 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ
Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Antalya Şoförler, Otomobilciler, Kamyoncular ve Kamyonetçiler Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı olarak 07 . 4147 plakalı aracın maliki olan davacı tarafından, davalı odanın 21.01.2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda karara bağlanan “….oda tarafından bağış alınan paraların iade edilmemesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.” içerikli “n” gündem maddesinin; usulsüz ve hukuka aykırı olarak karara bağlandığı, kendilerinden “bağış” adı altında alınan paraların mevzuatta yeri olmadığı, yeni durağa kaydolabilmek için herkesten ayrı miktarlarda para alındığı, bazı taksicilerden hiç para alınmadığı ileri sürülerek; yapılan ödemenin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 01/08/2018 tarih, 755 sayılı davalı Oda işlemiyle, bu işleme dayanak gösterilen 21.01.2018 tarihli Genel Kurulunun “n” gündem maddesinin iptali ile kendisinden alınan 35.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” başlıklı 135.maddesinin birinci fıkrasında “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir.” hükmüne;
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.” Hükmüne;
“Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde; “Bu Kanunun uygulanmasında;(…) d) Oda: Esnaf ve sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odalarını,(…) İfade eder.” Hükmüne yer verilmiş; “Odaların organları” başlıklı 9.maddesinde; “Oda organları şunlardır:
a) Genel kurul: Genel kurul toplantı tarihinden en az altı ay önce odaya kaydolmuş ve Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından, ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşu tarafından alınacak, genel kurul toplantısına katılacaklar listesine dahil olan üyelerden oluşur.
b) Yönetim kurulu: Başkan dahil olmak üzere, üye sayısı 1000’den az olan odalarda yedi, üye sayısı 1000-2000 olanlarda dokuz, 2000’den fazla olan odalarda onbir kişiden oluşur ve genel kurul üyeleri arasından dört yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Aynı sayıda yedek üye seçilir.(…)” hükmüne;
“Oda genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 10.maddesinde; “Oda genel kurulunun görev ve yetkileri şunlardır: (…)j) Bağlı olduğu birliğin muvafakati alınmak şartıyla kuruluş amacını gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul ve her türlü taşıt alım ve satımına, gayrimenkul karşılığında ödünç para alınmasına karar vermek.(…)” hükmüne;
“Oda yönetim kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 11. Maddesinde; “Oda yönetim kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Oda işlerini mevzuat ve genel kurul kararlarına uygun olarak yürütmek.
b) Bakanlığın mevzuat gereği vereceği görevleri yerine getirmek.
(…)
f) Oda üyelerinin çalışma konularına giren hususlarda haklarını korumak için resmî ve özel kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunmak, üyelerinin meslekî menfaatlerini ilgilendiren konularda, adli ve idari yargı mercileri önünde oda başkanı marifetiyle odayı temsil etmek.
(…)
h) Üyelerin, çalışma konularına giren işlerde gelişmelerini sağlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak bakımından, gerekli tedbirleri almak, kurslar düzenlemek ve bu konuda ihtiyaç duyulan tesisleri kurmak üzere genel kurula teklifte bulunmak, bu bilgileri Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında güncelleyerek takip etmek.
(…)” hükmüne;
“Odaların gelirleri” başlıklı 14. maddesinde; “Odaların gelirleri şunlardır:
a) Kayıt ücreti.
b) Yıllık aidat.
c) Konfederasyonca belirlenen tarife ücretleri karşılığında düzenlenecek ve onanacak belgeler ile yapılan hizmetler karşılığında alınacak ücretler.
d) Meslekî yeterlik belgesi ücretleri.
e) Yayın gelirleri.
f) Sınav ücretleri.
g) Oda amacını gerçekleştirmek için kurulacak kuruluşların ve iştiraklerin gelirleri.
h) Oda tarafından düzenlenecek danışmanlık, eğitim, kurs ve sosyal faaliyet gelirleri.
ı) Muhasebe işlerinin yapılmasından elde edilen gelirler.
j) Faiz ve diğer gelirler.
k) Bağış ve yardımlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davalı Oda Başkanlığının 06.03.2015 tarih ve 2 sayılı Yönetim Kurulu kararının 8. maddesiyle “2016 yılında faaliyete geçmesi planlanan Expo taksi durağı için yapılan başvuruların değerlendirmeye alınmasına, şehir merkezindeki trafik sıkışıklığını azaltmak, duraklarda faaliyet gösteren ticari taksi sahiplerinin başvurularına öncelik tanınmasına, taksi durağı için yapılacak başvurularda 5362 sayılı Yasa’nın 14. maddesi gereğince başvuru sahiplerinden kendi istek ve arzularıyla yapacakları bağışların kabul edilmesine, bağışların 14. madde uyarınca Oda’ya gelir olarak kaydına, bu bağışların ayrı hesapta toplanarak hizmet binasının bulunduğu arsanın Vakıflar Genel Müdürlüğünden alımı için kullanılmasına” karar verildiği; davalı Odaya kayıtlı 07 T 4147 plakalı aracın sahibi olan davacı tarafından aracının Expo2016 durağına kaydı için 13.03.2015 tarihinde belirtilen Banka hesabına 35.000,00 TL yatırıldığı, davacının, ödenen paranın iadesine ilişkin olarak, diğer meslektaşlarının davalı Oda’ya yaptıkları başvuruların genel kurul toplantısında karara bağlanacağının belirtilmesi üzerine beklediği ve yapılan bu başvuruların davalı odanın 21.01.2018 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nda tutanakla karara bağlanan “….oda tarafından bağış alının paraların iade edilmemesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.” içerikli “n” gündem maddesiyle reddedildiği; davacı tarafından 21.01.2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda karara bağlanan gündem maddesinin ve yapılan 35.000,00 TL ödemenin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 01/08/2018 tarih, 755 sayılı davalı Oda işleminin iptali ile davalı Oda tarafından kendisinden alınan 35,000-TL paranın yasal faizi ile birlikte iadesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmış; davalı tarafından Mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde ise; Yönetim Kurulu Kararı uyarınca bir kısım üyelerin kendi istek ve arzularına göre Oda’ya, bu amaçla kullanılmak üzere ve karara uygun olarak ayrı hesapta tutulmak üzere yapılan bağışların kabul edildiği, kararda usul ve Yasa’ya aykırı bir yön bulunmadığı; Oda’nın davacı ya da bir başkasına EXPO taksi durağına geçiş yapılması için ve bununla ilgili bağış yapılması için bir zorlaması ya da dayatmasının olmadığı; bir kısım üyelerin verdikleri bağışı geri talep etmeleri üzerine; 21.01.2018 tarihinde, 5362 Sayılı Kanunun 45.maddesinde göre öngörülen toplantı nisabının sağlanması ile Olağan Genel Kurul Toplantısı yapılarak gündem maddelerinin görüşüldüğü, alınan kararların “n” maddesinde üyelere okunup yapılan oylama neticesinde, Oda tarafından bağış alınan paraların iade edilmemesine karar verildiği; kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı ileri sürülerek, davanın reddinin gerektiği savunulmuştur.
Buna göre, davalı Oda’nın, idari yapı içinde, kamu hizmeti gören bir birim olduğu; kamu kurumu niteliğindeki kuruluş olan davalıya husumet yöneltilerek; yapılan ödemenin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 01/08/2018 tarih, 755 sayılı davalı Oda işlemiyle, bu işleme dayanak gösterilen Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda karara bağlanan “….oda tarafından bağış alınan paraların iade edilmemesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.” içerikli “n” gündem maddesinin iptali ile “bağış” adı altında yatırılan paranın iadesi amaçlandığına göre, talep ve işlemin idari nitelik taşıdığını kabul etmek gerekmektedir.
Dolayısıyla açılan davanın, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Antalya 2.İdare Mahkemesinin 8.1.2019 gün ve E:2018/978, K:2019/11 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Antalya 2.İdare Mahkemesinin 8.1.2019 gün ve E:2018/978, K:2019/11 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.2.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
E. 2021/2323
K. 2022/670
T. 28/02/2022
“İçtihat Metni”
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Odası
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1-… Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …2-… Konfederasyonu VEKİLLERİ:Av. …, Av. …
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/12/2020 tarih ve E:2016/9199, K:2020/5941 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: 06/01/2016 tarih ve 29585 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesiyle aynı Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. maddenin ve anılan maddeye dayanılarak Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu tarafından düzenlenen 04/01/2016 tarih ve 2016/2 sayılı Genelgenin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/12/2020 tarih ve E:2016/9199, K:2020/5941 sayılı kararıyla;
Davalı … Bakanlığının usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildiği,
Davalı … Konfederasyonu’nun davanın konusuz kaldığına yönelik iddiasının incelenmesi:
Davalı … Konfederasyonu tarafından dava dosyasına sunulan 01/09/2020 havale tarihli ek beyan dilekçesi ile dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinde değişiklik yapıldığı gerekçesiyle davanın konusuz kaldığı iddia edilmiş ise de; dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin yürürlükten kaldırılmadığı, bahsi geçen Yönetmelik değişikliği ile sadece esnaf ve sanatkarların ödeyecekleri kayıt ücreti ve yıllık aidatların belirlenme usulünün değiştirildiği anlaşıldığından, davalı idarenin bu iddiasına itibar edilmediği,
Dava Konusu Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin incelenmesi:
Dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesiyle öngörülen 2016 yılı kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi incelendiğinde, 2015 yılı asgari ücretinin %10’u oranında belirlenen 127,00 TL asgari kayıt ve yıllık aidat ücretinin, 2016 yılına geçildiğinde 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin %10’una tekabül edecek şekilde 165,00 TL’ye yükseltildiği; ancak asgari ücretin daha yüksek bir oranının uygulanmasının öngörüldüğü diğer il ve ilçelerde bulunan odalar yönünden ise herhangi bir artışın gerçekleştirilmediğinin anlaşıldığı; söz konusu tarife bütüncül olarak değerlendirildiğinde, tarifede yer alan tüm ücretlerin 5362 sayılı Kanun’un 61. maddesinde belirtilen asgari ve azami hadler içerisinde kaldığı ve Kanuni dayanağına uygun olduğunun anlaşıldığı,
Bu durumda, dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde dayanağı üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Dava Konusu 04/01/2016 tarih ve 2016/2 sayılı Genelgenin incelenmesi:
Dava konusu Genelgenin, Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin getiriliş amacını açıklamaya ve anılan Yönetmeliğin 7. maddesinde belirtilen kural gereği Oda ve Birliklere duyurulmasına yönelik düzenlendiğinin açık olduğu,
Bu durumda, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonunun, Anayasa’nın 135. maddesinde ifade edilen kuruluş amaçlarına uygun olarak belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak amacı çerçevesinde düzenlediği dava konusu Genelge hükümlerinde dayanağı üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, üyelerin ödeyeceği kayıt ücreti ve yıllık aidat oranının asgari tutar üzerinden belirlenmesinin gelir kaynağı kayıt ücreti ve yıllık aidatlar olan odayı ekonomik anlamda zor duruma düşüreceği, kayıt ücreti ve yıllık aidat oranının asgari tutar üzerinden belirlenmesiyle her ne kadar üyeler korunacak ise de, bunun odanın feshine neden olacağı, odaların zorunlu giderlerini karşılamaya yetmeyeceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI: Davalı idareler tarafından, dayanak Kanun’da belirlenen hadlere uygun olarak düzenlenen kayıt ücreti ve yıllık aidatlarda hukuka aykırılık bulunmadığı, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 23/12/2020 tarih ve E:2016/9199, K:2020/5941 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kullanılmayan 97,70 TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine,
4. Kesin olarak, 28/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
E. 2021/1303
K. 2022/227
T. 31/01/2022
“İçtihat Metni”
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …Şoförler Esnaf Odası
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. …
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/12/2020 tarih ve E:2016/13984, K:2020/5940 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: 21/05/2016 tarih ve 29718 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilen Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun 2 No’lu kararının ekinde yer alan “Esnaf ve Sanatkar Meslek Kolları” listesinde yer alan “Ulaştırma Hizmetleri” başlıklı meslek kodlarının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/12/2020 tarih ve E:2016/13984, K:2020/5940 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildiği,
Davacı tarafından dava dilekçesinde her ne kadar “Esnaf ve Sanatkar Meslek Kolları” listesinin “Ulaştırma Hizmetleri” başlığı altındaki meslek kodlarının tamamının iptali istemine yer verilmiş ise de; dava dilekçesinde 1 No’lu Kurul kararında şoförlüğün meslek olarak tanımlanmış iken; dava konusu 2 No’lu Kurul kararında “şoförlük” mesleğine yer verilmemesi nedeniyle hukuka aykırılık iddialarına bu çerçevede yer verildiği görüldüğünden, dava konusu 2 No’lu Kurul kararının hukuka uygunluk denetiminin de şoförlüğün esnaf ve sanatkar meslek kolları arasında yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin iptali istemi yönünden yapılması gerektiği,
Öte yandan, dava devam etmekte iken; Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun 3 No’lu kararının 13/02/2019 tarih ve 30685 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı, aynı kararın 3. maddesiyle dava konusu 2 No’lu Kurul kararının yürürlükten kaldırıldığı ve kararın, 01/05/2019 tarihinde yürürlüğe gireceğinin kararlaştırıldığı, bakılan davada davacının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla dava konusu yaptığı eksik düzenlemenin 3 No’lu Kurul kararında da aynen devam ettiği, belirtilen değişikliğin davacının talebini karşılayacak nitelikte olmadığı görüldüğünden, davanın konusuz kalmadığı anlaşılmakla birlikte uyuşmazlığın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği,
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda, esnaf ve sanatkar tanımı kapsamında “geçimini münhasıran belirli bir işten sağlama” gibi bir kritere yer verilmediği; “kamyonculuk, otomobilcilik, şoförlük” gibi meslek isimlerinin de zikredilmediği, diğer taraftan esnaf ve sanatkar sayılma kriterleri arasında Kanun’da belirli meslek isimleri zikredilmek yerine Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kuruluna günün değişen ihtiyaç ve şartlarına göre güncelliğini yitiren veya sektöre yeni dahil olmuş birtakım mesleklerin tespiti ile niteliklerini de göz önünde bulundurarak esnaf ve sanatkar meslek kollarının belirlenmesi ve güncelliğinin sağlanmasının mümkün hale getirildiği,
Öte yandan, ekonomik alandaki verilerin uluslararası karşılaştırılabilirliğini sağlamak amacıyla Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından NACE Rev.2 Ekonomik Faaliyet Sınıflamasının oluşturulduğu; kurum ve kuruluşların uluslararası sınıflamalara geçişini sağlamak ve aynı zamanda kurumsal ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla da NACE Rev.2’ye dayalı olarak altı basamaklı bir ulusal ekonomik faaliyet sınıflaması oluşturularak 15 Ocak 2012’den itibaren ülkemizde kullanıma sunulduğu, ülkemizin sosyal ve ekonomik yapısına ilişkin değerlendirmeler yapılabilmesi bakımından ihtiyaç duyulan istatistiksel bilgilerin gerek kullanıcılar arasında gerekse uluslararası alanda anlamlı olabilmesinin, ortak sınıflandırma ve belirli standartlara dayanılarak düzenlenmiş kodlama sistemleri ile sağlanabileceği, 14/12/2018 tarih ve 30625 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği hükümleri uyarınca da esnaf ve sanatkarların sicile kayıtlarının yapılması esnasında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ülkemiz için belirlenen NACE Rev.2’ye dayalı altılı sınıf ekonomik faaliyet sınıflaması listesinin dikkate alındığının anlaşıldığı,
Diğer taraftan, davacının, dava konusu 2 No’lu Kurul kararında şoförlüğe yer verilmemesi sebebiyle eksik düzenleme yapıldığı iddiasını …tarih ve …sayılı Ticari Plakaların Verilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nde yer alan düzenlemelere dayandırdığı; belirtilen düzenleme 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesi ile bir arada değerlendirildiğinde, Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nde, ticari plaka verilme şartları açısından, ticari olarak tescil edilmiş bir motorlu taşıtı kullanarak kendi nam ve hesabına çalışan şoförler yönünden bir düzenleme yapıldığının anlaşıldığı, bu kişilerin ticari taksi işletmesi sahibi olarak değerlendirilmesinde ve kendilerine esnaf statüsü tanınmasında hukuki bir engel bulunmadığı, zira dava konusu Kurul kararıyla da belirtilen durum dikkate alınarak esnaf ve sanatkar meslek kolları arasında “taksi işletmeciliği” düzenlemesine yer verildiği,
Davacının hukuka aykırılık iddiaları arasında yer alan Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin …tarih ve E:…K:…sayılı kararında, davacının iddia ettiği gibi şoförlüğün müstakil bir meslek olarak kabulü yönünde herhangi bir değerlendirmeye yer verilmediğinin görüldüğü,
Öte yandan, 5362 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinde, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş bulunan oda, birlik, federasyon ve konfederasyonun tüzel kişiliklerinin bu Kanun’da öngörülen şartları yerine getirmeleri kaydıyla devam edeceği hükme bağlandığından, anılan hüküm ile kazanılmış hakların korunduğunun açık olduğu,
Bu durumda, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun 2 No’lu kararıyla, gerek 5362 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle esnaf ve sanatkar tanımının değişmiş olması gerek ekonomik faaliyetlerin uluslararası standartlarda sınıflanması için geliştirilen NACE kodları esas alınarak bir belirleme yapılması gerekse ilgili kamu kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak günün şartlarına ve ihtiyaçlarına göre oluşturulan “Esnaf ve Sanatkar Meslek Kolları” listesinin “Ulaştırma Hizmetleri” başlığı altında “şoförlük” ibaresine yer verilmemesinde kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, 13/07/2007 tarih ve 26551 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 No’lu Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu kararıyla, “ulaştırma hizmetleri” kategorisi altında “şoförlük” bir meslek olarak tanımlanmış iken; dava konusu Kurul kararı ile şoförlüğün esnaf ve sanatkar meslek kolları arasından ve Nace.Rev 2 kodlama sisteminden çıkarıldığı, bu durumun kazanılmış haklara saygı ilkesine aykırı olduğu, davaya konu Kurul kararı ile davacı Odanın meslek kolu olma vasfının elinden alındığı, NACE kodu uygulaması açısından davacı Odanın üyelerinin Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüklerince 491 meslek kodunda “taksicilik” olması nedeniyle kayıtlarının İstanbul Otomobilciler Odasına yapıldığı; bir kişinin mesleğinin taksicilik olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, taksiciliğin tek başına bir meslek olarak değerlendirilemeyeceği, araç kullanan kişiye “şoför” denilirken; taksi kullanan kişiye de “taksi şoförü” denildiği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde karayolunda ticari olarak tescil edilmiş bir motorlu taşıtı süren kişi olarak tanımlanan şoförlüğün başlı başına meslek olarak değerlendirilmesi, alınan ehliyete ve taksi, kamyon, otobüs ve tır gibi araçları kullanmasına göre kategorilendirilmesi gerektiği, Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin kararlarında şoförlüğün bir meslek olduğuna hükmedildiği, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin …tarih ve …sayılı yazısı ile Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğünün 12/02/2007 tarih ve 540 sayılı yazılarında; hizmet akdi ile bir işverene bağlı çalışanlar hariç olmak üzere, hukuki ilişkinin niteliğine göre şoförün bir başkasına ait aracı kiralaması ya da malikinin aracını, şoförün de emeğini ortaya koyarak gelir ortaklığına bağlı çalışması hallerinde şoförlerin esnaf kabul edilmesi ve 507 sayılı Kanun’a göre kurulan şoför odaları ve üyelerinin, 5362 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra da varlıklarını sürdürmeleri ve haklarının korunmasının gerekliliği ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun şoförlüğü bir meslek olarak tanımlaması nedeniyle, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 5362 sayılı Kanunun 63. maddesi uyarınca belirleyeceği esnaf ve sanatkar meslek kolları listesinde “şoförlere” yer verilmesinde hukuka aykırı bir yönün bulunmadığının belirtildiği, …tarih ve …sayılı Ticari Plakaların Verilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Bakanlar Kurulu Kararnamesinde, şoförlük esnaf statüsünde tanımlanarak ticari plaka verilme şartları arasında da, şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olduğunu ve sürekli olarak icra ettiğini beyan etmek ve ilgili meslek odasına kayıt yaptırmak şartının arandığı; diğer taraftan şoförlüğün meslek olması sebebiyle Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından, 26/12/2013 tarih ve 28863 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete ile ilan edilen “Ulusal Meslek Standartlarına Dair Tebliğ” ile şoförlük mesleğinin mesleki yeterliliğine ilişkin standartlara yer verildiği; bu nedenle şoförlük mesleğine yer vermeyen dava konusu Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 2 Nolu karar ekinde yer alan “Ulaştırma Hizmetleri” başlıklı meslek kodlarının hukuka aykırı olduğu, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 23/12/2020 tarih ve E:2016/13984, K:2020/5940 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 31/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
E. 2009/2006
K. 2013/1874
T. 13.5.2013
İstemin Özeti: Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 19/06/2009 günlü, E:2008/1644, K:2009/4193 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davalı idareler tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: K1
Düşüncesi: 5362 sayılı Kanunda meslek kuruluşlarının gelir ve giderlerinin tahsil veya tahakkuk usullerinden hangisine göre kayıt altına alınacağı yönünde somut bir belirleme bulunmadığı; “Kayıt ücreti, aidat, katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61. madde hükmünde yer alan düzenlemenin, meslek kuruluşlarının gelirlerinin nasıl tahsil edileceğini düzenleyen bir hüküm olduğu ve gelirlerin kayıtlarının tahsil esasına göre yapılacağı yönünde bir belirlemede bulunmadığı, dolayısıyla Kanun’un, meslek kuruluşlarının gelirlerinin kaydında ve tabloya aktarılmasında kullanılacak sistem yönünden bir belirleme içermediği; Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının muhasebe işlemlerinin usul ve esaslarını belirlemek konusunda yetki sahibi olduğu; diğer taraftan 5362 sayılı Kanunda, tutulması gereken defterler konusunda tahdidi bir belirleme yapılmadığı, “mevzuata uygun muhasebe defterleri ve hizmetin gerektirdiği diğer defterler” ibareleriyle ihtiyaçların çeşitliliğine göre tutulması gereken defterlerin belirlenmesi noktasında Konfederasyon’a yetki verildiği, Konfederasyon Yönetim Kurulu’nun, meslek kuruluşlarının bütçe ve personel durumuna göre sadece gelir gider defteri tutmasına karar verebileceği, bir başka ifadeyle tüm meslek kuruluşlarının büyük defter, yevmiye defteri, yardımcı hesap defteri tutması gibi bir zorunluluk bulunmadığı; gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmayan meslek kuruluşlarının 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen defterleri tutması gereken tüzel kişiler arasında yer almamasının, anılan defterlerin meslek kuruluşları açısından mevzuata uygun muhasebe defteri niteliği taşımadığı veya bu defterlerin meslek kuruluşları tarafından tutulamayacağı anlamına gelmediği; dolayısıyla, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun, 5362 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (d) bendine dayanarak çıkardığı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin dava konusu edilen 20. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi ile 82. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ve iptale yönelik olarak verilen temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeden dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; 31/12/2007 günlü, 26743 (2. mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin 20. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Bütün gelir ve giderler, tahakkuk tarihleri itibarıyla kayda alınır ve tahakkuk ettikleri dönemin gelir tablosunda gösterilir” ibaresinin ve meslek kuruluşlarının tutması gereken defterleri belirleyen 82. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 19/06/2009 günlü, E:2008/1644, K:2009/4193 sayılı kararıyla; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 1. maddesinde, esnaf ve sanatkârlar odalarının tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduğunun vurgulandığı,14. maddesinde, odaların gelirlerinin belirtildiği, 60. maddesinde, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarında kullanılacak defter, belge, beyanname, makbuz ve fişlerin sayma suretiyle belirlendiği, 61. maddesinin ikinci fıkrasında, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları tarafından tahsil edilen her türlü gelirin, tahsilatı yapan ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına yatırılacağı hükmüne yer verildiği, 75. maddesinde ise, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarınca kullanılacak defter ve makbuzlar ile faaliyet konularının ve mevzuata uygun nitelikte muamelat, muhasebe, personel işlemlerinin usul ve esaslarının Konfederasyon tarafından üç ay içerisinde çıkarılacak yönetmeliklerle düzenleneceğinin hükme bağlandığı; diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “defter tutacaklar” başlıklı 172. ve devamı maddelerinde, defter tutmaya mecbur olan gerçek ve tüzel kişilerin ve bu kişilerin tutması gereken defterlerin sayıldığı; davacı Oda tarafından, Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin 82. maddesinin tamamının iptali istenilmekte ise de, dava dilekçesi içeriğinden iddiaların yevmiye defteri, büyük defter ve yardımcı hesaplar defterine yönelik olduğu görüldüğünden, 82. maddeye yönelik iptal isteminin, belirtilen defterlere hasren incelendiği; aktarılan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; her ne kadar 5362 sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde, mevzuata uygun muhasebe defterleri tutma zorunluluğu getirilmiş, 75. maddesinde de, muhasebe usul ve esaslarının Konfederasyon tarafından çıkarılacak Yönetmelik ile düzenleneceği hüküm altına alınmış ise de, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının 213 sayılı Vergi Usul Kanununda defter tutmaya mecbur sayılan gerçek ve tüzelkişiler arasında yer almadığı, davaya konu Yönetmeliğin 82. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen defterlerin, ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre bilanço esasına göre defter tutan 1. sınıf tüccarlar için tutulması zorunlu olan defterler olduğu, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının tüccarlar için tutulması zorunlu olan söz konusu defterleri tutmaya zorlanamayacakları, yardımcı hesap defterinin de 5362 sayılı Kanunda belirtilen defterler arasında yer almadığı, kaldı ki bu defterlerin 5362 sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde sayılan “mevzuata uygun muhasebe defterleri” kapsamında değerlendirilmesinin de olanaklı olmadığı; ayrıca, 5362 sayılı Kanun’un 61. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları tarafından tahsil edilen her türlü gelirin, tahsilatı yapan ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına yatırılacağı ve hesaplarına intikal eden paraların meslek kuruluşlarına aktarılacak miktarlarının, elektronik ortamda tahsil edildikleri anda ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına intikal ettirileceğinin hükme bağlandığı, dolayısıyla, 5362 Kanun ile gelirlerin elde edilmesinde tahsil esasının benimsendiği ve Kanunda belirtilmemesine karşın tahakkuk esasına göre kayıt zorunluluğunun getirilmeyeceği açık olduğundan, üst hukuk normlarına uygun olmadığı anlaşılan Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin davaya konu 20. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi ile 82. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b) ve (ç) bentleri ile 2. fıkrasının (a), (b) ve (ç) bentlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptallerine karar verilmiştir.
