Frequently Asked Questions
Kuruluş ve Kayıt İşlemleri
- SORU 39- Odaya kayıtlı bazı üyelerin bilanço usulüne göre defter tutmaya başlaması halinde bu üyelerin kayıtları odadan silinir mi?
CEVAP 39- 5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (a) bendinde esnaf ve sanatkar;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”
olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca, 21.7.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2007/12362 sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde;
“Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri,”
hükmü yer almaktadır.
Buna göre esnaf ve sanatkarların basit usulde vergilendirilebileceği yahut işletme hesabı esasına göre deftere tabi olabileceği belirtilmiştir. Bu bakımdan anılan şahısların bilanço esasına göre defter tutuyor olması nedeniyle karine olarak esnaf ve sanatkar kabul edilemeyeceği düşünülmekle birlikte, esnaf ve sanatkarlık faaliyetlerinin mevzuata uygunluğu açısından; yıllık alış veya satış tutarı ya da gayri safi iş hasılatının Vergi Usul Kanunu’nun 177 nci maddesinde belirtilen hadlerin yarısının altında olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esnaf ve sanatkar olma hadleri hususunda VUK’a atıf yapılmış olup; esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması gerekmektedir.
Öte yandan; 5362 sayılı Kanunun “Mutabakat Komiteleri” başlıklı 64 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi;
“Bu Kanuna tabi odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek üzere, il ve ilçelerde mülki amirin başkanlığında illerde birlik, ilçelerde ilgili oda ile ticaret veya ticaret ve sanayi odalarının birer temsilcisinden oluşur.”
hükmünü amirdir.
Dolayısıyla kişilerin, yıllık alış ve satış tutarları veya gayri safi iş hasılatlarının VUK 177 nci maddesinde belirtilen hadlerin altı katını aşıp aşmadığının tespiti ile söz konusu sınırları aşıyor ise durumun ilgili esnaf ve sanatkarlar sicil müdürlüğüne bildirilerek ticaret siciline aktarımının temin edilmesi gerektiği düşünülmekle birlikte; bu hususta çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümünde de mutabakat komitesinin toplanmasının il mülki amirinden talep edilebileceği değerlendirilmektedir.
- SORU 38- Fiziki olarak sicil esas defteri tutulmak zorunlu mudur?
CEVAP 38- Bilindiği üzere, Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “Tutulacak defterler” başlıklı 15 inci maddesinde;
“Sicilde kullanılacak olan sicil esas defteri, gelen evrak defteri, giden evrak defteri, ihtar ve ceza defterleri ile Bakanlığın gerekli gördüğü diğer defterler ESBİS’te tutulur. Bu defterlerde yer alacak bilgiler Bakanlıkça belirlenir.”
hükmü, aynı Yönetmeliğin “Sicil işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve kayıtlarının elektronik ortamda tutulması” başlıklı 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında;
“Sicil işlemleri, ESBİS üzerinden gerçekleştirilir ve sicil kayıtları bu sistemde tutulur.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla, yukarıda yer alan mevzuat hükümlerine göre sicil işlemleri ESBİS üzerinden
gerçekleştirildiğinden ve hali hazırda üyelerin tüm bilgileri ESBİS’te yer aldığından ayrıca fiziki ortamda sicil esas defterinin tutulmasına lüzum olmadığı düşünülmektedir.
- SORU 37- Ticari taksilerin hisseli satışıyla bir ticari taksi üzerinden birden fazla kişinin esnaf ve sanatkar siciline kayıt edilmesi durumunun mevzuata uygun olup olmayacağı ve Sicile kayıt sırasında başka kurumların talep ettiği belgelerin varlığının aranıp aranmayacağı hususundaki Bakanlık görüşü var mıdır?
CEVAP 37- Ticaret Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görüşüne aşağıda yer verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (a) bendinde esnaf ve sanatkar;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun “Üyelik Şartları” başlıklı 7 nci maddesinde de;
“Oda üyeliği için aşağıdaki şartlar aranır-
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı devlet tabiiyetinde bulunmakla beraber Türkiye'de sanat ve ticaret yapıyor olmak.
b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.
c) Vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak.
d) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmamak.”
hükmü yer almaktadır.
Söz konusu hükümler birlikte değerlendirildiğinde; esnaf ve sanatkar meslek kollarından birine dahil olup, yine aynı mesleki faaliyeti itibariyle vergi kaydı bulunan ve kazançları tacir ve sanayici sayılması için yeterli olmayanların esnaf ve sanatkar sayıldığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, esnaf ve sanatkârların mesleki faaliyette bulunabilmeleri için sicile kayıt olmaları şart olup sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların bilgileri de sicil marifetiyle odaya kayıt için gönderilmektedir. Esnaf ve sanatkarların oda kayıtları 5362 sayılı Kanunun “Odaya kayıt” başlıklı 6 ncı maddesi hükmüne göre gerçekleştirilmekte olup; esnaf ve sanatkarların sicile kayıtlarının yapılmasına müteakip sicil müdürlüğü tarafından esnafın mesleğine uygun olan odaya kaydının gerçekleştirilmesi bir zorunluluktur.
Diğer taraftan Ticaret Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünden daha evvel ticari plakalı taksilerin sicile kayıt edilmelerine ilişkin farklı bir konuda istenen görüş talebine istinaden vergi mükellefi gerçek kişilerin; 5362 sayılı Kanunun 67 nci maddesi ve Esnaf ve Sanatkârlar Sicili Yönetmeliğinin 35 inci maddesi ile sicil müdürlüklerine yüklenen inceleme yükümlülüğü kapsamında,
-Talep edenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 15 inci maddesi ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirlenen esnaf tanımına uygun olması,
-5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 7 nci maddesinde belirlenen oda üyeliği için taşıması gereken koşulları taşıması,
-Tahditli plakalı araçların işletilmesi için Belediyelerce belirlenen sağlık raporu, sabıka kaydı, ikametgah gibi koşulları taşıyor olduğunun tespiti halinde;
esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlarının yapılabileceği yönünde görüş verilmiştir.
Öte yandan esnaf ve sanatkârlar sicili, ticari hayatta önemi haiz olduğu için esnaf veya üçüncü kişilerce bilinmesinde zorunluluk veya yarar bulunan, işletme veya esnaf ile ilgili iş ve işlemlerin kaydedilmesine yahut bazı hakların kazanılmasına hizmet eden, kanunla ya da yönetmelikle belirlenen iş ve işlemlerin kaydedildiği, resmi nitelikte ve aleni bir sicildir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere sicilin, aleniyeti sağlama, ticari işlerde güven sağlama, kontrol ve üçüncü kişilerin haklarını koruma gibi son derece önemli fonksiyonları vardır.
Bununla birlikte sicili tutmakla görevli sicil müdürünün de sorumlulukları mevcuttur.
Bu çerçevede 5362 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan;
“Sicil müdürleri, sicil kayıtlarını mevzuata ve gerçeklere uygun olarak tutmak ve izlemekle görevli ve sorumludur. Sicil kayıtları üzerinde suç işledikleri belirlenen sicil teşkilatı personeli hakkında bu suçlarından ve diğer mevzuata aykırı işlemlerinden dolayı kamu görevlileri hakkındaki cezalar uygulanır.”
düzenlemesi ve de Esnaf ve Sanatkârlar Sicili Yönetmeliğinin 35 inci maddesinde yer alan;
“(1) Sicile yapılacak tescillerin, gerçeği tam olarak yansıtması, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımaması ve kamu düzenine aykırılık oluşturmaması gerekir.” düzenlemesi ve 36 ncı maddesinde yer alan;
“(1) Tescil için aranan şartların mevcudiyeti aşağıdaki hususlar dikkate alınarak incelenir;
a) Tescili istenen hususun sicile kaydının gerekli olup olmadığı.
b) Tescil isteminin mevzuatta öngörülen şekilde ve ilgililer tarafından yapılıp yapılmadığı.
c) Tescil için mevzuatta öngörülen belgelerin bulunup bulunmadığı.
ç) Tescil edilecek hususun Kanunun emredici hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığı.
d) Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtıp yansıtmadığı, üçüncü kişilerde yanlış bir izlenim yaratacak nitelik taşıyıp taşımadığı ve kamu düzenine aykırı olup olmadığı.
e) Tescil edilecek hususun Bakanlığın veya diğer resmi kurumların iznine ya da uygun görüşüne tabi olması halinde, söz konusu iznin veya uygun görüşün alınıp alınmadığı.
(2) Müdürlükçe birinci fıkra hükmü uyarınca yapılan inceleme sonucunda, tescil için aranan şartlardan bazılarının eksik olduğunun anlaşılması halinde durum ilgiliye yazı ile bildirilir. Bildirilen hususların mevzuata uygun hale getirilmesi veya eksikliklerin giderilmesi için en fazla 30 gün süre verilir. Verilen süre, işlemin mahiyetine göre her seferinde en fazla 30 gün olmak üzere en çok iki defa uzatılabilir. Verilen veya uzatılan süre içinde durum mevzuata uygun hale getirilmez veya eksiklikler tamamlanmaz ise tescil isteği reddedilir.”
düzenlemesi ile sicil müdürlüklerinin inceleme yükümlülüğünün kapsamı belirlenmiştir.
Görüleceği üzere sicil müdürlerinin yaptıkları kaydın gerçeğe uygun olup olmadığını, kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmadığını, tescil için mevzuatta öngörülen belgelerin bulunup bulunmadığını, tescil edilecek hususun Bakanlığın veya diğer resmi kurumların iznine ya da uygun görüşüne tabi olması halinde, söz konusu iznin veya uygun görüşün alınıp alınmadığını incelemekle yükümlü oldukları açıktır.
Dolayısıyla sicilde yapılacak işlemlerin öncelikle her ne kadar 5362 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayanarak çıkarılan yönetmelikler kapsamında değerlendirilmesi gerekse de sicil müdürünün inceleme yükümlülüğü kapsamında başka bir mevzuatta konu ile ilgili getirilmiş bir sınırlama ya da kısıtlama olup olmadığına bakılması ve tescili istenen durumun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının araştırılması hususu da sicil müdürünün görev ve sorumlulukları arasındadır.
Öte yandan bilindiği üzere; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun “Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumlulukları” başlıklı 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde;
“Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.”
hükmü, aynı Kanunun “Ulaşım hizmetleri” başlıklı 9 uncu maddesinde ise;
“Büyükşehir içindeki kara, deniz, su, göl ve demiryolu üzerindeki her türlü taşımacılık hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacıyla büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği kişinin başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun görevlendireceği ilgili odanın temsilcisinin katılacağı Ulaşım Koordinasyon Merkezi kurulur. İlçe belediye başkanları kendi belediyesini ilgilendiren konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak katılırlar. Ulaşım Koordinasyon Merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki konularla ilgili üye olarak belirlenmeyen ulaşım sektörü ile ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından ihtisas meslek odalarının temsilcileri de davet edilerek görüşleri alınır.
Bu Kanun ile büyükşehir belediyesine verilen trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergâh belirlemesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri ile sayısının tespitine ilişkin yetkiler ile büyükşehir sınırları dahilinde il trafik komisyonunun yetkileri ulaşım koordinasyon merkezi tarafından kullanılır.
Ulaşım koordinasyon merkezi kararları, büyükşehir belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girer. Ulaşım koordinasyon merkezi tarafından toplu taşıma ile ilgili alınan kararlar, belediyeler ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcıdır.
Koordinasyon merkezinin çalışma esas ve usulleri ile bu kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından müştereken çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
Büyükşehir belediyelerine bu Kanun ile verilen görev ve yetkilerin uygulanmasında, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.
Ulaşımdan kaynaklanan emisyonların azaltılması amacıyla bisikletli ulaşımın yaygınlaştırılmasına yönelik; bu Kanun kapsamında hazırlanacak ulaşım ana planlarında bisikletli ulaşıma yer verilmesi ya da bisikletli ulaşım ana planının hazırlanması esastır. Bakanlıkça, talep hâlinde mahalli idarelere teknik destek verilebilir. Bu fıkraya ilişkin idari ve teknik usul ve esaslar Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”
hükmü yer almaktadır.
Dolayısıyla Büyükşehir Belediye Kanunu’nda tahditli-tahsisli plakalı araçların(servis, taksi, minibüs vs.) ilgili Belediyelerce UKOME tarafından yapılan düzenlemelere ve alınan kararlara göre faaliyetlerini yürütebildikleri, bu kapsamda Belediye tarafından verilen izin, ruhsatname vs. ile tahditli-tahsisli plakalı araçlarını işletebilecekleri anlaşılmış olup; bu doğrultuda faaliyette bulunabilmelerinin ilgili belediye ve UKOME kararları doğrultusunda özel bir izne tabi olduğu görülmektedir.
Bu kapsamda bir ticari takside birden fazla kişinin pay sahibi olması durumunda, pay sahibi olan kişiler 5362 sayılı Kanun kapsamında esnaf ve sanatkar olma niteliklerini haiz ise sicile kayıt olma taleplerinde; 5362 sayılı Kanun uyarınca istenen belgelerin yansıra ilgili Büyükşehir Belediyesince verilen çalışma ruhsatnamesi, çalışma izin belgesi gibi tamamlayıcı belgelerin ya da buna ilişkin büyükşehir belediyesinden alınmış uygun görüş belgesi gibi tescile dayanak oluşturan belgelerin söz konusu kişilerin faaliyeti gerçekten yürütüp yürütmediğinin tespit edilmesini teminen sicil müdürü tarafından istenmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
Böylece sicil müdürünün tescili istenen hususun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının da bu şekilde incelenebileceği düşünülmektedir.
Bu itibarla; vergi mükellefi gerçek kişilerin 5362 sayılı Kanunun 7 nci maddesinde yer alan şartları taşıması durumunda esnaf ve sanatkar siciline kaydolabilecekleri; buna ek olarak faaliyette bulunabilmeleri başka bir kurum ya da kuruluşun özel iznine tabi mesleklerde yapılacak kayıtlarda sicile kayıt taleplerinin sicil müdürünce tamamlayıcı belgeler suretiyle incelenmesi gerektiği ve uygun görülmesi halinde sicile kayıtlarının yapılabileceği değerlendirilmektedir.
- SORU 36- Esnafın çalışma bölgesi ile oda kaydının farklı yerlerde olması halinde kayıt, üye aidatı, fiyat tarifelerinin uygulanması gibi konularda uyulacak usul ve esaslar nelerdir?
CEVAP 36- Konu hakkında, Ticaret Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından aşağıdaki gibi değerlendirme yapılmıştır.
A) İkametgâhın bulunduğu odaya kayıtlı olup çalışma bölgesi farklı olan esnaflar için üye aidatı, fiyat tarifeleri gibi konularda uygulamanın nasıl olması gerektiği;
5362 sayılı Kanunun “Kayıt ücreti, aidat, katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61 inci maddesinde,
“Üyelerin odalara, odaların birlik ve federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona ödeyeceği kayıt ücreti, yıllık aidat ve katılma payları ile esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının düzenledikleri belge ve yaptıkları hizmet karşılığı ücretler şunlardır-
a) Üyenin sicile ilk kayıt yapılması sırasında ödeyeceği kayıt ücreti, asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücreti, esnaf ve sanatkârların sicil kaydı esnasında sicil müdürlüğü tarafından tahsil edilir; kayıt ücretinin yarısı sicil ihtiyacında kullanılmak üzere birlik adına açılacak banka hesabına, diğer yarısı ise ilgili odanın banka hesabına aktarılır.
b) Üyenin odaya ödeyeceği yıllık aidat, asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücretinin alındığı yıl için ayrıca yıllık aidat alınmaz.
(…)
e) Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının düzenledikleri ve onayladıkları belgeler ile yaptıkları hizmet karşılığında alacakları ücretlerin miktar ve oranı; maktu olanlarda bu fıkranın (a) ve (b) bentleri uyarınca belirlenecek miktarın onda birinden, nispi olanlarda ise belgede geçen değerin binde onundan fazla olamaz.(…)”
hükmü,
Aynı Kanunun “Fiyat tarifelerinin tespit şekli” başlıklı 62 nci maddesinde;
“Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları, odalarca hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri gösterir.(…)”
hükmü yer almaktadır.
14.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin “Kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi” başlıklı 7 nci maddesinde, kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi, iller üç gruba ayrılmak suretiyle ayrı ayrı belirlenmiş, gruplara göre belirleme yapılırken merkez ilçeler, merkez ilçe haricindeki ilçeler ve büyükşehir belediyesine dâhil olan ve olmayan ilçeler ayrımına gidilmiş, bazı mesleklere, birinci sınıf ve ikinci sınıf işyerlerine farklı oran uygulanması öngörülmüştür.
Anılan düzenlemeye göre farklı ilçelerde bulunan esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı üyelerin ödeyeceği kayıt ücreti ve yıllık aidat miktarları farklı olabilecektir. 14.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkârlarca Üretilen Mal ve Hizmetlerin Fiyat Tarifeleri Hakkında Yönetmelikle, esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifelerinin belirlenmesine, uygulanmasına ve denetlenmesine dair usul ve esaslar düzenlenmiştir. 5362 sayılı Kanunun 62 nci maddesi ve anılan Yönetmelik hükümleri uyarınca esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri de yerleşim yerine göre farklılık arz edecektir.
İş yerleri seyyar olan esnafların, esnaflık faaliyetlerini ikametgâhlarının bulunduğu yerde yürüteceklerinden hareketle ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas veya karma odaya kayıtlarının yapılması 5362 sayılı Kanunda öngörülmüştür.
Buna göre, faaliyetlerini yürüttükleri yerdeki odaya kayıt olan seyyar esnafların bu odaya yıllık aidat ödemeleri ve bu odanın tarifesine göre fiyat belirlemeleri de ilgili mevzuata ve hayatın olağan akışına uygundur.
Ancak, tahditli plakaya sahip araçlarla ticari taksi, dolmuş ve otobüs işletmeciliği yapan ve iş yeri seyyar olarak değerlendirilen esnaflarda söz konusu durumun her zaman geçerli olmadığı görülmektedir. Zira, söz konusu esnaflar ancak belirli bir bölgede faaliyet gösterebilmektedir.
Esnafların ödeyeceği yıllık aidat ve uygulayacağı fiyat tarifeleri, 5362 sayılı Kanun ve anılan Yönetmeliklerle düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemeler yapılırken kuşkusuz esnaflık faaliyetinde bulunulan yerin ve faaliyette bulunulan esnafların ekonomik durumu ile faaliyetin yoğunluğu dikkate alınmaktadır. Bu durumda, esnafların yapmış oldukları işlerin niteliği gereği (dolmuşçuluk gibi) ikametgâhlarının bulunduğu yerde faaliyette bulunamayan seyyar esnafların yıllık aidat yükümlülüklerinin ve uygulayacağı fiyat tarifelerinin belirlenmesinde faaliyette bulundukları yerde bulunan odaların esas alınmasının uygun olacağı ve bu doğrultuda yetkili makam ve kurullarca karar alınabileceği düşünülmektedir. Aksi bir durumun da aynı yerde aynı faaliyette bulunanlar açısından eşitsizliğe ve hakkaniyetsizliğe yol açacağı tabidir.
B) Esnafların çalışma bölgesinde ikinci bir ikametgâh adresi göstererek çalışma bölgesindeki odaya kaydolup olamayacağı;
5362 sayılı Kanunda “ikametgâh” kavramı kullanılmış ise de, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda bu kavramın karşılığı olarak “yerleşim yeri” kullanılmıştır. Yerleşim yeri 4721 sayılı Kanunun 19 ilâ 22 nci maddelerinde düzenlenmiş olup, 19 uncu maddesinde,
“Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz. Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır.
Anılan hükme göre bir gerçek kişinin birden fazla yerleşim yeri (ikametgâhı) olamayacağından, esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtta esnaf ve sanatkârların yerleşim yerinin dikkate alınmasının uygun olacağı, ikinci adresin hukuken “ikametgâh” olarak kabul edilemeyeceği, kabul edilmesi halinde ikametgâhın değiştiğinin kabulünün gerekeceği, bu durumun yetkili makamlar vasıtasıyla tespit edilebileceği düşünülmektedir.
Hal böyle iken, yukarıda da belirtildiği üzere; Müşavirliğin önceki görüş yazısında, 5362 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca taksi durağı gibi sabit bir işyeri adresi bulunmayan esnaf ve sanatkârın “seyyar” kabul edilerek kaydolacağı odanın ikametgâhına göre belirlenmesinin uygun olacağı ve tahditli plakaya sahip olunmasının kayıt olunacak odanın tespitinde kriter olamayacağı mütalaa edilmiştir.