Davalı idareler, uyuşmazlık konusu Yönetmelik hükümlerinin üst hukuk normlarına uygun olduğunu esnaf ve sanatkarlar meslek odalarının muhasebe sisteminin ülke çapında geçerli olan sistemle uyumlu hale getirildiğini, böylece kayıtların daha şeffaf ve denetlenebilir hale geleceğini ileri sürerek temyiz isteminde bulunmakta ve kararın bozulmasını istemektedirler.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.” hükmüne yer verilmiş; 3. maddesinin (k) bendinde de, “Konfederasyon; Esnaf ve sanatkârlar odaları, birlikleri ve federasyonları arasında birliği temin, gelişme ve ilerlemeyi sağlamak ve genel olarak esnaf ve sanatkârların çalışmalarını meslekî yönden ve kamu yararına uygun olacak şekilde düzenlemek ve bu hususta gerekli görülecek her türlü tedbiri almak ve teşebbüste bulunmak, meslekî eğitimlerini geliştirmek, esnaf ve sanatkârları yurt çapında ve uluslararası düzeyde temsil etmek, sorunlarının çözümü için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde gerekli girişimlerde bulunmak, ulusal ekonomideki gelişmelere paralel olarak lüzumlu görülecek meslekî tedbirleri almak ve Bakanlık tarafından esnaf ve sanatkârlarla ilgili verilecek görevleri yapmak üzere kurulan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu” olarak tanımlanmıştır.
5362 sayılı Kanun hükümleri incelendiğinde, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının oda, birlik, federasyon ve konfederasyon olarak bir silsile halinde kademelendirildiği; Konfederasyonun, bu kuruluşların en üstünde çatı kuruluş olarak konumlandırıldığı; odalardan teşekkül eden birliklerin ve federasyonların kurulmalarından itibaren bir ay içinde Konfederasyona üye olmalarının yasal bir zorunluluk olarak getirildiği ve birlik ve federasyonlar tarafından ödenecek kayıt ücretleri ve katılma payları ile düzenlenecek ve onanacak belge gelirlerine Konfederasyonun gelirleri arasında yer verildiği görülmektedir.
Öte yandan, 5362 sayılı Kanunun 36. maddesinde, Konfederasyonun organlarının genel kurul, başkanlar kurulu, yönetim kurulu ve denetim kurulu olduğu belirtildikten sonra 39. maddesinin (l) bendinde, “esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının muhasebe ve personel ile gereken diğer konularda yönetmeliklerini hazırlamak” Konfederasyon Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmış; 60. maddesinde, meslek kuruluşlarında kullanılacak defter, beyanname, makbuz, fiş ve belgelerin basım ve dağıtımında Konfederasyonun yetkili olduğu hükme bağlanmış; 75. maddesinin (d) bendinde de, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarınca kullanılacak defter ve makbuzlar ile faaliyet konularına ve mevzuata uygun nitelikte muamelat, muhasebe, personel işlemlerinin usul ve esaslarının Konfederasyon tarafından çıkarılacak Yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
Bu kanun hükümleri karşısında; meslek kuruluşları arasında birliği temin etmek, esnaf ve sanatkârların çalışmalarını düzenlemek, bu hususta gerekli tedbirleri almak ile görevli olan, gelirleri arasında birlik ve federasyonlar tarafından ödenecek kayıt ücretleri ile katılma payları bulunan ve ülke çapındaki tüm esnaf ve sanatkar meslek kuruluşlarının bağlı olduğu Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının muhasebe işlemlerinin usul ve esaslarını, kullanılacak defterleri tespit etmek ve bu konuda düzenleyici işlem yapmak noktasında yetkili olduğu kuşkusuzdur.
5362 sayılı Kanunun 75. maddesinin (d) bendine dayanılarak hazırlanan Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin dava konusu 20. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde, “Bütün gelir ve giderler, tahakkuk tarihleri itibarıyla kayda alınır ve tahakkuk ettikleri dönemin gelir tablosunda gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Her ne kadar davacı esnaf odası tarafından, anılan düzenleme gereği, meslek kuruluşlarının 5362 sayılı Kanundan doğan gelirleri ile ticari nitelikteki faaliyetlerinden kaynaklanan gelirlerinin aynı statüde değerlendirileceği ve tahsil edilmeyen, ancak tahakkuku yapılan gelirlerden üst kuruluşlara pay aktarılması gerekeceği, bunun da yasanın ruhuna ve amacına aykırı olacağı iddia edilmiş ve temyize konu kararda da dava konusu düzenleme, 5362 sayılı Kanunun 61. maddesi çerçevesinde ele alınarak, 5362 sayılı Kanun ile gelirlerin elde edilmesinde tahsil esası getirildiğinden, tahakkuk esasına göre kayıt zorunluluğu getiren hüküm hukuka aykırı bulunmuş ise de; 5362 sayılı Kanunda, meslek kuruluşlarının gelir ve giderlerinin tahsil veya tahakkuk usullerinden hangisine göre kayıt altına alınacağı yönünde somut bir hüküm getirilmemiştir.
5362 sayılı Kanunun “Kayıt ücreti, aidat, katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61. maddesinde yer alan “esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları hesabına intikal eden paraların meslek kuruluşlarına aktarılacak miktarlarının, elektronik ortamda tahsil edildikleri anda ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına intikal ettirileceği” yolundaki düzenleme ise, meslek kuruluşlarının gelirlerinin nasıl tahsil edileceğine ilişkindir. Bir başka ifadeyle 61. madde hükmü, meslek kuruluşlarının gelirlerinin kaydında ve tabloya aktarılmasında kullanılacak sistem(tahsil-tahakkuk) yönünden bir belirleme içermemektedir.
Bu durumda; 5362 sayılı Kanunda, meslek kuruluşlarının gelirlerinin kaydında kullanılacak yöntem açısından somut bir belirleme yapılmaması, 61. maddenin sadece meslek kuruluşlarının gelirlerinin nasıl tahsil edileceğini düzenlemesi ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının muhasebe işlemlerinin usul ve esaslarını belirlemek konusunda yetkili olması hususları bir arada değerlendirildiğinde, Kanunun verdiği yetki çerçevesinde çıkarılan ve üst hukuk normlarına aykırılık içermeyen Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin 20. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Anılan Yönetmeliğin dava konusu 82. maddesinde ise, meslek kuruluşlarının tutması gereken defterler; yevmiye defteri, büyük defter, kasa defteri, yardımcı hesaplar defteri, demirbaş defteri ve kıymetli evrak defteri olarak sayılmış ve odaların, birliklerin ve federasyonların bütçe ve personel durumları dikkate alınarak bunlardan hangilerinin gelir gider defteri tutacaklarına Konfederasyon Yönetim Kurulunca karar verileceği belirtilmiştir.
Davacı esnaf odası, 5362 sayılı Kanunun 60. maddesinde, meslek kuruluşlarının kullanacağı beyanname, defter ve makbuzların belirlendiğini, bunların içinde “yevmiye defteri”, “büyük defter (defteri kebir)” ve “yardımcı hesaplar defteri” bulunmadığını ileri sürerek, anılan düzenlemenin iptalini istemektedir.
5362 sayılı Kanunun 60. maddesinde, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarında kullanılacak defter, belge, beyanname, makbuz ve fişler belirlenmiş olup, bunlar; üye kayıt defteri, üye kayıt beyannamesi, genel kurul karar defteri, başkanlar kurulu karar defteri, yönetim kurulu karar defteri, denetim kurulu karar defteri, disiplin kurulu karar defteri, gelenek ve teamül defteri, demirbaş defteri, gelen ve giden evrak kayıt defteri, mevzuata uygun muhasebe defterleri, kasa defteri, gelir ve gider defteri, kıymetli evrak defteri, gelir ve gider makbuzu, tahsil ve tediye fişi, hizmetin gerektirdiği diğer defter ve belgeler olarak sayılmıştır. Maddenin devamında da, meslek kuruluşlarında kullanılacak defter, beyanname, makbuz, fiş ve belgelerin basım ve dağıtımında Konfederasyonun yetkili olduğu vurgulanmıştır.
Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları, 5362 sayılı Kanun’un yukarıda söz edilen 1. maddesinde de belirtildiği üzere tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduklarından ve Kanun’un 65. maddesi uyarınca, kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek ve bu amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere iktisap ettikleri ve edecekleri gayrimenkuller ile görevleri dolayısıyla elde ettikleri gelirlerden dolayı katma değer vergisi ve emlak vergisi hariç her türlü vergi, resim ve harçtan muaf kılındıklarından, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmadıkları tartışmasız olduğu gibi 213 sayılı Vergi Usul Kanunundan hareketle, tüccarlar için belirlenen defterleri (yevmiye defteri, büyük defter, yardımcı hesaplar defteri gibi) tutmak zorunda olduklarından da söz edilemez. Ancak bu tespit, belirtilen defterlerin meslek kuruluşları açısından mevzuata uygun muhasebe defteri niteliği taşımadığı veya bu defterlerin meslek kuruluşları tarafından tutulamayacağı anlamına gelmemektedir.
Zira, 5362 sayılı Kanunun 60. maddesinde, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının kullanması gereken defterler konusunda tahdidi bir belirleme yapılmamış, aksine, mevzuata uygun muhasebe defteri ve hizmetin gerektirdiği diğer defterler ibareleriyle ihtiyaçların çeşitliliğine göre tutulması gereken defterlerin belirlenmesi noktasında Konfederasyona yetki verilmiştir. Nitekim, Yönetmeliğin dava konusu edilen 82. maddesinin 1. fıkrasında, “(…)bu Yönetmelik kapsamındaki kuruluşlardan odaların, birliklerin ve federasyonların bütçe ve personel durumu dikkate alınarak bunlardan hangilerinin gelir gider defteri tutacaklarına Konfederasyon Yönetim Kurulunca karar verilir.” hükmüne yer verilmek suretiyle, Konfederasyon Yönetim Kurulu’nun meslek kuruluşlarının bütçe ve personel durumuna göre sadece gelir gider defteri tutmasına karar verebileceği, dolayısıyla tüm meslek kuruluşlarının yevmiye defteri, büyük defter, yardımcı hesaplar defteri tutması gibi bir zorunluluk bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; 5362 sayılı Kanunun 60. maddesinde tutulacak defterler yönünden tahdidi bir belirleme yapılmadığından ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının muhasebe işlemlerinin esaslarının ve ihtiyaçların çeşitliliğine göre tutulması gereken defterlerin belirlenmesi noktasında yetkili olduğundan, Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak düzenlenen ve üst hukuk normlarına aykırılık içermeyen Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin 82. maddesinde de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davalı idarelerin temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 19/06/2009 günlü, E:2008/1644, K:2009/4193 sayılı kararının BOZULMASINA, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmediğinden 25,60-TL harcın istenilmesi halinde Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’na iadesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15(onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/05/2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X-Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşıldığından, davalıların temyiz istemlerinin reddi ile Danıştay Sekizinci Dairesi kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
E. 2013/3995
K. 2015/1034
T. 30.3.2015
İstemin Özeti: Rize İdare Mahkemesinin 16/07/2013 günlü, E:2013/263, K:2013/318 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması, davalı idare tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; davacının, Rize Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odasının çalışma bölgesi dışında ikamet ettiği gerekçesiyle üyeliğinin düşürülmesine ilişkin olarak, Yönetim Kurulu kararının kendisine ilişkin kısmının iptali istemiyle açılmıştır.
Rize İdare Mahkemesinin 30/11/2010 günlü, E:2010/481, K:2010/689 sayılı kararıyla; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 5. ve 6. maddeleri hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; esnaf ve sanatkarların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkarlar odalarının çalışma bölgesinin bulundukları ilçenin idari sınırları dahilinde olduğu, işyerleri seyyar olan esnafların ikametgahının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına kayıt yaptırabilecekleri, meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgilerinin ise karma odaya kayıt için gönderileceği ve daimi olarak odanın çalışma bölgesi dışına çıkanların odaya kayıtlarının sona ereceği, dolayısıyla esnaf odasının bulunduğu ilçenin dışında ikamet eden seyyar esnafların, odanın bulunduğu ilçe dışında daimi olarak ikamet etmeleri halinde oda kayıtlarının silinmesi gerektiği sonucuna varıldığı; buna göre, Rize ili merkez ilçe sınırları dahilinde kurulan davalı Odaya seyyar olarak çalışan şoförlerin kayıt yaptırabilmeleri ve üyeliklerini sürdürebilmeleri için ikametgahlarının Rize İli Merkez İlçesi sınırları içinde bulunması gerektiği, şoförlerin ikametgahlarının bulunduğu ilçede ihtisas odası olan şoförler ve otomobilciler esnaf odası bulunmaması halinde ise karma odaya kayıt yaptırabilecekleri; olayda, davacının Rize İli, Merkez İlçesi A1 Mahallesinde ikamet etmediğinin, asıl ikamet adresinin A2 Beldesi olduğunun anlaşılması üzerine dava konusu işlem tesis edilmiş ise de; davacının ikamet ettiği A2’nun bir ilçe olmadığı, Rize merkez ilçesine bağlı bir belde olduğu, bu nedenle davacının Rize ilçe merkezi sınırları içinde ikamet ettiğinin kabulü gerekeceğinden, davacının Rize merkez ilçesi sınırları dışında ikamet ettiği gerekçesiyle üyeliğinin düşürülmesine ilişkin kararda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Anılan karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 09/04/2012 günlü, E:2011/2933, K:2012/1590 sayılı kararıyla; dosyada yer alan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü’nün 24/02/2011 günlü yazısından; A2 Beldesi’nde 5362 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi uyarınca müktesep hakkını devam ettiren karma odanın bulunduğu, bu nedenle mevzuat hükümleri uyarınca; A2 Beldesinde ikamet eden davacının, bu beldede faaliyet gösteren ve 5362 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi gereğince müktesep hakkı devam eden Gündoğdu Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı olmasının gerektiği; Rize Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odasının çalışma bölgesi dışında ikamet ettiği gerekçesiyle üyeliğinin düşürülmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak; 5362 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde, “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş bulunan oda, birlik, federasyon ve konfederasyonunun tüzel kişilikleri bu Kanunda öngörülen şartları yerine getirmeleri kaydıyla devam eder.” hükmü uyarınca davacının ikamet ettiği A2 Beldesinde müktesep hakkı devam eden Gündoğdu Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıt olması gerektiği belirtilmiş ise de, anılan Yasa hükmünün, yürürlüğe giriş tarihi öncesi mevcut bulunan tüzel kişiliklerin devamına yönelik olduğu, ikametgahları A2 Beldesinde bulunan şoförlerin Rize Merkez İlçesindeki ihtisas odasına (Rize Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası) kaydına engel oluşturmadığı gerekçesi de eklenerek işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
Davalı İdare, Rize İdare Mahkemesinin 16/07/2013 günlü, E:2013/263, K:2013/318 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Rize İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Rize İdare Mahkemesinin 16/07/2013 günlü, E:2013/263, K:2013/318 sayılı ısrar kararının ONANMASINA, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/03/2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile Rize İdare Mahkemesi ısrar kararının Danıştay Sekizinci Dairesinin 09/04/2012 günlü, E:2011/2933, K:2012/1590 sayılı kararında belirtilen gerekçelerle bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
E. 2008/2277
K. 2009/1694
T. 25.6.2009
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Esnaf Odası Vekilleri
: Av….
Karşı Taraf (Davacı) :…
Vekili :Av. …
İstemin Özeti: Ankara 3. İdare Mahkemesinin 16.5.2008 günlü, E:2008/926, K:2008/1031 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Muhsin Yıldızın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Gülsen Bişkin’in Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyîzen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava, Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Odasının istifa nedeniyle boşalan Yönetim Kurulu Üyeliğine ikinci yedek üye olan davacı yerine beşinci yedek üyenin getirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Ankara 3. İdare Mahkemesinin 21.5.2007 günlü, E:2006/1763, K:2007/1334 sayılı kararıyla; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 53. maddesinde, yönetim kurulu üyeleri arasında eksilme olduğu takdirde, yedek üyelerden Genel Kuruldaki seçimde en fazla oy alanların, oyların eşitliği halinde ise listeye göre sırayla yönetim kurulu üyeliğine getirileceği ve yeni üyenin ilk toplantıya yazılı olarak çağrılacağının düzenlendiği; Mahkemelerinin ara kararına cevaben Sanayi ve Ticaret Bakanlığından gelen Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Odası Yönetim Kurulu üyeliğine davetle ilgili soruşturma raporunda, davacının Yönetim Kurulu yedek üyeliğinden istifa ettiğine dair dilekçenin oda personel müdür yardımcısı tarafından düzenlendiği ve bu dilekçenin PTT kanalıyla odaya gönderildiği, dilekçedeki imzanın kimin tarafından atıldığının tespit edilemediğinin belirtildiği, öte yandan, davacı tarafından verildiği iddia olunan istifa dilekçesi üzerinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporda dilekçede yer alan el yazılarının Oda Personel Müdür Yardımcısı …’a ait olduğu, imzanın ise davacı tarafından imzalanmış bir başka belgeden inceleme konusu dilekçeye nakledilip, printer ile basılarak sahte olarak düzenlendiği saptandığından, davacının isteği ve bilgisi dışında düzenlenen istifa dilekçesinin gerçek iradesini yansıttığından söz etmeye olanak bulunmadığı için olağan genel kurulda 2. yedek üye seçilen davacının, boşalan yönetim kurulu asil üyeliğine davet edilmesi gerekirken istifa ettiğinden bahisle 5. yedek üyenin davet edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Sekizinci Dairesi 25.1.2008 günlü, E:2007/8695, K:2008/403 sayılı kararıyla; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişi olarak tayin edilen kişinin, olayda bilirkişilik yapabilecek nitelikte bilgi birikimine sahip olup olmadığı, bir başka anlatımla konunun uzmanı teknik bilgiyle donanımlı olup olmadığı anlaşılamadığı gibi, anılan raporun uyuşmazlığın çözümünde yeterli olabilecek nitelikte bir rapor olarak değerlendirilmesine de olanak bulunmadığı; bu itibarla, uyuşmazlığın çözümü için istifa dilekçesindeki imza incelemesi hakimin mesleki bilgisini aşan teknik incelemeyi gerektirdiğinden, Mahkemece anılan dilekçenin aslı üzerinde bilgi birikimi yeterli bilirkişiye yaptırılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeye dayalı olarak verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuş ise de; Ankara 3. İdare Mahkemesince, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca inceleme yaptırılan bilirkişi …’nın Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuarı Eski Daire Başkanı ve Krimnilastik (grafoloji ve sahtecilik) uzmanı olduğu ve adıgeçenin Ankara Adli Yargı Adalet Komisyonunca 2006-2007-2008 yıllarında belirlenen bilirkişi listelerinde yer aldığı görülerek konusunda uzman olduğu değerlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporun karara esas alınabilecek nitelikte olduğu sonucuna varılarak dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idare, Ankara 3. İdare Mahkemesinin 16.5.2008 günlü, E:2008/926, K:2008/1031 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
İdare Hukukunda istifa (çekilme), kişinin kendi isteği ile bulunduğu statüyü sona erdirmesi olarak tanımlanmaktadır. İstifa, kişinin isteğine bağlı bir işlem olduğundan açık bir irade beyanını gerektirmektedir. Bunun için de istifa dilekçesinin bizzat istifa eden kişi tarafından imzalanması, uyuşmazlık çıktığında ise dilekçenin aslının dosyaya ibraz edilmesi zorunludur.
Olayda, davacı istifa etmediğini iddia etmekte, davalı idare tarafından ise davacıya ait olduğu iddia edilen imzalı istifa dilekçesinin aslının dosyaya ibraz edilmediği görülmektedir.
Öte yandan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca davacıya ait olduğu iddia edilen dilekçe üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; inceleme konusu dilekçe içeriğindeki el yazıları ile dilekçe sahibi adına atılı imzanın, doğrudan doğruya mürekkepli kalem ile yazılıp, atılmadığı; el yazıları ile imzanın bir başka belgeden nakledilerek bilgisayar ortamında renkli yazıcı ile basıldığı görüşlerine yer verildiğinden, bu rapordan da anlaşıldığı üzere ortada davacı tarafından elle ve kalem marifetiyle imzalanan (ıslak imzalı) bir istifa dilekçesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Ankara 3. İdare Mahkemesince verilen 16.5.2008 günlü, E:2008/926, K:2008/1031 sayılı kararın onanmasina’, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 25.6.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2016/9199
K. 2020/5941
T. 23/12/2020
“İçtihat Metni”
DAVACI : … Odası
VEKİLİ: Av. …
DAVALILAR :
1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Konfederasyonu
VEKİLİ : Av. …, Av. …
DAVANIN KONUSU :
1- 06/01/2016 tarih ve 29585 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesiyle aynı Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. maddenin ve;
2- Dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesine dayanılarak Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu tarafından düzenlenen 04/01/2016 tarih ve 2016/2 sayılı Genelgenin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI:
2016 yılı asgari ücretine %30 oranında artış yapılmasının esnaf ve sanatkarların kayıt ücreti ve yıllık aidatlarına da yansıyacağı ve bu durumun onları ekonomik açıdan zor durumda bırakacağı düşüncesiyle esnaf ve sanatkarların kayıt ücreti ve yıllık aidatlarının 2015 yılı için uygulanan kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin aynen devam ettirilmesi yönünde dava konusu düzenlemelerin yapıldığı, söz konusu düzenlemelerin odaların mevcut enflasyon ve ekonomik koşullarda devamlılığını sağlamasına ve varlığını sürdürmesine ciddi anlamda olumsuz etki edeceği, dava konusu düzenlemelerin 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’na aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
… BAKANLIĞININ SAVUNMASI :
Usule ilişkin olarak; davanın süresinde açılmadığı, öte yandan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin yürütme görev ve yetkisi Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna ait bulunduğundan … Bakanlığı’na davada husumet yöneltilmesinin hukuken mümkün bulunmadığı belirtilmiştir.
Esasa ilişkin olarak, 31/12/2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı uyarınca 01/07/2015-31/12/2015 tarihleri arasında asgari ücretin aylık brüt 1.273,50 TL olarak belirlenmesi üzerine Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu tarafından hazırlanan aidat tarifesi uyarınca o dönemdeki aidatların en düşük 127,00 TL; en yüksek 318,00 TL olmasının kararlaştırıldığı; dava konusu Yönetmelik değişikliği ve Genelge ile 2015 yılı için uygulanan yıllık aidat tarifesinin 31/12/2016 tarihine kadar aynen devam ettirileceğinin öngörüldüğü, 31/12/2015 tarih ve 29579 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı uyarınca 01/01/2016-31/12/2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere asgari ücretin 1.647,00 TL olarak kararlaştırılması üzerine, 5362 sayılı Kanunun 61. maddesinin (b) bendinde yer alan kural gereği sadece 2016 yılı asgari ücretin brüt tutarının %10’u oranında artış yapılarak aidat tutarlarının en düşük 165,00 TL en yüksek 318,00 TL aralığında belirlendiği, dava konusu düzenlemelerin, esnaf ve sanatkarların ödeyecekleri yıllık aidatın asgari ücretin onda birinden az yarısından fazla olamayacağına ilişkin Kanuni düzenlemeye uygun yapıldığı, dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmuştur.
… KONFEDERASYONUNUN SAVUNMASI:
5362 sayılı Kanunun 61. ve 75. maddeleri gereği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonunun esnaf ve sanatkarların ödeyecekleri kayıt ücreti ve yıllık aidatları asgari ücretin onda birinden az ve yarısından fazla olmayacak şekilde belirlemeye yetkili olduğu, söz konusu yetkinin kullanımına ilişkin olarak Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin yürürlüğe konulduğu ileri sürülmüştür.
Esnaf ve sanatkar odalarının 5362 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmeleri için belirli bir gelire sahip olmaları açık olmakla birlikte, bu gelirin en önemli kalemi olan kayıt ücreti ve yıllık aidatların da esnaf ve sanatkarların ödeyebileceği sınırlar dahilinde olması gerektiği belirtilmiştir.
Bu nedenle asgari ücrette yapılan artışın etkilerini esnaf ve sanatkarlara yansıtmamak ve mağdur olmalarını önlemek amacıyla Ticaret Bakanlığından alınan onay ile dava konusu düzenlemelerin yürürlüğe konulmasında üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI: …
DÜŞÜNCESİ: 6.1.2016 gün ve 29585 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. maddenin ve bu maddeye dayanılarak hazırlanan 4.1.2016 tarihli ve 2016/2 sayılı Genelgenin iptali istenilmektedir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 14/a ve (b) maddesinde, kayıt ücreti ve yıllık aidat Odaların gelirleri arasında sayılmıştır. Kanun’un 61. maddesinin (a) fıkrasında “Üyenin sicile ilk kayıt yapılması sırasında ödeyeceği kayıt ücreti, asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücreti, esnaf ve sanatkârların sicil kaydı esnasında sicil müdürlüğü tarafından tahsil edilir; kayıt ücretinin yarısı sicil ihtiyacında kullanılmak üzere birlik adına açılacak banka hesabına, diğer yarısı ise ilgili odanın banka hesabına aktarılır. b) Üyenin odaya ödeyeceği yıllık aidat, asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücretinin alındığı yıl için ayrıca yıllık aidat alınmaz.” kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, 61. maddesinin (e) bendinden sonra gelen 1. ve 2. fıkralarında da, Esnaf ve Sanatkârların meslek kuruluşları tarafından tahsil edilen her türlü gelirin, tahsilatı yapan ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına yatırılacağı ve hesaplarına intikal eden paraların meslek kuruluşlarına aktarılacak miktarlarının, elektronik ortamda tahsil edildikleri anda ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına intikal ettirileceği, kayıt ücretinin kayıt esnasında, yıllık aidat nisan ve ekim aylarında iki eşit taksitte ödeneceği, Oda kaydını sildiren üyelerin aidatının, üye kaydının silindiği ay itibarıyla alınacağı, süresi içinde ödenmeyen yıllık aidat için esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları yönetim kurullarınca verilen kararların ilam hükmünde olduğu, icra dairelerince yerine getirileceği, gecikme zammının, yıllık aidatın ve katılma payının bir mislini geçemeyeceği hükme bağlanmış olup, 5362 sayılı Yasa ile Oda gelirlerinin elde edilmesinde tahsil esası getirilmiştir.
5362 sayılı Yasanın 75/e maddesinde de, 61 inci maddedeki, kayıt ücretleri ve yıllık aidatlar ile esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının düzenleyecekleri belgeler ve yaptıkları hizmet karşılığında anılan maddede belirtilen hadler içinde kalmak kaydıyla iller ve meslek gruplarının özellikleri dikkate alınarak belirlenecek tarifelere göre tahsil edecekleri ücretlerin Konfederasyon tarafından çıkarılacak Yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş, bu hükme dayanılarak hazırlanan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyeceği Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidatları Hakkında Yönetmelik de, 14.2.2008 tarihli ve 26787 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
31.12.2018 tarihli ve 30642 sayılı 4. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesi ile 14.2.2008 tarihli ve 26787 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyeceği Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidatları Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesi başlığı ile birlikte değiştirilmiş ve 7/3 maddesinde; “Birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri ile ikinci fıkrada belirtilen ücretler; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 61 inci maddesinde belirlenen hadler içerisinde kalmak kaydıyla, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranını aşmamak kaydıyla her yıl Konfederasyon Yönetim Kurulunca yeniden belirlenebilir. Konfederasyon Yönetim Kurulu tarafından aidatın yeniden tespit edilmesi halinde keyfiyet onaylanmak üzere Ticaret Bakanlığına bildirilir, ayrıca esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına da bir genelgeyle duyurulur.” hükmü getirilmiş ve bu değişiklik 1.1.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Görüleceği üzere, 5362 sayılı Kanun’un 61. maddesinde, üyelerin odalara, odaların birlik ve federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona ödeyeceği kayıt ücreti, yıllık aidat ve katılma payları ile esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının düzenledikleri belge ve yaptıkları hizmet karşılığı olan ücretlerin; “asgari ücret” esas alınarak “asgari ve azami hadleri” tespit edilmek suretiyle belirleneceği ve kayıt ücreti ile yıllık aidatın, asgari ücretin onda birinden az ve yarısından fazla olamayacağı açıktır. Bunun yanı sıra anılan Yasanın 75/e maddesinde, kayıt ücretleri ve yıllık aidatlara yönelik olarak çıkarılacak Yönetmeliğin de, “61. maddede belirtilen hadler içinde kalmak kaydıyla” düzenleneceği vurgulanmış ve Odalar ait gelirlerin elde edilmesinde tahsil esası da getirilmiştir.
6.1.2016 gün ve 29585 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. maddesinde ise, Yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca belirlenen kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin 31.12.2016 tarihine kadar uygulamaya devam edeceği düzenlenmiştir. Ancak 5362 sayılı Kanun’un 61. maddesinde düzenlendiği üzere, üyelerin odalara, odaların birlik ve federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona ödeyeceği kayıt ücreti, yıllık aidat ve katılma payları ile esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının düzenledikleri belge ve yaptıkları hizmet karşılığı olan ücretlerin; “asgari ücret” esas alınarak “asgari ve azami hadleri” tespit edilmek suretiyle her yıl belirleneceği ve kayıt ücreti ile yıllık aidatın, asgari ücretin onda birinden az ve yarısından fazla olamayacağı açıktır. Bunun yanı sıra anılan Yasanın 75/e maddesinde, kayıt ücretleri ve yıllık aidatlara yönelik olarak çıkarılacak Yönetmeliğin de, “61. maddede belirtilen hadler içinde kalmak kaydıyla” düzenleneceği vurgulanmıştır. Nitekim Esnaf ve Sanatkarların Ödeyeceği Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidatları Hakkında Yönetmeliğin 31.12.2018 tarihli ve 30642 sayılı 4. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesi ile değişik 7/3 maddesinde de, kayıt ücreti ve yıllık aidatın, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 61 inci maddesinde belirlenen hadler içerisinde kalmak kaydıyla, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranını aşmamak kaydıyla her yıl Konfederasyon Yönetim Kurulunca yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
Buna karşın Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde ise, Yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca 2015 yılı için uygulanan kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin; 31.12.2016 tarihine kadar uygulanmasına devam edeceği belirtilmiş, “asgari ücretin onda birinden daha az” “yarısından daha fazla” tespit edilmesi mümkün olmadığı ve yıllık asgari ücret esas alınmak suretiyle belirlenmesi gerektiği halde dayanağı olan Yasa hükümlerinin açık düzenlemesine aykırı şekilde kayıt ücreti ve yıllık aidatı belirleyen Yönetmelik değişikliğine gidilmiş, 2015 yılı için uygulanan ücret ve tarifeler, değiştirilmeden 2016 yılı için de geçerli kılınmıştır. Esnaf ve Sanatkarların Ödeyeceği Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidatları Hakkında Yönetmeliğin 7/3 maddesinde, Konfederasyon Yönetim Kurulu, kayıt ücreti ve yıllık aidatların belirlenmesi için yetkili kılınmışsa da, 5362 sayılı Yasanın 61 inci maddesinde belirlenen hadler içerisinde kalmak (asgari ücretin onda birinden az/yarısından fazla) ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranını aşmamak kaydıyla Oda gelirlerinin elde edilmesinde tahsil esası da getirildiği dikkate alındığında, kayıt ücreti ve yıllık aidat tutarının her yıl asgari ücret esas alınmak suretiyle tespiti, 5362 sayılı Yasadan kaynaklanan bir zorunluluktur.
Bu itibarla, dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesi hükmünün “7. madde gereğince 2015 yılı için belirlenen kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi, 31.12.2016 tarihine kadar uygulanmaya devam edilir.” kısmının, dayanağı 5362 sayılı Yasanın 61/a-b maddelerinde kayıt ücreti ve yıllık aidat için getirilmiş asgari ve azami hadler gözetildiğinde, üst hukuk normu niteliğindeki yasal düzenlemelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin Geçici 1. maddesindeki “Ancak asgari ücretin % 10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat uygulanan il, ilçe ve meslek gruplarında 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin brüt tutarının % 10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edilir” kısmına gelince;
5362 sayılı Yasanın 75/e maddesi uyarınca, 61 inci maddedeki, kayıt ücretleri ve yıllık aidatların, yine anılan maddede belirtilen hadler içinde kalmak kaydıyla iller ve meslek gruplarının özellikleri dikkate alınarak belirlenecek tarifelere göre tahsil edecekleri ücretler Konfederasyon tarafından çıkarılacak Yönetmelikle düzenleneceğinden, Geçici 1. maddenin iller ve meslek grupları itibariyle asgari ücretin % 10’u tutarında belirlenmesine yönelik kısmı itibariyle ise dayanağı üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamaktadır.
6.1.2016 gün ve 29585 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. maddeye dayanılarak hazırlanan 4.1.2016 tarihli ve 2016/2 sayılı Genelge yönünden;
Bu Genelge’de; 31.12.2015 tarih ve 29579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2015/1 sayılı Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararı uyarınca asgari ücretin 1.1.2016-31.12.2016 tarihleri arasında günlük brüt 54,9 TL belirlendiği, buna göre asgari ücretin aylık brüt 1.647,00 TL olacağı, 2016 yılı için asgari ücrette yapılan % 30’luk artış, esnaf ve sanatkarların kayıt ücreti ve yıllık aidatlarına da yansıyacağından dolayı esnaf ve sanatkarları zor durumda bırakacağı dikkate alınarak ekonomik yüklerini artırmamak amacıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan onay alınarak Yönetmeliğin hazırlandığı, 2015 yılı için uygulanan kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin 31.12.2016 tarihine kadar değiştirilmeden uygulanmasına devam edilmesinin Konfederasyon tarafından da uygun bulunduğu belirtilmiş, ancak asgari ücretin % 10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat uygulanan il, ilçe ve meslek gruplarında, “Kanun’dan kaynaklanan zorunluluk nedeniyle” 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin brüt tutarının % 10’u oranında (165,00 TL) kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edileceği duyurulmuştur. Sonuç itibariyle dava konusu Genelgenin de, 2015 yılı için uygulanan kayıt ücreti ve yıllık aidatın, 31.12.2016 tarihine kadar değiştirilmeden uygulanmasına devam edilmesi kısmı yönünden dayanağı Yasa hükümlerine aykırılık taşıdığı, asgari ücretin % 10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat uygulanan il, ilçe ve meslek gruplarında, Kanun’dan kaynaklanan zorunluluk nedeniyle 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin brüt tutarının % 10’u oranında (165,00 TL) kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edileceğine yönelik kısmı itibariyle ise mevzuata uygun olduğu görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, 6.1.2016 gün ve 29585 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. madde ile bu maddeye dayanılarak hazırlanan 4.1.2016 tarihli ve 2016/2 sayılı Genelgenin kısmen iptaline ve kısmen reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ SÜREÇ:
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Kayıt ücreti, aidat, katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61. maddesinde, “Üyelerin odalara, odaların birlik ve federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona ödeyeceği kayıt ücreti, yıllık aidat ve katılma payları ile esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının düzenledikleri belge ve yaptıkları hizmet karşılığı ücretler şunlardır:
a) Üyenin sicile ilk kayıt yapılması sırasında ödeyeceği kayıt ücreti, asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücreti, esnaf ve sanatkarların sicil kaydı esnasında sicil müdürlüğü tarafından tahsil edilir; kayıt ücretinin yarısı sicil ihtiyacında kullanılmak üzere birlik adına açılacak banka hesabına, diğer yarısı ise ilgili odanın banka hesabına aktarılır.
b) Üyenin odaya ödeyeceği yıllık aidat, asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücretinin alındığı yıl için ayrıca yıllık aidat alınmaz.
c) Odaların birlik ve üyesi oldukları federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona ödeyecekleri kayıt ücreti, asgari ücretin yarısından az, tamamından fazla olamaz.
d) Odaların birlik ve üyesi oldukları federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona, her yıl ödeyecekleri katılma payı, ödemeyi yapacak esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşunun bir önceki yıl gayri safi gelirlerinin % 3’üdür. Katılma payı hesaplamasında; bu Kanuna göre üst kuruluşlardan satın alınan evrakın maliyet bedeli ile bu Kanun dışındaki diğer kanuni düzenlemeler nedeniyle elde edilen gelirlerin maliyet bedelleri ve bunlar için yapılan giderler gayri safi gelirden mahsup edilir.
e) Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının düzenledikleri ve onayladıkları belgeler ile yaptıkları hizmet karşılığında alacakları ücretlerin miktar ve oranı; maktu olanlarda bu fıkranın (a) ve (b) bentleri uyarınca belirlenecek miktarın onda birinden, nispi olanlarda ise belgede geçen değerin binde onundan fazla olamaz.
Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları tarafından tahsil edilen her türlü gelir, tahsilatı yapan ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına yatırılır.
Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları ve sicil müdürlüğü hesabına intikal eden paraların meslek kuruluşlarına aktarılacak miktarları, elektronik ortamda tahsil edildikleri anda ilgili meslek kuruluşunun banka hesabına intikal ettirilir.
Kayıt ücreti kayıt esnasında, yıllık aidat nisan ve ekim aylarında iki eşit taksitte ödenir. Oda kaydını sildiren üyelerin aidatı üye kaydının silindiği ay itibarıyla alınır. Süresi içinde ödenmeyen yıllık aidat ve katılma payları için esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları yönetim kurullarınca verilen kararlar ilam hükmünde olup icra dairelerince yerine getirilir. Gecikme zammı, yıllık aidatın ve katılma payının bir mislini geçemez.
Yıllık aidatlarını ödemeyen üyelere, ödeme yapılıncaya kadar odaca yapılacak hizmetler ile düzenlenecek ve onanacak belgeler verilmez.” hükmü; “Yönetmelikler” başlıklı 75. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Bu Kanunun; (…) e) 61 inci maddesindeki, kayıt ücretleri ve yıllık aidatlar ile esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının düzenleyecekleri belgeler ve yaptıkları hizmet karşılığında anılan maddede belirtilen hadler içinde kalmak kaydıyla iller ve meslek gruplarının özellikleri dikkate alınarak belirlenecek tarifelere göre tahsil edecekleri ücretler Konfederasyon tarafından, (…) üç ay içerisinde çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir. Konfederasyon tarafından hazırlanması öngörülen yönetmelikler Bakanlık onayı ile yürürlüğe konulur.” hükmü yer almıştır.
5362 sayılı Kanunun 61. ve 75/1-e maddeleri uyarınca Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu tarafından hazırlanan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelik, 14/02/2008 tarih ve 26787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, anılan Yönetmeliğin dava konusu Geçici 1. maddesi ise 06/01/2016 tarih ve 29585 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesiyle aynı Yönetmeliğe eklenmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı … Bakanlığı’nın usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 135. maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; “belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir.” şeklinde tanımlanmıştır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 14. maddesinde, kayıt ücreti ve yıllık aidat Odaların gelirleri arasında düzenlenmiş; 39. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde, Konfederasyon topluluğu içindeki kuruluş mensuplarının meslek ve sanatlarının yürütülmesi için gerekli ve faydalı görülecek tedbirleri almak ve teşebbüslerde bulunmak, Konfederasyon yönetim kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
5362 sayılı Kanunun 61. ve 75/1-e maddeleri dayanak alınarak 14.02.2008 tarih ve 26787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin 31/12/2018 tarih ve 30642 (4. mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile değiştirilmeden önceki “Kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi” başlıklı 7. maddesinde, ” (1) Kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi aşağıda belirtilmiştir.
a) Birinci grup odalar: Ankara, İstanbul ve İzmir illerindeki odalardır. Kayıt ücreti; bu gruptaki illerin merkez ilçelerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerinde asgari ücretin yüzde yirmibeşi, büyükşehir belediyesine dahil olmayan ilçelerinde asgari ücretin yüzde onudur.
b) İkinci grup odalar: Ankara, İstanbul, İzmir ve kalkınmada öncelikli iller dışında kalan illerdeki odalardır. Kayıt ücreti; bu gruptaki illerin merkez ilçelerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerinde asgari ücretin yüzde yirmisi, merkez ilçe haricindeki ilçelerinde ve büyükşehir belediyesine dahil olmayan ilçelerinde asgari ücretin yüzde onudur.
c) (Değişik bend: 21/03/2008 – 26823 S. R.G. Yön./1. md.) Üçüncü grup odalar: Kalkınmada öncelikli illerde bulunan odalardır. Kayıt ücreti; bu gruptaki büyükşehir statüsünde bulunan illerin merkez ilçelerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerinde asgari ücretin yüzde onbeşi, bu illerin diğer ilçelerinde asgari ücretin yüzde onudur. Üçüncü grup odaların bulunduğu diğer illerin merkez ve ilçelerinde asgari ücretin yüzde onudur.
ç) Kayıt ücreti; terzi, kunduracı, mobilyacı, mobilya döşemecisi, demirci, sobacı ve benzerlerinin tamircileri, milli piyango seyyar bayileri, seyyar satıcılar ve pazarcılar gibi mesleklerde, ülke genelinde, asgari ücretin yüzde onudur.
(2) Bakanlar Kurulunca, kalkınmada öncelikli il statüsü değiştirilen iller ile kalkınmada öncelikli il statüsü kapsamına yeni dahil edilen iller hakkında, birinci fıkrada belirtilen gruplandırma esas alınır ve bu durum Konfederasyon tarafından oda, birlik ve federasyonlara bildirilir.
(3) 14/07/2005 tarihli ve 2005/9207 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik kapsamında sınıflandırılmaları belediyelerce yapılan işyerlerinde;
a) Birinci sınıf işyerleri için; birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen ücretlerin aynısı,
b) İkinci sınıf işyerleri için;
1) (Değişik alt bend: 21/03/2008 – 26823 S. R.G. Yön./1. md.) Birinci grup odaların bulunduğu illerin merkez ve büyükşehire dahil ilçelerinde asgari ücretin yüzde yirmisi, diğer ilçelerinde asgari ücretin yüzde onu,
2) (Değişik alt bend: 21/03/2008 – 26823 S. R.G. Yön./1. Md.) İkinci grup odaların bulunduğu illerin merkez ilçeleri ile büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerinde asgari ücretin yüzde onbeşi, diğer ilçelerinde asgari ücretin yüzde onu,
3) Üçüncü grup odaların bulunduğu illerin merkez ve diğer ilçelerinde asgari ücretin yüzde onu,
c) Üçüncü sınıf işyerleri için; ülke genelinde, asgari ücretin yüzde onu,
uygulanır.
(…)
(5) Kayıt ücretinin veya yıllık aidatın hesaplanmasında ortaya çıkan kuruşlar tama iblağ edilir.
(6) Asgari ücrette değişiklik olması halinde, belirlenen yeni tarifeler, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarına Konfederasyon tarafından bir genelgeyle duyurulur.” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 31/12/2018 tarih ve 30642 (4. mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. maddesiyle aynı Yönetmeliğin 7. maddesinde değişikliğe gidilmiş; anılan madde, başlığıyla birlikte değişikliğe uğramıştır. Yönetmeliğin “Kayıt ücreti ve yıllık aidat” başlıklı 7. maddesinde, “(1) Kayıt ücreti ve yıllık aidatlar aşağıda belirtilmiştir.
a) Birinci grup odalar: Ankara, İstanbul ve İzmir illerindeki odalardır. Kayıt ücreti ve yıllık aidat; bu gruptaki iller ve büyükşehir belediyesi sınırlarına dâhil tüm ilçelerinde 350,00 TL’dir.
b) İkinci grup odalar: Ankara, İstanbul, İzmir ile kalkınmada öncelikli iller dışında kalan illerdeki odalardır. Kayıt ücreti ve yıllık aidat; bu gruptaki illerin merkez ilçelerinde ve büyükşehir belediyesi sınırlarına dâhil tüm ilçelerinde 300,00 TL, merkez ilçe haricindeki diğer ilçelerinde 256,00 TL’dir.
c) Üçüncü grup odalar: Kalkınmada öncelikli illerde bulunan odalardır. Kayıt ücreti ve yıllık aidat; bu gruptaki büyükşehir statüsünde bulunan iller ve büyükşehir belediyesi sınırlarına dâhil tüm ilçelerinde 256,00 TL’dir. Üçüncü grup odaların bulunduğu diğer illerin merkez ve ilçelerinde 256,00 TL’dir.
(2) Kayıt ücreti ve yıllık aidatlar aşağıda belirtilen esnaf ve sanatkârlar için ülke genelinde 256,00 TL olarak uygulanır.
a) 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre özürlü sayılanlar.
b) Gaziler, şehit, gazi dul ve yetimleri.
c) 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf sayılan esnaf ve sanatkârlar.
ç) Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı kadın esnaf ve sanatkârlar.