Ancak bu durumun, Genel Müdürlüğün görüş talep edilen yazısında belirtilen sorunlara sebebiyet verdiği görülmektedir. Bu nedenle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2004 tarihli ve E-2004/4-40, K-2004/113 sayılı kararında yer verilen,
“Öncelikle MK 1 inci maddesi uyarınca Kanunun sözü ve özünü incelemek ve YORUMLAMAK GEREKMİŞTİR. Ceza hukukunda, yasallık ilkesinin doğal sonucu olarak, metindeki sözler, sözcükler, odak öğelerdir ve yorumda çıkış ve varış noktalarını oluştururlar. Bu nedenle cezada, yasallık İLKESİ GEÇERLİDİR. Bu kuralın zorunlu sonucu olarak “Yazılı ve metinsel (dar) yoruma tabi tutulur. Yasa kuralı olmadan suç olmaz. O yüzden cezada “dar yorum” metin içinde kalan yorum esas alınır.
Oysa Medeni Hukukta yorum Ceza HUKUKUNDAN FARKLIDIR. TMK 1 inci maddesine göre Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunun yorumunda, kanun metninin anlam ve ruhu-ÖZÜ ÖNEMLİDİR. Bu ruh, kanun kuralının izlediği gayeden çıkarılır. Buna gai (amaçsal) yorum ve kanun kuralının amacına göre yorum denir. Bir kanun hükmünün kanuna konuluş amacına aykırı bir sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hukuk ilkelerine ve kanunun hem sözü ile hem de özü ile uygulanmasını öngören TMK.nun 1 inci maddesine uygun düşmez.”
yolundaki gerekçe dikkate alınarak konu hakkında amaçsal yorum yapılabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, yukarıda belirtildiği gibi iş yerleri seyyar olan esnafların, esnaflık faaliyetlerini ikametgâhlarının bulunduğu yerde yürüteceklerinden hareketle ikametgahlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas veya karma odaya kayıtlarının yapılması 5362 sayılı Kanunda öngörülmüştür.
Dolaysıyla, kanunun amacı esnaflık faaliyetinde bulunulan yerdeki odaya kayıt olunmasıdır. Seyyar esnafların kayıt olacağı oda belirlenirken de bu husus gözetilmiştir. Ancak, seyyar olmakla birlikte belirli alanlarda faaliyet gösterebilen ticari taksi, dolmuş ve otobüs işletmecileri yönünden “ikametgâh” kuralının katı biçimde uygulanmasının hem kanunun amacına aykırı olacağı hem de ilgi yazınızda da belirtilen sorunları ortaya çıkaracağı ve üye olunmayan odanın üyelik aidatına ya da tarifesine tabi olma sonucunu doğuracağı açıktır. Bu nedenle ikametgâhının dışında faaliyette bulunan ve çalışma alanlarının fiilen ve hukuken sınırları çizilebilen hatta o sınırların dışında faaliyette bulunamayan esnaflar açısından amaçsal yorum yapılmasının ve bu çerçevede “ikametgâh” şartının hakkaniyete ve kamu yararına uygun şekilde değerlendirilmesinin uygun olacağı, bu konuda gerekli mevzuat çalışması yapılmasının Genel Müdürlük takdirinde olduğu düşünülmektedir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki tespitler birlikte değerlendirildiğinde;
1) Yapmış oldukları işlerin özelliği gereği ikametgâhlarının bulunduğu yerde faaliyette bulunamayan seyyar esnafların yıllık aidat yükümlülüklerinin ve uygulayacağı fiyat tarifelerinin belirlenmesinde faaliyette bulundukları yerdeki odanın esas alınmasının,
2) 4721 sayılı Kanunun 19 uncu maddesine göre bir gerçek kişinin birden fazla ikametgâhı olamayacağından, görüşe konu esnafların gerçek ikametgâhının tespit edilerek odaya kayıtlarında bu ikametgâhlarının esas alınmasının,
Uygun olacağı, ancak seyyar olmakla birlikte belirli alanlarda faaliyet gösterebilen tahditli plaka sahibi gibi esnaflar yönünden “ikametgah” şartının hakkaniyete ve kamu yararına uygun şekilde uygulanması için konu hakkında gerekli mevzuat çalışmaları yapılması hususunun Genel Müdürlüğün takdirinde olduğu mütalaa edilmektedir.
- SORU 35- Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde esnaftan tescil sırasında alınması gereken harç, kayıt ücreti, sicil gazetesi ilan ücreti gibi ücretlerin ödemesi ne şekilde, ne zaman ve kim tarafından yapılır?
CEVAP 35- Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “Tescile davet ve ceza” başlıklı 38 inci maddesi;
“Tescil edilmesi gereken bir hususun ilgilisi tarafından tescil ettirilmediğini haber alan müdürlük, tescil başvurusunda bulunmakla yükümlü kişileri, otuz gün içinde tescil başvurusunda bulunmaya veya tescili gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır. Bu davette, kanuni dayanaklar gösterilmek suretiyle davetin gerekçesi, tescili gereken durum ve tescil yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin yaptırımları belirtilir.
Bu maddenin birinci fıkrası gereğince yapılan çağrı üzerine, süresi içinde tescil isteminde bulunulmaması veya kaçınma sebepleri bildirilmiş olmasına rağmen kaçınma sebeplerinin yeterli görülmemesi hallerinde müdürlük, durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemesine bildirir. Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde resen tescil yapılır.
Müdürlükçe verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, 6102 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılır.
Bu maddenin üçüncü fıkrası gereğince idari para cezası verilmesine rağmen, kanuni süre içerisinde tescil isteminde bulunmamakta ısrar edilmesi halinde, müdürlük durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemesine bildirir. Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde resen tescil yapılır.”
hükmünü amirdir.
Yönetmelik maddesine göre, sicil müdürlüğünün, tescil edilmesi gereken bir hususun ilgilisi tarafından tescil ettirilmediğini haber alması halinde; tescil başvurusunda bulunmakla yükümlü kişileri, otuz gün içinde, tescil başvurusunda bulunmaya veya tescili gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispata davet etmesi gerekmekte olup, Sicil müdürü, verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişiye idari para cezası uygulanması için mahallin en büyük mülki amirine bildirimde bulunmakla yükümlüdür.
İlgiliye idari para cezasının uygulanmış olması Müdürlük tarafından bu kişilerin durumunun Mahkemeye bildirilmesine engel olmayıp; hem idari para cezası hem de Mahkemeye bildirim hususu aynı anda uygulanabilecektir.
Sonuç olarak tescile davet edilmesine rağmen otuz gün içerisinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişiye otuz günün dolmasının ardından hem idari para cezası uygulanabilecek hem de söz konusu süre bitiminde durum Mahkemeye bildirecektir.
Diğer taraftan tescile davet edilip de süresi için tescil isteminde bulunmamasına rağmen kaçınma sebeplerini bildiren ancak Müdürlük tarafından kaçınma sebepleri bildirilmiş olmasına rağmen kaçınma sebepleri yeterli görülmeyen kişilere ilişkin olarak ise idari para cezası uygulanamayacak olup; yalnızca Mahkemeye bildirim yapılabilecek ve Mahkemenin kararına göre işlem yapılacaktır.
Bu durumda süresi içinde kaçınma sebeplerinin Müdürlüğe bildirilmiş olması idari para cezasını engelleyici bir işlem olarak kabul edilmektedir. Öte yandan Yönetmeliğin 31 inci maddesi uyarınca; Mahkemenin veya resmi bir kurumun, bir hususun resen tesciline ilişkin kararını alan müdürlük, bu kararı resen tescil etmekle yükümlü olup; 34 üncü maddesi uyarınca resen yapılması gereken tescil, değişiklik ve silinmeler harç tahsil edilmeden önce yapılabilecektir. Ancak, bu işleme ait harç, tahsili için derhal ilgili vergi dairesine bildirilmelidir. Tescil sırasında alınması gereken kayıt ücreti ve sicil gazetesi ilan ücreti gibi ücretlerin de ilgili esnaf ve sanatkardan tahsil edilmesi gerekmektedir.
Harç dışında kalan kayıt ücreti, sicil gazetesi ilan ücreti gibi ücretlerin ilgili esnaf ve sanatkar tarafından ödemesi gerekmekte olup; ödenmediği takdirde söz konusu alacağa ilişkin Türk Borçlar Kanunundaki genel hükümler uygulanabilecektir.
- SORU 34- Yurtdışında yaşayan kişinin sicile kaydı yapılabilir mi?
CEVAP 34- 5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde; Esnaf ve sanatkâr, “İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, (…).” şeklinde tanımlanmış ve 5 inci maddesinde Odaların çalışma bölgesinin, bulundukları ilçenin idari sınırları olduğu düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun “Üyeliğin son bulması” başlıklı maddesinde de “Daimi olarak odanın çalışma bölgesi dışına çıkanlar”ın oda üyeliğinin son bulacağı ve durumun sicile bildirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Adres bilgilerinin kullanımı” başlıklı 52 nci maddesinde;
“(1) Bakanlık, talepleri halinde kurumlara, usûl ve esasları Bakanlıkça tespit edilmek üzere adres bilgilerini elektronik ortamda Adres Paylaşımı Sistemi ve Kimlik Paylaşımı Sistemi çerçevesinde verebilir. (…)
(3) Kurumlar, yürütecekleri iş ve işlemlerde Genel Müdürlükte tutulan adres bilgilerini esas alırlar. (…)”
hükmüne yer verilmiştir.
Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin “Yerleşim yeri ve diğer adres” başlıklı 9 uncu maddesinde de;
“(1) Yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Kişinin aynı anda birden çok yerleşim yeri adresi olamaz.
(2) Yerleşim yeri dışında kalan ve geçici süre ile oturulan yazlık, kışlık, ikinci veya üçüncü gibi konutlar da kişinin talebi halinde diğer adres olarak tutulur.”
düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkar tanımında “ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran” ibaresi yer almakta olup, yurt dışında mukim bir kişinin Türkiye’de bedeni çalışma yapamayacağı ve adresinin Türkiye’de yer alan bir il veya ilçede olamayacağı, dolayısıyla kayıtlı olabileceği bir odanın da olamayacağı açıktır.
Dolayısıyla, tanımı gereğince, esnaf ve sanatkar sayılacak kişinin Türkiye sınırları içinde çalışma yapması ve bir odaya kayıtlı olması gerekeceğinden kişinin yurt dışında olması daimi olarak bölge dışına çıkılmış olması sayılacağından ve üyeliğin son bulma hallerinden birisi olacağından, yurt dışında yaşayan bir kişinin sicil ve oda kaydının da yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna varılabilecektir.
- SORU 33- Hapis cezası alan kişinin yerine velisi/vasisi tarafından sicilde işlem yapılabilir mi?
CEVAP 33- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinin beşinci fıkrasında, tescili gerektiren olay veya işlemlerin tamamen veya kısmen sona ermesi veya ortadan kalkması halinde sicildeki kayıt ilgilinin talebi üzerine kısmen veya tamamen silineceği belirtilmiştir.
Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliğinin “Değişiklik ve sona erme” başlıklı 29 uncu maddesinde ise aynen;
“(1) Tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişiklik de tescil edilir.
(2) Tescilin dayandığı husus veya işlemler kısmen veya tamamen sona erer ya da ortadan kalkarsa sicildeki kayıt, ilgilinin başvurusu üzerine kısmen ya da tamamen silinir.
(3) Kanunda veya bu Yönetmelikte aksine bir hüküm bulunmadığı sürece değişiklik ve sona erme işlemleri de tescilin tabi olduğu hükümlere tabidir.”
denilmiştir.
Anılan Yönetmeliğin “Başvuruya yetkili kişiler” başlıklı 25 inci maddesinde de tescil başvurusu yapabilecek ilgililer;
a) Esnaf ve sanatkârın kendisi.
b) Esnaf ve sanatkârın noter kanalıyla kendisine yetki verilmiş temsilcisi.
c) Esnaf ve sanatkârın ölümü veya hakkında gaiplik kararı verilmesi durumunda varisleri.
ç) Ölen veya hakkında gaiplik kararı verilen esnaf ve sanatkârın varislerinin tespit edilememesi durumunda resen müdürlük.
şeklinde sayılmıştır.
Ancak bir Mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararı ve tahliye tarihine kadar kişinin kısıtlanması ve kendisine vasi atanması halinde ne olacaktır?
4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 443 üncü maddesinde;
“Vesayet altındaki kişinin malvarlığı içinde ticarî, sınaî veya benzeri bir işletme varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya tasfiyesi için gerekli talimatı verir.”
hükmü,
Aynı Kanunun 448 inci maddesinde;
“Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasi, vesayet
altındaki kişiyi bütün hukukî işlemlerinde temsil eder.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri çerçevesinde bir kişiye atanan vasinin, vasi atandığı kişinin sicil kaydının terkini hususunda talepte bulunabilmesi mümkün bulunmaktadır.
- SORU 32-Hapis cezası alan kişi esnaf olarak sicile ve odaya kayıt olabilir mi?
CEVAP 32- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Üyelik Şartları” başlıklı 7 inci maddesinde, Oda üyeliği için aranan şartlar içinde;
“b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.”
sayılmıştır.
Yine Oda üyesi olabilmek aynı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca sicile kaydolmak zorunludur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53 üncü maddesinde;
“(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
(...)
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, Yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(…).”
hükmü yer almaktadır.
Bu nedenle, örneğin kasten yaralama suçu nedeniyle 10 ay hapis cezası ile cezalandırılan bir kişi 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki “Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmek” şeklindeki hakkı kullanmaktan hapis cezasının infazının tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılması mümkündür.
Bu şekilde bir hüküm giyen kişinin esnaf ve sanatkarlık yapması ve dolayısıyla sicil kaydının yapılması mümkün değildir. Zira sicile ve odaya kayıt, kişinin yasaklanan faaliyeti yapabilme imkanı sağlayacaktır. Bu nedenle hapis cezasının infazı tamamlanana kadar esnaf ve sanatkar olarak sicil ve odaya kaydedilemeyecektir.
Ancak bu durumun mahkeme kararında verilen hapis cezası dışında bu haklardan açıkça yasaklanmış olduğu da hükümde yazılması gereği vardır.
- SORU 31- Ölen vatandaşın sicilden terkininde ücret alınır mı?
CEVAP 31- 5362 sayılı Kanunun 68/6 maddesinde aynen;
“Sicil müdürü tarafından öldüğü belirlenen ve varisleri tespit edilemeyen esnaf ve sanatkârların sicil kayıtlarının silinmesi ve bu hususun Sicil Gazetesinde ilanı doğrudan ve ücretsiz olarak yapılır. Bu durumdaki işlemlerden 492 sayılı Harçlar Kanununda belirtilen harçlar tahsil edilmez.” denilmektedir.
Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliğinin “Değişiklik ve sona erme” başlıklı 29 uncu maddesinde;
“(1) Tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişiklik de tescil edilir.
(2) Tescilin dayandığı husus veya işlemler kısmen veya tamamen sona erer ya da ortadan kalkarsa sicildeki kayıt, ilgilinin başvurusu üzerine kısmen ya da tamamen silinir.
(3) Kanunda veya bu Yönetmelikte aksine bir hüküm bulunmadığı sürece değişiklik ve sona erme işlemleri de tescilin tabi olduğu hükümlere tabidir.”
Anılan Yönetmeliğin “Başvuruya yetkili kişiler” başlıklı 25 inci maddesinde ise tescil başvurusunun ilgililer tarafından yetkili müdürlüğe yapılacağı ve tescil başvurusu yapabilecek kişiler arasında;
“ç) Ölen veya hakkında gaiplik kararı verilen esnaf ve sanatkârın varislerinin tespit edilememesi durumunda resen müdürlük.”
sayılmıştır. Yine Yönetmeliğin aynı maddesinin 4 üncü fıkrasında ise
“(4) İkinci fıkranın (ç) bendi kapsamında yapılan tescil ve ilanlardan harç ve ücret alınmaz.”
denilmiştir.
Bu itibarla; ölen veya hakkında gaiplik kararı verilen esnaf ve sanatkârın varislerinin tespit edilememesi durumunda resen müdürlük tarafından işlem yapılabilecek ve ölen şahısların mirasçısının da olmaması halinde yapılan işlemlerden harç ve ücret alınmayacaktır. Ancak ölen şahısların mirasçılarının olması ve reddi miras yapılmaması halinde mirasçılar tarafından harç ve ücretlerin ödenmesi gerekecektir.
- SORU 30- Kozmetik ve kişisel bakım gibi ürünler satan Eczanelerin esnaf siciline kaydı yapılır mı?
CEVAP 30- Bilindiği üzere eczaneler ve eczacılar için özel düzenlenmiş 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu bulunmaktadır. Anılan Kanunun 1 inci maddesinde;
“Mesleğini serbest olarak icra eden veya özel kuruluşlarda eczacılıkla ilgili hizmetlerde çalışacak eczacılar işe başlamadan önce bulundukları ilin eczacı odasına kaydolmaya ve üyelik ödevlerini yerine getirmeye mecburdurlar. Eczacı odalarına kayıtlı eczacılar diğer kanunlarla kurulmuş meslek odalarına kaydolmaya zorunlu değildir.”
şeklindeki hüküm ile aynı Kanunun 20 nci maddesinin (k) bendinde “İdare heyetinin vazifeleri arasında eczacıların ticaret siciline kayıt olabilmeleri için yeterli olacak oda kayıt belgelerini vermek” yer almaktadır.
Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünün Türk Eczacılar Birliğine intikal eden 10.08.2012 tarihli yazısında, söz konusu Genel Müdürlüğün 13.01.1997 tarihli ve 01624 sayılı genelgesinde yer aldığı üzere, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre eczanelerin ticari işletme ve eczacıların da tacir niteliğinde olması sebebi ile eczanelerin faaliyette bulundukları mahaldeki ticaret siciline tescil zorunluluğu bulunduğu, ancak, eczanelerin ticaret odalarına kayıt olma zorunluluğu bulunmadığı ifade edilmiştir.
Yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde, eczacıların faaliyetleri nedeniyle tacir niteliğinde olduklarından esnaf ve sanatkarlar siciline ve odalarına kayıt yaptırmaları mümkün bulunmamaktır.
- SORU 29- 18 yaşından küçüklerin sicile tescili mümkün müdür?
CEVAP 29- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde esnaf ve sanatkâr;
“(…)Esnaf ve sanatkâr- İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri,(…)”
olarak tanımlanmış olup, aynı Kanunun “Üyelik şartları” başlıklı 7 nci maddesinde oda üyeliği için;
“a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı devlet tabiiyetinde bulunmakla beraber Türkiye’de sanat ve ticaret yapıyor olmak.
b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.
c) Vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak.
d) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmamak.”
şartları aranmaktadır.
Fiil ehliyeti (eylem yeteneği) bir kişinin bizzat kendi filleriyle hak sahibi olması ve borç altına girebilme yeteneğidir.
22.11.2001 tarih, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 9 uncu maddesine göre; Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilmekte ve borç altına girebilmektedir. Fiil Ehliyetinin (medeni hakları kullanma ehliyeti) koşulları aynı Kanunun 10 uncu maddesine göre; “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” şeklinde belirlenmiştir. Kanunun fiil ehliyetinin unsurlarını açıklayan maddelerine göre medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetine sahip bir kişinin aşağıdaki şartları taşıması gerekmektedir.
a- Erginlik: Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Ancak “evlenme” kişiyi ergin kılmaktadır. Ayrıca mahkeme kararıyla da kişi ergin kılınabilir. Buna göre onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.
b-Ayırt etme gücü: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, Medeni Kanununa göre ayırt etme gücüne sahiptir.
Medeni Kanununa göre ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti (medeni hakları kullanma ehliyeti) yoktur. Bu ifadenin açıklaması ise aşağıdaki gibidir.
a-Ayırt etme gücünün bulunmaması: Medeni Kanununda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz.
b-Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar: Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Fiil Ehliyetsizliği” başlıklı 14 üncü maddesinde;
“Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla, sicile kayıt için noter taahhütnamesi ile adına başvuru yapılan küçüğün 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar meslek Kuruluşları Kanununun “Üyelik şartları” başlıklı 7’nci maddesinin (b) bendinde yer verilen “medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak” şartını sağlaması halinde kaydının yapılması aksi halde talebin reddi gerekmektedir.
- SORU 28- Sicile kayıt işlemleri için Sicil Müdürlüğünde bizzat bulunma şartı var mıdır?
CEVAP 28- Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin 24 üncü maddesinde;
“(1) Müdürlüğe başvuru yazılı şekilde ya da elektronik ortamda ESBİS üzerinden yapılır.
(2) Dilekçede istem açıkça belirtilir ve tescil edilecek hususlar gösterilir. Dilekçedeki hususlar, elektronik ortamda, belge asılları ya da onaylı örnekleri ile doğrulanır.
(3) Başvurunun elektronik ortamda yapılması halinde dilekçe güvenli elektronik imza ile imzalanır ve ilgili belgeler eklenir.