(3) Birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri ile ikinci fıkrada belirtilen ücretler; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 61 inci maddesinde belirlenen hadler içerisinde kalmak kaydıyla, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranını aşmamak kaydıyla her yıl Konfederasyon Yönetim Kurulunca yeniden belirlenebilir. Konfederasyon Yönetim Kurulu tarafından aidatın yeniden tespit edilmesi halinde keyfiyet onaylanmak üzere Ticaret Bakanlığına bildirilir, ayrıca esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına da bir genelgeyle duyurulur.” hükmüne yer verilmiştir.
Davalı Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun davanın konusuz kaldığına yönelik iddiasının incelenmesi:
Dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin yürürlüğe girdiği 01/01/2016 tarihinde yürürlükte bulunan aynı Yönetmeliğin 7. maddesi incelendiğinde, esnaf ve sanatkarlar odalarının ülke genelinde kurulu bulunduğu il ve ilçeler itibarıyla kademeli olarak mevcut asgari ücretin belirli bir oranı üzerinden esnaf ve sanatkarlardan kayıt ücreti ve yıllık aidatın tahsil edileceği öngörülmüş; yine bazı meslek grupları tadadi olarak belirlenerek herhangi bir il veya ilçe ayrımı yapılmaksızın ülke genelinde bu meslek sahiplerinden asgari ücretin %10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edileceği düzenlenmiştir.
Dava devam etmekte iken 31/12/2018 tarih ve 30642 (4. mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. maddesiyle aynı Yönetmeliğin 7. maddesinde değişikliğe gidilmiş, yıllık asgari ücret tarifesinin belirli bir oranı üzerinden “nispi” olarak hesaplanan kayıt ücreti ve yıllık aidatın belirlenme usulünden vazgeçilerek üç ayrı grup şeklinde belirlenen odalara yönelik düzenleme korunmak suretiyle kayıt ücreti ve yıllık aidat, gruplara ve grupları temsil eden illerin özelliğine göre “merkez ilçe”, “büyükşehir belediyesi sınırlarına dahil ilçe”, “büyükşehir statüsünde bulunan il” ve “diğer illerin merkez ve ilçeleri” gibi kriterler esas alınarak “maktu” olarak belirlenmiştir. Öte yandan, önceki düzenlemeyle bazı meslek grupları yönünden ülke genelinde bu meslek sahiplerinden asgari ücretin %10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edileceği belirtilmiş iken; anılan düzenlemenin uygulamada birtakım belirsizliklere sebebiyet vermesi nedeniyle yeni düzenlemeyle meslek ismi zikredilmeksizin daha genel nitelikte ve korunması ve mali yönden desteklenmesi amacıyla bazı esnaf ve sanatkarlar lehine ülke genelinde uygulanmak üzere yine maktu ve asgari hadden kayıt ücreti ve yıllık aidat belirlenmesine yönelik bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Davalı … Konfederasyonu tarafından dava dosyasına sunulan 01/09/2020 havale tarihli ek beyan dilekçesi ile dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinde değişiklik yapıldığı gerekçesiyle davanın konusuz kaldığı iddia edilmiş ise de; dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin yürürlükten kaldırılmadığı, bahsi geçen Yönetmelik değişikliği ile sadece esnaf ve sanatkarların ödeyecekleri kayıt ücreti ve yıllık aidatların belirlenme usulünün değiştirildiği anlaşıldığından, davalı idarenin bu iddiasına itibar edilmemiştir.
Dava Konusu Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin incelenmesi:
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun dava konusu Yönetmeliğin dayanağını oluşturan 61. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde, üye esnaf ve sanatkarların odalara ödeyecekleri kayıt ücreti ve yıllık aidatların asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamayacağı düzenlenmiş, 75. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde ise, kayıt ücreti ve yıllık aidatlara ilişkin tarifelerin, 61. maddede belirtilen sınırlar içinde kalmak kaydıyla iller ve meslek gruplarının özellikleri de dikkate alınarak Konfederasyon tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
14/02/2008 tarih ve 26787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesiyle il, ilçe ve meslek gruplarının özelliklerine göre kademeli olarak ve “asgari ücret” kriteri baz alınarak nispi tarife üzerinden Kanuni dayanağına uygun bir belirleme yapılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 06/01/2016 tarih ve 29585 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişik ve 01/01/2016 tarihinde yürürlüğe giren “2016 yılı için belirlenen kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi” başlıklı Geçici 1. maddesinde, “7 nci madde gereğince 2015 yılı için belirlenen kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi, 31/12/2016 tarihine kadar uygulanmaya devam edilir. Ancak, asgari ücretin %10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat uygulanan il, ilçe ve meslek gruplarında, 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin brüt tutarının %10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edilir.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, 2015 yılı için belirlenen kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin 31/12/2016 tarihine kadar uygulanmaya devam edileceği belirtilmek suretiyle, Yönetmeliğin 7. maddesinde yer alan düzenleme gereği asgari ücretin %15’i, %20’si ve %25’i oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edileceği öngörülen il ve ilçeler yönünden 2016 yılı için belirlenen brüt asgari ücret üzerinden herhangi bir artışın gerçekleştirilmediği, yine Yönetmeliğin 7. maddesinde yer alan düzenleme gereği, asgari ücretin %10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat tahsil edileceği öngörülen il, ilçe ve bazı meslek grupları yönünden ise 2016 yılı brüt asgari ücret tarifesinin %10’u oranında bir artırım gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
31/12/2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı ile 1/7/2015-31/12/2015 tarihleri arasında uygulanmak üzere asgari ücretin günlük 42,45 TL olarak tespitine karar verilmiştir. Belirtilen tarih aralığında uygulanacak aylık asgari ücret ise, brüt 1.273,50 TL olarak belirlenmiştir. Yine 31/12/2015 tarih ve 29579 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararı ile 01/01/2016-31/12/2016 tarihleri arasında uygulanmak üzere asgari ücretin günlük 54,9 TL olarak tespitine karar verilmiştir. Belirtilen tarih aralığında uygulanacak aylık asgari ücret ise, brüt 1.647,00 TL olarak belirlenmiştir. Bu durumda, 2015 yılından 2016 yılına geçişte asgari ücrette %29,3 oranında bir artışının gerçekleştirildiği görülmektedir.
Dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelere göre, esnaf ve sanatkarların ödeyecekleri kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin, 2015 yılı brüt asgari ücret üzerinden belirlenen asgari ve azami tutarlarına bakıldığında, bir esnaf ve sanatkarın 2015 yılında asgari olarak ödeyeceği kayıt ücreti ve yıllık aidatın 127,00 TL; il ve ilçelere göre yapılan kademelendirme nedeniyle azami olarak da 318,00 TL şeklinde belirlendiği görülmektedir. Dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesiyle yapılan düzenleme gereği, 01/01/2016-31/12/2016 tarihleri arasında uygulanan asgari ve azami tutarlar incelendiğinde ise, en düşük 165,00 TL; en yüksek 318,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 5362 sayılı Kanunun 61. ve 75. maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, esnaf ve sanatkarların ödeyeceği kayıt ücreti ve yıllık aidatın tespitinde iller ve meslek gruplarının özelliklerine göre asgari ücretin %10’u ile %50’si arasında bir belirleme yapmak üzere davalı Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna yetki verildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, bir önceki yılın asgari ücret tutarı üzerinden belirlenen kayıt ücreti ve yıllık aidata ilişkin tarifede, bir sonraki yılın asgari ücret tutarı üzerinden hesaplanan %10 ila %50 oranları arasında kalmak kaydıyla belirleme yapılması mümkün olup, 5362 sayılı Kanundan kaynaklanan zorunluluk sebebiyle bir sonraki yılın asgari ücret tutarının %10’u oranında bir artış gerçekleştirme zorunluluğu bulunmakla birlikte her yıl belirlenen asgari ücretin belirli bir oranı (dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinde belirlenen tarifede %15, %20 ve %25 oranları) üzerinden kademeli sistem içinde yer alan her bir odanın bulunduğu il ve ilçeler bazında mutlak bir artışın gerçekleştirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Nitekim 31/12/2018 tarih ve 30642 (4. mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişik Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin son fıkrasında da, birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri ile ikinci fıkra uyarınca belirlenen “maktu” ücretlerin; “Kanununun 61 inci maddesinde belirlenen hadler içerisinde kalmak kaydıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme oranını aşmamak kaydıyla her yıl Konfederasyon Yönetim Kurulunca yeniden belirlenebilir.” hükmüne yer verilmek suretiyle güncel düzenlemede de Kanunun 61. maddesinde belirtilen hadler içerisinde kalmak kaydıyla Konfederasyonca artış yapılabileceği, ancak her yıl mutlak artış yapılma zorunluluğunun bulunmadığı, bu hususun Konfederasyonun takdir yetkisinde olduğu vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar çerçevesinde dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesiyle öngörülen 2016 yılı kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi incelendiğinde, 2015 yılı asgari ücretinin %10’u oranında belirlenen 127,00 TL asgari kayıt ve yıllık aidat ücretinin, 2016 yılına geçildiğinde 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin %10’una tekabül edecek şekilde 165,00 TL’ye yükseltildiği; ancak asgari ücretin daha yüksek bir oranının uygulanmasının öngörüldüğü diğer il ve ilçelerde bulunan odalar yönünden ise herhangi bir artışın gerçekleştirilmediği anlaşılmakta olup; söz konusu tarife bütüncül olarak değerlendirildiğinde, tarifede yer alan tüm ücretlerin 5362 sayılı Kanunun 61. maddesinde belirtilen asgari ve azami hadler içerisinde kaldığı ve Kanuni dayanağına uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde dayanağı üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Dava Konusu 04/01/2016 tarih ve 2016/2 sayılı Genelgenin incelenmesi:
… Konfederasyonu tarafından düzenlenen dava konusu 04/01/2016 tarih ve 2016/2 sayılı Genelgede; 2016 yılı için belirlenen asgari ücrette bir önceki yıla oranla yaklaşık %30 oranında artış yapıldığı, söz konusu artışın esnaf ve sanatkarların kayıt ücreti ve yıllık aidatlarına da yansıyacağı, bu nedenle esnaf ve sanatkarları ekonomik açıdan zor durumda bırakmamak amacıyla Ticaret Bakanlığından alınan onay ile Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin hazırlanarak yayımlanmak üzere Başbakanlığa sunulduğu, 2015 yılı için uygulanan kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesinin 31/12/2016 tarihine kadar değiştirilmeden aynen devam ettirilmesinin Konfederasyonca uygun bulunduğu, ancak asgari ücretin %10’u oranında kayıt ücreti ve yıllık aidat uygulanan il, ilçe ve meslek gruplarında, Kanundan kaynaklanan zorunluluk nedeniyle; 2016 yılı için belirlenen asgari ücretin brüt tutarının %10’u oranında (165,00 TL) kayıt ücreti ve yıllık aidatın tahsil edileceği düzenlemesine yer verilmiş; söz konusu Genelge tüm Federasyon ve Birliklere gönderilmiştir.
Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinin 6. fıkrasında, asgari ücrette değişiklik olması halinde, belirlenen yeni tarifelerin, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarına Konfederasyon tarafından bir genelgeyle duyurulacağı kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Genelgenin, Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinin getiriliş amacını açıklamaya ve anılan Yönetmeliğin 7. maddesinde belirtilen kural gereği Oda ve Birliklere duyurulmasına yönelik düzenlendiği açıktır.
Bu durumda, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonunun, Anayasa’nın 135. maddesinde ifade edilen kuruluş amaçlarına uygun olarak belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak amacı çerçevesinde düzenlediği dava konusu Genelge hükümlerinde dayanağı üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 06/01/2016 tarih ve 29585 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesiyle aynı Yönetmeliğe eklenen Geçici 1. maddenin iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
2. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu tarafından düzenlenen 04/01/2016 tarih ve 2016/2 sayılı Genelgenin iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.600,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
23/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2015/11416
K. 2016/1208
T. 15.2.2016
İstemin Özeti: Ankara 9. İdare Mahkemesinin 14/04/2015 gün ve E:2014/1399, K:2015/602 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi K1
Düşüncesi: İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı kuruluşun unvan değişikliği amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin 14.05.2014 tarih ve 371282 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, 5362 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi hükmü ile, mülga 507 sayılı Yasanın yürürlük döneminde kurulan esnaf odalarının tüzel kişiliklerinin devamı amaçlanmış, bunun için de 5362 sayılı Yasada öngörülen şartları yerine getirmeleri gerektiği belirtilmiş olup, anılan maddenin 5362 sayılı Yasaya aykırı olmamak şartıyla tüzel kişiliğin durumunda sonradan değişiklik yapılmasını engelleyici nitelikte hüküm içermediği, 5362 sayılı Yasada odaların unvan değişikliğine yönelik bir düzenlemenin yer almadığı, ayrıca çalışma bölgesinin ilçe sınırları olduğu ve bir çalışma bölgesinde aynı faaliyet alanında birden fazla oda kurulamayacağı, davacı kuruluşun ise Defne İlçesinde alanında faaliyet gösteren tek oda olduğu dikkate alındığında, davacının 6360 sayılı Yasa sonrasında oluşan fiili ve hukuki duruma uygun düşen unvan değişikliği talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Odaların çalışma bölgesi” başlıklı 5. maddesinde; “Odaların çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır. Birden fazla ilçe bulunan büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehire dahil ilçelerin idari sınırlarıdır. Aynı çalışma bölgesinde, faaliyet konusu aynı olan birden fazla oda kurulamaz. Çalışma bölgesi odaların faaliyet sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyetleri çalışma bölgesi ile sınırlandırılamaz.” hükmü; Geçici 1. maddesinde ise; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş bulunan oda, birlik, federasyon ve Konfederasyonun tüzel kişilikleri bu Kanunda öngörülen şartları yerine getirmeleri kaydıyla devam eder.” kuralı yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı Odanın, 1971 yılında Hatay İli, Harbiye Beldesinde kurulduğu ve “Harbiye Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası” unvanıyla faaliyet göstermekte iken 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmiyedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri uyarınca Hatay İlinin büyükşehir statüsüne alınması sonucunda Defne İlçesinin kurulduğu ve Harbiye Belediyesinin de tüzel kişiliği sona erdirilerek mahalle statüsü ile Defne İlçesine bağlandığı, bunun üzerine davacı kuruluş tarafından oda unvanının “Defne Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası” olarak değiştirilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
5362 sayılı Yasanın anılan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, çalışma bölgesinde faaliyet konusu aynı olan birden fazla oda kurulamayacağına ilişkin yasağın tüzel kişiliklerinin korunmasının geçici madde ile sağlanması nedeniyle bu odaların çalışma bölgesinin korunmasına yönelik olduğu görülmektedir.
Olayda; 1971 yılında F1 Derneği unvanıyla kurulan bu odanın tüzel kişiliğini devam ettirebilmesi mevcut unvanının korunması şartına bağlanmıştır. 6360 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte Harbiye Beldesi’nin çalışma bölgesi belde olan mahallenin sınırlarıyla sınırlı kalmaktadır. Harbiye Esnaf ve Sanatkarlar Odasının isminin Defne olarak değiştirilmesi odanın çalışma bölgesinin genişletilmesi sonucunu doğuracaktır. Anılan mevzuat uyarınca mevcut durumu koruma şartıyla tüzel kişiliği korunan davacı oda, Defne ilçesinde aynı faaliyet alanında kurulmuş tek oda olma şartını yerine getirse dahi mevzuat hükümlerinin oda isminin değiştirilmesi suretiyle çalışma bölgesinin genişletilmesi sonucunu doğuracak biçimde yorumlanamayacağı açıktır.
Bu durumda, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, aksi yönde verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Ankara 9. İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/02/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2016/11644
K. 2020/199
T. 27.1.2020
İstemin Özeti: İzmir 5. İdare Mahkemesinin 26/05/2016 gün ve E:2015/1095, K:2016/742 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: K1
Düşüncesi: İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından, şikayetçi olduğu K2 hakkında disiplin cezasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından bahisle talebinin reddine karar veren İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu’nun 01.07.2015 tarih ve 2015/6 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, oda üyeleri hakkında yapılan şikayetler işleme konuluncaya kadar şikayetçi ve kamuyu ilgilendirirken, soruşturma başlatılıp sonuçlanması ile ortaya çıkan durum itibariyle soruşturulan kişi ve kamuyu ilgilendirir hale geldiği, bir diğer ifade ile şikayet üzerine soruşturma yapılması ile şikayetçinin şikayet konusu olaylar dolayısıyla soruşturma sonucu ile meşru, kişisel, güncel menfaat bağının idare hukuku anlamında koptuğu, bu durumda, oda üyesi hakkında disiplin suçu işlediğine dair şikayet halinde ilgili hakkında soruşturma yapılması zorunlu ise de, yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezasına gerek görülmemesi ile şikayetçiyi doğrudan ilgilendirmeyen bir hal alan ve tek taraflı işlem niteliğine bürünen bu sonuca karşı açılan davanın incelenmesine 2577 sayılı İdari Yargılama Kanunu’nun 14/3-c ve 15/b maddeleri uyarınca ehliyet yönünden olanak bulunmadığı gerekçesi ile davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinin birinci cümlesinde de; “Herkes, davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir” denilmektedir.
Diğer yandan, hukukumuzda idarî dâva türleri ve bu dâvaların kimler tarafından açılabileceği hususu, 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinde gösterilmiştir. Yasa kuralında idarî işlemler hakkında hukuka aykırılıkları nedeniyle menfaati ihlâl edilenler tarafından iptal davası açılabileceği öngörülmüştür.
İdarî davalar, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal yolla denetlenmesi, kamu hizmetlerinin hukuk kurallarına ve hizmetin gereklerine uygun biçimde yapılmasının sağlanması için tanınmış bir haktır.
İdarî yargıda “İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dâvalar” biçiminde tanımlanan iptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayarak hukuk devletini gerçekleştiren önemli yollardan biridir. İdarî işlemin iptalinin istenilebilmesi için, davacının menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Yargı kararlarında ve öğretide “menfaat”, dâvacı ile iptalini istediği idarî işlem arasındaki bağı, ilgiyi anlatır. Bu bakımdan, idarî işlem ile dâva açan kişi arasında meşru, güncel, ciddi maddi ve/veya manevi bir ilişki söz konusu ise, dâvada menfaat bağı bulunduğu kabul edilmelidir.
İdarî işlemlerle ilgisi bulunmayan kişilerin dâva açması sonucu, idarenin devamlı dava tehdidi altında kalmaması ve idarenin işleyişinin olumsuz yönde etkilenmemesi bakımından, dâva ehliyeti için aranan “menfaat ihlâli” koşulu, her olaya özgü irdelenmeli ve dâva konusu işlemin davacıyı etkilemiş olması idarî yargıda menfaat ihlâlinin varlığı için yeterli sayılmalıdır. Her olay ve davada, menfaat ihlalinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır.
1982 Anayasasının 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükme bağlanmıştır. Hukuk Devleti ilkesinin gerçekleşmesini sağlayan en önemli araçlardan birisi, idarenin yargısal denetimi olup, bunun en büyük göstergesi de idare adına işlem tesis eden kamu görevlilerinin eylemlerinin yargısal, idari ve inzibati yönden denetlenmesidir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, 16.04.2015 tarihinde, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı K2’nun, Birlik konferans salonunda şahsına karşı küçük düşürücü, hakaret içeren, esnafı ilgilendiren konuların dışında iş ve özel hayatına dair asılsız, dedikodu mahiyetinde sözler sarf ettiği, ayrıca Birliği siyasete bulaştırdığı, milletvekilinin yasal bir sıfatı olmamasına rağmen onursal başkan görüntüsü altında Birlikte basın toplantısı yapması ve Birliğin buna izin vermesinin 5362 sayılı Kanunun 52. maddesinde yer alan “Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında herhangi bir faaliyette bulunamazlar.” düzenlemesine ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği’nin 10. maddesinin (l) bendinde yer alan “Dahil bulunduğu organlardaki görevini siyasi görüş ve kanaatleri dolayısıyla kötüye kullanmak” düzenlemesine aykırılık teşkil ettiğinden, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği gereği Disiplin Kuruluna sevki ile cezalandırılmasının istenildiği, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu’nun 01.07.2015 tarih ve 2015/6 sayılı kararı ile K2’nun savunmasının okunduğu ve hakkında disiplin cezasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından bahisle talebinin reddine karar verildiği, bu kararın 10.07.2015 tarih ve 2015/8 sayılı kararla davacıya tebliği üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Disiplin kurulu ve disiplin cezaları” başlıklı 24. maddesinde, “Birlik disiplin kurulu birliğe bağlı oda üyelerinin meslekî faaliyetleri sırasında meslek ahlakı ile bağdaşmayan hareket ve işlemlerini soruşturmaya ve durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre bu maddede belirtilen disiplin cezalarını vermeye yetkilidir.
Disiplin kurulu kendi üyeleri arasından bir başkan seçer. Disiplin kurulunun sekreterlik işleri birlik tarafından yerine getirilir. Disiplin kurulu üyeleri arasında eksilme olduğu takdirde, yedek üyelerden genel kuruldaki seçimde en fazla oy alanlar, oyların eşitliği halinde listeye göre sırayla disiplin kurulunca yazılı olarak disiplin kuruluna çağrılır.
Üyenin yazılı savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Disiplin kurulunun yedi günden az olmamak üzere verdiği süre içinde savunma yapmayan üye, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
Disiplin kurulu kendilerine intikal eden ihbar ve şikâyetleri en çok bir ay içinde soruşturmaya başlar ve en geç üç ay içinde sonuçlandırır.
Disiplin kurulunca verilen cezalar on gün içinde ilgililere yazılı olarak tebliğ edilir. İlgililer bu karara karşı tebellüğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili idare mahkemesine dava açabilirler. Davanın açılmış olması idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. Dava, zaruret görülmeyen hallerde, evrak üzerinden inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Yetkili idare mahkemesince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine başvurulabilir. Bölge idare mahkemesinin verdiği kararlar kesindir….” düzenlemesine yer verilmiştir.
29.01.1999 tarih ve 23595 Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliğinin amacı, oda üyelerinden meslek onuru, düzeni ve geleneklerine uymayan davranış ve hareketlerde bulunan, müşterisine karşı mesleki görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında verilecek disiplin cezalarının usul ve esaslarını düzenlemektir. Yönetmeliğin “Disiplin Soruşturmasının Yürütülmesi” başlıklı Üçüncü Bölümün “Savunma ve Tebligat” başlıklı 13. maddesinde, Yapılacak disiplin soruşturmasında isnat olunan eylem ve davranışların ilgililere fiili ve hukuki bir sakınca yoksa aynen, aksi halde geniş bir özetinin yazılı olarak bildirilmesi, savunma istenmesi, savunma için tebliğden itibaren en az on günlük süre tanınması zorunludur.
Savunmaya ilişkin tebligata rağmen şikayet olunan kişi yazılı savunma vermezse bu hakkından vazgeçmiş sayılır. Bu durumda mevcut belge, bilgi ve yapılacak tahkikatın sonucuna göre hareket edilir.” düzenlemesine; “Kovuşturma Açılması” başlıklı 19. maddesinde, “Disiplin kurulu kendisine intikal eden ihbar ve şikayetleri en çok bir ay içinde soruşturmaya başlar ve araştırmayı en geç üç ay içinde sonuçlandırır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Mevzuat hükümleri ile belirtildiği gibi, disiplin suçu oluşturacak nitelikteki fiillerinden zarar gördüklerini öne süren kişilerin ihbar veya şikayeti üzerine kamu yararının sağlanması amacıyla iddiaların gerçekliğinin araştırılarak inceleme başlatılması ve disiplin suçu işlendiğine dair emareler bulunması halinde disiplin soruşturması yapılması ve gerekli cezaların verilmesi, eğer şikayetlinin 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği’ne aykırı bir eylemi görülmedi ise disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Dava konusu şikayet üzerine disiplin kurulu tarafından davacının talebinin reddine dair kararın, şikayet eden konumunda bulunan davacının menfaatini etkilemekte olduğu hususu kuşkusuzdur.
Bu durumda, davacı tarafından verilen dilekçe üzerine, K2 hakkında disiplin cezasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından bahisle talebinin reddine dair işlemin hukuka aykırı olduğu öne sürülerek bizzat şikayetçi tarafından açılan iptal davasında, şikayetçinin kişisel ve meşru menfaat ilişkisi bulunduğundan, idare mahkemesince, disiplin soruşturmasının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, iddia edilen fiillerin işlenip işlenmediği konusunda hukuki inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra işlemin hukuka uygun olup olmadığı hakkında esastan bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlara girilmeksizin, şikayetçinin dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi bu işleme karşı idari yargı yolunun tamamen kapatılması anlamına geldiğinden, bu durumun, Anayasa’da koruma altına alınan hak arama hürriyeti ile evrensel bir hukuk kuralı olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de kendisine yer bulan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracağı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle; İzmir 5. İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 27/01/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2021/4069
K. 2023/1987
T. 12.4.2023
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Ticaret Odası Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan davacı tarafından, 10/04/2018 tarihinde yapılan Gaziantep Ticaret Odası organ seçimlerinde meclis üyesi ve meslek komitesi üyesi olarak seçilmesi üzerine, Gaziantep Ticaret Odası tarafından … tarih ve … sayılı yazı ile 15 gün içinde tercih yapmasına ilişkin bildirim sonrasında, Gaziantep Ticaret Odasındaki meclis üyeliği ve meslek komitesi üyeliğinin sona erdirilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Gaizantep Ticaret Odası Organ Seçimlerinde Meclis üyesi ve Meslek Komitesi üyesi olarak seçilen davacının aynı zamanda Gaziantep Dokumacılar Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak da görev yaptığı, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri gereğince her iki görevi aynı anda yapamayacağı, seçimlerin kesinleşmesinden itibaren 15 gün içinde tercihini bildirmesi gerekli iken tercihte bulunmaması nedeniyle seçilmiş olduğu Meclis Üyeliği ve Meslek Komitesi Üyeliğinin kendiliğinden sonra erdiği anlaşılmakla dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun genel kanun olduğu, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun ise özel kanun olduğu, genel kanunda özel kanuna aykırı hüküm bulunması halinde konuya ilişkin özel kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği, söz konusu Kanunlar çerçevesinde hazırlanan Yönetmelikler bakımından da aynı kuralın geçerli olduğu, bu çerçevede 5362 sayılı Kanun’un “organlarda görev alma yasağı” başlıklı 51. maddesinin üçüncü fıkrasının; “Ayrıca, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarından herhangi birisinde yönetim, denetim veya disiplin kurulu üyeliği bulunanlar, diğer esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yönetim, denetim veya disiplin kurullarının en fazla ikisinde daha üye olarak yer alabilirler. Bu kişiler uhdelerinde üç görevden ziyade üyelik bulunduramazlar. Aynı kişi birlik ve federasyon başkanı olamaz.” hükmü uyarınca davacının belirtilen görevleri aynı anda uhdesinde bulundurabileceği, nitekim davacının anılan görevleri 15 senedir birlikte yürüttüğü, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu belirtilerek, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı Kanunun 50. maddesi uyarınca onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine,
6. Kesin olarak, 12/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2014/284
K. 2015/710
T. 12.2.2015
İstemin Özeti: Ankara 7. İdare Mahkemesinin 25/03/2013 gün ve E:2012/835, K:2013/517 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: K1
Düşüncesi: İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek işin gereği görüşüldü:
Dava; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü tarafından, davacıların vergi mükellefiyetlerinin odanın çalışma konusu dışındaki mesleklerle ilgili olduğu ve davacıların 5362 sayılı Kanunun 7. maddesinde oda üyeliği için gerekli şart olarak sayılan vergi mükellefiyeti olmak ya da vergiden muaf olmak şartı taşınmadığı için üye niteliğinin sona erdiği ve bu durumda Odada, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyelik şartlarını sağlayan hiç kimse kalmadığından bahisle, 5362 sayılı Kanunun 53. ve 55. maddeleri gereğince, yeniden seçim yapılıncaya kadar Oda Yönetiminin İstanbul Esnaf Odaları Birliğince yeniden oluşturulmasına ilişkin 04.04.2012 tarihli ve 0849 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, Odanın yönetim ve denetim kurullarını oluşturan üyelerin vergi mükellefiyetlerinin odanın faaliyet konusu dışında olduğunun tespiti üzerine adı geçen kişilerin oda üyeliğinin sona ereceği dikkate alındığında, yönetim ve denetim kurullarının toplu olarak görevden ayrılması veya asıl üye sayısının yarıdan aşağıya düşmesi ve yedeklerinin de kalmaması durumunda yeni seçim yapılıncaya kadar odanın birlik tarafından atanacak kişiler tarafından yönetileceği 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunda belirtildiğinden, dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde, oda: esnaf ve sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odalarını, ihtisas odası: aynı meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odalarını, karma oda: ihtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek kuracakları odaları, ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 6. maddesinde aynı iş yerinde birden fazla konuda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar esas faaliyeti ile ilgili odaya kayıt olacakları ancak, üye isterse yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla diğer faaliyetleriyle ilgili odalara da sicil marifetiyle kayıt yaptırabileceği, 7. maddesinde, oda üyeliği için aranan şartlar arasında, “vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak” da sayılmış; 8. maddesinde, 7. maddede belirtilen şartlardan herhangi birini kaybedenlerin veya bu şartlardan herhangi birine sahip olmadığı sonradan anlaşılanların oda üyeliğinin son bulacağı; 50. maddesinde, oda yönetim ve denetim kurullarına seçilebilmek için oda üyesi olmanın yanında bir takım özel şartlar sıralanmış ve maddenin son fıkrasında, seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile bu şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona ereceği; 53. maddesinin son fıkrasında ise, yönetim kurulu üyelerinin toplu olarak görevden ayrılması veya asıl üye sayısının yarıdan aşağıya düşmesi ve yedeklerinin de kalmaması halinde üç ay içinde yapılacak seçimlere kadar, odaların birlik tarafından görevlendirilecek üç kişilik bir kurul tarafından yönetileceği düzenlenmiş, 55. maddenin son fıkrasında da odaların denetim kurulları için benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi K2 tarafından hazırlanan 02.03.2012 tarihli ve 1 sayılı inceleme raporunda, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığından alınan 20.12.2011 tarihli yazı ve eklerinden İstanbul Bakliyat ve Zahire Alıp Satanlar Esnaf Odasının yönetim ve denetim kurullarını oluşturan kişilerin vergi mükellefiyetlerinin adı geçen odanın çalışma konusu dışındaki mesleklerle ilgili olduğu, yönetim kurulu üyelerinin hiçbirinin odanın çalışma konusu ile ilgili vergi mükellefi bulunmadığı, yedek yönetim kurulu üyeleri arasında da odanın çalışma konusu ile ilgili faal vergi mükellefiyet kaydı bulunan kimse olmadığı, aynı şekilde denetim kurulu üyelerinin de vergi mükellefiyetlerinin odanın çalışma konusu dışındaki mesleklere ilişkin olduğunun belirtilmesi üzerine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü’nün 04.04.2012 tarihli ve 0849 sayılı işlemi ile 5362 sayılı Kanunun 7. maddesinde oda üyeliği için gerekli şart olarak sayılan vergi mükellefiyeti olmak ya da vergiden muaf olmak şartı taşınmadığı için üye niteliğinin sona erdiğinden, üye niteliğine sahip olmayan kişilerin, Oda Yönetim ve Denetim Kurulunda görev alamayacağından ve Odada, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyelik şartlarını sağlayan hiç kimse kalmadığından bahisle, aynı Kanunun 53. ve 55. maddeleri gereğince, yeniden seçim yapılıncaya kadar İstanbul Bakliyat ve Zahire Alıp Satanlar Esnaf Odasının yönetiminin İstanbul Esnaf Odaları Birliğince yeniden oluşturulmasına karar verilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda değinilen Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun ilgili maddelerinin değerlendirilmesinden, esnaf ve sanatkarlar tarafından kurulacak Odaların ihtisas veya karma esnaf odaları şeklinde kurulabileceği, ihtisas odalarının aynı meslekte faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarlardan oluşacağı, karma odaların ise ihtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkarların bir araya gelerek kuracakları odalar olduğu, aynı iş yerinde birden fazla konuda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların esas faaliyet konusu ile ilgili odaya kayıt olabileceği, ancak üyeler isterse yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle diğer faaliyetleriyle ilgili odalara da kayıt yaptırabilecekleri belirtilmektedir. Öte yandan oda üyelik şartları arasında “vergi mükellefi olmak veya vergiden muaf olmak” şartının olduğu, bu şartın sonradan kaybedilmesi durumunda ise oda yönetim kurulu tarafından oda kaydının silineceği yine yukarıda sayılan kanun hükümlerinden anlaşılmaktadır.
Olayda davacılardan İstanbul Bakliyat ve Zahire Alıp Satanlar Esnaf Odası’nın ihtisas odası olarak kurulduğu, üyelerinin ise faaliyet konularına bakıldığında çoğunluk olarak “bakkal” oldukları ve vergi mükellefiyet kayıtlarının olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla oda kaydı için davacıların, hem vergi mükellefi olması hem de ilgili oda ihtisas odası olarak kurulduğundan esas olarak bakliyat ve zahire alım satımı faaliyetiyle iştigal etmesi gerekmektedir. Bunun yanında esas faaliyet alanı başka olup, bakliyat ve zahire ürünleri de alınıp satılıyor ise bu yan faaliyetle ilgili anılan odaya kayıt olunabileceği açıktır. Şu hale göre davacıların üyelik şartını taşıyıp taşımadıkları, hangi ürünleri alıp sattığının belirlenmesiyle olacaktır. Öte yandan faaliyet alanı ile ilgili vergi mükellefiyet kaydında belirtilen mesleki faaliyetin esas alınabileceği yolunda bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Sonuç olarak dosya içeriğinde bulunan bilgi ve belgelerden idarece, araştırmanın sadece vergi kayıtları üzerinden yapıldığı, yerinde bir tespit ve değerlendirmenin yapılmadığı ve davacıların ilgili ihtisas faaliyetlerini gerçekleştirmediklerinin kanıtlanamaması karşısında, salt vergi mükellefiyet kayıtları üzerinden yapılan değerlendirmeyle odanın ihtisas alanı ile ilgili faaliyette bulunmadıklarından bahisle tesis edilen işlemde mevzuata ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda aksi yöndeki idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; Ankara 7. İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmediğinden kullanılmayan 40,00 TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 12/02/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2016/9236
K. 2018/383
T. 29.1.2018
İstemin Özeti: Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 05/07/2013 gün ve E:2012/789, K:2013/608 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: K1
Düşüncesi: İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; Eskişehir İli ve ilçeleri için ekmek ve Ramazan pidesi azami fiyat tarifesinin belirlenmesine ilişkin Eskişehir Ticaret Odası Meclisi’nin 26/06/2012 gün ve 6 ve 7 sayılı kararına yapılan itiraz üzerine, söz konusu itirazın pide fiyatları yönünden kabulü ile pide fiyatlarının iptaline ilişkin Komisyon kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davalı idarece ibraz edilen maliyet raporundan hareketle bakkal ve fırıncı karı da eklendikten sonra 400 gram bir pidenin fiyatının 1,40 TL olduğu, davacı Oda tarafından herhangi maliyet analiz tablosunun ibraz edilmediği gözönünde bulundurulduğunda, 400 gram pidenin satış fiyatının 1,50 TL, 300 gram pidenin satış fiyatının ise 1,20 TL olarak belirlenmesine dair tarifenin iptaline ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığıgerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun “Odaların görevleri” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde, “Gerektiğinde 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununun 125 inci maddesinde sayılan mal ve hizmetlerin azamî fiyat tarifelerini, kendi üyeleri için, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe uygun olarak tespit etmek ve onaylamak” hükmü yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesinde, “17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Diğer kanunlarda, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa yapılmış olan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
5362 sayılı Kanun’un 62. maddesinde ise, “Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları odalarca hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri gösterir. Belediyeler veya o yerin en büyük mülki amiri tespit edilen bu tarifeleri uygun bulmadıkları takdirde esnaf teşekkülü ile anlaşmaya varamazlarsa onbeş gün içinde o yerin mülki amirinin ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, ticaret ve sanayi veya ticaret odasından bir temsilci ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği temsilcisinden teşekkül edecek bir komisyonda görüşülüp karar verilmesini isteyebilirler. Komisyon kararları salt çoğunlukla alınır. Komisyon, tarifeleri uygun bulmadığı takdirde tarife yürürlükten kalkar. Komisyon kararına karşı, ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on gün içinde ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu mahkemenin kararı kesindir.” hükmü yer almaktadır.
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun “Odaların görevleri” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendine dayanılarak hazırlanan, Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik’in 6. maddesinde, “Odalarca düzenlenen tarifelere ilişkin itirazları karara bağlamak üzere, o yerin mülki idare amirinin veya görevlendireceği kişinin başkanlığında, ilgili belediyenin konunun uzmanı belediye personeli arasından görevlendireceği bir üye ile tarifeyi düzenleyen oda ve ilgili esnaf ve sanatkarlar odaları birliğinin temsilcilerinden oluşan dört kişilik bir komisyon oluşturulur. Komisyon, itirazları başvuru tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlar. Komisyon, başkanın yazılı çağrısı üzerine üyelerin çoğunluğuyla toplanır. Kararlar oy çokluğu ile ve gerekçeli olarak alınır. Oylarda eşitlik halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Toplantılarda çekimser oy kullanılamaz.” hükmüne, 7. maddesinde ise, “Belediyeler ve o yerin mülki idare amiri, odalarca tespit edilen tarifeleri uygun bulmadıkları ve bu konuda ilgili odayla anlaşamadıkları takdirde, ayrı ayrı veya birlikte tarifelerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren on beş gün içinde mülki idare amirliği nezdinde komisyona itiraz edebilir. Komisyona yapılan itirazlar, tarifelerin uygulanmasını durdurmaz. Komisyon tarifeyi onaylar veya reddeder. Tarifenin reddi halinde, ilgili oda ya komisyonun ret gerekçelerini dikkate alarak yeni tarifeyi hazırlar ya da komisyon kararının kendisine yazılı bildirim tarihinden itibaren on gün içinde ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunur. Mahkemenin vereceği karar kesindir. Komisyonun ret kararı vermesi halinde varsa bir önceki dönemde tespit edilmiş tarifeler uygulanır, yoksa tarifelerin uygulanması durdurulur.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Eskişehir Ticaret Odası Meclisi’nin 26/06/2012 gün ve 6 ve 7 sayılı kararıyla, Eskişehir İli ve ilçeleri için ekmek ve Ramazan pidesi azami fiyat tarifesinin belirlendiği, söz konusu karara Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından itiraz edildiği, bu itirazı karara bağlamak üzere Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik’in 6. maddesi uyarınca Komisyon oluşturulduğu, anılan Komisyon tarafından, itirazın pide fiyatları yönünden kabulü ile pide fiyatlarının iptaline karar verildiği, söz konusu Komisyon kararının iptali istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik’in 6. maddesi uyarınca oluşturulan Komisyon tarafından tesis edilen dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan bu davanın, 5362 sayılı Kanun’un 62.maddesi uyarınca görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görev alanında bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 29/01/2018tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2015/11532
K. 2016/198
T. 22.1.2016
İstemin Özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 03/04/2015 gün ve E:2014/9997, K:2015/2656 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: K1
Düşüncesi: Karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin onama kararı kaldırılarak; toplu taşıma araçlarının bilet ücret ve tarifelerini belirleme hususunun, 5362 sayılı Yasanın 62. maddesi kapsamındaki esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetler olarak değerlendirilemeyeceği, 5216 sayılı Yasa uyarınca belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında sayılan işlerden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde idari yargı merciinin görevli olduğu gerekçesiyle Bursa 3. İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçede öne sürülen düzeltme nedenleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesine uygun bulunduğundan düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Sekizinci Dairesinin 03/04/2015 gün ve E:2014/9997, K:2015/2656 sayılı kararı kaldırılarak işin esası yeniden incelendi.
Dava; davacı büyükşehir belediyesi tarafından, belediye sınırları içerisinde şehiriçi dolmuş fiyat tarifesinin belirlenmesine ilişkin Bursa Valiliği bünyesinde oluşturulan Fiyat Ücretlerine İtiraz Komisyonu’nun 09/04/2013 tarih ve 2013/1 sayılı kararını iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, Fiyat Ücretlendirme İtiraz Komisyonu kararından kaynaklanan uyuşmazlığın; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 62. maddesi uyarınca anılan komisyon kararlarına karşı ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunabileceği hüküm altına alınmış olduğundan, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’ nun 7. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde; ‘”Büyükşehir ulaşım ana planını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini planlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergahlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek”, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 62. maddesinde; ‘”Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları odalarca hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri gösterir.
Belediyeler veya o yerin en büyük mülki amiri tespit edilen bu tarifeleri uygun bulmadıkları takdirde esnaf teşekkülü ile anlaşmaya varamazlarsa onbeş gün içinde o yerin mülki amirinin ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, ticaret ve sanayi veya ticaret odasından bir temsilci ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği temsilcisinden teşekkül edecek bir komisyonda görüşülüp karar verilmesini isteyebilirler.
Komisyon kararları salt çoğunlukla alınır. Komisyon, tarifeleri uygun bulmadığı takdirde tarife yürürlükten kalkar.
Komisyon kararına karşı, ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on gün içinde ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu mahkemenin kararı kesindir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Bursa Şoförler ve Otomobilciler Odası tarafından 06/09/2012 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı Ulaşım Daire Başkanlığı’na başvurularak, uygulanmakta olan dolmuş ücret tarifelerinin UKOME Kurulu tarafından 21/01/2011 tarih ve 2011/17 sayılı kararı ile uygulamaya koyulduğu, geçen iki yıllık zaman içerisinde akaryakıta yapılan zam ve işletme giderlerine gelen fiyat artışları nedeni ile kısa hat için 1,60 TL’den 1,75 TL’ye, uzun hat için 1,75 TL’den 2,00 TL’ye, indi-bindi için 1,50 TL’den 1,75 TL’ye çıkartılması konusunda hazırladığı fiyat tarifesinin kabulünü talep ettiği, bu talebin Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin 30/11/2012 tarih ve 598 sayılı kararı ile reddi üzerine Fiyat Ücretlerine İtiraz Komisyonuna itiraz edildiği, adı geçen komisyon tarafından Bursa Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odasınca tespit edilen ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğince onaylanan dolmuş artış ücretlerinin kabulüne karar verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar 5362 sayılı Kanun’un 62. maddesinde Fiyat Ücretlendirme İtiraz Komisyonu’nun kararlarına itirazın adli yargı yerine yapılabileceği belirtilmiş ise de; söz konusu itirazın Komisyon’un yetki alanına giren ve adli yargı yerlerince sonuçlandırılması gereken konulara ilişkin olduğunun kabulü gerekmektedir.
Yukarıda anılan mevzuat hükmü uyarınca toplu taşıma araçlarının bilet ücret ve tarifelerini belirleme yetkisinin büyükşehir ve ilçe belediyelerine ait olduğu kurala bağlanmıştır.
Hükümlerinin mahiyeti itibariyle herkese veya her olaya uygulanması mümkün olan kanunlara genel kanun, buna mukabil belli kişilere veya belli olaylara uygulanan kanunlara ise özel kanun denmektedir. Bu durumda, 5216 sayılı Yasa, konusu itibariyle 5362 sayılı Yasaya göre özel nitelikte bir kanundur.
Olayda, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca davacı büyükşehir belediye başkanlığı yetkisinde olan toplu taşıma araçlarının bilet ücret ve tarifelerini belirleme işinin komisyonca karara bağlandığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle Bursa Valiliği bünyesindeki Fiyat Ücretlendirme İtiraz Komisyonu’nun kararının yetki tecavüzü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yetki tecavüzü tespitinin ise idari yargı yerince yapılacak yargısal denetim sonucunda ortaya konulabilecektir.