(4) Elektronik ortamda müdürlüğe yapılacak tüm başvurularda, başvuru anının tespitinde ESBİS’teki tarih esas alınır.
(5) Müdürlük, sicil işlemlerinde vergi mükellefiyetine ya da vergi muafiyetine ilişkin belgeleri ister.
(6) Bu Yönetmelikte ve Bakanlıkça yürürlüğe konulan diğer düzenlemelerde işlem türüne göre belirlenen belgelerin müdürlüğe verilmesi zorunludur. Müdürlük, ihtiyaç duyulması halinde milli piyango işletme belgesi, mesleki yeterlilik belgesi gibi tamamlayıcı diğer belgelerin de müdürlüğe verilmesini isteyebilir.
(7) Tescil başvurusu için gerekli belgelerin ESBİS üzerinden temin edilebilmesi halinde ayrıca ibraz edilmesi istenmez.”
Ve aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinde ise;
“(1) Tescil başvurusu ilgililer tarafından yetkili müdürlüğe yapılır.
(2) Tescil başvurusu yapabilecek ilgililer aşağıda sayılmıştır-
a) Esnaf ve sanatkârın kendisi.
b) Esnaf ve sanatkârın noter kanalıyla kendisine yetki verilmiş temsilcisi.
c) Esnaf ve sanatkârın ölümü veya hakkında gaiplik kararı verilmesi durumunda varisleri.
ç) Ölen veya hakkında gaiplik kararı verilen esnaf ve sanatkârın varislerinin tespit edilememesi durumunda resen müdürlük.
(3) Bir hususun tescilini istemeye birden çok kimse yetkili olduğu takdirde, Kanunda ve bu Yönetmelikte aksine hüküm bulunmadıkça, bunlardan birinin talebi üzerine yapılan tescil tümü tarafından istenmiş sayılır.
(4) İkinci fıkranın (ç) bendi kapsamında yapılan tescil ve ilanlardan harç ve ücret alınmaz.”
hükümlerine yer verilmiştir.
Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında, sicile kayıt işlemlerinin Sicil Müdürlüğüne bizzat gelmeden ESBİS üzerinden elektronik ortamdan yapılabilmesi ve yine Müdürlüğe bizzat gelmesinde mazereti olan ilgilinin noter kanalıyla kendisine yetki verilmiş temsilcisi marifetiyle de tescil işlemlerini yapması imkan dahilindedir.
- SORU 27- Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlükleri ilçelerde şube açabilir mi?
CEVAP 27- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Sicil teşkilatı ve personeli” başlıklı 67 nci maddesinin birinci fıkrası aynen;
“Esnaf ve sanatkârların sicillerinin, sağlıklı ve güvenli bir şekilde Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında tutulması ve yayınlanmasını teminen ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemeleri gözetiminde ve kurulu bulunduğu il idari sınırları içerisinde çalışmak üzere birlik bünyesinde ayrı bir birim olarak Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü kurulur. Sicilin personel ücretleri ve diğer giderleri birlik tarafından karşılanır.”
şeklindedir.
Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinde “Sicil bürosu” Müdürlüğün yetki alanında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârların sicil başvurularını yapabilecekleri hizmet birimlerini ifade ettiği belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin “Kuruluş” başlıklı 5 inci maddesinde de;
“(1) Müdürlük, sicilin bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemesinin gözetiminde ve birlik bünyesinde ayrı bir birim olarak kurulur.
(2) Müdürlüğün yetki alanı bünyesinde kurulu bulunduğu birliğin çalışma bölgesi ile aynıdır.
(3) Birliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile sicil büroları açılabilir.”
düzenlemesine yer verilmiştir.
Dolayısıyla sicil müdürlüklerince yerine getirilen görev ve yetkilerin devredileceği bir Şube kurulması hususu mümkün olmamakla birlikte Birliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile Müdürlüğün yetki alanında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârların sicil başvurularını yapabilecekleri sicil büroları kurulması mümkün görülmektedir.
- SORU 26- Sicile davete uymayan veya değişikliği bildirmeyen kişiler için uygulanacak yaptırım var mıdır?
CEVAP 26- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 67 nci maddesinin son fıkrasında;
“(…)
Türk Ticaret Kanununun, ticaret siciline ilişkin 26 ila 40 ıncı maddelerinin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü hakkında da uygulanır.”
hükmüne yer verilmiştir. (5362 sayılı Kanunda yapılmış olan bu atfın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 24 - 38 inci maddelerinde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümlerine yapılmış sayılmalıdır.)
Anılan Kanunun “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinde ise; “Bu Kanun kapsamındaki esnaf ve sanatkârlar, yanlarında çalışanlar hariç, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve Sicil Gazetesinde ilan ettirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği tespit edilenler birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilir. İlgili kurum ve kuruluşlar, sicil kaydı yapılana kadar bunların faaliyetlerini durdurur.” denilmiştir.
Bilindiği üzere Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “Tescil” başlıklı 23 üncü maddesinde de;
“Esnaf ve sanatkârlar, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve sicil gazetesinde ilan ettirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği tespit edilenler birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilir. İlgili kurum ve kuruluşlar, sicil kaydı yapılana kadar bunların faaliyetlerini durdurur.
Esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıt yaptırmaları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt yapılır.
(...)”
hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Yönetmeliğin “Değişiklik ve sona erme” başlıklı 29 uncu maddesinde, tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişikliğin de tescil edileceği, Kanunda veya Yönetmelikte aksine bir hüküm bulunmadığı sürece değişiklik ve sona erme işlemlerinin de tescilin tabi olduğu hükümlere tabi olduğu,
“Süre” başlıklı 30 uncu maddesinde, Kanunda ve Yönetmelikte aksi düzenlenen hallerin dışında ilgilinin, tescili gerekli hususların, değişikliğin, sona ermenin, gerçekleştiği tarihten itibaren 30 gün içinde müdürlüğe başvuru yapacağı düzenlenmiştir.
Söz konusu Yönetmeliğin “Tescile davet ve ceza” başlıklı 38 inci maddesinde de;
“(1) Tescil edilmesi gereken bir hususun ilgilisi tarafından tescil ettirilmediğini haber alan müdürlük, tescil başvurusunda bulunmakla yükümlü kişileri, otuz gün içinde tescil başvurusunda bulunmaya veya tescili gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır. Bu davette, kanuni dayanaklar gösterilmek suretiyle davetin gerekçesi, tescili gereken durum ve tescil yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin yaptırımları belirtilir.
(…)
(3) Müdürlükçe verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, 6102 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra gereğince idari para cezası verilmesine rağmen, kanuni süre içerisinde tescil isteminde bulunmamakta ısrar edilmesi halinde, müdürlük durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemesine bildirir. Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde resen tescil yapılır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Dolayısıyla, faaliyetlerine başladıktan sonra otuz gün içerisinde tescil yükümlülüğünü yerine getirmemiş olan kişilere ilişkin hem birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirme ve ilgili kurum ve kuruluşlarca, faaliyet durdurma yaptırımı uygulanabilirken hem de Müdürlük tarafından Yönetmeliğin 38 inci maddesi hükümlerine göre tescile davet ve ceza hükümleri uygulanabilecektir.
Bu çerçevede; Sicil Müdürlüğünce yapılan çağrı üzerine, otuz gün içerisinde tescil isteminde bulunulmaması veya kaçınma sebepleri bildirilmiş olmasına rağmen kaçınma sebeplerinin yeterli görülmemesi hallerinde Müdürlük, durumu Mahkemeye bildirebilecektir. Aynı zamanda, verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, Sicil Müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından 6102 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılabilecektir.
Bu itibarla sicile kayıt olmadan kayıt dışı olarak faaliyet gösteren şahıslara ilişkin Yönetmeliğin 23 üncü maddesi uyarınca ruhsat vermekle yetkili kurum ve kuruluşlara bildirilmek suretiyle faaliyet durdurma yaptırımı ile Yönetmeliğin 38 inci maddesi uyarınca tescile davet ve ceza hükümlerinin aynı anda işletilebileceği, öte yandan meslek değişikliği işlemleri de mevzuatta aksine bir hüküm bulunmadıkça tescilin tabi olduğu hükümlere tabi olduğundan Yönetmeliğin 38 inci maddesine uygun olarak tescile davet ve ceza hükümlerinin sicildeki meslek değişiklik işlemleri içinde uygulanabileceği söylenebilecektir.
Aynı şekilde, Esnaf Siciline kayıtlı bir kişinin esnaf niteliğini kaybetmesinin tescil edilen hususlarda “değişikliği” gerektirdiği, Kanunda veya Yönetmelikte aksine bir hüküm bulunmadığı sürece değişiklik ve sona erme işlemlerinin de tescilin tabi olduğu hükümlere bağlı olduğu, dolayısıyla tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişikliğin de tescil edileceği, ilgilinin, tescili gerekli hususların, değişikliğin, sona ermenin, gerçekleştiği tarihten itibaren 30 gün içinde müdürlüğe başvuru yapması gerektiği, öte yandan tespit edilmesi halinde, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların kayıtlarının, harcı tahsil edilmek suretiyle silindikten sonra ticaret siciline aktarılmasını sağlamanın Sicil Müdürünün görevleri arasında sayıldığı, Yönetmeliğin 38’inci maddesine göre de tescil edilmesi gereken bir hususun ilgilisi tarafından tescil ettirilmediğini haber alan müdürlüğün, tescil başvurusunda bulunmakla yükümlü kişileri, otuz gün içinde tescil başvurusunda bulunmaya çağıracağı, verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişinin, 6102 sayılı Kanunun 33’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacağı söylenebilecektir.
Ayrıca İdari para cezası verilmesine rağmen, kanuni süre içerisinde tescil isteminde bulunmamakta ısrar edilmesi halinde, müdürlük durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemesine bildirmesi ve Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde resen tescil yapılması gerekmektedir.
- SORU 25-Sicile ilk kayıt sırasında ve sonraki taleplerde Sicil Gazetesi için ücret alınır mı?
CEVAP 25- 5362 sayılı Kanunun “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Bu Kanun kapsamındaki esnaf ve sanatkârlar, yanlarında çalışanlar hariç, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve Sicil Gazetesinde ilan ettirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği tespit edilenler birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilir. İlgili kurum ve kuruluşlar, sicil kaydı yapılana kadar bunların faaliyetlerini durdurur.”
hükmü ve “Sicil Gazetesi” başlıklı 70 inci maddesinin son fıkrasında;
“Sicil Gazetesinde yayınlanacak ilan ücretleri Sicil Gazetesi komitesinin teklifi ve Bakanlığın onayı ile yürürlüğe girecek bir tarife ile belirlenir. Sicil Gazetesi ilan ücretleri sicil tarafından elektronik ortamda tahsil edilir ve Sicil Gazetesi hesabına elektronik ortamda aktarılır.”
hükmü yer almaktadır.
Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Yönetmeliği’nin “İlan” başlıklı 41 inci maddesinde;
“(1) Tescil işlemleri, mevzuatta aksine bir hüküm bulunmadıkça Kanunun 70 nci maddesine göre sicil gazetesinde ilan edilir.
(2) İlan, Bakanlığın gözetim ve denetimi altında Konfederasyon tarafından ESBİS kullanılarak elektronik ortamda sicil gazetesinde yayınlanır.
(3) Sicil gazetesinde yayınlanacak ilan ücretleri sicil gazetesi komitesinin teklifi ve Bakanlığın onayı ile yürürlüğe girecek bir tarife ile belirlenir. Sicil gazetesi ilan ücretleri sicil tarafından elektronik ortamda tahsil edilir ve sicil gazetesi hesabına elektronik ortamda aktarılır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesi Yönetmeliğinin “İlanların yayımı ve muhtevası” başlıklı 11 inci maddesi;
“Gazetede, mevzuatın sicile tescilini zorunlu kıldığı hususlar yayımlanır.
Gazetede yayımlanacak ilanlar, sicil tarafından gazetenin internet ortamında Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanındaki modülüne elektronik ortamda gönderilir. Bu husustaki düzenlemeler Bakanlık tarafından yapılır.
Yayımlanması zorunlu olmayan ilanlar ile özel ilanlar, yayımlanması zorunlu olan ilanlardan sonra gelmek şartıyla, ücreti ödenmek kaydıyla ve Komite tarafından belirlenecek koşullar çerçevesinde gazetede yayımlanabilir.
İlan bedelleri ve gazete ücretleri sicil tarafından işlemin yapıldığı anda gazetenin banka hesabına aktarılır. Bu husustaki düzenlemeler Bakanlık tarafından yapılır.
Bedeli tam olarak ödenmeyen ilanlar yayımlanmaz ve ilgililere iade olunur.”
şeklinde ve “Gazetenin dağıtımı” başlıklı 14 üncü maddesi;
“Gazetenin ilgili sayfaları, talep eden resmi makamlara il düzeyinde sicil, ülke genelinde ise müdürlük tarafından ücretsiz olarak verilir.
Gazetenin ilgili sayfası, ilan sahiplerine ve Bakanlığın lüzum göstereceği makam ve mercilere sicil tarafından bedelsiz olarak verilir.
İlan sahibi iki nüshadan fazla talepte bulunursa, bedelini sicile ödemek suretiyle sicilden alabilir.
Sicil bu nüshaları elektronik ortamda alır ve onaylamak suretiyle ilgililerine verir.”
hükmünü amirdir.
Dolayısıyla; Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesi Yönetmeliğinin 14 üncü maddesi uyarınca ilgili esnaf ve sanatkarlara ilanlarının yayımlandığı gazeteyi onaylı bir şekilde verme yetkisi Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüklerine ait olup; elektronik ortamda yayımlanan sicil gazetelerinin ilk 2 nüshası sicil müdürlükleri tarafından onaylanarak ilgilisine ücretsiz olarak verilmesi gerekmektedir. İlgililerin iki nüshadan sonraki Gazete talepleri ise bedeli sicil müdürlüğüne ödenmek kaydıyla yerine getirilmektedir.
- SORU 24- Sicil Müdürlüğü yazışmalarında Sicil Müdürünün imzası zorunlu mudur?
CEVAP 24- 5362 sayılı Kanunun “Başkan, temsil ve ilzam” başlıklı 54 üncü maddesinde;
“(...)
Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarını temsil ve ilzama başkan yetkilidir. Başkanın bulunmadığı zamanlarda, yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olan başkan vekili temsil ve ilzam görevini ifa eder. Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarını, başkan veya başkan vekili ile genel sekreterin müşterek imzaları bağlar."
denilmektedir.
“Sicil teşkilatı ve personeli” başlıklı 67 nci maddesinde ise;
“Esnaf ve sanatkârların sicillerinin, sağlıklı ve güvenli bir şekilde Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında tutulması ve yayınlanmasını teminen ticaret davalarına bakan asliye hukuk mahkemeleri gözetiminde ve kurulu bulunduğu il idari sınırları içerisinde çalışmak üzere birlik bünyesinde ayrı bir birim olarak Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü kurulur. Sicilin personel ücretleri ve diğer giderleri birlik tarafından karşılanır.
Sicil işlemleri birlik yönetim kurulunun teklif edeceği aday veya adaylar arasından Bakanlık tarafından onaylanacak sicil müdürleri tarafından yürütülür. Sicil müdürlerinin en az ön lisans diplomasına sahip olmaları ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki genel şartları haiz bulunmaları gereklidir. Gerek görülmesi halinde en az lise mezunu olmak kaydı ile sicil müdürüne yardımcı olacak personelin ataması birlik yönetim kurulunca yapılır ve Bakanlığa bilgi verilir. Sicil müdürlerinin ve personelinin görevden alınmaları atanmalarındaki usule tabidir.
Bakanlık, sicil müdürlerinin ve diğer sicil personelinin işlemlerini her zaman denetlemeye ve görevden alınmasını ilgili birlik yönetim kurulundan istemek de dahil olmak üzere gerekli tedbirleri almaya yetkilidir.
Sicil müdürleri, sicil kayıtlarını mevzuata ve gerçeklere uygun olarak tutmak ve izlemekle görevli ve sorumludur. Sicil kayıtları üzerinde suç işledikleri belirlenen sicil teşkilatı personeli hakkında bu suçlarından ve diğer mevzuata aykırı işlemlerinden dolayı kamu görevlileri hakkındaki cezalar uygulanır.
Türk Ticaret Kanununun, ticaret siciline ilişkin 26 ila 40 ıncı maddelerinin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü hakkında da uygulanır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Ticaret Bakanlığı internet sitesindeki açıklamaya göre, Sicil müdürünün herhangi bir nedenle görevi başında bulunamaması (yıllık izinli olması, hasta raporlu olması, eğitim gibi başka bir yerde görevli olması vb.) halinde, müdür yardımcısı müdüre vekâlet edecektir. Müdürün, görevinin başına dönmesi ile vekâlet görevi de kendiliğinden sona erecektir.
Müdürlük kadrosunun herhangi bir nedenle boşalması(istifa, ölüm, görevine son verilmesi, işten çıkarılma vb.) halinde yerine yenisi atanıncaya kadar müdür yardımcısı, birden fazla müdür yardımcısının bulunması durumunda ise en kıdemli müdür yardımcısı müdüre vekâlet eder. Ancak vekâlet görevi altı aydan fazla devam edemez. Bu nedenle de her hâlükârda sicil müdürlüğü kadrosunun boşalmasından itibaren altı ay içinde sicil müdürü belirlenmeli ve Bakanlığın onayına sunulmalıdır.
Esnaf ve sanatkar sicil müdürlüklerinin birlikler bünyesinde kurulan ancak birliklerden ayrı kendine özgü yapılanması olan bir birim olduğu, sicil işlemlerinin sicil müdürünün sorumluluğunda yerine getirileceği dikkate alındığında sicile ilişkin işlemlerde yazılacak yazıların sicil müdürünce imzalanması genel kural kabul edilmelidir. Ancak kamu kurum ve kurumları ile olan yazışmalarda Sicil Müdürü yanında Birlik başkanının imzasının bulunması da mümkündür.
Öte yandan Sicil müdürünün bazı konularda müdür yardımcısına yetki devrinde bulunması ve devredilen yetkilerle sınırlı olmak üzere müdür yardımcısının tek başına imza yetkisini kullanması mümkündür. Ancak devredilen yetkilerle ilgili sorumluluğun sicil müdürü açısından kalkmadığını ifade etmeliyiz.
- SORU 23- Geçici koruma altına alınan yabancıların Sicil Müdürlüğüne kayıtları nasıl yapılmaktadır?
CEVAP 23- Ülkemizde çalışmak ve ticaret yapmak isteyen yabancıların 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzni Kanunu uyarınca çalışma izni alması gerekmektedir.
5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (a) bendinde esnaf ve sanatkar;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”
olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinde;
“Bu Kanun kapsamındaki esnaf ve sanatkârlar, yanlarında çalışanlar hariç, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve Sicil Gazetesinde ilan ettirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği tespit edilenler birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilir. İlgili kurum ve kuruluşlar, sicil kaydı yapılana kadar bunların faaliyetlerini durdurur. Sicil ve oda tarafından, esnaf ve sanatkârlardan kayıt sırasında 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda öngörülen ustalık belgesi veya muadili belgeler istenmez.
Esnaf ve sanatkârların sicile kayıtlarında, kendilerinin vergi mükellefi ya da vergiden muaf olduklarının belgelenmesi istenir.
Esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıtları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt yapılması gereklidir. Sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların ilgili odaya kayıt için bilgilerinin gönderilmesi, sicil tarafından elektronik ortamda Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında gerçekleştirilir. Esnaf ve sanatkârlar kayıt beyannamelerindeki hususlarda meydana gelen değişiklikleri en geç otuz gün içinde sicile bildirmek zorundadırlar.”
denilmektedir.
Söz konusu Kanunun “Üyelik Şartları” başlıklı 7 nci maddesinde ise;
“Oda üyeliği için aşağıdaki şartlar aranır-
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı devlet tabiiyetinde bulunmakla beraber Türkiye’de sanat ve ticaret yapıyor olmak.
b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.
c) Vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak.
d) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmamak.”
hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer alan Kanun hükümleri çerçevesinde sicil müdürlüğüne kayıt için başvuran “koruma altına alınan yabancılar” dahil yabancı uyruklu şahısların;
- Türkiye Cumhuriyeti ikamet iznini gösterir yabancı kimliğinin,
-Türkiye’de kayıtlı ikametgahının,
-SGK kaydının ve aktif vergi kaydının bulunması,
durumunda esnaf ve sanatkarlar siciline kaydının yapılmasında kanunen bir engel bulunmamaktadır.