Bu durumda, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı merciinin görevli olduğu anlaşıldığından, tersi yaklaşımla uyuşmazlığı görev yönünden reddeden idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare Mahkemesinin 03/07/2014 gün ve E:2013/717, K:2014/797 kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine, 22/01/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
X- Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararlar hakkında karar düzeltilmesi yoluna başvurulabilmesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İstemde bulunan tarafından öne sürülen düzeltme nedenleri sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığından düzeltme isteminin reddinin gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2020/1997
K. 2023/1176
T. 10/03/2023
DAVACI : … Esnaf Odası
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU: 01/08/2019 tarih ve 30849 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’in 6. maddesinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI: 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 6. maddesi ile dava konusu Tebliğin Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları başlığının birbiri ile çeliştiği, Tebliğ ile yasayla getirilen ihtisas odalarının aynı mesleğe mensup esnafın eğitim ve deneyimlerini paylaşarak bir arada bulunacağı ortamın ortadan kaldırıldığı, kanuna aykırı olarak yürürlüğe giren Tebliğin uygulanması halinde, Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşlarına tabi, her esnafın kendi mesleği ile ilgili odasına kayıt olduğu, aynı sorunları ve sevinçleri paylaştığı, temelini loncalardan ve ahilikten alan bir mesleki örgütlenmenin engelleneceği, odaların her isteyenin istediği meslek odasına kayıt olduğu, ortak değerleri olmayan ve mesleki paylaşımın ve desteğin yapılamadığı kayıt merkezlerine dönüşeceği iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI: 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 6. maddesi ve Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Yönetmeliği’nin 27. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; esnaf ve sanatkârların oda kayıtlarının iş yeri adresi olarak beyan edilen yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına, meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma odaya kaydolabileceği, karma oda da bulunmayanlar için mesleğiyle ilgili en yakın ihtisas odasına kayıt olacağının düzenlendiği, Kanun’un Geçici 8. maddesi ile büyükşehir statüsündeki iller için düzenleme getirildiği, Büyükşehir statüsündeki illerde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların faaliyet gösterdikleri ilçelerde oda bulunması halinde il merkezindeki odanın yanı sıra söz konusu odalara da kaydolmayı tercih etme imkanı tanındığı, ancak büyükşehir statüsündeki illerde faaliyet göstermekle birlikte ilçesinde oda bulunmayan esnaf ve sanatkarlar açısından bu kural işletilemediğinden, bu esnaf ve sanatkarların her halükarda il merkezinde faaliyet gösteren odalara kayıt olmaları gerektiği, bu durumun ise zaman, masraf ve iş kaybı yaşanmasına sebep olduğundan dava konusu Tebliğ düzenlemesinin yapıldığı, bu düzenlemelerin, 5362 sayılı Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasına istinaden Kanun değişikliğinden hemen sonra yapıldığı ve Kanunun 6. ve Geçici 8. maddelerinin Tebliğ düzenlemelerinin dayanağını oluşturduğu; dava konusu Tebliğin 6. maddesinin 1. fıkrasındaki düzenlemenin 5362 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesinin 2. cümlesinin tekrarı niteliğinde olduğu, Geçici maddeye ek olarak şahsın tercihini beyan eden bir dilekçe ile odaya kaydın yapılacağının belirtildiği; Tebliğin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme ile ilçesinde oda bulunmayan esnaf ve sanatkarların Bakanlıkça belirlenmiş olması halinde en yakın ilçedeki odayı tercih edebilecekleri gibi büyükşehir il merkezindeki odayı da tercih edebilecekleri, oda kayıtlarının esnaf ve sanatkarların tercihi çerçevesinde yapılacağının belirtildiği, zaman ve masrafın önlenmesi adına büyükşehir merkezinde bulunan odalara kayda zorlanmaması ve en yakın ilçedeki odaya kaydın yapılması imkanı tanındığı; Tebliğin 6. maddesinin 3. fıkrası ile yeni üyeler ile daha evvelden odaya kayıt olmuş üyeler arasında bir ayrım ve eşitsizlik oluşmasının önüne geçmek için talepleri halinde aynı haktan yararlanmalarının önünün açıldığı, her isteyenin her istediği odaya kayıt olmasının önünün açılmadığı, Tebliğde düzenlenen hususların esnaf ve sanatkarların menfaatini zedelemediği, tercih hakkında bulunmaları halinde bu haktan yararlandıkları, düzenlemelerin hukuka ve mevzuata uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ: 21/6/2005 tarih ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi ile büyükşehir statüsündeki illerde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların faaliyet gösterdikleri ilçelerde oda bulunması halinde, esnaf ve sanatkarlara ilçelerindeki bu odalara, bunun yanı sıra il merkezindeki odaya kaydolmayı tercih etme imkanı getirilmiştir. Bu düzenlemenin tekrarı niteliğinde olan, esnaf ve sanatkarların faaliyet gösterdikleri ilçelerdeki odaya kayıt olabilmelerinin yanı sıra isterlerse çalışma bölgesi tüm il sınırı olarak belirlenmiş olan il merkezlerinde kurulu ilgili odaya da kaydolabileceklerine ilişkin dava konusu Tebliğ’in 1. fıkrasında hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır. Bununla birlikte, 5362 sayılı Kanun’un 6. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Büyükşehir statüsündeki iller ile diğer illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, bu ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kayıt edilecekleri oda ile bu odaların çalışma bölgesi Bakanlık tarafından belirlenir.” düzenlemesi ile ilçesinde oda bulunmayan esnaf ve sanatkarların üye kaydının yapılacağı ilgili odaların saptanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi hususunda Bakanlığa yetki verilmiş olup, bu yetki çerçevesinde dava konusu Tebliğin 2. 3. ve 4. fıkralarının düzenlendiği, esnaf ve sanatkarın tercih ve isteği esas alınarak zaman ve harcamadan tasarruf edilmesinin amaçlandığı anlaşıldığından anılan fıkralarda da hukuka ve mevzuata aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, davacı tarafından, Tebliğ ile yasayla getirilen ihtisas odalarının ortadan kaldırıldığı ve odaların faaliyetini yitirdiği iddia edilmekte ise de, dava konusu Tebliğ’in 6. maddesinde geçen “ilgili oda” ile ifade edilmek istenenin Kanun’un 6. maddesindeki genel kural uyarınca öncelikle ihtisas odası, ihtisas odası bulunmaması halinde karma oda, karma odanın da bulunmaması halinde esnafın mesleği ile ilgili en yakın odayı ifade ettiği anlaşılmaktadır. Kanunda “ilgili oda” ile ilgili bir açıklama bulunmamakta ise de, genel kuralın 6. madde düzenlemesi olduğu ve Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Yönetmeliği’nin “İlgili odanın tespiti” başlıklı 27. maddesinde, Esnaf ve sanatkârların üye kaydının yapılacağı ilgili oda:
a) ESBİS üzerinde iş yeri adresi olarak beyan edilen yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
b) İş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
c) İş yerleri seyyar olmakla birlikte çalışma bölgesi Kanun ve/veya diğer mevzuatla tahditli olarak belirlenenlerin, çalışma bölgesinin bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
ç) Meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma oda,
d) Kaydolabileceği karma oda da bulunmayanlar için mesleğiyle ilgili en yakın ihtisas odasıdır.” şeklinde düzenlemeye yer verildiği, yine dava konusu Tebliğin 5. maddesinde de Yönetmelik düzenlemesine benzer şekilde ilgili odaya ilişkin açıklamalara yer verildiği dikkate alındığında, yalnızca dava konusu düzenlemelerden hareketle ihtisas odası niteliğinin kaybolacağı sonucuna bu aşamada varılamadığından, dava konusu Tebliğ düzenlemesinin 5362 sayılı Kanuna uygun olduğu ve davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ: Dava; 01/08/2019 tarih ve 30849 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’in 6. Maddesinin iptali istemiyle Ticaret Bakanlığına karşı açılmıştır.
7/6/2005 tarihli, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3. Maddesinde, “d) Oda: Esnaf ve sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odaları,
e) İhtisas odası: Aynı meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odaları,
f) Karma oda: İhtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek kuracakları odaları,” şeklinde tanımlanmış; “Odaya kayıt” başlıklı 6. Maddesinde, “Esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kaydı yapılamaz. Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler sicil tarafından; elektronik ortamda, iş yerlerinin bulunduğu yerdeki, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına; meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgileri ise karma odaya kayıt için gönderilir. İlgili oda yönetim kurulu, bu kişilerle ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alır.
(Değişik ikinci fıkra: 16/5/2018-7144/15 md.) Oda kuruluş yeter sayısına ulaşılamadığı için oda kurulması mümkün olmayan yerlerdeki esnaf ve sanatkârların kayıtları birlik marifetiyle tutulabilir. Esnaf ve sanatkârlara odalarca verilen hizmetler, ilçelerde şube açmak suretiyle birlik tarafından verilebilir.
(Ek fıkra: 16/5/2018-7144/15 md.) Büyükşehir statüsündeki iller ile diğer illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, bu ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kayıt edilecekleri oda ile bu odaların çalışma bölgesi Bakanlık tarafından belirlenir.
Aynı iş yerinde birden fazla konuda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar esas faaliyeti ile ilgili odaya kayıt olurlar. Ancak, üye isterse yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla diğer faaliyetleriyle ilgili odalara da sicil marifetiyle kayıt yaptırabilir.
Esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı olanlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki ticaret ve sanayi odasına, ticaret odasına, sanayi odasına, deniz ticaret odasına; bu odalara kayıtlı bulunanlar ise esnaf ve sanatkârlar odasına kaydedilemezler. Sermaye şirketlerinin ortakları, başkaca esnaf ve sanatkârlık faaliyeti olmadıkça, sadece şirket ortaklığı sebebiyle hiçbir şekilde esnaf ve sanatkârlar odalarına üye kaydedilemezler.” hükmü; Geçici 8. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 507 sayılı Kanuna göre büyükşehir statüsündeki illerin il merkezlerine dahil ilçelerde kurulmuş olan odalar ile daha sonra büyükşehire dahil edilen ilçelerde kurulmuş odalar mevcut üyelerini muhafaza ederler. Ancak, daha sonra yapılacak yeni üyelik kayıtlarında bu odaların çalışma bölgesinde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar isteklerine göre bu odalara veya büyükşehir sınırları içinde kurulu bulunan ilgili odaya sicil tarafından kaydedilir.” hükmü getirilmiştir.
14/12/2018 tarih ve 30625 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkârlar Sicili Yönetmeliğinin “İlgili odanın tespiti” başlıklı 27. maddesinde, “(1) Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler, müdürlük tarafından ESBİS üzerinden ilgili odaya gönderilir.
(2) Esnaf ve sanatkârların üye kaydının yapılacağı ilgili oda:
a) ESBİS üzerinde iş yeri adresi olarak beyan edilen yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
b) İş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
c) İş yerleri seyyar olmakla birlikte çalışma bölgesi Kanun ve/veya diğer mevzuatla tahditli olarak belirlenenlerin, çalışma bölgesinin bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
ç) Meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma oda,
d) Kaydolabileceği karma oda da bulunmayanlar için mesleğiyle ilgili en yakın ihtisas odasıdır.
(3) Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde, aynı işyerinde olmak kaydıyla birden fazla konuda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârların esas faaliyeti ile ilgili odaya kaydı sağlanır. Ancak, üyenin yazılı talebi halinde ve yükümlülüklerini de yerine getirmesi kaydıyla diğer faaliyetleri ile ilgili odalara da kaydı yapılabilir.
(4) İlgili oda yönetim kurulu, müdürlük tarafında kayıt için bilgileri gönderilen esnaf ve sanatkârlarla ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alır. Bu kararlar, esnaf ve sanatkârın sicile tescil tarihinden itibaren oda üyesi olduğu şeklinde alınır.
(5) Oda yönetim kurulu tarafından Kanunun 8 inci maddesine göre, oda kaydının silinmesine karar verilen esnaf ve sanatkârın durumu müdürlüğe bildirilir. Müdürlük, oda kaydının silinmesine karar verilen esnaf ve sanatkârın oda üyelik kaydını ESBİS üzerinden sonlandırır.
(6) Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanlar kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayda zorlanamazlar. Ancak, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların kayıtları, müdürlük marifetiyle ticaret siciline aktarılır.
(7) İkinci fıkradaki odaların saptanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
01/08/2019 tarih ve 30849 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkarların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’in “Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları” başlıklı 6.maddesinde, “(1) Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerdeki odaların çalışma bölgesinde faaliyet gösteren yeni üyenin kaydı, şahsın tercihini beyan eden dilekçeye uygun olarak bu odalara ya da büyükşehir il merkezinde kurulu bulunan ilgili odaya yapılır.
(2) Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, esnaf ve sanatkârların oda kayıtları; Bakanlıkça belirlenmiş ise en yakın ilçedeki ilgili odaya, yahut büyükşehir il merkezlerinde kurulu ilgili odaya tercih dilekçeleri alınmak suretiyle yapılır. En yakın ilçedeki ilgili oda, Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, oda bulunmayan ilçenin yakın ilçelere olan mesafesi ve ulaşım imkânları gözetilerek ilgili birliğin görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
(3) Büyükşehir statüsündeki illerde bulunan ilçelerde kurulu oda bulunmaması halinde, Büyükşehir il merkezlerinde kurulu ihtisas odasına kayıtlı esnaf ve sanatkârların yazılı taleplerine istinaden kayıtları ilgili sicil müdürlüğünce, Bakanlıkça belirlenmiş en yakın ilçedeki ilgili odaya aktarılır.
(4) İki nüsha halinde yazılı olarak düzenlenen ve kayıt olunması talep edilen odanın açıkça belirtildiği tercih dilekçesinin bir nüshası kişinin sicil dosyasında saklanır, diğer nüshası kayıt olacağı odaya gönderilir.” düzenlemesi getirilmiştir.
5362 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 6. maddesinin üçüncü fıkrasında, oda bulunmayan ilçelerdeki esnaf sanatkarların kayıtlarının hangi odaya yapılacağını belirleme hususunda Bakanlığa yetki verilmiş olup; bu yetki çerçevesinde dava konusu Tebliğin düzenlendiği, yine Esnaf ve Sanatkârlar Sicili Yönetmeliğinin 27. maddesinin 7. fıkrasında, Esnaf ve sanatkârların üye kaydının yapılacağı ilgili odaların saptanmasına ilişkin usul ve esasların Tebliğ ile belirlenmesi hususunda Bakanlığa yetki verildiği görülmektedir.
5362 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak düzenlenen dava konusu Tebliğin iptali istenilen maddesinde, Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerdeki odaların çalışma bölgesinde faaliyet gösteren yeni üyenin kaydı; şahsın tercihini beyan eden dilekçeye uygun olarak Kanunun 6. maddesindeki sıra bu odalara ya da büyükşehir il merkezinde kurulu bulunan ilgili odaya yapılmakta olduğu düzenlenmiş olup; Tebliğin iptali istenilen 6. maddesinin aslında 5362 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesine paralel olmakla birlikte kanunda geçen “esnaf ve sanatkârlar isteklerine göre” ibaresinin detaylandırılarak isteğin bir dilekçe ile yapılacağı belirtilmiş; diğer bir ayrıntının da, büyükşehirde faaliyet gösteren yeni üyenin kaydının, tercihi doğrultusunda faaliyet gösterdiği ilçedeki odalara yada büyükşehir il merkezindeki ilgili odaya yapılmasına imkan tanındığı; diğer yandan faaliyet gösterdiği ilçede oda bulunmaması durumunda, masrafın ve zaman kaybının artmasına sebep olabilecek şekilde büyükşehir merkezde bulunan odalara kayda zorlanmaması ve kendi ilçesine en yakın ilçedeki ilgili odaya kaydının yapılmasına imkan tanındığı; diğer yandan yeni üye ile eski üyeler arasında eşitsizlik olmaması adına, eski üyelerin de talepleri halinde en yakın ilçedeki ilgili odaya kayıtlarının aktarılması imkanının tanındığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; esnaf ve sanatkarın tercih ve isteğinin esas alınarak zaman ve harcamadan tasarruf edilmesinin amaçlandığı anlaşılmakta olup; üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ SÜREÇ :
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 6. maddesi, Geçici 8. maddesi ve Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Yönetmeliği’nin 27. maddesine dayanılarak hazırlanan, 01/08/2019 tarih ve 30849 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkârların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’in 6. maddesinin iptali istenilmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
7/6/2005 tarihinde kabul edilen ve 21/6/2005 tarih ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, bu kanunun amacının; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak olduğu açıklanmış; “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, bu kanunun uygulanmasında, “d) Oda: Esnaf ve sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odalarını,
e) İhtisas odası: Aynı meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odalarını,
f) Karma oda: İhtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek kuracakları odaları,
g) Şube: Birlik tarafından oda kurulamayan ilçelerde açılacak ve buradaki esnaf ve sanatkârların işlemlerini yürütecek hizmet birimlerini,
h) İrtibat bürosu: İhtisas odalarının ve ilçelerdeki karma odaların çalışma bölgeleri içerisinde açacakları büroları,
ı) Birlik: Aynı ilde kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, aralarındaki dayanışmayı temin etmek ve bu odaların il genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde çalışmalarını ve gelişmelerini sağlamak ve o ilin esnaf ve sanatkârlarını temsil etmek amacıyla il merkezlerinde kuracakları esnaf ve sanatkârlar odaları birliklerini (…) ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Kanunun “Odaların çalışma bölgesi” başlıklı 5. maddesinde, “Odaların çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır. Birden fazla ilçe bulunan büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehire dahil ilçelerin idari sınırlarıdır. Aynı çalışma bölgesinde, faaliyet konusu aynı olan birden fazla oda kurulamaz. Çalışma bölgesi odaların faaliyet sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyetleri çalışma bölgesi ile sınırlandırılamaz. Odalar, her türlü sorumluluk kendilerine ait olmak kaydıyla çalışma bölgesi içinde birlikten izin alarak irtibat bürosu açabilirler.”; “Odaya kayıt” başlıklı 6. maddesinde, “Esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kaydı yapılamaz. Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler sicil tarafından; elektronik ortamda, iş yerlerinin bulunduğu yerdeki, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına; meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgileri ise karma odaya kayıt için gönderilir. İlgili oda yönetim kurulu, bu kişilerle ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alır.
(Değişik ikinci fıkra: 16/5/2018-7144/15 md.) Oda kuruluş yeter sayısına ulaşılamadığı için oda kurulması mümkün olmayan yerlerdeki esnaf ve sanatkârların kayıtları birlik marifetiyle tutulabilir. Esnaf ve sanatkârlara odalarca verilen hizmetler, ilçelerde şube açmak suretiyle birlik tarafından verilebilir.
(Ek fıkra: 16/5/2018-7144/15 md.) Büyükşehir statüsündeki iller ile diğer illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, bu ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kayıt edilecekleri oda ile bu odaların çalışma bölgesi Bakanlık tarafından belirlenir.(…)”, Geçici 8. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 507 sayılı Kanuna göre büyükşehir statüsündeki illerin il merkezlerine dahil ilçelerde kurulmuş olan odalar ile daha sonra büyükşehire dahil edilen ilçelerde kurulmuş odalar mevcut üyelerini muhafaza ederler. Ancak, daha sonra yapılacak yeni üyelik kayıtlarında bu odaların çalışma bölgesinde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar isteklerine göre bu odalara veya büyükşehir sınırları içinde kurulu bulunan ilgili odaya sicil tarafından kaydedilir.” kurallarına yer verilmiştir.
14/12/2018 tarih ve 30625 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “İlgili odanın tespiti” başlıklı 27. maddesinde, “(1) Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler, müdürlük tarafından ESBİS üzerinden ilgili odaya gönderilir.
(2) Esnaf ve sanatkârların üye kaydının yapılacağı ilgili oda:
a) ESBİS üzerinde iş yeri adresi olarak beyan edilen yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
b) İş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
c) İş yerleri seyyar olmakla birlikte çalışma bölgesi Kanun ve/veya diğer mevzuatla tahditli olarak belirlenenlerin, çalışma bölgesinin bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
ç) Meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma oda,
d) Kaydolabileceği karma oda da bulunmayanlar için mesleğiyle ilgili en yakın ihtisas odasıdır. (…)
(7) İkinci fıkradaki odaların saptanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.” kuralı düzenlenmiştir.
Dava konusu Tebliğ’in “Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının incelenmesi;
Dava konusu Tebliğin 6. maddesinin 1.fıkrasında “Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerdeki odaların çalışma bölgesinde faaliyet gösteren yeni üyenin kaydı, şahsın tercihini beyan eden dilekçeye uygun olarak bu odalara ya da büyükşehir il merkezinde kurulu bulunan ilgili odaya yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Söz konusu fıkrada, büyükşehir statüsündeki illerde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların faaliyet gösterdikleri ilçelerde oda bulunması halinde, yeni üyenin kaydının hangi odaya yapılacağının düzenlendiği görülmektedir.
Yukarıda yer verilen 5362 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesi ile büyükşehir statüsündeki illerde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların faaliyet gösterdikleri ilçelerde oda bulunması halinde, esnaf ve sanatkarlara ilçelerindeki bu odalara, bunun yanı sıra il merkezindeki odaya kaydolmayı tercih etme imkanı getirildiği görülmektedir. Bu düzenlemenin tekrarı niteliğinde olan, esnaf ve sanatkarların faaliyet gösterdikleri ilçelerdeki odaya kayıt olabilmelerinin yanı sıra isterlerse çalışma bölgesi tüm il sınırı olarak belirlenmiş olan il merkezlerinde kurulu ilgili odaya da kaydolabileceklerine ilişkin dava konusu Tebliğ’in 1. fıkrasında hizmet gereklerine ve üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamaktadır.
Dava konusu Tebliğ’in “Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları” başlıklı 6. maddesinin 2. ve 3. fıkralarının incelenmesi;
Dava konusu Tebliğin 6. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında “Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, esnaf ve sanatkârların oda kayıtları; Bakanlıkça belirlenmiş ise en yakın ilçedeki ilgili odaya, yahut büyükşehir il merkezlerinde kurulu ilgili odaya tercih dilekçeleri alınmak suretiyle yapılır. En yakın ilçedeki ilgili oda, Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, oda bulunmayan ilçenin yakın ilçelere olan mesafesi ve ulaşım imkânları gözetilerek ilgili birliğin görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Büyükşehir statüsündeki illerde bulunan ilçelerde kurulu oda bulunmaması halinde, Büyükşehir il merkezlerinde kurulu ihtisas odasına kayıtlı esnaf ve sanatkârların yazılı taleplerine istinaden kayıtları ilgili sicil müdürlüğünce, Bakanlıkça belirlenmiş en yakın ilçedeki ilgili odaya aktarılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Esnaf ve sanatkarların mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerinin sağlanması, iş kolu bazında oluşturulacak dayanışma ve işbirliği ile mesleğin icrası sırasında karşılaşılabilecek sorunların en aza indirilmesi için öncelikle ihtisaslaşmasın sağlanması gerekmektedir. Bu bağlamda, yukarıda yer verilen düzenlemeler gereği, oda kayıtlarıyla ilgili ana kuralın esnaf ve sanatkarların iş yeri adresi olarak beyan edilen yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına, iş yerleri seyyar olanların ikametgahlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına, meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma odaya, kaydolabileceği karma oda da bulunmayanlar için mesleğiyle ilgili en yakın ihtisas odasına kayıt olduğu görülmektedir. Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin yukarıda yer verilen 27. maddesinde de ihtisaslaşma kuralı korunarak “ilgili oda”, aynı şekilde açıklanmış olup, ilgili odadan kastın öncelikle ihtisas odası olduğu; ancak meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma oda olduğu açıklanmıştır.
Dava konusu Tebliğin dayanağı olan 5362 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 3. fıkrasında, büyükşehir statüsündeki iller ile diğer illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, bu ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kayıt edilecekleri oda ile bu odaların çalışma bölgesinin Bakanlık tarafından belirleneceği düzenlenmiş olup, söz konusu düzenleme kapsamında Tebliğin dava konusu fıkralarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anılan Tebliğin “Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, esnaf ve sanatkarların oda kayıtları”nı düzenleyen ikinci fıkrasında, üye olacak kişilere tercih hakkı sunularak, Bakanlıkça belirlenmiş ise en yakın ilçedeki ilgili oda yahut büyükşehir il merkezlerinde kurulu ilgili odaya kayıtlarının yapılabileceği düzenlenmiştir.
Öncelikle, odaların faaliyet sınırlarını belirleyen çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırı olmakla birlikte, büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehire dahil ilçelerin tamamının idari sınırıdır. Çalışma bölgesi bütün il sınırı olan büyükşehir il merkezinde yer alan bir ihtisas odası varken, ilçesinde oda bulunmayan üyenin kaydının sırf mesafe ve ulaşım imkanlarından bahsedilerek en yakın ilçedeki ilgili odaya, bir başka deyişle ihtisas odası yoksa farklı mesleklerin bir araya geldiği karma odaya kaydedilmesine imkan tanıyan düzenlemenin ihtisaslaşma kuralına aykırı olduğu, dolayısıyla 5362 sayılı Kanuna aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, Esnaf ve Sanatkarlar Bilgi Sistemi olan ESBİS sayesinde, esnaf ve sanatkarlar odaları ile ilgili bütün iş ve işlemeleri internet üzerinden yapılabilmektedir. Bunun yanı sıra, ilgili kanunda irtibat bürosu müessesesine yer verilerek, ilde kurulu odalar, merkez büroları dışında sair ilçelerde kurdukları irtibat büroları aracılığıyla odalarının vermiş oldukları hizmeti üyelerine ulaştırmaktadırlar. Bilgi teknolojileri çağı olan günümüzde, sırf mesafe ve ulaşım kıstası öne çıkarılarak düzenlenen dava konusu Tebliğin 2. fıkrasında ve eski üyelerin de talepleri halinde en yakın ilçedeki ilgili odaya kayıtlarının aktarılmasına imkan tanıyan 3. fıkrasında en temel kural olan ihtisaslaşmaya aykırı sonuçlar doğurmaları sebebiyle hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.
Dava konusu Tebliğ’in “Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları” başlıklı 6. maddesinin 4. fıkrasının incelenmesi;
Söz konusu fıkra “iki nüsha halinde yazılı olarak düzenlenen ve kayıt olunması talep edilen odanın açıkça belirtildiği tercih dilekçesinin bir nüshası kişinin sicil dosyasında saklanır, diğer nüshası kayıt olacağı odaya gönderilir.” şeklindedir.
Tebliğin 2. ve 3. fıkralarının uygulanması niteliğinde olan bu düzenlemede, “esnaf ve sanatkarların istekleri/tercihleri” detaylandırılarak isteğin dilekçe ile yapılacağı düzenlenmiştir. Tebliğin 2. ve 3. fıkralarının hukuka aykırılığının saptanmış olması karşısında, bu fıkraların uygulaması niteliğinde olan 4. fıkranın da iptali gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 01/08/2019 tarih 30849 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’in 6. maddesinin 1. fıkrasının iptali isteminin oybirliği ile REDDİNE,
2. Aynı Tebliğ’in 6. maddesinin 2. 3. ve 4. fıkralarının oyçokluğu ile İPTALİNE,
3. Dava kısmen ret, kısmen iptal ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
4.Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, …-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
10/03/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
(X) 5362 sayılı Kanun’un 6. maddesinin üçüncü fıkrasında, ilçesinde oda bulunmayan esnaf ve sanatkarların üye kaydının yapılacağı ilgili odaların saptanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi hususunda Bakanlığa yetki verildiği, bu yetki çerçevesinde dava konusu Tebliğin 2., 3. ve 4. fıkralarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Esnaf ve sanatkarın tercih ve isteği esas alınarak zaman ve harcamadan tasarruf edilmesinin amaçlandığı, zorunlu değil seçimlik bir hak verilmesinin öngörüldüğü anılan fıkralarda, üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı, davanın reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına bu kısım yönünden katılmıyorum.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2021/2786
K. 2021/6749
T. 23/12/2021
“İçtihat Metni”
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Odaları Birliği
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından, şikayetçi olduğu … hakkında disiplin cezasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından bahisle talebinin reddine karar veren İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kararın Danıştay Sekizinci Dairesinin 27/01/2020 tarih ve E:2016/11644, K:2020/199 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak; davacının şikayeti üzerine Birlik Başkanı hakkında inceleme yahut disiplin soruşturması başlatılıp, soruşturma kapsamında elde edilen bilgilere (şikayetçinin, şikayet edilenin yahut diğer ilgilerin ifadesinin alınması vs.) göre gerekirse ilgilinin savunmasının da alınması suretiyle ilgili hakkında işlem tesis edilmesi gerekirken bunun yapılmayıp doğrudan şikayet edilenin savunması alındıktan sonra disiplin cezasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Disiplin kurulu ve disiplin cezaları” başlıklı 24. maddesinde, “Birlik disiplin kurulu birliğe bağlı oda üyelerinin meslekî faaliyetleri sırasında meslek ahlakı ile bağdaşmayan hareket ve işlemlerini soruşturmaya ve durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre bu maddede belirtilen disiplin cezalarını vermeye yetkilidir.
Disiplin kurulu kendi üyeleri arasından bir başkan seçer. Disiplin kurulunun sekreterlik işleri birlik tarafından yerine getirilir. Disiplin kurulu üyeleri arasında eksilme olduğu takdirde, yedek üyelerden genel kuruldaki seçimde en fazla oy alanlar, oyların eşitliği halinde listeye göre sırayla disiplin kurulunca yazılı olarak disiplin kuruluna çağrılır.
Üyenin yazılı savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Disiplin kurulunun yedi günden az olmamak üzere verdiği süre içinde savunma yapmayan üye, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.
Disiplin kurulu kendilerine intikal eden ihbar ve şikâyetleri en çok bir ay içinde soruşturmaya başlar ve en geç üç ay içinde sonuçlandırır.
Disiplin kurulunca verilen cezalar on gün içinde ilgililere yazılı olarak tebliğ edilir. İlgililer bu karara karşı tebellüğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili idare mahkemesine dava açabilirler. Davanın açılmış olması idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. Dava, zaruret görülmeyen hallerde, evrak üzerinden inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Yetkili idare mahkemesince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine başvurulabilir. Bölge idare mahkemesinin verdiği kararlar kesindir….” düzenlemesine yer verilmiştir.
29.01.1999 tarih ve 23595 Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliğinin amacı, oda üyelerinden meslek onuru, düzeni ve geleneklerine uymayan davranış ve hareketlerde bulunan, müşterisine karşı mesleki görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında verilecek disiplin cezalarının usul ve esaslarını düzenlemektir. Yönetmeliğin “Disiplin Soruşturmasının Yürütülmesi” başlıklı Üçüncü Bölümün “Savunma ve Tebligat” başlıklı 13. maddesinde, “Yapılacak disiplin soruşturmasında isnat olunan eylem ve davranışların ilgililere fiili ve hukuki bir sakınca yoksa aynen, aksi halde geniş bir özetinin yazılı olarak bildirilmesi, savunma istenmesi, savunma için tebliğden itibaren en az on günlük süre tanınması zorunludur.
Savunmaya ilişkin tebligata rağmen şikayet olunan kişi yazılı savunma vermezse bu hakkından vazgeçmiş sayılır. Bu durumda mevcut belge, bilgi ve yapılacak tahkikatın sonucuna göre hareket edilir.” düzenlemesine; “Kovuşturma Açılması” başlıklı 19. maddesinde, “Disiplin kurulu kendisine intikal eden ihbar ve şikayetleri en çok bir ay içinde soruşturmaya başlar ve araştırmayı en geç üç ay içinde sonuçlandırır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Mevzuat hükümleri ile belirtildiği gibi, disiplin suçu oluşturacak nitelikteki fiillerinden zarar gördüklerini öne süren kişilerin ihbar veya şikayeti üzerine kamu yararının sağlanması amacıyla iddiaların gerçekliğinin araştırılarak inceleme başlatılması ve disiplin suçu işlendiğine dair emareler bulunması halinde disiplin soruşturması yapılması ve gerekli cezaların verilmesi, eğer şikayetlinin 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği’ne aykırı bir eylemi görülmedi ise disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, 16.04.2015 tarihinde, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı … ‘nun, Birlik konferans salonunda şahsına karşı küçük düşürücü, hakaret içeren, esnafı ilgilendiren konuların dışında iş ve özel hayatına dair asılsız, dedikodu mahiyetinde sözler sarf ettiği, ayrıca Birliği siyasete bulaştırdığı, milletvekilinin yasal bir sıfatı olmamasına rağmen onursal başkan görüntüsü altında birlikte basın toplantısı yapması ve Birliğin buna izin vermesinin 5362 sayılı Kanunun 52. maddesinde yer alan “Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında herhangi bir faaliyette bulunamazlar.” düzenlemesine ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği’nin 10. maddesinin (l) bendinde yer alan “Dahil bulunduğu organlardaki görevini siyasi görüş ve kanaatleri dolayısıyla kötüye kullanmak” düzenlemesine aykırılık teşkil ettiğinden, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği gereği Disiplin Kuruluna sevki ile cezalandırılmasının istenildiği,
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile … ‘nun savunmasının okunduğu ve hakkında disiplin cezasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından bahisle talebinin reddine karar verildiği, bu kararın … tarih ve … sayılı kararla davacıya tebliği üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı … ‘nun 09/03/2015 tarihinde Birlik Konferans salonunda yapmış olduğu basın toplantısına ilişkin basın bülteni eklenmek suretiyle … Noterliği’nin … tarih ve … No’lu ihtarnamesi ile Birlik Disiplin Kurulu Başkanlığı’na başvurularak adı geçenin 5362 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca disiplin kuruluna sevki ve cezalandırılmasının talep edildiği, Birlik Disiplin Kurulunca 21/05/2015 tarihinde sözkonusu talebe istinaden … ‘nun savunmasının istenmesine karar verildiği, 28/05/2015 tarihli savunma istem yazısında davacının iddialarının kısa özetine yer verildiği, 10/06/2015 tarihli disiplin kurulunda davacının yazılı savunmasının yanısıra sözlü savunmasının da alındığı ve cezayı gerektirecek bir durum sözkonusu olmadığından talebin reddine karar verildiği görülmektedir.
Bu çerçevede; dosyadaki bilgi ve belgeler kapsamında … ‘nun konuya ilişkin yazılı ve sözlü savunmasının alındığı, dava konusu işleme esas teşkil eden iddia ve söylemlerin basın toplantısında ifade edilmesi ve basın bültenine konu olmuş olması bakımından diğer ilgililerin ifadesinin alınmasına gerek olmadığı, davacı ve şikayet edilen arasında daha önce de basına yansımış benzer içerikte açıklamalar nedeniyle kişisel husumetin bulunduğu, şikayete konu söylemlerin tarafların kişisel haklarına ilişkin olması ve
5362 sayılı Kanun kapsamında disiplin cezasını gerektirmediği açık olduğundan, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptaline yönelik İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan; dava konusu edilen işlemin iptali istemi ile açılan dava sonucu verilen karar menfaatini etkileyebileceğinden, hakkında disiplin soruşturması açılarak disiplin cezası verilmesi istenilen Z.. M.. bakımından, 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde öngörülen davanın ihbarı için geçerli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Mahkemece yeniden karar verilirken davanın re’sen adı geçen … ‘ya da ihbar edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 23/12/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının onanması gerektiği oyu ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2019/4748
K. 2021/5697
T. 25/11/2021
“İçtihat Metni”
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Valiliği
Vekili Av. …
Davalı Yanında Davaya Katılanlar:
1- …
2- …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : Av. ….
İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, gereği görüşüldü:
Dava; davacının, 27.07.1978-06.03.1981 tarihleri arasında … plaka sayılı araç ile Kozlu-Zonguldak arasında yolcu taşıma faaliyetinde bulunduğunu, taşıma hattındaki araçlarla ilgili Zonguldak İl Trafik Komisyonunun plaka tahdidi ve M plaka tahsisi konusunda almış olduğu karar hakkında bilgilendirilmediğini belirterek, Kozlu-Zonguldak yolcu taşıma hattında faaliyette bulunmak üzere M plaka tahsis edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Zonguldak Valiliği İl Trafik Komisyonu Başkanlığının … günlü ve … karar sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; Danıştay Onbeşinci Dairesince verilen bozma kararına uyularak davacının … plaka sayılı araçla yolcu taşımacılığı yaptığı ve Kozlu-Zonguldak arasında çalıştığı iddialarını Mahkemeye 06/02/2019 tarihli dilekçenin ekinde sunulan davacının söz konusu faaliyetine ilişkin Zonguldak Vergi Dairesinin 27.09.2012 tanzim tarihli yoklama fişi ve Kozlu Esnaf ve Sanatkarlar Odasından aldığı belgelerle ispatlamış olduğundan, ayrıca aracın satışına ilişkin noter sözleşmesinde durak hakkının satılmış olduğuna ilişkin bir ibarenin bulunmaması karşısında, davacının Kozlu-Zonguldak hattında yolcu taşımacılığı faaliyetini sürdürdüğü hususunun 03.08.2012 tarihli mesleki faaliyet belgesiyle sabit olduğu dikkate alındığında, M plaka verilmesi talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
2918 sayılı Karayolu Trafik Kanunu’nun 12. maddesinde, il ve ilçe trafik komisyonlarının kuruluş ve görevleri belirlenmiş; bu kapsamda, karayolu taşımacılığına ait mevzuat hükümleri saklı kalmak üzere, trafik düzeni ve güvenliği yönünden belediye sınırları içinde ticari amaçla çalıştırılacak yolcu ve yük taşıtları ile motorsuz taşıtların çalışma şekil ve şartları, çalıştırılabileceği yerler ile güzergahlarını tespit etmek ve sayılarını belirlemek söz konusu komisyonların görevleri arasında sayılmıştır.
Bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan 02.04.1986 tarih ve 86/10553 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesinde; bu Kararın amacının, toplu taşımacılığın geliştirilmesi ve disiplin altına alınması, korsan taşımacılığın önlenmesi ve fiilen çalışan şoför esnafının haklarının korunması amacıyla taksi, dolmuş, minibüs ve umum servis araçlarına verilecek ticari plakaların sayısı, verilme usul ve esaslarını belirlemek olduğu, 2. maddesinde; bu Kararın 2918 sayılı Yasanın 12. maddesi uyarınca, plaka tahdidi kararı alınan illerde uygulanacağı, 3. maddesinde; ticari plaka verilebilmesi için, (a) Şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olduğunu ve sürekli olarak icra ettiğini beyan etmiş olmak, (b) En az iki yıldan beri o ilde ikamet etmek, (c) Şoförler derneğine üye olmanın zorunlu olduğu, ticari plaka sahiplerinin bu plakaları taşıtla birlikte veya ayrı olarak yalnız birinci fıkradaki şartlara haiz kişilere satabilecekleri, 4. maddesinde ise; trafik komisyonlarınca verilen kararla ticari plaka tahdidi uygulanan illerdeki plakaların dağıtımının, İçişleri Bakanı onayına tabi olduğu belirtilmiştir.
Zonguldak İl Trafik Komisyonu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla merkez ilçe, bağlı bulunan yerleşim birimleri içerisinde ve arasında çalışan, yolcu taşımacılığı yapan araçlara plaka tahdidi getirilmiş ve bu kararın 10 uncu maddesiyle Plaka Tahdit Kararının yürürlüğe girdiği tarihten önce noter satış senediyle duraklı araç veya durak edinen, çeşitli nedenlerle işlemleri yapılamayan şahısların müracaat etmeleri halinde hiçbir şart aranmaksızın işlemlerin yapılmasına, duraklarda hakkı bulunduğunu ve düzenlenen listeye dahil edilmediği iddiasında bulunanların durumlarının Vergi Dairesi, Belediye, Şoför Odası, ve Trafik Tescil Denetleme Şube Müdürlüğü kayıtlarından araştırılarak, iddiası doğru bulunanların İl Trafik Komisyonu Kararıyla listeye dahil edilmelerine karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacıya ait … plakalı araç ile 27.07.1978-06.03.1981 tarihleri arasında Kozlu-Zonguldak arasında yolcu taşımacılığı yapıldığı, aracın Zonguldak 1. Noterliğince hazırlanan … tarih ve … yevmiye numaralı noter satış sözleşmesi ile başka bir şahsa satıldığı, Zonguldak İl Trafik Komisyonunun … tarih ve … sayılı merkez ilçe, bağlı bulunan yerleşim birimleri içerisinde ve arasında çalışan, yolcu taşımacılığı yapan araçlara plaka tahdidi getirilerek “M” plaka verildiğinin öğrenilmesi üzerine davacı tarafından Karaelmas Vergi Dairesi Müdürlüğünden alınan 27.07.1978-06.03.1981 tarihleri arasında nakliye işi yapıldığını gösterir belge, davacının çalışma karnesinin fotokopisi ve Kozlu-Zonguldak arasında yolcu taşımacılığı yapıldığını gösterir çeşitli belgeler eklenmek suretiyle “M” plaka verilmesi talebinde bulunulduğu, bu talebin Zonguldak Valiliği İl Trafik Komisyonunun … günlü ve … sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
02.04.1986 tarih ve 86/10553 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında ticari plaka verilebilmesi için kişinin şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olması ve sürekli olarak bu mesleği icra etmesi şartı aranmıştır.
Her ne kadar Mahkemece, 06/02/2019 tarihli dilekçenin ekinde sunulan davacının söz konusu faaliyetine ilişkin Zonguldak Vergi Dairesinin 27.09.2012 tanzim tarihli yoklama fişi ve Kozlu Esnaf ve Sanatkarlar Odasından aldığı belgelerle ispatlamış olduğundan, ayrıca aracın satışına ilişkin noter sözleşmesinde durak hakkının satılmış olduğuna ilişkin bir ibarenin bulunmaması karşısında, davacının Kozlu-Zonguldak hattında yolcu taşımacılığı faaliyetini sürdürdüğü hususunun 03.08.2012 tarihli mesleki faaliyet belgesiyle sabit olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş ise de; davacı tarafından sunulan söz konusu belgelerin, dava konusu işlemin tesisine sebep olan davacının 14/12/2010 tarihli başvurusundan sonrasına ait olduğu, ayrıca … tarih ve … sayılı Bakanlar Kurulu Kararında ticari plaka verilebilmesi için kişinin şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olması ve sürekli olarak bu mesleği icra etmesi şartı arandığı, davacının adına kayıtlı … sayılı plakanın takılı olduğu aracın 06.03.1981 tarihinde devredildiği, Karaelmas Vergi Dairesi Müdürlüğünden almış olduğu … tarih ve … sayılı yazıda 06.03.1981 tarihi itibari ile faaliyetini nakliyeci olarak tamamladığı ve davacının aracın devri ve başvuru tarihine kadar geçen sürede gerek söz konusu … sayılı ticari plakasıyla gerekse de başka bir ticari plakayla kesintisiz olarak faaliyette bulunduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.
Davacının, yukarıda aktarılan Zonguldak İl Trafik Komisyonu’nun 1997/46 sayılı İl Trafik Komisyonu’nun 10. maddesinin, kararın tesis edildiği tarihte yapılan araştırmalar sırasında gözden kaçan ve halihazırda faaliyet gösteren ve durak hakkı olan taşımacıların hak kaybına uğramaması açısından düzenlenmesi ve davacının da faaliyetine son verme iradesini plakasının takılı olduğu aracı devrettikten sonra başvuru tarihine kadar bilfiil taşımacılık yapmamak suretiyle ortaya koyması karşısında, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra M plaka verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, kaldı ki Zonguldak Valiliği İl Trafik Komisyonunun … günlü ve … sayılı kararıyla, Zonguldak İl Trafik Komisyonu’nun … tarih ve … sayılı kararının 10 uncu maddesinin tümüyle yürürlükten kaldırıldığı anlaşılmıştır.
Nitekim 86/10553 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, ticari plaka verilebilmesi için kişinin şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olması ve sürekli olarak bu mesleği icra etmesi şartı aranmış, yine bu plakaların satılabilmesi için satın alan kişinin de aynı vasıflara sahip olması gerektiği belirlenmiş olup, davacının uzun süredir geçim kaynağını ticari taksi şoförlük mesleğiyle temin etmediği de görülmektedir.
Bu durumda; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dava konusu işlemi iptal eden temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2018/2218
K. 2021/4062
T. 23/09/2021
“İçtihat Metni”
DAVACI : … Sendikası
VEKİLİ: Av. …
DAVALI : …Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …
DAVANIN KONUSU :
24/12/2017 tarih ve 30280 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istemidir.
DAVACININ İDDİALARI :
Davacı vekilince, hukuka ve ekonomik hayatın gereklerine aykırı olan dava konusu Yönetmelik ile muallak ve ticari hayatın özüne aykırı bir düzenleme getirildiği, dava konusu düzenleme ile ekmeğin fiyatının beş kişilik değerlendirme kurulunca belirleneceği, bu halde İstanbul’da semtler arasında var olan kira farklılıkları ile ulaşım, köprü ve otoyol gibi nakliye kolları nedeniyle hammaddeye ulaşım açısından yaşanan maliyet farklarının gözardı edileceği, aylık 30.000-TL kira ödeyen bir fırın sahibi ile aylık 300-TL kira ödeyen bir fırın sahibinin aynı fiyattan ekmek satmasının beklenmesinin ekonomik hayatın ve sosyal düzenin gereksinimlerine aykırı olduğu, bu düzenlemede et, süt, balık, yumurta, kuru gıda vb. tüketim ürünlerinin yer almamasının düzenlemeyi amaç, konu, sebep yönlerinden de hukuka aykırı hale getirdiği, dava konusu düzenlemenin konu yönünden de hukuka aykırı olduğu zira, yasal dayanağı olmadan bireylere (olayda tacirlere) getirilen yükümlülüklerin hukuka aykırı olduğu, gerek yeni gerek mülga kanunda hiçbir şekilde ticaret odalarına kayıtlı tacirler bakımından fiyat tarifesi belirleme yetkisinin sözkonusu olmadığı, ifade edilerek hukuka ve kanuna aykırı bu düzenlemenin iptal edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI:
İptali istenilen düzenleme ile 04/01/2012 tarih ve 28163 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliğinde tanımlanan ekmeğe ilişkin tarifenin belirlenmesi aşamasında Ticaret İl Müdürü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği, tarifeyi düzenleyen oda ve ilgili belediyenin temsilcilerinden oluşan heyetin sadece görüş ve değerlendirmede bulunabileceği, ekmeğin fiyatına ilişkin tarifenin belirlenmesine yönelik bir yetkisinin bulunmadığı, ekmeğin tarife tespitinin ilgili odalarca yapılacağının düzenlendiği, davacının aksi yöndeki iddialarının mesnetsiz olduğu, başta İstanbul olmak üzere aynı ilin farklı ilçe ve mahallerinde maliyet kalemlerinin farklılık göstermesi sebebiyle ekmeğin aynı fiyattan satılmasının ekonomik ve sosyal hayatın gereksinimlerine aykırı olacağı iddiasına itibar edilemeyeceği, zira Yönetmeliğin 5. maddesinin üçüncü fıkrası “Odalar, çalışma alanı içerisinde bulunan yerleşim yerlerinin ekonomik ve sosyal göstergelerini dikkate alarak ayrı ayrı tarifeler hazırlayabilir.” düzenlemesi gereğince odaların çalışma alanı içerisinde tek bir tarife hazırlamak zorunda olmadıkları, gerekli gördükleri hallerde bu yerler için farklı tarifeler hazırlayabilecekleri, 5174 sayılı Kanun’un 12/(ı) maddesinin açık düzenlemesi karşısında, tarifelerin Mülga 507 ile yürürlükte bulunan 5362 sayılı Kanun’a tabi esnaf ve sanatkârları bağladığı, ticaret odasına kayıtlı tacirleri bağlamayacağı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, bugüne kadar esnaf odalarının üyeleri olan esnaf ve sanatkârlar için fiyat tarifeleri bulunmasına rağmen, ticaret odalarına kayıtlı tacirler açısından böyle bir sınırlandırma bulunmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı belirtilerek, dava konusu düzenlemenin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ: Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ: Dava, Tacir ve Sanayiciler tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tariflerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin, 24.12.2017 tarih ve 30280 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle 4.maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen düzenlemenin iptali istemine ilişkindir.
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun “Odaların görevi” başlıklı 12.maddesinin (ı) bendinde; gerektiğinde 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanununun 125.maddesinde sayılan mal ve hizmetlerin azami fiyat tarifelerini, kendi üyeleri için, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe uygun olarak tespit ve onaylamak, görevinin de olduğu hükmüne yer verilmektedir.
3562 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun “Fiyat tarifelerinin tespit şekli” başlıklı 62.maddesinde ise; “Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları odalarca hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri gösterir.” hükmü yer almaktadır.
Madde hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; odalara, esnaf ve sanatkarlarca üretilen mal ve hizmetler için fiyat tarifelerini belirleme yetkisinin verildiği görülmektedir.
Diğer taraftan, 5174 sayılı Kanunun anılan 12/ı maddesi uyarınca hazırlanan Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 1.maddesinde; “5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa tâbi odalarca, üyeleri tarafından üretilen ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa tâbi esnaf ve sanatkârlar odaları tarafından belirlenmiş tarifelere konu mal ve hizmetlerin azami fiyat tarifelerinin kendi üyeleri için düzenlenmesi, uygulamaya konulması ve denetimi ile diğer usul ve esaslar bu Yönetmelikle düzenlenmiştir.” hükmü, 4.maddesinde de; “Odalar, bu Yönetmeliğin 1 inci maddesinde belirtilen mal ve hizmetlere ilişkin tarifeleri kendi üyeleriyle ilgili olarak düzenleyebilir. Birden fazla odaya kayıtlı bulunan üyelerce üretilen mal ve hizmetlere ilişkin tarifeler, üretilen mal ve hizmetin tacir, deniz taciri ve sanayici vasfıyla bağlantısı dikkate alınarak ilgili oda tarafından tanzim edilir.
Tarifeler, yönetim kurulunun teklifi ve meclisin onayıyla yürürlüğe girer. Tarifelerin tespitinde ilgili meslek komitesinin görüşü alınır. Meslek komitesi en geç onbeş gün içinde görüşünü bildirmek zorundadır. (Ek cümleler:RG-24/12/2017-30280. İş bu davaya konu edilen) Ancak, 04/01/2012 tarihli ve 28163 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliğinde tanımlanan ekmeğe ilişkin tarifenin belirlenmesi aşamasında yönetim kurulu; onbeş gün içinde Ticaret İl Müdürü ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü ile esnaf ve sanatkarlar odaları birliği, tarifeyi düzenleyen oda ve ilgili belediyenin temsilcilerinden oluşan heyetin değerlendirmesini alır. Heyetin değerlendirmesi ve ilgili meslek komitesinin görüşü de dikkate alınarak yönetim kurulunca oluşturulan ekmek tarifesine ilişkin teklif, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görüşünün alınmasından sonra yapılacak ilk toplantıda meclisin onayına sunulur.
Yönetim kurulu, odaya yapılan başvuruları en geç bir ay içinde sonuçlandırarak meclisin onayına sunar. Meclis, bu teklifi en geç bir ay içinde görüşerek onaylar veya reddeder. Tarifelerin reddi halinde, yönetim kurulu, meclisin ret gerekçelerini de dikkate alarak yeni tarifeleri ret tarihinden itibaren yapılacak ilk meclis toplantısında meclisin onayına sunar. Bu toplantıda tarifeler karara bağlanır.