Ancak yabancı bir şahsın Türkiye’de kayıtlı ikametgâhının olmaması veya yukarıda sayılan koşulları taşımaması halinde, esnaf ve sanatkar siciline kaydı yapılmasının mümkün olmadığı, zira Bakanlık e-esnaf ve sanatkar veri tabanı üzerinde de ikametgah verisi olmadan sicile kayıt işleminin gerçekleştirilmesinin mümkün olmayacağı söylenebilecektir.
- SORU 22- Esnaf ve sanatkarın isteği dışında değişen çalışma bölgesi(adresi) nedeniyle Oda kaydında değişiklik olur mu?
CEVAP 22- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Odaların çalışma bölgesi” başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Odaların çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır. Birden fazla ilçe bulunan büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehire dâhil ilçelerin idari sınırlarıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. İl ve ilçe sınırlarının değişmesi her zaman mümkün olup böyle bir değişiklik halinde odaların çalışma bölgesi de değişecektir.
Söz konusu Kanunun “Odaya kayıt” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası ise;
“Esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kaydı yapılamaz. Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler sicil tarafından; elektronik ortamda, iş yerlerinin bulunduğu yerdeki, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına; meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgileri ise karma odaya kayıt için gönderilir. İlgili oda yönetim kurulu, bu kişilerle ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alır.” şeklindedir.
Aynı Kanunun “Üyeliğin son bulması” başlıklı 8/1 maddesinde de;
“Aşağıda belirtilen durumlarda üyenin oda kaydının silinmesine yönetim kurulu tarafından karar verilir, durum sicile bildirilerek kaydın silinmesi temin edilir ve kaydı silinen üyeye oda tarafından on gün içinde üyenin odaya bildirdiği iş yeri veya ikamet adresine yazılı olarak bildirilir(…)” hükmüne yer verilmiştir.
Kanunda, “Daimi olarak odanın çalışma bölgesi dışına çıkılması” Oda kaydının silinmesine neden olacak haller arasında sayılmıştır.
Yukarıda yer verilen hükümlere göre bir ilçedeki Odanın, Örneğin Salihli Esnaf ve Sanatkarlar Esnaf Odasının çalışma bölgesi yalnızca bu ilçenin sınırları dahilindedir. Başka ilçelerde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların söz konusu odaya kaydedilmesi mümkün değildir.
Örneğin oda kayıtları ikametgâh adresine göre yapılan seyyar bir esnaf ve sanatkârın ikametgâh adresi değişiyorsa ve söz konusu değişiklik sonucunda üye hâlihazırda kayıtlı bulunduğu odanın çalışma bölgesi dışına çıkıyorsa sicile başvurup ikametgâhını değiştirecek ve değişiklik tescili sonucunda da sicil tarafından oda kaydının silinmesi için bilgileri mevcut odasına gönderilecek ve yine ilgili mevzuat uyarınca tercih dilekçesi alınmak suretiyle şahsın bilgileri kayıt için ESBİS üzerinden yeni odasına gönderilecektir.
Bu arada, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesi Komitesinin 13.01.2012 tarihli ve 12/01 sayılı Kararı ile 07.02.2012 tarihli ve 2012/22 sayılı Bakanlık Oluru uyarınca esnaf ve sanatkarların iradesi dışında gerçekleşen oda değişikliği işlemlerinin Bakanlık e-esnaf ve sanatkar veri tabanında yapılması sırasında, bu değişiklik işlemlerinden Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesi ilan ücretinin alınmaması hususunda ilke kararı alınmıştır. Dolayısıyla, söz konusu esnaf ve sanatkarlara ilişkin oda değişikliği işlemlerinden ücret talep edilmemesi gerekmektedir.
- SORU 21- Esnaf siciline ve odasına kayıtlı bir kişi resen Ticaret Borsasına kayıt edilebilir mi?
CEVAP 21- 5362 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin 5 inci fıkrasında; “Esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı olanlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki ticaret ve sanayi odasına, ticaret odasına, sanayi odasına, deniz ticaret odasına; bu odalara kayıtlı bulunanlar ise esnaf ve sanatkârlar odasına kaydedilemezler. Sermaye şirketlerinin ortakları, başkaca esnaf ve sanatkârlık faaliyeti olmadıkça, sadece şirket ortaklığı sebebiyle hiçbir şekilde esnaf ve sanatkârlar odalarına üye kaydedilemezler.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıdaki Kanun maddesinde Borsalar sayılmadığından esnaf odasına kaydı olan kişilerin Borsalara kayıt olmasında bir engel de yoktur.
5174 sayılı “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu”nun “Borsaya kayıt zorunluluğu” başlıklı 32 nci maddesi;
“Ticaret borsası kotasyonuna dahil maddelerin alım veya satımı ile uğraşanlar, bulundukları yerin borsasına kaydolmak zorundadırlar. Buna uymayanların kayıtları, borsaca re’sen yapılır ve kendilerine tebliğ edilir. Meslek gruplarına göre yapılacak bu üye kayıtları, elektronik ortamda Bakanlık ve Birlik bünyesinde düzenlenen ortak veri tabanında güncel olarak tutulur.
Borsaya kayıt zorunluluğunda olanların durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliğin, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde kayıtlı oldukları borsalara bildirilmesi gerekir. İlgili sicile tescili zorunlu olup da kanunî şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili borsa, bu zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili sicil memurluğuna bildirir. Sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
Merkezî borsa çalışma alanı dışında bulunmakla beraber, borsa çalışma alanı içinde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin, ticaret veya esnaf siciline tescil edilmiş ya da edilmemiş şube, irtibat bürosu, fabrika, temsilcilik, depo, alım satım yeri ve buna benzer ünitelerinin de borsaya kaydolmaları gerekir.
(…).”
hükmünü amirdir.
Borsa Muamelat Yönetmeliğinin “Resen kayıt” başlıklı 7 nci maddesinde de;
“Kanunun 32 nci maddesine göre borsalara kayıt zorunluluğu bulunup da bu zorunluluğu işe başladığı tarihten itibaren bir ay içinde yerine getirmeyenleri başvuru üzerine veya resen öğrenen ilgili borsa, öncelikle bunlardan ticaret siciline veya esnaf ve sanatkarlar siciline tescil edilmiş olmayanları tescil işleminin yapılması için ilgili ticaret sicili memurluğuna veya esnaf ve sanatkar sicili müdürlüğüne bildirir. Bu bildirim üzerine, ticaret sicili memurluğu ile esnaf ve sanatkar sicili müdürlüğü gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İlgili sicile tescil edilmiş olup da borsaya kayıt yükümlülüğünü yerine getirmeyenler ile bu maddenin birinci fıkrası uyarınca ticaret siciline veya esnaf ve sanatkarlar siciline tescil edilenlerin durumu borsa tarafından yerinde incelenir ve bu inceleme sonucunda bir tespit raporu düzenlenir. Ayrıca, borsaya kayıt için gereken ve bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden ilgilinin sicil dosyasında mevcut olanların birer örneği ticaret sicili memurluğu veya esnaf ve sanatkar sicili müdürlüğünden temin edilir.”
hükmü yer almaktadır.
Ayrıca Borsa Muamelat Yönetmeliğinin “İtiraz” başlıklı 11 inci maddesinde;
“Üyeler, talep üzerine yapılan kayıtlarda tespit olunan derecelere dair kararlara, resen yapılan kayıtlarda ise kayda ve/veya derecelere ilişkin kararlara karşı Kayıt Ücreti ile Yıllık Aidat ve Munzam Aidatın Tespiti ve Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 15 inci maddesi çerçevesinde; dahil edildiği meslek grubuna ilişkin kararlara karşı da Ticaret Borsalarında Mesleklerin Gruplandırılması Hakkında Yönetmeliğin 9 uncu maddesi çerçevesinde itiraz edebilir.”
hükmüne yer verilmiştir.
Odalar ve Borsalara ilişkin “Kayıt Ücreti ile Yıllık Aidat ve Munzam Aidatın Tespiti ve Ödenmesi Hakkında Yönetmeliği”n 15 inci maddesinde de resen yapılan kayıtlarda, kayda ve/veya derecelere ilişkin kararlara, karşı tebellüğ tarihinden itibaren on gün içinde meclise itiraz edebileceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla esnaf ve sanatkarın Borsaya doğrudan veya resen kayıtların yapılmasının hukuken mümkün olduğu, ancak bu işleme itiraz edilebilme imkanı da bulunduğu, ayrıca Borsaya kayıtlı bir kişinin esnaf ve sanatkar olabilme şartlarını taşıması halinde sicile ve odaya kayıtlarının yapılması gerektiği, bunun için de Esnaf ve Sanatkar Sicili Yönetmeliğinin 23 üncü maddesi uyarınca tescile davet edilmesi, davete riayet etmeyen üyeler hakkında Yönetmelikte belirtilen cezanın uygulanmasının mümkün olduğu söylenebilecektir.
- SORU 20- Kaybolan ve hakkında gaiplik kararı olan bir kişinin esnaf sicilinden terkin işlemi yapılabilir mi?
CEVAP 20- 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 32 nci maddesinde;
“Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.(…)”
hükmü,
Aynı Kanunun 35 inci maddesinde;
“İlândan sonuç alınamazsa, mahkeme gaipliğe karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.
Gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğurur.”
düzenlemesi yer almaktadır.
Mevcut Kanun hükümlerine göre, bir kişi hakkında gaiplik kararı verilmesi halinde murisleri tarafından gerekli işlemlerin yapılabilmesinin mümkün olduğu, zira ölüm halinde ortaya çıkan tüm yasal sonuçlar gaiplik kararı verilmesi halinde de ortaya çıktığı, dolayısıyla ölüm halinde bir kişi hakkında ne işlem yapılıyorsa gaiplik kararı verilmesi halinde de aynı işlemlerin yapılmasında yasal bir engel bulunmamaktadır.
- SORU 19- Kendisine vasi atanan kişinin sicile ve odaya kaydı yapılabilir mi?
CEVAP 19- 5362 sayılı Kanunun “Üyelik şartları” başlıklı 7’nci maddesinde oda üyeliği için;
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı devlet tabiiyetinde bulunmakla beraber Türkiye'de sanat ve ticaret yapıyor olmak.
b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.
c) Vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak.
d) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmamak.
şartları aranmaktadır. Görüleceği üzere anılan maddenin (b) bendinde “medeni hakları kullanma ehliyeti” diğer bir ifadeyle “Fiil ehliyeti”ne sahip olunması bulunmaktadır. Dolayısıyla odaya kaydolabilmek için kişinin fiil ehliyetinin kısıtlanmamış olması gerekmektedir. Ancak, kendine vasi atanmış bir kişinin medeni hakları kullanma ehliyeti sınırlandırılmıştır.
Kanunlarda yazılı sebeplerden dolayı bazı kişilerin bir takım hak ve yetkileri kullanmaları geçici olarak sınırlanmakta ve bu hakların kullanımı bir başkasına verilmektedir. Bu durumda vesayet kurumu karşımıza çıkmaktadır.
Vesayet, velayet altında bulunmayan küçüklerin, kısıtlı kişilerin, 1 yıl ve daha uzun süre hapis cezası almış kişilerin mal varlığı ve kişilik haklarını korumak amacıyla kabul edilen ve 4721 sayılı Medeni Kanun ile düzenlenmiş bir hukuk kurumudur. Vasi ise vesayet organlarından birisidir ve mahkeme tarafından menfaatleri korunması gereken kişinin haklarını korumak amacıyla atanan kişidir. Vesayet altına alınan herkese bir vasi tayin edilir.(MK m.403).
Bir kişiye vasi atanabilmesi için aşağıdaki hallerin varlığı gerekir.
1-Yaş küçüklüğü (küçüğün velisi yoksa, o küçüğe vasi atanır.),
2-Kısıtlanma (a-Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı ve b-Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim sergilenmesi,)
3-Özgürlüğü bağlayıcı ceza (1 yıl veya daha fazla özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır.)
4-İstek üzerine (Kişi yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebeplerinden birinin söz konusu olması halinde işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat ederek kısıtlanmasını ve kendisine vasi atanmasını isteyebilir.),
4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un; “Meslek veya sanat” başlıklı 453 üncü maddesinde;
“Vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın yürütülmesi için izin verilmiş ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkilidir ve bu tür işlemlerden dolayı bütün malvarlığı ile sorumludur.” hükmüne yer verilmiştir.
“Serbest mallar” başlıklı 455 nci maddesinde;
“Vesayet altındaki kişi, kendi tasarrufuna bırakılmış olan mallar ile vasinin izniyle çalışarak kazandığı malları serbestçe yönetir ve kullanır.” hükmü,
“Ticarî ve sınaî işletmeler” başlıklı 443 üncü maddesinde;
“Vesayet altındaki kişinin malvarlığı içinde ticarî, sınaî veya benzeri bir işletme varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya tasfiyesi için gerekli talimatı verir.” hükmü,
“Vesayet makamından” izni düzenleyen 462 nci maddesinde ise;
“Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izni gereklidir;
(…)
7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,
(…)”
hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri dikkate alındığında, bir kişinin esnaf ve sanatkarlık faaliyetinde bulunabilmesi ve dolayısıyla sicile ve odaya kayıt olabilmesi için medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Kendisine vasi atanan kişinin ise bu ehliyeti sınırlandırılmıştır. Ancak Medeni Kanuna göre Vasi tarafından gerekli izinlerin verilmiş olması ve kişi tarafından gerekli belgelere sahip olunması halinde kişinin ilgili sicile ve odaya kayıt edilmesinin önünde bir engel yoktur.
- SORU 18- Odalar uluslararası kuruluşlara üye olabilir mi?
CEVAP 18- 5362 sayılı Kanunun “Federasyon genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 29 uncu maddesi (g) bendinde;
“Üye odalar ve mensuplarının meslekî gelişme ve ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak maksadıyla gerekli tedbirleri almaya ve bu konuda gereken kurs, seminer, fuar ve benzeri kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunmaya, tesisler kurmaya, Konfederasyonun uygun görüşü ile Bakanlıktan izin alarak uluslararası kuruluşlara üye olmaya karar vermek.” hükmü,
Anılan Kanunun “Konfederasyon yönetim kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 39 uncu maddesinin (j) bendinde ise;
“Ülke içinde ve dışında sergi ve fuarlar düzenlemek, desteklemek, katılmak ve Bakanlık izni alınmak şartıyla, ülke dışındaki meslekî kuruluşlara üye olma çalışmaları yapmak.”
hükmü yer almaktadır. Ancak 5362 sayılı Kanunda, Odaların görevleri arasında uluslararası kuruluşlara üye olmak gibi bir görev ve sorumluluk sayılmamıştır.
Bu itibarla mevcut düzenlemelere göre, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarından hangilerinin uluslararası kuruluşlara üye olabilecekleri ve bunun usulü açıkça belirlenmiştir. Bu hususta yalnızca Federasyonlar ile Konfederasyon yetkili kılınmış olduğundan uluslararası bir kuruluşa odaların ve birliklerin doğrudan üye olması mümkün olmayıp Konfederasyon veya ilgili Federasyon üye olabilecektir.
Ancak Federasyon ve Konfederasyon tarafından bu konuda Bakanlıktan izin alması şartının yerine getirilmesi gerekmektedir.
- SORU 17- Kiralık araç ile taşımacılık yapılması halinde sicile ve odaya kayıt olunabilir mi?
CEVAP 17- 5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (a) bendinde esnaf ve sanatkar;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun “Üyelik Şartları” başlıklı 7 nci maddesinde de;
“Oda üyeliği için aşağıdaki şartlar aranır-
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı devlet tabiiyetinde bulunmakla beraber Türkiye'de sanat ve ticaret yapıyor olmak.
b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.
c) Vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak.
d) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmamak.”
hükmü yer almaktadır. Kanunun 6 ncı maddesine göre yukarıdaki şartları taşıyan kişilerin esnaf siciline ve ilgili odaya kaydı zorunludur.
Yukarıda yer verilen hükümlere göre bir kamyonun kiralanması ve gerekli vergi mükellefiyetinin tesis ettirilmesi halinde sicile ve odaya kayıt yapılması mümkündür. Zira Kanun ve ilgili yönetmeliklerde kiralık araç ile taşımacılık yapılamayacağı yönünde bir düzenleme yoktur. Esasen bu durumun bir işyerinin kiralanarak berberlik yapılmasından farkı olmadığını belirtmeliyiz.
Bu arada, ulaştırma sektöründe faaliyet gösteren esnafın, taksi durağı gibi sabit bir işyeri adresi bulunmadığı sürece seyyar olarak kabulü zorunludur. Dolayısıyla oda kaydı sırasında ikametgah adresi dikkate alınmalıdır.
Sonuç olarak taşımacılık yapan kişinin aracın kendisine veya başkasına ait olup olmadığına bakılmaksızın Kanunun “Üyelik Şartları” başlıklı 7 nci maddesinde sayılan koşulları taşıması halinde sicili ve odaya kayıt edilmesi gerekmektedir.
- SORU 16- Esnaf siciline kayıtlı bir kişi, kayıtlı olduğu meslekle ilgili aynı yerde birden fazla işyeri açabilir mi?
CEVAP 16- 5362 sayılı Kanunun 68’inci maddesinin üçüncü fıkrası;
“Esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıtları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt yapılması gereklidir. Sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların ilgili odaya kayıt için bilgilerinin gönderilmesi, sicil tarafından elektronik ortamda Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında gerçekleştirilir. Esnaf ve sanatkârlar kayıt beyannamelerindeki hususlarda meydana gelen değişiklikleri en geç otuz gün içinde sicile bildirmek zorundadırlar.” şeklindedir.
Buna göre esnaf ve sanatkarların birden fazla mesleğinin bulunması halinde her bir meslek için sicil kaydı yapılmalıdır. Eğer her iki meslek aynı işyerinde yapılıyorsa kişinin beyanına bağlı olarak esas faaliyeti ile ilgili olan odaya kaydolma zorunluluğu bulunmaktadır.
5362 sayılı Kanunda esnaf ve sanatkarların şube açılışlarına ilişkin düzenleme bulunmamakla birlikte, ortaya çıkan ihtiyaca bağlı olarak Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliğinin 23/3 maddesinde;
“(3) Sicilin çalışma bölgesi içerisinde bir esnaf ve sanatkârın aynı meslek kolu ile ilgili birden fazla işyeri açması halinde, açılan diğer işyerleri şube olarak adlandırılır. Şube açılması ve kapanması tescil edilmiş hususlarda değişiklik olarak değerlendirilir.”
denilerek şube tescillerine imkan sağlanmıştır. Yönetmeliğin 26 ncı maddesinin 1/f bendinde ise tescil edilecek hususlar içinde şube ve şube adresi de sayılmıştır.
Bilindiği üzere Sicil Müdürlüğün yetki alanı, bünyesinde kurulu bulunduğu birliğin çalışma bölgesi ile aynıdır. Esnaf ve sanatkârların ikinci işyerleri sicilde yeni bir işyeri olarak değil “şube” olarak tescil edilmekle birlikte oda kayıtlarında şubeler yeni bir işyeri olarak değerlendirilerek ilgili odaya kaydı yapılmaktadır. Şahsın esas işyeri ile şubesi/şubeleri farklı odaların çalışma bölgesi içinde yer alıyorsa her bir odaya ayrı ayrı kayıtları yapılır. Ticaret Bakanlığı internet sayfasında yapılan açıklamaya göre,
Örneğin x ilçesinde bakkallık mesleği ile iştigal eden esnaf ve sanatkâr y ilçesinde de ikinci bir bakkal dükkânı açtığı zaman; öncelikle sicile başvurup; bu ikinci bakkal dükkânını şube olarak tescil ettirecektir. Ardından sicil müdürlüğünce y ilçesindeki mesleği ile ilgili odaya kaydı gerçekleştirilecektir. Şahsın x ilçesindeki bakkallar odasındaki kaydı bulunması y ilçesindeki bakkallar odasına kayıt olmasını engellemez; iki dükkân iki farklı odanın çalışma bölgesine tekabül ediyorsa her bir odaya ayrı ayrı kayıt gerçekleştirilmek zorundadır.
Öte yandan örneğin x ilçesinde bakkallık mesleği ile iştigal eden esnaf ve sanatkâr yine x ilçesinde ikinci bir bakkal dükkânı açarsa; öncelikle sicile başvurup; bu ikinci bakkal dükkânını şube olarak tescil ettirecektir. Oda kaydı bakımından ise bakkalcılık mesleği ile ilgili daha evvelden x ilçesindeki ilgili odaya kaydı bulunduğundan başkaca bir oda kaydına gerek kalmayacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, şubenin, sicilin yetki alanı içindeki sınırlar içinde olması gerektiğidir. Eğer farklı bir İlin sınırları içinde şube açılmış ise ikinci işyerinde mesleğini icra etmek üzere yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerine uygun olarak yeni bir tescilin yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla bu halde şube niteliği ortadan kalkmakta ve yeni işyeri tescili gibi işlem yapılmalıdır.
- SORU 15- Aynı kişi aynı zamanda farklı şehirlerde esnaf siciline ve odasına kaydolabilir mi?
CEVAP 15- Birden fazla esnaf ve sanatkarlık faaliyeti bulunanların her bir meslek için ayrı ayrı sicile kayıt olmaları gerekmektedir. Söz konusu mesleklerin aynı iş yerinde icra edilmeyecek olması halinde de -ki farklı şehirlerde olunduğundan fiilen imkansızdır.- her iki şehirdeki sicil müdürlüklerince faaliyetlerin yürütüldüğü illerdeki ilgili odalara kayıt olunması gerekmektedir.
5362 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre “Daimi olarak odanın çalışma bölgesi dışına çıkmak.” oda üyeliğinin son bulmasına neden olmaktadır. Kanunun 5 inci maddesine göre de Odaların çalışma bölgesi bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır. Buna göre eğer bir kişi sürekli olarak başka bir şehre taşınırsa ve ikametgahını değiştirirse önceki yerdeki oda üyeliği son bulmuş olacaktır. Çünkü üyeliği son bulduran hallerden birisi de 6 aydan daha fazla Odanın çalışma bölgesi sayılan ilçe sınırlarının dışına çıkılmış olmasıdır.
Ancak aynı kişinin belli dönemler itibariyle örneğin 2’şer ay süreyle farklı şehirlerde bulunması mümkün olduğundan işyeri adresine bağlı olarak her iki yerdeki oda üyeliğinin devam etmesi gerekecektir.
- SORU 14- Odalar Federasyona kayıt olmak zorunda mıdır, kayda ilişkin anlaşmazlıklarda mutabakat komitelerinin görevi var mıdır?
CEVAP 14- 5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde ihtisas odası; “Aynı meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odaları” olarak, Federasyon ise “Aynı meslek dalında kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, üyelerinin meslekî yönden ihtiyaçlarını karşılamak, çalışmalarını ve gelişmelerini ülke genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde yapabilmelerini sağlamak amacıyla, kuracakları esnaf ve sanatkârlar federasyonlarını”
şeklinde tanımlanmıştır.
Söz konusu Kanunun “federasyona kayıt” başlıklı 27 nci maddesinde;
"Federasyon kurulduktan sonra aynı meslek dalında kurulmuş bulunan veya sonradan kurulacak odalar, kuruluş tarihinden itibaren bir ay içinde federasyona kayıt olmak zorundadırlar.
Kayıt zorunluluğunu yerine getirmeyen odaların kayıtları federasyon tarafından resen yapılır ve ilgili odaya yazılı olarak bildirilir.”
denilmiştir. Buna göre, eğer varsa, odaların aynı meslek dalında kurulmuş olan federasyona kaydı zorunludur.
Bununla birlikte Federasyon tarafından resen yapılan kaydın doğru olmadığını, diğer bir ifade ile Odanın Federasyon ile aynı meslek dalında olmadığının iddia edilmesi halinde sorun nasıl çözülecektir? Maalesef ilgili mevzuatta bu sorunun çözümü için bir düzenleme yoktur.
Esnaf ve Sanatkarlar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun görev ve yetkileri 5362 sayılı Kanunun “Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu” başlıklı 63 üncü maddesinde belirtilmiş olup; Kurulun esnaf ve sanatkâr meslek kollarını belirleme, esnaf ve sanatkârlar ile tacir ve sanayicinin ayrımını yapma ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11’inci maddesinde Cumhurbaşkanınca çıkarılması öngörülen karar taslağını hazırlama görevi bulunmaktadır. Dolayısıyla ihtisas odalarının kaydolacakları federasyonun tespiti hususunda Kurulun görevi bulunmamaktadır.
Mutabakat Komiteleri de bu sorunun çözümünde doğru adres değildir. Çünkü Mutabakat Komiteleri, 5362 sayılı Kanuna tabi odalar veya bu odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek üzere il ve ilçelerde kurulan Komiteler olup Federasyona üye olacak odaların belirlenmesi konusunda bir görevi yoktur.
Bununla birlikte, 5362 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Bu kuruluşların ortaya koyduğu işlemler, idari işlem olduğundan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargıda dava konusu yapılabilmesi mümkündür.
Bu nedenle de, federasyon tarafından yapılan resen kayıt işleminin haksız ve hukuka aykırı olduğu düşünülüyor ise, söz konusu işleme karşı idari yargıda gerekli davalar açılabilmesi mümkün olup bunun dışında idari bir çözüm yolu bulunmamaktadır.
- SORU 13- Aynı işyerinde birden fazla kişinin aynı işi yapması halinde(adi ortaklık) her bir kişi sicile ve odaya kayıt yaptırmak zorunda mıdır?
CEVAP 13- 5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (a) bendinde esnaf ve sanatkar;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”
şeklinde tanımlanmıştır.
Yine 5362 sayılı Kanunun “Odaya Kayıt” başlıklı 6 ncı maddesi ve Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “Tescil” başlıklı 23 üncü maddesine göre esnaf ve sanatkarların her bir meslek için sicile kayıt olmaları zorunludur. Çünkü esnaf ve sanatkarlık, işyerine bağlı bir tanımlama olmayıp meslek ve gelire dayalı kişiye bağlı bir tanımlamadır.
Bu nedenle örneğin, aynı dükkanda ortak olarak berberlik yapan iki kişinin aynı dükkanda çalışması aralarında “adi ortaklık” ilişkisinin varlığına işaret etmekle birlikte bu durum bu iki kişinin arasındaki bir anlaşma olup 5362 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatın dışında kalmaktadır. Bu durumda örneğin bir terzi dükkanında her bir terzi ustası yaptığı bu meslekten dolayı sicile ve odaya ayrı ayrı kayıt yaptırmalı ve odaya ödenmesi gereken kayıt ve yıllık aidatların da her bir kişinin kendisi tarafından ödemesi gerekmektedir.
- SORU 12- Aynı işyerinde birden fazla meslek icra eden bir kişi her meslek için ayrı odaya kayıt olmak zorunda mıdır?
CEVAP 12- 5362 sayılı Kanunun “Odaya Kayıt” başlıklı 6 ncı maddesinde;
“(...)
Aynı iş yerinde birden fazla konuda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar esas faaliyeti ile ilgili odaya kayıt olurlar. Ancak, üye isterse yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla diğer faaliyetleriyle ilgili odalara da sicil marifetiyle kayıt yaptırabilir.
(...)”
denilmiş, “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ise;
“Esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıtları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt yapılması gereklidir. Sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların ilgili odaya kayıt için bilgilerinin gönderilmesi, sicil tarafından elektronik ortamda Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında gerçekleştirilir. (…).”
hükmüne yer verilmiştir.
Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “Tescil” başlıklı 23 üncü maddesinde de;
“(1) Esnaf ve sanatkârlar, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve sicil gazetesinde ilan ettirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmediği tespit edilenler birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilir. İlgili kurum ve kuruluşlar, sicil kaydı yapılana kadar bunların faaliyetlerini durdurur.
(2) Esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıt yaptırmaları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt yapılır.
(3) Sicilin çalışma bölgesi içerisinde bir esnaf ve sanatkârın aynı meslek kolu ile ilgili birden fazla işyeri açması halinde, açılan diğer işyerleri şube olarak adlandırılır. Şube açılması ve kapanması tescil edilmiş hususlarda değişiklik olarak değerlendirilir.
(...)”
düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, esnaf ve sanatkar açısından “sicile” ve “odaya” olmak üzere iki ayrı kayıt söz konusudur. Kişi aynı işyerinde iki farklı mesleği icra ediyorsa (örneğin hem muslukçuluk hem de boyacılık yapıyorsa), her bir mesleği açısından sicile kayıt yaptırması zorunludur.
Bununla birlikte iki ayrı meslek aynı işyerinde yapıldığı için kişinin beyanına bağlı olarak esas faaliyeti ile ilgili olan odaya kaydolma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak, kişinin diğer mesleğinden de oda üyeliği kaydı yaptırması, esnaf ve sanatkarın kendi tercihine bırakılmıştır.
Bunun yanında 5362 sayılı Kanunun 6 ncı ve 68 inci maddeleri uyarınca iki ayrı meslek farklı işyerlerinde yürütülüyor ise her iki meslekten dolayı sicil ve oda kaydı yapılması gerekecektir. Örneğin Berber olan bir kişinin başka bir dükkanda da terzilik yapması halinde hem Berberler Odasına ve hem de Terziler Odasına kaydolması zorunludur. Çünkü iki ayrı meslek demek kişinin iki ayrı meslekten dolayı (NACE kodları) vergi mükellefiyeti yaptırması anlamına gelmektedir.
Bu arada, eğer kişiler meslek sahibi olarak birleşip ticaret şirketi kurmuş iseler bu Şirket tacir kabul edildiğinden Ticaret Odasına kayıt olacaktır. Bu nedenle bu şirkete bağlı olarak mesleğini icra ediyorsa artık bu kişi esnaf değil “işçi” veya şirket ortağı konumundadır. Ancak şirket ortağı olmakla birlikte aynı kişi bir başka yerde vergi mükellefiyeti tesis ettirip dükkan açarak faaliyet yürütüyorsa bu faaliyetinden dolayı esnaf odasına kaydolması mümkündür. Bu durumda bu kişi hem esnaf hem de tacir sıfatını taşımış olmayacaktır. Çünkü örneğimizde tacir sıfatı ticaret şirketine ait bir tanımlamadır.
- SORU 11- Bir kişinin esnaf ve sanatkarlar odasına mı veya ticaret ve/veya sanayi odasına mı kaydolacağı nasıl belirlenmektedir? Esnaf odalarına kaydolmak için sermaye sınırı var mıdır? Bilanço esasına göre defter tutanlar esnaf odalarına üye olabilmekte midir?
CEVAP 11- 5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, esnaf ve sanatkâr;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”
şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre, 5362 sayılı Kanunda düzenlenen odalara kaydolabilmek için “esnaf ve sanatkar” olma vasfının taşınması gerekmektedir. Bu kapsamda, bir kişinin esnaf veya tacir olduğunun ayrımı yapılırken 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2007/12362 sayılı Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı dikkate alınmaktadır. Bu kararda;
“Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
(...)
213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.”
denilmektedir.
Burada kimlerin esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydolamayacağının ortaya konulması konuyu açıklamada bir yöntem olabilecektir.
Vergi Usul Kanunu(VUK), tüccarları tutacakları ticari defterler bakımından 1 inci sınıf ve 2 nci sınıf tüccar olarak ayırmıştır. VUK’un 177 nci maddesinde gösterilen limitleri aşanlar ve;
- Her türlü ticaret şirketleri (Adi şirketler iştigal nevileri yukardaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.);
- Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzelkişiler (Bunlardan işlerinin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkan veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.)
- İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.
birinci sınıf tüccar sayılmış ve bilanço esasına göre defter tutmaları öngörülmüştür.
Buna göre yukarıda sayılanlar esnaf ve sanatkar olma niteliklerini taşımadığı ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydolamayacağı söylenebilecektir.
Öte yandan esnaf ve sanatkarlar odalarına kayıt olmak için de yukarıda sayılanlar arasında olmamak dışında;
-VUK 177 nci maddesinde sayılan sınırların yarısını aşmayanlar,
-esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olanlar,
-basit usulde vergilendirilenler ve
-işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlar,
esnaf ve sanatkarlar odasına kaydolacaktır.
Buna göre, esnaf ve sanatkar olmak için sermaye sınırı değil ancak VUK 177 çerçevesinde limitler bulunmaktadır. Aynı şekilde esnaf olabilmek için belirlenen meslek kollarında olmak lazımdır. Öte yandan bilanço esasına göre defter tutmak 1. Sınıf tüccar kapsamına girdiğinden esnaf niteliğini aşmaktadır. Zira esnaf olabilmek için basit usule tabi olmak, işletme hesabına göre defter tutmak veya vergiden muaf olmak gereklidir.
Bu nedenle bilanço esasına göre defter tutan kişiler esnaf olma sınırlarını aşmış olduğundan esnaf siciline kaydı mümkün değildir. Bununla birlikte esnaflığın devamı sırasında esnaf olma limitlerinin 6 katını aşmayanların esnaf siciline kayıtları devam edecektir. Bu durumdaki esnaf ve sanatkarların Bilanço esasına göre defter tutması mümkün görülmektedir. Ancak bu durum esnaf siciline kayıt olunduktan sonraki ticari faaliyetlerin genişlemesi ile ortaya çıkan geçici veya özel bir durumdur. Esasen esnaf ve sanatkar olma hadlerini aşanların esnaf siciline ilk aşamada kaydı mümkün değildir. Ancak ticari faaliyetine yeni başlayan bir esnafın kazancı bilinemeyeceğinden ilk kayıt sırasında, kişinin belirlenen meslek kollarında olup olmadığı, basit usulde vergilendirilip vergilendirilmediği veya vergiden muaf olup olmadığı ve işletme esasına göre defter tutup tutmadığı dikkate alınması gerekecektir.
- SORU 10- Aynı kişi hem esnaf odasına hem de ticaret odasına kaydolabilir mi?
CEVAP 10- Bir kişinin aynı mesleğinden dolayı birden fazla odaya kayıt edilmesi mümkün değildir. Ancak bir kişinin aynı zamanda birden fazla mesleği ve ticari faaliyeti varsa bu durumda nasıl bir yol izleneceği hususundaki açıklamalara Ticaret Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin 26.11.2015 tarih ve HM-2731 sayılı görüşünden de faydalanılarak aşağıda izah edilmiştir.
Anayasanın 135 inci maddesi uyarınca, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olan esnaf ve sanatkarlar odalarının amaçları, görevleri ve yetkileri 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununda düzenlenmiştir.
5362 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, esnaf ve sanatkâr;
“İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” şeklinde tanımlanmıştır.
Kanunun “Odaya kayıt” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kaydı yapılamayacağı ve sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgilerin sicil tarafından; elektronik ortamda, iş yerlerinin bulunduğu yerdeki, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına; meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgilerinin ise karma odaya kayıt için gönderileceği ve ilgili oda yönetim kurulunun bu kişilerle ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alacağı ifade olunmuş ve “esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı olanların Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki ticaret ve sanayi odasına, ticaret odasına, sanayi odasına, deniz ticaret odasına; bu odalara kayıtlı bulunanların ise esnaf ve sanatkârlar odasına kaydedilemeyecekleri; sermaye şirketlerinin ortaklarının, başkaca esnaf ve sanatkârlık faaliyeti olmadıkça, sadece şirket ortaklığı sebebiyle hiçbir şekilde esnaf ve sanatkârlar odalarına üye kaydedilemeyeceği” hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun “Üyelik şartları” başlıklı 7 nci maddesine göre, esnaf odalarına üye olabilmek için aşağıdaki şartlar aranmaktadır.
a)Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak veya yabancı devlet tabiiyetinde bulunmakla beraber Türkiye'de sanat ve ticaret yapıyor olmak.
b)Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmak.
c)Vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak.
d)Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmamak.
5362 sayılı Kanunun “Kayıt ücreti, aidat, katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61 inci maddesinde üyelerin odalara ödeyecekleri aidatlar ile süresi içinde ödenmeyen aidatlar için meslek kuruluşlarının yönetim kurullarınca verilen kararların ilam hükmünde olduğu ve icra dairelerince yerine getirileceği; ayrıca yıllık aidatlarını ödemeyen üyelere, ödeme yapılıncaya kadar odaca yapılacak hizmetler ile düzenlenecek ve onanacak belgelerin verilmeyeceği hususları düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, yürürlükteki mevzuat açısından, esnaf ve sanatkârların mesleklerini icra edebilmeleri için esnaf ve sanatkârlar siciline ve odalarına kayıt olmaları ve aidatlarını ödemeleri kanuni bir zorunluluktur.
Kanunun “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinde; bu Kanun kapsamındaki esnaf ve sanatkârlar, yanlarında çalışanlar hariç, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve Sicil Gazetesinde ilan ettirmekle yükümlü oldukları belirtilmiş ve bu yükümlülüğü yerine getirmediği tespit edilenlerin birlik tarafından ruhsat vermekle yetkili ilgili kurum ve kuruluşlara bildirileceği; ilgili kurum ve kuruluşların, sicil kaydı yapılana kadar bunların faaliyetlerini durduracakları hükmolunmuştur.
Maddenin ikinci fıkrasında, esnaf ve sanatkârların sicile kayıtlarında, kendilerinin vergi mükellefi ya da vergiden muaf olduklarının belgelenmesinin isteneceği ifade olunmuş ve üçüncü fıkrasında da esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıtlarının şart olduğu ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt yapılmasının gerektiği; sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların ilgili odaya kayıt için bilgilerinin gönderilmesinin, sicil tarafından elektronik ortamda Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında gerçekleştirileceği belirtilmiştir.
Kanun maddesinin devamı fıkralarına göre, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkar sayılma hadlerini aşanlar kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayda zorlanamazlar. Ancak, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların kayıtları, sicil marifetiyle ticaret siciline aktarılmalıdır.
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun; “Odalara kayıt zorunluluğu” başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre; ticaret siciline kayıtlı tacirler ve Kanunun 5 inci maddesine göre sanayici ve deniz taciri sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişiler ile bunların şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorundadırlar.
Maddenin son fıkrasına göre, bu maddede düzenlenen kayıt zorunluluğunu bir ay içinde yerine getirmeyenler, odalar tarafından resen kaydedilir ve durum kendilerine tebliğ edilir.
Bunun yanında, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18 inci maddesinin birinci fıkrasına göre her tacir ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır.
6102 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında; ticari işletmenin, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olduğu belirtilmiş ve maddenin ikinci fıkrasında da ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın, Cumhurbaşkanı kararıyla belirleneceği ifade olunmuştur. Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında, tacir bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi olarak tanımlanmıştır.
6102 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında; “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53’üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950’nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.” hükümleri yer almaktadır.
21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 18.07.2007 tarih ve 2007/12362 sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararında da;
“Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177’nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri,
(...)
213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,”
kararlaştırılmıştır.
Son olarak, 5362 sayılı Kanunun “Mutabakat komiteleri” başlıklı 64 üncü maddesinde, bu Kanuna tabi odalar arasında veya bu odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek üzere il ve ilçelerde mutabakat komiteleri kurulacağı ve bu komitelerin anlaşmazlıkları, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun belirleyeceği esaslar dahilinde çözüme kavuşturacakları hükme bağlanmıştır.