Odalar, tarifeleri serbest bırakamaz ve tarife vermekten kaçınamaz. Tarifelerde yer alan fiyatlar azami hadleri gösterir.” hükmü öngörülmütür.
Bu durumda, açıklanan mevzuat gereğince üyeleri için tarife çıkarma yetkisi bulunan odaların; bu tarifelerin belirlenmesinde, Ticaret İl Müdürü ve Gıda, Tarım İl Müdürü ile esnaf ve sanatkarlar odalar birliği, tarifeyi düzenleyen oda ve ilgili belediyenin temsilcilerinden oluşan heyetin değerlendirmesinin alınarak fiyat tarifesinin hazırlanmasını öngören Yönetmelik maddesine eklenen düzenlemede mevzuata, hukuka ve serbest piyasa koşullarına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İlgili Mevzuat:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yönetmelikler” başlıklı 124. maddesinde; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri ve hangi yönetmeliklerin Resmî Gazetede yayımlanacağının kanunda belirtileceği kurala bağlanmıştır.
5174 sayılı sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun “Odaların Görevleri” başlıklı 12. maddesinin (ı) bendinde; “Gerektiğinde 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununun 125. maddesinde sayılan mal ve hizmetlerin azamî fiyat tarifelerini, kendi üyeleri için, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe uygun olarak tespit etmek ve onaylamak.”, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Fiyat tarifelerinin tespit şekli” başlıklı 62. maddesinde; “Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları odalarca hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri gösterir. Belediyeler veya o yerin en büyük mülki amiri tespit edilen bu tarifeleri uygun bulmadıkları takdirde esnaf teşekkülü ile anlaşmaya varamazlarsa onbeş gün içinde o yerin mülki amirinin ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, ticaret ve sanayi veya ticaret odasından bir temsilci ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği temsilcisinden teşekkül edecek bir komisyonda görüşülüp karar verilmesini isteyebilirler. Komisyon kararları salt çoğunlukla alınır. Komisyon, tarifeleri uygun bulmadığı takdirde tarife yürürlükten kalkar. Komisyon kararına karşı, ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on gün içinde ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu mahkemenin kararı kesindir.” hükmüne yer verilmiştir.
Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa tâbi odalarca, üyeleri tarafından üretilen ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa tâbi esnaf ve sanatkârlar odaları tarafından belirlenmiş tarifelere konu mal ve hizmetlerin azami fiyat tarifelerinin kendi üyeleri için düzenlenmesi, uygulamaya konulması ve denetimi ile diğer usul ve esaslar bu Yönetmelikle düzenlenmiştir.”, “Dayanak” başlıklı 2. maddesinde; “Bu Yönetmelik, 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Kanunun 12. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendine dayanılarak hazırlanmıştır.”, “Ücret Tarifelerinin Hazırlanması ve Tarifelere İtiraz Tarife Tespit Esasları” başlıklı 4. maddesinde; Odalar, bu Yönetmeliğin 1 inci maddesinde belirtilen mal ve hizmetlere ilişkin tarifeleri kendi üyeleriyle ilgili olarak düzenleyebilir. Birden fazla odaya kayıtlı bulunan üyelerce üretilen mal ve hizmetlere ilişkin tarifeler, üretilen mal ve hizmetin tacir, deniz taciri ve sanayici vasfıyla bağlantısı dikkate alınarak ilgili oda tarafından tanzim edilir. Tarifeler, yönetim kurulunun teklifi ve meclisin onayıyla yürürlüğe girer. Tarifelerin tespitinde ilgili meslek komitesinin görüşü alınır. Meslek komitesi en geç onbeş gün içinde görüşünü bildirmek zorundadır. (Ek cümleler:RG-24/12/2017-30280) Ancak, 4/1/2012 tarihli ve 28163 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliğinde tanımlanan ekmeğe ilişkin tarifenin belirlenmesi aşamasında yönetim kurulu; onbeş gün içinde Ticaret İl Müdürü ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü ile esnaf ve sanatkarlar odaları birliği, tarifeyi düzenleyen oda ve ilgili belediyenin temsilcilerinden oluşan heyetin değerlendirmesini alır. Heyetin değerlendirmesi ve ilgili meslek komitesinin görüşü de dikkate alınarak yönetim kurulunca oluşturulan ekmek tarifesine ilişkin teklif, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının görüşünün alınmasından sonra yapılacak ilk toplantıda meclisin onayına sunulur. Yönetim kurulu, odaya yapılan başvuruları en geç bir ay içinde sonuçlandırarak meclisin onayına sunar. Meclis, bu teklifi en geç bir ay içinde görüşerek onaylar veya reddeder. Tarifelerin reddi halinde, yönetim kurulu, meclisin ret gerekçelerini de dikkate alarak yeni tarifeleri ret tarihinden itibaren yapılacak ilk meclis toplantısında meclisin onayına sunar. Bu toplantıda tarifeler karara bağlanır. Odalar, tarifeleri serbest bırakamaz ve tarife vermekten kaçınamaz. Tarifelerde yer alan fiyatlar azami hadleri gösterir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dava Konusu Düzenlemenin İncelenmesi:
Yukarıda anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde 5174 sayılı Kanun’a tabi odaların üyeleri tarafından üretilen ve 5362 sayılı Kanun’a tabi esnaf ve sanatkârlar odaları tarafından belirlenmiş tarifelere konu mal ve hizmetlerin azami fiyat tarifelerinin ilgili odalar tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Odaların anılan fiyat tarifelerini düzenlemesi, uygulamaya koyması ve denetimi ile diğer usul ve esasların ise yönetmelikle belirleneceği 5174 sayılı Kanun’un 12. maddesinin (ı) bendinde öngörülmüştür.
Anayasa’ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun olarak kullanması gereklidir. Bu çerçevede kanunun öngördüğü düzenleme yetkisinin yine kanunda belirtildiği gibi kullanılması, başka bir ifade ile bir konunun yönetmelikle düzenlenmesinin öngörülmesi halinde düzenlemenin yönetmelikle yapılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir. 5174 sayılı Kanun’un 12. maddesinin (ı) bendi uyarınca çıkarılan Yönetmelikte yapılan dava konusu değişikliğin, odaların kanunla öngörülen fiyat tarifesi belirleme yetkisini kısıtlayıcı ve bu yetkinin kullanımını engelleyici nitelikte bulunmadığı, konu ile ilgili bir takım kuruluşlardan değerlendirme ve görüş alınmasını öngördüğü, odaların sözkonusu görüş ve değerlendirmeler ile bağlı olduğu hususunda bir düzenleme içermediği görüldüğünden dava konusu düzenlemede kanuna ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
23/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2019/5990
K. 2021/1466
T. 10/03/2021
“İçtihat Metni”
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili: Av. …
Karşı Taraf (Davalı) : … Odası Başkanlığı -…
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi: İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, … Oda sekreterliği görevini yürütmekte iken … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… ve K:… sayılı kararı üzerine görevden uzaklaştırılan ve … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… ve K:… sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonrasında görevine geri dönen davacının, görevden uzaklaştırıldığı 13.09.2011 ile 26.06.2013 tarihleri arasındaki dönemde ödenmeyen maaşlarına karşılık, 65.490,55-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… ve … sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonrasında davacının 26.06.2013 tarihinde eski görevine geri döndüğü, davalı İdarenin ara karar cevabından, davacıya görevden uzaklaştırıldığı 13.09.2011 ile 26.06.2013 tarihleri arasındaki dönemde ödenmesi gereken meblağın 30.570,78-TL olduğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile davacıya eksik ödendiği anlaşılan 30.570,78-TL’nin davanın açıldığı 09.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yönünde verilen kararın, davacı tarafından 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca davalı idareye yapılan 26.06.2013 tarihli başvuru üzerine davalı idarece altmış gün içerisinde herhangi bir cevap verilmemesi üzerine 26.08.2013 tarihi itibari ile başvurunun zımnen reddedildiğinin kabulü ile bu tarihten itibaren işleyecek altmış gün içerisinde dava açılması gerekirken bakılmakta olan davanın bu süre geçtikten sonra, 31.01.2014 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın, süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle Dairemizin 22.04.2016 tarih ve E:2016/4934, K:2016/4147 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesi: “1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. 2. Bu süreler; a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği; Tarihi izleyen günden başlar. 3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar. 4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.”, “Sürelerle ilgili genel esaslar” başlıklı 8. maddesi: “1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar. 2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. 3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.”, “Görevli olmayan yerlere başvurma” başlıklı 9. maddesi: “1.Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir. 2. Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.”, “İdari makamların sükutu” başlıklı 10. maddesi: “1. İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. 2. (Değişik: 10/6/1994 – 4001/5 md.) Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.” hükmünü içermektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, … Oda sekreterliği görevini yürütmekte iken … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:… ve K:… sayılı kararı ile görevden uzaklaştırıldığı, davacı hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan … Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama neticesinde verilen ve kesinleşen E:… ve K:… sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği, davacı vekilince Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü’ne başvurularak, anılan HAGB kararı doğrultusunda 5368 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu m.58 uyarınca müvekkilinin göreve iadesinin talep edildiği, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazısı ile davacının tekrar görevine dönebileceğinin bildirildiği, anılan yazı kapsamında göreve iadeye yönelik taleplerinin karşılanmaması üzerine, davacı tarafından … Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye No’lu ihtarnamesi ile göreve iadesi ile maaş ve diğer yasal haklarının tarafına ödenmesinin talep edildiği, işbu ihtarnameden bir sonuç alınamaması üzerine davacı vekilince … İş Mahkemesi’nin E:… Esasında işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat istemiyle 31.01.2014 tarihinde dava açıldığı, anılan Mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davacının 12 yıl 5 ay 12 gün kıdeminin mevcut olduğu tespiti ile 65.490,55-TL alacağının bulunduğunun hesaplandığı ve tanık dinlenildiği, ancak 17.09.2014 tarihinde dava konusu uyuşmazlığın idari yargının görev alanında bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, 17.09.2014 tarihli … İş Mahkemesi kararının tefhimden itibaren 8 gün sonra 26.09.2014’te kesinleştiği, davacı vekilince bu kez … İdare Mahkemesinde açılan davada tazminat istemi ile birlikte ihtiyati tedbir istenmesi üzerine 24.10.2014 tarihinde dilekçe ret kararı verilmesi üzerine yenilenen dava dilekçesi ile bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdari işlem ve eylemden doğan davaların yasal düzenleme gereği, bazı durumlarda adli mahkemelerin görevine girmesi, davacıları hangi yargı merciine başvuracağı konusunda tereddüde düşürebilmektedir. Nitekim, 2577 sayılı Kanun’un görevsiz yargı yerlerine başvuruyu düzenleyen 9. maddesinde; “Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yanlış yargı yerinde açılan davanın da, idari dava açma süresi içinde açılması gerektiği, aksi halde davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilebilecek olmasıdır.
Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde ise, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Bu ilkelerden hareketle dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği açıktır. Bu kapsamda, hak arama özgürlüğünün etkin bir şekilde kullanılabilmesi için, hak arama özgürlüğü kapsamındaki yargısal prosedürlerin kişilerin başvuru yapmasını zorlaştırmayacak, açık ve anlaşılabilir nitelikte olması gerekmektedir.
Bir uyuşmazlığın, idare, vergi veya adliye Mahkemelerinin görev alanına girip girmediği hususunda bireylerin kararsız kalmaları veya mevzuatın yoruma açık olması nedeniyle dava açma süresinin farklı değerlendirilebildiği hallerde, 2577 sayılı Kanun’da belirlenen süreler geçirildikten sonra dava açılması halinde, Mahkemelerin süre şartını mutlak bir şekilde uygulamamaları, her somut olayın özelliğine göre bir değerlendirme yapmaları, bu değerlendirme sonucunda, olayın idare, vergi veya adli mahkemelerin görevine girip girmediği hususunda bireylerin karmaşaya düştüğü değerlendiriliyor ise davaların süreaşımı yönünden reddi yoluna gidilmemesi gerekmektedir. Bu durumda, davacının görevli yargı yerini açık ve anlaşılabilir bir şekilde belirleme imkanına sahip olması, bir başka ifadeyle davasının görüm ve çözümünde görevli yargı organının tespiti kapsamında bir tereddüt yaşamaması, hukuk uygulayıcılarının bile farklı kararlar vermesine sebep olabilecek düzenlemelerin mevcudiyeti, vb. süreaşımının değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken hususlardır.
Olayda, benzer nitelikte uyuşmazlıklarda adli veya idari yargının görevli olup olmadığı hususunda yaşanan tereddütler ile ilgili olarak, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile, Ziraat Odası’nda genel sekreter vekili olarak görev yaparken işten çıkartılan davacı tarafından, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, günlük fazla mesai alacağı ve ücretli izin alacağının faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde, davacının statüsü ve davalıların niteliği gözetildiğinde, idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı, görülmektedir.
Bu çerçevede; dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde görevli mahkemenin belirlenmesi hususunda yaşanan tereddütün, Uyuşmazlık Mahkemesinin anılan kararı ile giderilmesi karşısında, davacının görevli yargı yerini tereddütten uzak, açık ve anlaşılabilir bir şekilde belirleme imkanına sahip olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacı tarafından 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca davalı idareye yapılan 26.06.2013 tarihli başvuru üzerine davalı idarece altmış gün içerisinde herhangi bir cevap verilmemesi üzerine 26.08.2013 tarihi itibari ile başvurunun zımnen reddedildiğinin kabulü ile bu tarihten itibaren işleyecek altmış gün içerisinde dava açılması gerekirken bakılmakta olan davanın bu süre geçtikten sonra, 31.01.2014 tarihinde dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın, süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle süre yönünden reddi yönündeki idare mahkemesi kararı, hak arama özgürlüğünün ve mahkemeye erişim hakkının özünü ortadan kaldıracak mahiyette bulunduğundan anılan kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 10/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2016/3610
K. 2021/945
T. 17/02/2021
“İçtihat Metni”
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): … Başkanlığı
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davacı): …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, … olarak katıldığı … Esnaf ve Sanatkarlar Odası seçimleri sebebiyle, seçim çalışmaları kapsamında kullanılmak üzere odaya kayıtlı bulunan esnaf ve sanatkarların adres, telefon ve işkolu bilgilerini içeren listenin verilmesi istemiyle yapılan 11.11.2013 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, … Esnaf ve Sanatkarlar Odası seçimlerinde aday olanlar arasında fırsat eşitliği sağlanarak seçimin adil bir şekilde gerçekleşmesi için odaya kayıtlı esnaf ve sanatkarların adres, iletişim ve işkolu bilgilerinin seçim çalışmaları kapsamında kullanılması amacıyla davacıya verilmesinde mevzuat hükümleri uyarınca bir engel bulunmadığı sonucuna varıldığından, başvurunun zımnen reddine dair işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinde, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz… Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” kuralına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. maddesinde de, “1-Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” kuralına yer verilmiştir.
4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun “Bilgi verme yükümlülüğü” başlıklı 5. maddesinde, “Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler. Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” kuralı ve “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 21. maddesinde, “Kişinin izin verdiği hâller saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında, açıklanması hâlinde kişinin sağlık bilgileri ile özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, meslekî ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır. Kamu yararının gerektirdiği hâllerde, kişisel bilgi veya belgeler, kurum ve kuruluşlar tarafından, ilgili kişiye en az yedi gün önceden haber verilerek yazılı rızası alınmak koşuluyla açıklanabilir.” kuralı düzenlenmiştir.
Öte yandan, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun 2009/74 sayılı Genelgesi’nde “…Seçme ve seçilme seçilme hakkını kullanmak isteyen üyelere, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 5. maddesi gereğince, oda üye listelerinin, listede bulunan üyelere ait özel nitelikli bilgilerin (T.C. kimlik no, doğum tarihi, doğum yeri gibi) çıkartılarak talep sahibine verilebileceği…” düzenlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının … olarak katıldığı Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odası seçimleri sebebiyle, seçim çalışmaları kapsamında kullanılmak üzere odaya kayıtlı bulunan esnaf ve sanatkarların adres, telefon ve iş kolu bilgilerini içeren listenin verilmesi istemiyle yaptığı ilk iki başvuru neticesinde verilen listelerin oda mensuplarının adres ve iletişim bilgilerini içermediği, seçim çalışmalarında kullanılmaya uygun olmadığı kanaatiyle davacı tarafından üçüncü olarak 11.11.2013 tarihli başvurunun yapıldığı, davalı idare tarafından bu başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Özel yaşamın gizliliğinin korunması ilkesinin, bireyin temel haklarından olması nedeniyle, Anayasada ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığı açıktır.
Yargıtay … Kurulu’nun … tarih, E:… ve K:… sayılı kararında, kişilere ait kişisel veri kapsamında şu bilgi veya veriler sayılmıştır: Nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri (adres), banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları. Sayılan veriler, kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli bilgilerdir. Öte yandan, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda, kişisel veri “belirli veya kimliği belirlenebilir bir kişiye ilişkin bütün bilgiler” olarak tanımlanmış olup, buna göre gerek yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden gerekse anılan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararından, adres ve iletişim (telefon numarası) bilgilerinin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu bilgilerin ilgili kişilerin bilgisi ve rızası olmaksızın paylaşılmasının özel hayatın gizliliğini ihlal edeceği kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, odaya kayıtlı esnaf ve sanatkarların adres, iletişim ve işkolu bilgilerinin seçim çalışmaları kapsamında kullanılması amacıyla davacıya verilmesinde hukuka aykırılık görmeyerek davalı idare işleminin iptaline karar veren Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/02/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 13. DAİRESİ
E. 2019/197
K. 2020/12
T. 06/01/2020
“İçtihat Metni”
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı/ANKARA
VEKİLİ : …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Ltd. Şti.
VEKİLİ : …
İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem : … ili, … ilçesi sınırları içerisindeki servis araç sayısının 75 adet artırılmasına ilişkin ihaleye dair … tarih ve … sayılı UKOME Kararı ile bu karara dayanılarak yapılan 16/08/2018 tarihli ihale ilanının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; dava konusu ihaleye Haymana İlçesinde faaliyet gösteren esnafın kalkındırılması, ticari menfaatlerinin korunması amacıyla ‘na üye olanların müracaatlarının kabul edilmesine karar verilerek, isteklilerden “kayıt belgesi” aslı ile “Esnaf ve Sanatkar Sicil Tasdiknamesi” aslının başvuru dilekçesi ekinde teslim edilmesinin istenildiği, Mahkemelerinin 13/09/2018 tarihli ara kararı ile ‘ndan tüzel kişiler tarafından üye kaydı yaptırılıp yaptırılmadığının sorulduğu, ara kararına cevabından, Oda üyelerinin karayolunda yük ve yolcu taşımacılığı yapan esnaf statüsündeki bireysel taşımacılar olduğu, tüzel kişilerin Oda üyesi olmasının mümkün olmadığı, bu durumda, UKOME kararı doğrultusunda ve ihale ilanında istenilen belgeler itibarıyla ihaleye tüzel kişilerin katılmasının mümkün olmadığı, Ticari Plakaların Verilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Karar ve Okul Servis Araçları Yönetmeliği gereğince umum servis araçlarında taşımacı şirketlere de ticari plaka verilebileceği, gerçekleştirilecek ihalelerde idarece ihtiyaçların en iyi şekilde, uygun şartlarla ve zamanında, ihalede açıklık ve rekabetin sağlanarak karşılanması gerektiği, mevzuat gereğince ihaleye tüzel kişilerin katılabilmesi mümkün iken, davalı idarece tüzel kişilerin istekli olabilme imkanının ortadan kaldırılmasının rekabetin sağlanmasına engel teşkil edecek mahiyette olduğu ve hukuken kabul edilebilecek haklı bir sebebe dayanmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu ihale ilanının hukuka uygun olduğu, fiilen çalışan şoför esnafının haklarının korunması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davalıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 06/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ
E. 2004/1643
K. 2005/26
T. 10/01/2005
“İçtihat Metni”
Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : …
Karşı Taraf : …
Vekili : …
İstemin Özeti : … Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanlığının 31.1.2003 günlü işlemi ile dayanağı 31.12.2002 gün ve … sayılı Oda Yönetim Kurulu Kararı ve üyelerden belge bedeli ve hizmet karşılığı olarak 7.500.000- lira alınması gerekirken 187.500.000 – lira fazla olarak 195.000.000 lira alınmasına ilişkin işlemin iptalleri istemiyle açılan davada; 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunun 37. maddesinde, derneğe kayıtlı üyelerden alınacak kayıt ücreti, yıllık aidat ve derneklerin düzenledikleri belgeler ve yaptıkları hizmet karşılığında alacakları ücretlerin ne oranda olacağı ve bunların Bakanlar Kurulunca arttırılabileceği yolunda açık düzenlemelere yer verilmiş olunmasına karşın, mevzuatla tanınmamış bir yetkinin kullanılması suretiyle … Minibüsçüler ve Esnaf Odasınca belge karşılığı olarak alınmakta olan 7.500.000 liranın 187.500.000.-lira fazlasıyla, 195.000.000.-lira olarak belirlenerek üyelerden tahsili yoluna gidilmesine ilişkin işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden …. İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, hukuka aykırı olduğu, oda hizmetlerinin devamlılığı için zorunlu olan ihtiyaçların karşılanması amacıyla 507 sayılı Yasaya dayanılarak anılan işlemlerin tesis edildiği, benzer konularda İdare Mahkemesince verilmiş ret kararlarının bulunduğu, temyize konu Mahkeme kararının anılan kararlarla çeliştiği ileri sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi … ‘ın Düşüncesi: Davacılardan üç tanesinin davadan feragat ettiklerini belirtmiş olmaları nedeniyle bu üç kişi yönünden mahkeme kararının bozulması, diğer kişiler yönünden ise, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı … ‘nin Düşüncesi: … Minibüscüler Esnaf odası Başkanlığının 31.1.2003 tarihli işlemi ve dayanağı olan 31.12.2002 tarihli işlemle üyelerden Belge Bedeli ve Hizmet Karşılığı olarak 7.500.000.000 TL alınması gerekirken, 187.500.000 TL fazla olarak 195.000.000. TL alınmasına yönelik işlemin ipali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemi iptal eden idare mahkemesi kararının davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması, 45 davacıdan, 3 davacı tarafından ise, davadan feragat nedeniyle karar verilmesi istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacılardan …, … ve … ‘in ayrı ayrı verdikleri ve Danıştay kayıtlarına giren dilekçeleri ile davalarından feragat ettiklerini bildirdikleri anlaşıldığından, 2577 sayılı Yasanın 31. maddesiyle göndermede bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91 ve 95. maddelerindeki kurallar uyarınca, bu davacıların feragat istemleri göz önüne alınarak, bir karar verilmek üzere … İdare Mahkemesi kararının bu davacılar yönünden bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
Davalı idarenin temyiz istemine gelince;
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, … Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanlığının 31.1.2003 günlü işlemi ile dayanağı 31.12.2002 gün ve … sayılı Oda Yönetim Kurulu kararı ve üyelerden belge bedeli ve hizmet karşılığı olarak 7.500.000- lira alınması gerekirken 187.500.000 – lira fazla olarak 195.000.000 lira alınmasına ilişkin işlemin iptalleri isteminden doğmuştur.
Davacılardan …, … ve …’e ayrı ayrı verdikleri dilekçeler ile davalarından feragat ettiklerini belirtmiş olduklarından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 31. maddesiyle göndermede bulunulan Hukuk Usulü Mahkemelere Yasasının 91. ve 95. maddelerindeki hükümler uyarınca, bu kişilerin feragat istemleri dikkate alınarak yeniden bir karar verilmek üzere … İdare Mahkemesi kararının feragat eden bu üç kişi yönünden bozularak dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
Davalı idarenin temyiz isteminin incelenmesine gelince,
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve yargılama giderlerinin temyiz isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına 10.1.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.