Ticaret Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin;
“(…)
1)Esnaf ve sanatkâr odalarına kayıt olanların (örneğin bakkallık mesleğinden kayıtlı olan gerçek kişinin) farklı bir mesleğinden dolayı (örneğin fırıncılık) ticaret odasına kaydolup kaydolamayacağı,
2)13.06.2007 tarihli Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 1 No’lu Kararı’nda yer alan meslekler arasında belirtilmeyen müteahhitlik, eğitim kursları işletmeciliği gibi meslekleri icra eden gerçek kişilerin ticaret odasına kayıtları bulunmakta iken, bu kararda yer alan mesleklerden birinde de faaliyet göstermeye başlaması halinde (örneğin bakkallık, kuaförlük) ayrıca esnaf ve sanatkâr odasına kaydedilip kaydedilemeyeceği,
3)Tacir olan bir gerçek kişinin birden fazla faaliyetinin bulunması ve bu faaliyetlerin içinde Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 1 No’lu Kararı’nda yer alan mesleklerin de bulunması halinde, tüm bu faaliyetlerin ticari faaliyet kapsamında mı değerlendirileceği yahut esnaf ve sanatkârlıkla ilgili faaliyetlerin bunun dışında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği”
hususlarının değerlendirildiği görüş yazısında;
-6102 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, esnafın tanımında iki yaklaşımın bulunduğu, bunlardan ilkinde mesleğin esas alındığı, diğerinde ise gelir düzeyinin esas alındığının anlaşıldığı; kavramsal olarak ülkemizde ise bazı meslekleri icra edenler esnaf kabul edilirken bazı mesleklerde ise işletmenin büyüklüğünün esas alındığının bilindiği; örneğin; berberlik mesleği esnaf kapsamına girerken mal alım satımı ile ilgili işletmesi olanlarda gelir düzeyi ya da işletmenin büyüklüğünün esas alındığı,
-Diğer taraftan 6102 sayılı Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerinde tacir kavramı tanımlanırken ticari işletmenin ve ticari işletme tanımında ise işletmenin gelir düzeyinin esas alındığı, 5362 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki esnaf tanımında hem belirli bir meslek koluna dâhil olma hem ekonomik faaliyetin sermaye ile birlikte bedenî çalışmaya dayanması hem de kazancın belirli bir miktarın altında olmasının esas alındığı; 6102 sayılı Kanundaki tanımda ise belirli bir meslek koluna dâhil olma kıstasına yer verilmediği,
-Tacir ve esnaf tanımının karşılaştırılması neticesinde; tacir tanımında esas unsurun işletmenin niteliği olduğu, esnaf tanımında ise kişinin ekonomik faaliyetinin esas unsur olduğunun görüldüğü; ekonomik faaliyeti yürüten kişiden hareket edildiğinde bir gerçek kişinin hem tacir olması hem de esnaf olmasının mümkün bulunmadığı; zira esnaf tanımındaki unsura göre ekonomik faaliyet sonucu elde edilen gelirin belirli bir miktarın üstünde olması durumunda kişinin tacir sayılacağı, söz konusu miktarın altında ise kişinin esnaf sayılacağı,
-Her ne kadar 6102 sayılı Kanun ve 5362 sayılı Kanunda yer alan esnaf tanımındaki ekonomik faaliyetten kişinin tüm ekonomik faaliyetinin değil sadece o mesleğe ait faaliyetinin esas alınacağı, dolayısıyla gelir unsuru şartında da o meslekle ilgili gelirin esas alınması başka mesleğe ait faaliyetten elde edilen gelirlerin esas alınmaması iddia edilebilecek ve gerçekte bir kişinin hem esnaf faaliyetinde bulunabileceği hem de ticari işletmesinin bulunabileceği mümkün olsa da, 5362 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile esnaf odalarına kayıtta aynı faaliyet veya ayrı faaliyet/meslek ayrımı yapılmaksızın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmama şartının aranması, yine 5362 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki kayıt yasağında da aynı faaliyet veya ayrı faaliyet/meslek ayrımı yapılmamış olması, anılan fıkrada başka bir faaliyet ile ilgili sermaye şirketlerinin ortaklarının istisna tutulması, mevcut yasal düzenlemelerimizde esnaf kavramının tanımında meslek unsurunun değil gelir düzeyi unsurunun esas unsur olarak kabul edilmiş olması hususları birlikte dikkate alındığında, mevcut mevzuatımıza göre;
1)Esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı olanların başka bir mesleğinden/faaliyetinden dolayı ticaret ve/veya odalarına kaydedilemeyeceği,
2)18.06.2007 tarih ve 2007/12362 sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 1 No’lu Kararı’nda yer alan mesleklerde yer almayan müteahhitlik, eğitim kursları işletmeciliği gibi meslekleri icra eden gerçek kişilerin ticaret odasına kayıtları bulunmakta iken, bu kararda yer alan mesleklerden birinde de faaliyet göstermeye başlaması halinde esnaf odasına kaydedilemeyeceği,
3)“Tacir” olan bir gerçek kişinin birden fazla faaliyetinin bulunması ve bu faaliyetlerin içinde Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 1 No’lu Kararı’nda yer alan mesleklerin de bulunması halinde, tüm bu faaliyetlerin ticari faaliyet kapsamında olacağının,
mütalaa edildiği şeklinde açıklama yapılarak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine bağlı odalar ile esnaf ve sanatkâr odalarının kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu ve sivil toplum örgütü olduğu, söz konusu odaların diğer amaçlarının yanında üyelerinin (meslek mensuplarının) müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak amacıyla kuruldukları (Anayasa md. 135, 5174 sayılı Kanun md. ve 5362 sayılı Kanun md. 1), günümüz şartlarında esnaf ve sanatkârın ticari faaliyette, tacirin ise esnaf faaliyetinde bulunmasının fiilen daha kolay olduğu, kişilerin farklı statülerinden dolayı farklı sivil toplum örgütlerine üye olabildikleri gibi esnafların ticari faaliyetlerinden dolayı hem ticaret hem de esnaf ve sanatkâr odalarına üye olabilecekleri, bu durumun odaların kurulma amaçları arasında yer alan mesleklerin geliştirilmesi amacına da katkıda bulunabileceği hususlarının da konu ile ilgili yapılacak yasal değişiklik çalışmalarında göz önünde bulundurulmasının uygun olacağının düşünüldüğü belirtilmiş ve yukarıdaki maddi ve hukuki hususlar çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda; mevcut yasal düzenlemelere göre; tacirlik sıfatının, esnaf ve sanatkârlık sınırlarını aşan ve bu sıfatı zaten kapsayan bir kavram olduğu; dolayısıyla tacir olan bir gerçek kişinin esnaf ve sanatkâr olarak ayrıca kaydedilmesinin mümkün olmadığının belirtildiği görülmüştür.
Buna göre, Bakanlık Hukuk Müşavirliğinin 6102 sayılı Kanun ve 5362 sayılı Kanunda yer alan esnaf tanımındaki ekonomik faaliyetten kişinin tüm ekonomik faaliyetinin değil sadece o mesleğe ait faaliyetinin esas alınacağı, dolayısıyla gelir unsuru şartında da o meslekle ilgili gelirin esas alınması başka mesleğe ait faaliyetten elde edilen gelirlerin esas alınmamasının değerlendirilebileceği ve gerçekte bir kişinin hem esnaf faaliyetinde bulunabileceği hem de ticari işletmesinin bulunabileceğinin mümkün olduğunu kabul etmesine rağmen, 5362 sayılı Kanunun 7’nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile esnaf odalarına kayıtta aynı faaliyet veya ayrı faaliyet/meslek ayrımı yapılmaksızın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıtlı olmama şartının aranması, yine 5362 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki kayıt yasağında da aynı faaliyet veya ayrı faaliyet/meslek ayrımı yapılmamış olması nedeniyle Esnaf ve sanatkâr odalarına kayıtlı olanların başka bir mesleğinden/faaliyetinden dolayı ticaret ve/veya sanayi odalarına kaydedilemeyeceği sonucuna ulaştığı anlaşılmaktadır.
- SORU 9- Birlik tarafından açılacak Şubelerin yönetimi yakın ilçelerdeki Odalara verilebilir mi?
CEVAP 9- 5362 sayılı Kanuna göre Şube, işyerinin bulunduğu ilçede oda bulunmaması nedeniyle herhangi bir odaya kaydolamamış esnaf ve sanatkârların işlemlerini yürütmek üzere kurulan hizmet birimleridir. Anlaşılacağı üzere Şube açılabilmesi için her şeyden o yerdeki esnaf ve sanatkarın kayıt olabileceği bir odanın olmaması gerekmektedir.
Bilindiği üzere, esnaf ve sanatkârlar, öncelikle işyerlerinin bulunduğu (seyyar olanlar için ikametgâhlarının) yerdeki(adreste) meslekleriyle ilgili ihtisas odasına, bulunmaması halinde karma odaya, karma odanın da bulunmaması halinde meslekleriyle ilgili en yakın ihtisas odasına kaydolabilmektedirler. Kanunun “Odaların çalışma bölgesi” başlıklı 5 inci maddesinde odaların çalışma bölgesinin bulundukları ilçenin idari sınırları olduğu belirtilmiştir.
5362 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca Birlik işlerinin mevzuata uygun olarak yürütülmesi Birlik yönetim kurulunun görevleri arasında yer almaktadır.
Bu hale göre şubenin açılma sebebi o yerde bir odanın olmamasıdır ve Şube açma görevi Birliğe aittir. Odaların çalışma bölgesi ise bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır. Diğer bir ifade ile Oda kurulamayan bir ilçedeki esnaflara bir başka ilçede kurulu odanın hizmet vermesi yetki sınırlarının aşılması anlamına gelecektir.
Bu nedenle Birlik tarafından açılan Şubelerin yönetim yetki ve sorumluluğunun en yakın ilçeye verilmesi yasal olarak mümkün görülmemektedir.
- SORU 8- Şube, İrtibat büroları ve Sicil Bürosu nedir, nerelerde kurulur?
CEVAP 8- Odalar, 5362 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere ilçe düzeyinde kurulmaktadır. Anılan Kanunda belirtilen ve Odalara verilen görevlerin esas olarak odaların kendisi tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, kanun koyucu, çeşitli nedenlerle odaların hizmetlerine erişemeyen esnaf ve sanatkârlar için şube yahut irtibat bürosu kurulmak suretiyle hizmet verilmesini de öngörmüştür.
Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde “şube”nin, aynı madde ve 5 inci maddenin son fıkrasıyla da “irtibat bürosu”nun tanımı yapılmıştır.
“Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddenin (g) bendinde; “Şube; Birlik tarafından oda kurulamayan ilçelerde açılacak ve buradaki esnaf ve sanatkârların işlemlerini yürütecek hizmet birimlerini ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
5362 sayılı Kanunun “Çalışma bölgesi” başlıklı 5 inci maddesinde de;
“Odaların çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır. Birden fazla ilçe bulunan büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehire dahil ilçelerin idari sınırlarıdır.
Aynı çalışma bölgesinde, faaliyet konusu aynı olan birden fazla oda kurulamaz.
Çalışma bölgesi odaların faaliyet sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyetleri çalışma bölgesi ile sınırlandırılamaz.
Odalar, her türlü sorumluluk kendilerine ait olmak kaydıyla çalışma bölgesi içinde birlikten izin alarak irtibat bürosu açabilirler.”
hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan 5362 sayılı Kanunun “Odaya kayıt” başlıklı 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında;
“Oda kuruluş yeter sayısına ulaşılamadığı için oda kurulması mümkün olmayan yerlerdeki esnaf ve sanatkârların kayıtları birlik marifetiyle tutulur. Esnaf ve sanatkârlara odalarca verilen hizmetler, ilçelerde şube açmak suretiyle birlik tarafından verilir.”
denilmektedir. İfade edildiği üzere odaların çalışma bölgesi ilçe sınırları olduğu için Odanın, bir başka ilçenin sınırlarında irtibat bürosu da açması mümkün değildir. Zira böyle bir durumda çalışma bölgesinin dışına çıkmış sayılacaktır.
Buna göre “şube”, işyerinin bulunduğu ilçede oda bulunmaması nedeniyle herhangi bir odaya kaydolamamış esnaf ve sanatkârların işlemlerini yürütmek üzere kurulan hizmet birimlerini, “İrtibat bürosu” ise İhtisas Odalarının ve ilçelerdeki karma odaların çalışma bölgeleri içerisinde açacakları büroları ifade etmektedir.
Dolayısıyla bir esnaf ve sanatkarın şubeye kaydolabilmesi için her şeyden önce kaydolabileceği bir oda bulunmaması gerekmektedir.
İrtibat büroları ise bu bakımdan şubelerden farklılık arz etmektedir. Odalar, her türlü sorumluluk kendilerine ait olmak kaydıyla çalışma bölgesi içinde birlikten izin alarak irtibat bürosu açabilirler. Kanun maddelerine göre “Şube” Oda olmayan ilçelerde kurulmakta ancak “irtibat bürosu” ise Odaların kurulu olduğu ancak üyesine daha rahat ulaşmak ve hizmet vermek amacıyla kurulan yapılardır. İrtibat Büroları Odalar tarafından, Şubeler ise Birlik tarafından açılmaktadır.
Esnaf ve Sanatkârlar Sicili Yönetmeliği’ne göre de Sicil Bürosu- “Müdürlüğün yetki alanında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârların sicil başvurularını yapabilecekleri hizmet birimlerini” ifade etmekte ve Birliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile sicil büroları açılabilmektedir. Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesine göre de, sicil bürolarında görevlendirilecek personel, müdürün teklifi üzerine birlik yönetim kurulu tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla esnaf ve sanatkarların sicil işlemleri başvurularını kolaylaştırmak adına Müdürlüğün yetki alanı içinde açılan birimler sicil bürosu olarak kabul edilmekte ve Müdürlüğe bağlı olarak hizmet vermektedir.
- SORU 7- Odanın gelirlerinin giderlerini karşılayamaması halinde uygulanacak yöntem nedir?
CEVAP 7- 5362 sayılı Kanunun “Fesih, Tasfiye ve İptal” başlıklı 15 inci maddesine göre, Konfederasyonca tespit edilen yıllık zorunlu giderleri karşılayacak miktarda gelir sağlayamadığının Birlik tarafından tespit edilmesi üzerine yapılacak yazılı uyarıya rağmen mali durumunun bir yıl içinde iyileştirilememesi hali odanın fesih sebepleri arasında sayılmıştır. Odaların anılan Kanun maddesinde sayılan diğer sebeplerle birlikte Bakanlığın teklifi üzerine yetkili asliye hukuk mahkemesi kararıyla fesih olunmaktadır.
Kanunun anılan maddesinin (c) bendinde belirtilen, odanın yıllık zorunlu giderlerini karşılayacak gelir miktarı, TESK tarafından çıkarılan 2006/72 sayılı Genelgede, odalarca tahsil edilen yıllık aidatın 100 katı olarak belirlenmiştir. Ortaya çıkan soru işaretlerinin giderilmesi için ise yine TESK tarafından 12.03.2007 tarih, 2007/16 sayılı Genelge çıkarılarak durum örnekle açıklanmıştır. Genelgeye göre 2007 yılı için 1. grup illerde yıllık aidat 140 TL olup, bir odanın faaliyetine devam edebilmesi için en az 100 üyesinin olacağı varsayımından hareketle yıllık zorunlu giderini karşılayacak geliri (100 üye x 140 TL aidat) =14.000 TL olmalıdır.
Olayı 2024 yılı için uygulayacak olursak, 2024 yılı için belirlenen 1. grup illerde yıllık aidatın 2.010 TL olması karşısında (100 üye x 2.010 TL aidat)= 201.000 TL geliri olmayan Odanın zorunlu giderlerini karşılayamadığı varsayılacaktır. Bu geliri sağlayamayan Odanın feshi için öncelikle Birlik tarafından yazıyla uyarılması ve buna rağmen mali durumunu bir yıl içinde düzeltememesi halinde fesih işlemlerine başlanması gerekecektir.
Kanun hükmüne göre, bahse konu odanın Konfederasyonca tespit edilen yıllık zorunlu giderlerini karşılayamadığının Birlikçe, delilleri ile tespit edilmesi ve sonucunun Bakanlığa bildirilmesi durumunda odayla ilgili fesih süreci başlatılabilmesi mümkündür.
Feshedilen odaların bağlı oldukları birlikçe görevlendirilecek heyet tarafından, borçları kendi varlığından ödenip, alacakları tahsil edildikten ve tasfiye giderleri de karşılandıktan sonra kalacak meblağ ile ayni haklar, heyet tarafından tutanakla Birliğe devredilir. Fesih olan odaların üye kayıt defterleri birlik tarafından muhafaza edilir.
Öte yandan Kanundaki fesih sebeplerinin gerçekleşmesine rağmen feshe ilişkin kararın yetkili asliye hukuk mahkemesince verileceğinden bu mahkemenin kararına kadar Odanın tüzel kişiliği devam edecektir. Tüzel kişiliği devam eden Odanın görev ve sorumlulukları ile hak ve yetkileri de devam etmektedir. Bu nedenle zamanı geldiyse Odanın genel kurulu toplaması gerekecektir. Aynı şekilde fesih davasının devamı sırasında feshe neden olan işlemin ortadan kaldırılması ve fesihten dönülmesi de mümkündür. Bu nedenle de mevcut yönetim kurulunun toplantılarına devam etmesi ve odanın olağan tüm işlemlerinin fesih kararına kadar usulüne uygun yürütülmesi gereklidir.
- SORU 6- Odaların unvan değişikliği yapması mümkün müdür?
CEVAP 6- Odalar, oda kurulmak istenen yerde çalışmakta olan sanat, hizmet ve meslek sahipleri ile esnaftan en az beşyüz kişinin isteği ve Bakanlık izni ile kurulmaktadır. Kurulan odanın unvanında meslek koluyla birlikte esnaf, sanatkâr veya esnaf ve sanatkâr ibaresi ve genelde kurulduğu ilçenin ismi yer almaktadır. Konuyla ilgili 13.11.2015 tarihli ve 29531 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkârlar Odalarının Unvan Değişikliğine İlişkin Tebliğ yayımlanmıştır.
Tebliğe göre; Odaların unvan değişikliği; yönetim kurulunun kararı, Bakanlığın izni ve genel kurulun kabulüyle gerçekleşmektedir.
Oda, unvan değişikliği talebine ilişkin yönetim kurulu kararını ve Tebliğ ekinde yer alan beş adet onaylı tadil metnini bağlı bulunduğu birliğe göndermek ve Birlik de, unvan değişikliği talebini kendi görüşü ile birlikte on gün içerisinde Genel Müdürlüğe bildirmek zorundadır. Birliğin bu sürede talebi iletmemesi halinde oda, doğrudan Genel Müdürlüğe başvurabilir.
Genel Müdürlük, unvan değişikliğine ilişkin talebi, 4 üncü maddede yer verilen şartlara göre bir ay içerisinde değerlendirerek uygun görülen talep için ön izni, talebin uygun görülmemesi halinde ise ret gerekçesini oda ve birliğe bildirmektedir.
Unvan değişikliği, ön iznin alındığı tarihten itibaren 6 ay içinde yapılacak genel kurul toplantısında, genel kurul toplantısına katılacaklar listesinde yer alan üyelerin yarısından fazlasının oyu ile karara bağlanır, aksi takdirde ön izin geçerliliğini yitirir.
Genel kurul tutanakları ve gündem, ilgili oda tarafından bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe gönderilir.
Genel Müdürlük, unvan değişikliğine ilişkin tutanakları gündem ve karar çoğunluğu yönüyle inceler. Unvan değişikliğinin Kanun ve anılan Tebliğe uygun şekilde kabul edildiğinin anlaşılması halinde odanın unvanı, Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında değiştirilir.
Unvanın, genel kurul toplantı nisabının sağlanamaması veya karar nisaplarına uygun olarak kabul edilmemesi nedenleriyle değiştirilememesi durumunda, daha sonra yapılacak genel kurul toplantılarında unvan değişikliğinin görüşülebilmesi için sürecin yeniden başlatılması gerekir.
İhtisas odalarının unvan değişikliğinde aşağıdaki kriterler aranmaktadır.
a) Talep edilen unvanın, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun Kararında belirlenen meslek koluna uygun olması.
b) Çalışma bölgesi içerisinde, faaliyet konusu aynı olan bir ihtisas odasının bulunmaması.
c) Talep edilen unvanla ilgili meslekteki esnaf ve sanatkârların çoğunluğunun, unvan değişikliğini talep eden odaya kayıtlı olması.
- SORU 5-Birden fazla odanın birleşerek tek Oda oluşturması mümkün müdür?
CEVAP 5- Esnaf Odalarının kuruluşu, 5362 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre gerçekleşmekte, aynı Kanunun “Fesih, tasfiye ve iptal” başlıklı 15 inci maddesinde belirtilen sebeplerin varlığı halinde bu odalar fesih olabilmektedir.
Anılan maddelere göre Odalar, oda kurulmak istenen yerde çalışmakta olan sanat, hizmet ve meslek sahipleri ile esnaftan en az beşyüz kişinin isteği ve Bakanlık izni ile kurulmaktadır. Öte yandan, diğer sebepler yanında, Odanın faaliyet alanına giren hususlardan aynı meslek koluna mensup esnaf ve sanatkârların zamanla ayrı oda kurmaları sonucu, kalan üye sayısının ikiyüzden (200) aşağı düşmesi ile de odanın feshi mümkün hale gelmektedir.
Kanunda, odanın fesih sebepleri arasında üye sayısı bakımından iki rakamdan bahsedilmiştir. Birincisi faaliyetine devam eden odanın üye sayısının yüzden(100) aşağı düşmesi, ikincisi ise faaliyetlerine devam eden odanın faaliyet alanına giren hususlardan aynı meslek koluna mensup esnaf ve sanatkârların zamanla ayrı oda kurmaları sonucu, kalan üye sayısının ikiyüzden(200) aşağı düşmesidir. Bu iki rakam karıştırılmamalıdır.
Üye sayısının azalması (100’ün altına düşmesi) ve mali gücü zayıflaması halinde odaların birleşmesi yönünde 5362 sayılı Kanunda bir düzenleme yoktur.
Ayrıca yine 5362 sayılı Kanunun “Oda genel kurulunun görev ve yetkileri" başlıklı 10 uncu maddesinin (h) bendi uyarınca Bakanlıktan alınacak ön izne istinaden odaların genel kurul toplantısında fesih kararı alabilmesi de mümkündür.
Bu nedenle odaların birleşebilmesi için Kanunda sayılan sebeplerin varlığı halinde önce kendilerini fesih etmesi ve yeniden iki odayı kapsayacak şekilde tek bir oda kurulması mümkündür.
Esasen Kanunu dolanmaya yol açan bu şekildeki uzun bir yöntem yerine Kanunda gerekli düzenleme yapılarak zayıf odaların birleşme yolu açılmasında fayda olduğu değerlendirilmekle birlikte bu konunun Kanun değişikliğini gerektirdiğini belirtmek isteriz.
- SORU 4- Oda olmayan ilçelerdeki esnaf ve sanatkarların kayıt edileceği oda nasıl belirlenmektedir?
CEVAP 4- 25.05.2018 tarih ve 30431 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7144 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun” 15 inci maddesi ile değiştirilen 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 6 ncı maddesinin uygulanmasına ilişkin Ticaret Bakanlığı tarafından 02.07.2018 tarihli ve 2018/1 sayılı Genelge çıkarılmıştır.
Bilindiği üzere 7144 sayılı Kanunla, 5362 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde aşağıdaki şekilde değişiklik yapılmıştır.
“(…)Oda kuruluş yeter sayısına ulaşılamadığı için oda kurulması mümkün olmayan yerlerdeki esnaf ve sanatkârların kayıtları birlik marifetiyle tutulabilir. Esnaf ve sanatkârlara odalarca verilen hizmetler, ilçelerde şube açmak suretiyle birlik tarafından verilebilir.
Büyükşehir statüsündeki iller ile diğer illere bağlı ilçelerde kurulu oda bulunmaması durumunda, bu ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kayıt edilecekleri oda ile bu odaların çalışma bölgesi Bakanlık tarafından belirlenir.
(…)”
Bahse konu düzenlemeyle Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerde faaliyet gösteren ve ilçelerinde oda bulunmayan esnaf ve sanatkarların, il merkezindeki odalara kayıt edilmeleri nedeniyle yaşadıkları zaman, masraf ve iş kaybının bertaraf edilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca büyükşehir statüsünde olmamakla birlikte, ilçelerinde şube de kurulmamış esnaf ve sanatkârların oda kaydında yaşanan sorunları önleyebilmek amacıyla oda bulunmayan ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kaydolacağı odanın Bakanlıkça tespit edilmesi öngörülmüştür.
Bu itibarla, esnaf ve sanatkârlar odası bulunmayan büyükşehir statüsündeki iller ile diğer illere bağlı ilçelerdeki esnaf ve sanatkârların kayıt edilecekleri odaların Bakanlık tarafından belirlenmesinde aşağıdaki usul ve esaslar uygulanacaktır.
A)Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları
Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerde, çalışma bölgesi ilçenin idari sınırları olan oda bulunmaması halinde, esnaf ve sanatkârların kayıtlarının hangi oda tarafından tutulacağı, 5362 sayılı Kanun’un 5 inci, 6 ncı ve 7 nci maddeleri ile geçici 8 inci maddesi uyarınca, oda bulunmayan ilçenin yakın ilçelere olan mesafesi ve ulaşım imkânları göz önünde bulundurularak ve ilgili esnaf ve sanatkar odaları birliği görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenecektir.
Esnaf ve sanatkârların yeni oda kayıtları; tercih dilekçeleri alınmak suretiyle, Bakanlıkça belirlenecek en yakın ilçedeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına, ihtisas odası yoksa karma odaya, karma oda yoksa meslekleriyle ilgili en yakın odaya yahut büyükşehir il merkezlerinde kurulu meslekleriyle uyumlu ihtisas odasına yapılacaktır.
Büyükşehir il merkezlerinde kurulu ihtisas odasına kayıtlı esnaf ve sanatkârların talep etmeleri halinde, başvuru dilekçelerine istinaden kayıtları ilgili sicil müdürlüğünce Bakanlıkça belirlenen en yakın ilçe odasına aktarılacaktır.
B) Büyükşehir statüsünde olmayan illerde oda kayıtları
Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde oda bulunmaması durumunda, esnaf ve sanatkârların kayıtları, ilgili esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince bu ilçelerde açılacak şubede tutulacaktır.
Oda bulunmayan ilçelerde birlik tarafından şube kurulmamış ise, şube kuruluncaya kadar esnaf ve sanatkârların kayıtlarının hangi oda tarafından tutulacağı, Kanunun 5 inci, 6 ncı ve 7 nci maddeleri uyarınca oda bulunmayan ilçenin merkeze veya yakın ilçelere olan mesafesi ve ulaşım imkânları göz önünde bulundurularak hazırlanan birliğin görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenecektir.
Şubelerde, personel eksikliği vb. nedenlerle hizmet verilememesi yahut şube hizmet biriminin fiziki olarak mevcut olmaması halinde, Bakanlıkça eksiklikler giderilmesi hususunda birliğe makul bir süre verilecektir. Bakanlıkça verilen sürede eksikliklerin giderilmemesi durumunda ise şubeye kayıtlı esnaf ve sanatkârların kayıtları, sicil müdürlüğünce Bakanlıkça belirlenecek ilçedeki ilgili odaya aktarılacaktır.
- Soru 3-Büyükşehir statüsünde olan ve olmayan illerde oda kayıtları nasıl yapılmaktadır?
CEVAP 3- Esnaf ve sanatkarların üye kaydının yapılacağı Oda, Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliğinin 27 nci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan Yönetmeliğe göre esnaf ve sanatkarların üye kaydının yapılacağı Odaların saptanmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak tebliğ ile belirleneceği belirtilmiştir.
01.08.2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkârların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’de durum aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.
A-Büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtları
Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerdeki odaların çalışma bölgesinde faaliyet gösteren yeni üyenin kaydı, şahsın tercihini beyan eden dilekçeye uygun olarak bu odalara ya da büyükşehir il merkezinde kurulu bulunan ilgili odaya yapılır.
Öte yandan, Danıştay 8 inci Dairesince, Esnaf ve Sanatkârların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’in 6 ncı maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının iptaline karar verildiğinden söz konusu hükümlerin uygulanmayacağı, dolayısıyla büyükşehir statüsündeki illerde oda kayıtlarının 5362 sayılı Kanunun 5, 6 ve Geçici 8 inci maddeleri uyarınca gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmeliyiz.
B-Büyükşehir statüsünde olmayan illerde oda kayıtları
-Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezi ve bağlı ilçelerindeki esnaf ve sanatkarların üye kayıtları anılan Tebliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca yapılır.(Bakınız Soru/Cevap 2)
-Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde oda bulunmaması durumunda, esnaf ve sanatkârların kayıtları, ilgili birlik tarafından bu ilçelerde şube açmak suretiyle tutulabilir.
-Oda bulunmayan ilçelerde birlik tarafından şube kurulmamış ise esnaf ve sanatkârların kayıtlarının tutulacağı oda; Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, oda bulunmayan ilçenin merkeze veya yakın ilçelere olan mesafesi ve ulaşım imkânları göz önünde bulundurularak ve birliğin görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir. Oda bulunmayan ilçelerdeki üyelerin kaydı Bakanlıkça belirlenen en yakın ilçedeki ilgili odaya yapılır.
-Şubelerde, personel eksikliği ve benzeri nedenlerle hizmet verilememesi yahut şube hizmet biriminin fiziki olarak mevcut olmaması halinde, Bakanlıkça eksikliklerin giderilmesi hususunda birliğe makul bir süre verilir. Bakanlıkça verilen sürede eksikliklerin giderilmemesi durumunda ise şubeye kayıtlı esnaf ve sanatkârların kayıtları, sicil müdürlüğünce Bakanlıkça belirlenen en yakın ilçedeki ilgili odaya aktarılır.
Buna göre;
1-Büyükşehir statüsündeki illere bağlı ilçelerde, çalışma bölgesi ilçenin idari sınırları olan oda bulunmaması halinde, esnaf ve sanatkârların kayıtlarının hangi oda tarafından tutulacağı Bakanlıkça belirlenecek ve esnaf ve sanatkârların yeni oda kayıtları; tercih dilekçeleri alınmak suretiyle,
-Bakanlıkça belirlenecek en yakın ilçedeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına,
- ihtisas odası yoksa karma odaya,
-karma oda yoksa meslekleriyle ilgili en yakın odaya yahut büyükşehir il merkezlerinde kurulu meslekleriyle uyumlu ihtisas odasına yapılacaktır.
-Büyükşehir il merkezlerinde kurulu ihtisas odasına kayıtlı esnaf ve sanatkârların talep etmeleri halinde, başvuru dilekçelerine istinaden kayıtları ilgili sicil müdürlüğünce Bakanlıkça belirlenen en yakın ilçe odasına aktarılacaktır.
2-Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde oda bulunmaması durumunda, esnaf ve sanatkârların kayıtları, ilgili esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince bu ilçelerde açılacak şubede tutulacaktır.
- Soru 2-Esnaf ve sanatkarların kayıt olacakları odalar nasıl belirlenmektedir?
CEVAP 2- Esnaf ve sanatkarların mesleki faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için öncelikle sicile (her bir meslek için ayrı) kayıt yapılması gereklidir. Esnaf ve sanatkarlar, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren durumlarını otuz gün içinde bağlı bulundukları sicile tescil ve sicil gazetesinde ilan ettirmekle yükümlüdürler. 01.08.2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkârların Kayıt Olacakları Odaların Tespiti Hakkında Tebliğ’e göre Esnaf ve sanatkarların üye kaydının yapılacağı ilgili oda;
a) ESBİS üzerinde iş yeri adresi olarak beyan edilen yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
b) İş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
c) İş yerleri seyyar olmakla birlikte çalışma bölgesi Kanun ve/veya diğer mevzuatla tahditli olarak belirlenenlerin(Örneğin taksicilerin), çalışma bölgesinin bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası,
ç) Meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanlar için karma oda,
d) Kaydolabileceği karma oda da bulunmayanlar için mesleğiyle ilgili en yakın ihtisas odasıdır.
Esnaf ve sanatkarların kaydolacakları ihtisas odalarının tespitinde Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu Kararıyla belirlenen ve yürürlükte olan esnaf ve sanatkar meslek kolları esas alınmaktadır
Bir çalışma bölgesinde aynı meslek kolunda faaliyetini sürdüren birden fazla ihtisas odasının bulunması halinde ise, ilgili mesleğe veya meslek koluna özgülenen faaliyetin türüne göre esnaf ve sanatkârın üyelik kaydı sırasıyla;
a) Ekonomik faaliyet kodunda ilgili ihtisas odalarında kayıtlı olarak faaliyetini sürdüren mevcut üye sayısının mukayesesi sonucunda üye sayısı fazla olan odaya,
b) Ekonomik faaliyet kodunda kayıtlı üye sayılarının eşitliği durumunda, ilgili ihtisas odalarında meslek kolundaki üye sayısının mukayesesi sonucunda üye sayısı fazla olan odaya,
c) Meslek kolunda kayıtlı üye sayılarının eşitliği durumunda, ilgili ihtisas odalarının mesleği içerisinde barındıran üst meslek kolunda kayıtlı üye sayısının mukayesesi sonucunda üye sayısı fazla olan odaya,
ç) Üst meslek kolunda kayıtlı üye sayılarının eşitliği durumunda, ilgili ihtisas odalarının üye sayısının mukayesesi sonucunda üye sayısı fazla olan odaya,
d) Üye sayılarının eşitliği durumunda, ilgili ihtisas odalarının oda kuruluş tarihinin mukayesesi sonucunda kuruluş tarihi eski olan odaya,
yapılacaktır. Buna ilişkin örneklere de anılan Tebliğde ayrıca yer verilmiştir.
- Soru 1-Yeni bir oda kurulması için yapılacak işlemler nelerdir?
CEVAP 1- Konuyla ilgili yetki ve sorumluğun Ticaret Bakanlığında olduğu dikkate alınarak anılan Bakanlığın internet sitesinde yapılan açıklamalara aşağıda yer verilmiştir. (https-//ticaret.gov.tr/esnaf-sanatkarlar/sikca-sorulan-sorular/kurulus-unvan-degisikligi-ana-sozlesme-fesih)
Bakanlık açıklamasına göre, herhangi bir meslekte ihtisas odası kurulması için başvuruda bulunmak isteyen esnaf ve sanatkârların, 13.02.2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun esnaf ve sanatkar meslek kollarını belirleyen 30.01.2019 ve 3 sayılı kararında belirlenen meslek kollarını inceleyerek kurulması istenen oda unvanını bu meslek kollarına uygun olarak belirlemesi, söz konusu meslekten aktif sicil ve vergi kayıtlarının bulunması gerekmektedir.
İhtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan (en az 500 kişi) değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkârlar karma oda kurma başvurusunda bulunabilirler. Bunun için başvuruda bulunan kişinin faaliyet gösterdiği meslekle ilgili kayıtlı olabileceği bir ihtisas odasının bulunmaması gerekmektedir.
Oda kuruluşu için başvuru sahiplerinin Esnaf, Sanatkarlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğüne hitaben yazacakları dilekçede, kurulması istenen odanın unvanını açıkça belirterek, kimlik ve iletişim bilgileri ile birlikte taleplerini göndermeleri yeterlidir. Kuruluş başvurusu kurucu üyeler adına tek bir kişi tarafından yapılmalıdır.
5362 sayılı Kanuna göre yapılacak inceleme sonucunda başvuru sahibine oda kurma talebinin uygun bulunup bulunmadığı yazılı olarak bildirilir ve kurucu esnaf ve sanatkârlara yazılı olarak kuruluş işlemlerini başlatmak üzere yetki verilir.
Yetki sahibi e-devlet şifresi ile https-//esbis.ticaret.gov.tr/ linkinden ESBİS’e (Esnaf ve sanatkarlar Bilgi Sistemi) giriş sağlar ve “Sanal Oda” sekmesine odaya üye olabilecek esnaf ve sanatkârların bilgilerini elektronik ortamda girmeye başlar. Bu işlemin yetki verildikten sonra en geç 6 ay içerisinde tamamlanması gerekir, aksi halde verilen yetki iptal edilir.
Üye ekleme işlemlerinin tamamlanması üzerine Genel Müdürlüğe bilgi verilir ve ESBİS üzerindeki sanal odada ekli esnaf ve sanatkarlardan oluşan kuruluş tutanağı ve oda ana sözleşmesi ESBİS aracılığıyla temin edilerek 5’er nüsha halinde odanın çalışma bölgesindeki sicil müdürlüğüne teslim edilir.
Bundan sonra kuruluş tutanağı ve ana sözleşmelerin imzalanması sicil müdürünün sorumluluğunda olup imza işlemlerinin de en geç 6 ay içerisinde tamamlanması gerekmektedir.
Sicil müdürlüğündeki imza işlemlerinin tamamlanması sonrasında kuruluş evrakı Ticaret İl Müdürlüğü aracılığıyla Bakanlığa gönderilir.
Yönetim Kurulu İşlemleri
- SORU 22- Odada görevli yönetim ve denetim kurulu üyelerinin vergi mükellefiyetleri devam etmesine rağmen, vergi levhalarında belirtilen iş adreslerini terk etmeleri veya vergi dairesinde kayıtlı görünen meslek dalında herhangi bir faaliyetin olmaması halinde organ üyelikleri görevleri devam edebilir mi?
CEVAP 22- Vergi Usul Kanunu’nun “Adres değişikliklerinin bildirilmesi” başlıklı 157 nci maddesinde;
“101 inci maddede yazılı bilinen iş veya ikamet yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.”
hükmü,
“İş değişikliklerinin bildirilmesi” başlıklı 158 nci maddesinde;
“İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden;
a) Yeni bir vergiye tabi olmayı;
b) Mükellefiyet şeklinde değişikliği;
c) Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi;
gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.”
hükmü, “İşi bırakmanın bildirilmesi” başlıklı 160 ncı maddesinin birinci fıkrasında da;
“153 üncü maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanlar, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.”
hükmü düzenlemiştir.
Ayrıca, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Seçilme şartları” başlıklı 50 nci maddesinin (b) bendi;
“Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak.”
hükmünü amirdir.
Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşlarının Genel Kurul Toplantıları ve Bu Toplantılarda Bulundurulacak Bakanlık Temsilcileri veya Hükümet Komiserleri Yönetmeliğinin “Seçilme şartları” başlıklı 12 nci maddesinde de “Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, kesintisiz en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu bakımdan, Vergi mükellefiyeti aktif olarak devam etmekle birlikte işlerini terk ettikleri yahut adreslerinde değişiklik meydana geldiği düşünülen mükelleflerle ilgili tespit yapılarak keyfiyetin vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan yapılacak inceleme neticesinde anılan kişilerin vergi mükellefiyetlerinin terkin olması veya halen çalışıyor bulunmak şartının sağlanmadığının tespiti halinde 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 50 nci maddesi uyarınca organ üyeliklerinin kendiliğinden sona erecek ve buna ilişkin işlemlerin yönetim kurulunca yerine getirilmesi gerekecektir.
Bu itibarla, söz konusu kişilerin oda üyeliği hakkında işlem yapılabilmesi için öncelikle kişilerin vergi mükellefiyetinin devam edip etmeği öğrenilmeli ve mükellefiyet devam etmiyorsa 6 aylık sürenin geçip geçmediği gibi hususların öğrenilerek işlem yapılması gerekmektedir.
- SORU 21- Organ üyeliği için “halen çalışıyor olmak” şartı nasıl anlaşılmalıdır?
CEVAP 21- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Üyeliğin son bulması” başlıklı 8 inci maddesinde;
“Aşağıda belirtilen durumlarda üyenin oda kaydının silinmesine yönetim kurulu tarafından karar verilir, durum sicile bildirilerek kaydın silinmesi temin edilir ve kaydı silinen üyeye oda tarafından on gün içinde üyenin odaya bildirdiği iş yeri veya ikamet adresine yazılı olarak bildirilir.
a) Daimi olarak odanın çalışma bölgesi dışına çıkanlar.
b) 7 nci maddede belirtilen şartlardan herhangi birini kaybedenler veya bu şartlardan herhangi birine sahip olmadığı sonradan anlaşılanlar.
c) Sanat ve mesleğini yapmaktan sürekli olarak men edilenler.
d) Vergi mükellefiyetini sildirenlerden altı ay içinde tekrar vergi mükellefiyeti tesis ettirmeyenler.
Üyelikleri sicil tarafından silinenlerden, üye niteliğini tekrar kazananların oda üyeliği sicil tarafından tekrar tesis edilir. Bu şekilde üyeliği tekrar tesis edilen üyenin daha önce kazanmış olduğu hakları aynen devam eder. Ancak, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarında görevli olup da oda üyeliği yukarıdaki sebeplerden dolayı kesintiye uğrayanların yetkili organlardaki görevleri de kendiliğinden sona erer. Bu kişiler üyeliklerini tekrar kazanmış olsalar dahi o döneme ilişkin yetkili organ üyelikleri devam etmez."
hükmü yer almaktadır. Söz konusu hüküm, esnaf ve sanatkarların oda üyeliklerinin son bulmasına ilişkin olup; maddenin birinci fıkrasının (d) bendi çerçevesinde oda üyeliğinin sonlandırılabilmesi için vergi mükellefiyetinin silindiği tarihten itibaren altı ay geçmesi ve bu süre içerisinde yeni bir vergi mükellefiyeti tesis ettirilmemiş olması gerekmektedir.
Bununla birlikte, Aynı Kanunun “Seçilme şartları” başlıklı 50 nci maddesi de;
“Genel kurul üyelerinin esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmeleri için gerekli şartlar şunlardır-
a) Denetim kurulu üyeliği için en az lise, bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul mezunu olmak; Konfederasyon denetim kurulu üyeliğine dışarıdan seçilecekler için dört yıllık yüksek okul mezunu ve denetim formasyonunu haiz olmak; disiplin kurulu üyeliği için en az lise mezunu olmak; yönetim kurulu üyeliği için ise en az ilkokul mezunu olmak.
b) Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak.
c) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak.
Seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile bu şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona erer. Bu durumda üyeliğin düşmesi ve en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemler yönetim kurulunca yerine getirilir.”
hükmünü amir olup; organ üyelerinin seçilme yeterlilikleri bu madde çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Buna göre, organ üyelerinin seçilme şartlarını yalnızca seçildikleri tarihte değil organ üyelikleri süresince taşımaları gerekmekte olup; 50 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “halen çalışıyor olmak” şartının da organ üyeliği süresince bulunması gerekmektedir.
Bu itibarla, vergi mükellefiyetini kapatan ve 6 ay içinde yeniden mükellefiyet tesis ettirmeyen oda üyesinin “halen çalışıyor olmak” şartını kaybedecek ve dolayısıyla hem Oda organ üyeliği hem de varsa Birlik nezdindeki organ üyeliği kendiliğinden sona ermiş sayılacaktır.
- SORU 20- Tahmini bütçede yer alan aylık ücretler ve huzur haklarında, genel kuruldan sonra alınacak yönetim kurulu kararı ile herhangi bir artış yapılabilir mi?
CEVAP 20- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesinin birinci fıkrasında;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yönetim kurulu üyelerinin huzur hakları, yönetim kurulu başkanı ve başkan vekilleri ile denetim kurulu ve disiplin kurulu üyelerine verilecek aylık ücretler ile merkez dışından genel kurul, başkanlar kurulu, yönetim kurulu, denetim kurulu ve disiplin kurulu toplantılarına katılacak üyelere ve bunların görevlendirilmelerinde ödenecek yolluk ve konaklama ücretleri, aşağıda belirtilen hadleri aşmamak kaydıyla ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurullarınca belirlenir.
a) Yönetim kurulu başkanlarına;
Odalarda üye sayısı 100-500 olan odalarda asgari ücret, 501-1500 olan odalarda asgari ücretin iki katı, 1501-3000 olan odalarda asgari ücretin üç katı, 3001-10000 olan odalarda asgari ücretin dört katı, 10001 ve daha fazla üyesi olan odalarda asgari ücretin beş katı,
Birliklerde üye oda sayısı 25'e kadar olanlarda asgari ücretin üç katı, 26-50 olanlarda asgari ücretin dört katı, 51-100 olanlarda asgari ücretin beş katı, 101-150 olanlarda asgari ücretin altı katı, 151 ve daha fazla olanlarda asgari ücretin yedi katı,
Federasyonlarda üye oda sayısı 50'ye kadar olanlarda asgari ücretin beş katı, 51-100 olanlarda asgari ücretin altı katı, 101 ve daha fazla olanlarda asgari ücretin yedi katı,
Konfederasyonda Genel başkana asgari ücretin on katı,
b) Yönetim kurulu başkan vekillerine; (a) bendinde belirtilen miktarların 2/4'ü,
c) Denetim kurulu üyelerine; (a) bendinde belirtilen ücretlerin 1/4'ü,
d) Disiplin kurulu üyelerine; (a) bendinde belirtilen ücretlerin 1/4'ü,
Aylık ücret,
e) Aylık ücret almayan yönetim kurulu üyelerine katıldıkları toplantı başına (a) bendinde belirtilen ücretlerin 1/5'i huzur hakkı,
Alırlar. Bu ücretler brüt asgari ücret üzerinden net olarak ödenir.”
hükmüne yer verilmiş olup; emredici nitelikte olan bu maddede Kanunda belirtilen hadleri aşmamak kaydıyla organ üyelerine ödenecek aylık ücret ve huzur hakkı miktarın belirlenmesi görev ve yetkisi yalnızca meslek kuruluşlarının genel kurullarına verilmiştir.
Bu bağlamda, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları organ üyelerinin aylık ücret ve huzur haklarının genel kurullar tarafından belirleneceği açıkça ifade edilmiş olup, söz konusu ücret ve huzur haklarının yönetim kurulunca alınacak bir karar ile yeniden belirlenemeyeceği, şayet yeni bir belirleme yapılmak isteniyor ise, “yetki ve usulde paralellik ilkesi” gereği yeni bir genel kurul kararı alınması gerektiği değerlendirilmektedir.
- SORU 19- Genel Kurulda ibra edilmeyen yönetim kurulu hakkında nasıl bir işlem yapılır?
CEVAP 19- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Genel kurulun yetkileri” başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde;
“İşlem ve eylemleri nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu tespit edilen organ üyeleri hakkında dava açılmasına, bunların görevde kalıp kalmamasına karar vermek.”
hükmü bulunduğundan ibra edilmeyen yönetim ve denetim kurulları hakkında dava açılabilmesi yönünde genel kurulca karar alınabilecektir.
Diğer yandan, 5362 sayılı Kanunun “Oda yönetim kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde;
“Oda işlerini mevzuat ve genel kurul kararlarına uygun olarak yürütmek” hükmüne yer verilmiştir.
Bu itibarla, yapılan genel kurul toplantısında ibra edilmeyen yönetim kurulu hakkında dava açılması yönünde karar alınması halinde genel kurulun aldığı karar çerçevesinde yeni seçilen yönetim kurulunca dava açılması yönünde karar alınarak genel kurul kararının yerine getirilmesi mümkün ve gereklidir.
- SORU 18- Oda Yönetim kurulunun topluca ayrılması nedeniyle atanan Kurulun (Kayyım) yetkileri nelerdir?
CEVAP 18- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Organ ve yönetim kurulu başkanlarının seçimleri” başlıklı 49 uncu maddesinin 13 üncü fıkrasında;
“Seçimlerin tamamının iptali halinde seçimler yenileninceye kadar geçen sürede yönetim kurulu görevini yapmak üzere odalara birlik, birlik ve federasyonlara Konfederasyon, Konfederasyona ise Bakanlık tarafından, genel kurul üyeleri arasından üç kişilik bir kurul atanır.” hükmü yer almaktadır.
Aynı Kanunun 53/son maddesinde ise;
“Yönetim kurulu üyelerinin toplu olarak görevden ayrılması veya asıl üye sayısının yarıdan aşağıya düşmesi ve yedeklerinin de kalmaması halinde; üç ay içinde yapılacak seçimlere kadar, odalar birlik tarafından, birlikler ve federasyonlar Konfederasyon tarafından, Konfederasyon ise Bakanlık tarafından görevlendirilecek üç kişilik bir kurul tarafından yönetilir.”
denilmektedir.
Aynı Kanunun 11 inci maddesinde oda yönetim kurulunun görev ve yetkileri, 56 ncı maddesinde ise aylık ücretler ve huzur hakları düzenlenmiştir.
Oda yönetiminin ayrılması veya seçimlerin iptal edilmesi halinde atanan Kurulun “kayyım” olarak anlaşılması gerekmektedir. Kayyım, bir kimse hakkında belirli bir kısım işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanan kişiye/kişilere denir. Nitekim Türk Medeni Kanununun 403/II maddesinde, “Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.” hükmü yer almaktadır.
Uygulamada “vasi” ile “kayyım” müesseselerinin birbirleri ile karıştırıldıkları görülmektedir. Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (TMK m. 403/I).
Kayyımlık, atanmasını gerektiren sebeplerin mahiyetine göre “temsil kayyımlığı” ve “yönetim kayyımlığı” olmak üzere iki türlü karşımıza çıkmaktadır. Konumuzla ilgili olan yönetim kayyımlığıdır. Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri almak ve özellikle TMK m. 427'de sayılan hallerde bir “yönetim kayyımı” atamakla görevlidir. TMK 427 nci maddesinde “Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle aşağıdaki hallerde bir yönetim kayyımı atar” denilerek kayyım atanmasını gerektiren haller arasında “4. Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,” durumuna yer verilmiştir.
Buna göre aslında Bakanlık tarafından atanan Kurulun bir çeşit yönetim kayyımlığı olduğu varsayılmalıdır.
5362 sayılı Kanunda atanacak Kurullardan bahsedilmekle birlikte bu kurul üyelerinin sorumlulukları veya özlük hakları konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak kurulun mahkeme tarafından değil de vesayet makamı olan Bakanlık tarafından yönetim kurulu yerine atanması karşısında bu kişilerin de yönetim kurulu üyelerine tanınan görev, sorumluluk ve haklara sahip olacağı söylenebilecektir.
Bu itibarla; Odaya olağanüstü genel kurul toplantısına kadar odanın iş ve işlemleri yürütmek üzere atanan üyelere 5362 sayılı Kanunun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesinde yer alan yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretlere ilişkin hükümlerin uygulanabileceği değerlendirilmektedir
Bu açıdan bakıldığında, söz konusu kuruldaki kişiler arasında bir görev dağılımı zorunluluğu ve hiyerarşi bulunmadığı, bu kişilerin eşit yetki ve görevlere sahip bulunduğu, bu nedenle yapacakları işlemlerin ortak imzaları ile geçerlilik kazanacağı, kendilerine yapılacak huzur hakkı ödemelerinde yönetim kurulu üyesi gibi değerlendirilmeleri gerektiği, imza yetkilerini kullanırken “kayyım” sıfatını kullanmalarında bir sakınca bulunmadığı söylenebilecektir.
- SORU 17- Oda üyeliğini kaybedenlerin oda organındaki görevinin sona ermesine bağlı olarak aynı zamanda odanın üst kuruluşlarında (birlik, federasyon ve Konfederasyon) görevli olması halinde, bu görevlerinin sona ermiş olup olmayacağı, -Üyesi olduğu odanın organında görevli iken oda üyeliğini, aynı ilde veya farklı bir ilde başka bir odaya aktaranların aynı zamanda odanın üst kuruluşu olan birlik organında görevli olması halinde, bu görevlerinin sona ermiş olup olmayacağı, -Üyesi olduğu odanın organında görevli iken oda üyeliğini, aynı meslek dalında veya farklı meslek dalında başka bir odaya aktaranların aynı zamanda odanın üst kuruluşu olan federasyon organında görevli olması halinde, bu görevlerinin sona ermiş olup olmayacağı, -Yukarıda belirtilen durumlarda olan birlik ve federasyon organ üyelerinin aynı zamanda Konfederasyon organlarında görevli olması halinde, buradaki görevlerinin sona ermiş olup olmayacağı, Hususlarına ilişkin Bakanlık görüşü ne yöndedir?
CEVAP 17- Konuya ilişkin olarak Ticaret Bakanlığı Hukuk Müşavirliği(Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü) görüşüne aşağıda yer verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 7 nci maddesinde odalara üye olmanın şartları, 8 inci maddesinde ise üyeliğin hangi durumlarda sona ereceği ve sona ermesine ilişkin usul ile yeniden üye olma ve sonuçları düzenlenmiş, bu çerçevede esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarında görevli olup da oda üyeliği 8 inci maddede sayılan sebeplerden dolayı sona erenlerin veya kesintiye uğrayanların yetkili organlarındaki görevlerinin kendiliğinden sona ereceği ve bu kişilerin yeniden oda üyesi olmalarının, oda yetkili organ üyeliklerini de yeniden devam ettirmeyeceği veya kazandırmayacağı açıkça belirlenmiştir.
Kanunun 9 uncu maddesinde oda genel kurulunun, 19 uncu maddesinde birlik genel kurulunun, 28 inci maddesinde federasyon genel kurulunun ve 36 ncı maddesinde Konfederasyon genel kurulunun oluşumu düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden esnaf ve sanatkârlar odası genel kuruluna katılabilmek ve oda organlarına seçilebilmek için ilgili meslek dalında toplantı tarihinden altı ay önce oda üyesi olmak, mevcut organ üyeleri hariç birlik ve federasyonların genel kuruluna katılarak diğer organlara üye seçilebilmek için toplantı tarihinden en az alt ay önce kurulmuş bağlı odalarda başkan ve yönetim kurulu üyesi olmak, mevcut organ üyeleri hariç Konfederasyon genel kuruluna katılarak diğer organlara üye seçilebilmek için birlik ve federasyonlarda başkan ve yönetim kurulu üyesi olmak ön şartlarının getirildiği anlaşılmaktadır. Bu şartlar zincirleme bir birine bağlı; ilk şart oda üyeliğine bağlı olarak oda organ üyeliği, oda organ üyeliğine bağlı olarak birlik ve federasyon organ üyeliği ve birlik ve federasyon organ üyeliğine bağlı olarak Konfederasyon organ üyeliğinin kazanılması şekilde oluşur ve oda üyeliğinin kayıp edilmesine bağlı olarak da esnaf ve sanatkârlar üst meslek kuruluşları organ üyelikleri de kaybedilir.
Diğer yandan Kanunun 50 nci maddesinde esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları organ üyeliğine (genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak) seçilebilmenin şartları düzenlenmiştir. Bu şartları taşımayanlar organ üyeliğine aday olamazlar ve seçilemezler. Yine aynı maddenin son fıkrasında, “Seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona erer.” düzenlemesine yer verilerek belirtilen şartlan taşmayanların veya kayıp edenlerin görevlerinin bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden sona ereceği belirlenmiştir.
Unutmamak gerekir ki organ üyeliğine seçilebilmek; Kanunun 8 inci maddesindeki hallerin bulunmaması ve 50 nci maddesiyle getirilen seçilme ehliyetine haiz olunması yanı sıra, ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları genel kuruluna katılanların iradelerinin tecelli etmesiyle mümkündür. Dolayısıyla bir odanın üyelerinin iradesini yansıtan genel kurulda seçilen bir organ üyesinin, aynı ilde veya farklı bir ilde başka bir odaya yahut aynı meslek dalında veya farklı meslek dalında başka bir odaya kaydının yapılması (aktarılması), yeni kayıt olduğu oda üyelerinin iradesiyle seçildiği ve bu nedenle yeni kaydı yapılan odayı temsil edeceği bağlı üst kuruluşların organlarındaki görevinin devam edeceği şeklinde yorumlanamaz. Bu çerçevede oda üyeliği ve buna bağlı olarak seçildiği oda organ üyeliği sona eren kişinin, üst kuruluşlardaki organ üyeliği görevinin de sona ereceği değerlendirilmektedir.
Yukarıda maddi ve hukuki hususlar çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda;
1-Oda üyeliğini kaybedenlerin oda organındaki görevinin sona ermesine bağlı olarak, esnaf ve sanatkarlar üst kuruluşları organlarında görevli olması halinde, bu görevlerinin de sona ermiş sayılacağı,
2-Üyesi olduğu odanın organında görevli iken oda üyeliğini, aynı ilde veya farklı bir ilde başka bir odaya aktaranlar aynı zamanda odanın bağlı olduğu birlik organında görevli olması halinde, bu görevlerinin sona ermiş sayılacağı,
3-Üyesi olduğu odanın organında görevli iken oda üyeliğini, aynı meslek dalında veya farklı meslek dalında başka bir odaya aktaranların aynı zamanda odanın bağlı olduğu federasyon organında görevli olması halinde, bu görevlerinin sona ermiş sayılacağı,
4-Yukarıda belirtilen durumlarda olan birlik ve federasyon organ üyelerinin, aynı zamanda Konfederasyon organında görevli olması halinde, buradaki görevlerinin de sona ermiş sayılacağı, düşünülmektedir.
- SORU 16-Yönetim kurulu üyeleri hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki disiplin hükümleri uygulanabilir mi?
CEVAP 16- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” başlıklı 125 inci maddesinde, devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller düzenlenmektedir. Bunun yanında, devlet memurlarının yargılanmasında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uygulanmakta olup, bu kanun uyarınca devlet memurlarının görevleri sebebiyle işledikleri suçlar nedeniyle yargılanmalarında yetkili mercilerden izin alınması gerekmektedir.
Buna karşın, meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyelerinin yargılanmasında cumhuriyet savcılıklarınca böyle bir izin alma yöntemi takip edilmemekte, böylece bu kişilerin adli bakımdan kamu görevlileri gibi sorumlu olmalarına ilişkin düzenlemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özgü suçlar olarak kabul edilen suçlarının meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri hakkında da tatbik edilebilmesine yönelik sınırlı bir uygulama alanı yaratmaktadır.
Bu nedenle, 657 sayılı Kanunun disiplin hükümleri Oda organlarında görevli olanlar hakkında uygulanması mümkün değildir.
Ancak esnaf ve sanatkarlara ilişkin olarak, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Disiplin kurulu ve disiplin cezaları” başlıklı 24 üncü maddesinde yer alan hükümler uygulanacaktır. Maddeye göre, Birliğe bağlı oda üyelerinin mesleki faaliyetleri sırasında meslek ahlakı ile bağdaşmayan hareket ve işlemlerini soruşturmaya ve durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre uyarma, kınama, para cezası ve geçici veya uzun süreli oda üyeliğinden çıkarma cezalarından birisini vermeye Birlik disiplin kurulu yetkili kılınmıştır.
Bu cezalar oda üyesi olan herkese uygulanabilecek cezalardır. Organ üyeleri de oda üyesi olduğu için bu disiplin cezalarına muhatap olacaktır. Özellikle, geçici veya uzun süreli oda üyeliğinden çıkarma cezası verilmesi halinde oda üyeliği sonlanan kişinin organlardaki üyeliği de son bulacağından bu ceza oda organlarındaki üyeler hakkında uygulama alanı bulabilecek disiplin hükmünü teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, 5362 sayılı Kanunda oda organ üyelerinin, organ üyeliği görevini yerine
getirirken işleyeceği fiiller için ayrı bir idari yaptırım süreci öngörülmemiş olmakla birlikte, oda başkanı ve üyelerinin aynı zamanda bir esnaf ve sanatkar olması göz önünde bulundurularak, yukarıdaki disiplin cezaları kapsamında yer alan fiiller nedeniyle hakkında idari soruşturma yapılabilmesi mümkündür.
- SORU 15- Yönetim kurulu üyeliğinden düşürülme işlemi dava edilebilir mi?
CEVAP 15- 5362 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır ve bu niteliğe sahip olduğundan bu kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen işlemler de idari işlem sayılmaktadır.
Bir idari işlemin iptali yetkisi Anayasamız ve ilgili mevzuat gereğince idari yargıda bulunmaktadır. Dolayısıyla Oda yönetimi tarafından alınan kararlar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargıda dava konusu edilebilecek işlemlerdir.
Örneğin 5362 sayılı Kanunun “Disiplin kurulu ve disiplin cezaları” başlıklı 24 üncü maddesinde;
“(…)Disiplin kurulunca verilen cezalar on gün içinde ilgililere yazılı olarak tebliğ edilir. İlgililer bu karara karşı tebellüğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili idare mahkemesine dava açabilirler. Davanın açılmış olması idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. Dava, zaruret görülmeyen hallerde, evrak üzerinden inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Yetkili idare mahkemesince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine başvurulabilir. Bölge idare mahkemesinin verdiği kararlar kesindir.”
denilerek yapılan işlemle ilgili idare mahkemesi adres gösterilmiştir.
Bu kapsamda, söz konusu idari işlemin iptal edilmesi talebinde bulunabilecekler açısından, aynı kanuna göre, iptal davası için menfaat ihlali, tam yargı davası için ise zarar varlığı gerekmekte olup, işlem hakkında yasal süresi içinde, ilgilisi tarafından iptal ve tam yargı taleplerinde, Oda tarafından ise iptal talebinde bulunulabilmesi mümkün bulunmaktadır.
Bu çerçevede bakıldığında idari işlem niteliğinde olan yönetim kurulu üyeliğinden düşürülme kararı, ilgilisi tarafından işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile idare mahkemelerinde dava konusu yapılmalıdır.
- SORU 14- Yönetim kurulu toplantılarına çağrı için önceden genel bir karar alınması mümkün müdür?
CEVAP 14- 5362 sayılı Kanunun “Yönetim kurulu toplantıları ve kararları” başlıklı 53 üncü maddesinde;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yönetim kurulları en az ayda bir toplanır. Yönetim kurulu, gerek görülmesi halinde başkanın veya üyelerinin çoğunluğunun ya da denetim kurulu çoğunluğunun çağrısıyla her zaman toplanabilir. Yönetim kurulu toplantılarının çağrısı üyelere yazılı olarak yapılır.
Yönetim kurulu, üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve hazır bulunanların çoğunluğu ile karar verir.
Mazeretsiz olarak üst üste üç toplantıya iştirak etmeyen üyeler yönetim kurulu üyeliğinden çekilmiş sayılır(…)”
denilmektedir. Buna göre, yönetim kurulları, olağan olarak en az ayda bir toplanacağı gibi; gerek görülmesi halinde ise başkanın veya yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu yahut denetim kurulu üyelerinin çoğunluğun çağrısı ile her zaman toplanabilecektir.
Bu bağlamda, yönetim kurullarının ayda bir yapacağı olağan toplantıları için toplantı ve karar çoğunluklarına uygun bir yönetim kurulu kararıyla her ayın belli bir gününde toplantı yapılması kararlaştırılabilmesi mümkündür. Ancak, toplantı tarihine ilişkin kararın bu kararın alındığı toplantıya iştirak etmeyen üyeler açısından hüküm ifade edebilmesi için; anılan üyelere toplantı tarihinin ve alınan kararın yazılı olarak bildirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Muamelat Yönetmeliği’nin “Zarflama ve posta işleri” başlıklı 32 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca yazılı bildirimin ivedi olmaması halinde posta yoluyla, ivedi olması durumunda ise APS veya kargo vasıtasıyla gönderilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu bakımdan, olağan yönetim kurulu toplantılarının tarihi hususunda alınan yönetim kurulu kararına ilişkin yazılı bildirimlerin; hem mevzuata uygunluğun sağlanması hem de ileride ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların bertaraf edilebilmesi bakımından posta yahut kargo vasıtasıyla yapılması uygun olacaktır.
Ayrıca, yazılı bildirimlerin ilgiliye ulaştığını kanıtlayıcı evrakın (tebliğ mazbatası) da söz konusu sebeplerden ötürü muhafaza edilmesin yerinde olacaktır.
Öte yandan yönetim kurullarının gerek görüldüğü hallerde yapacağı, olağanüstü nitelikli toplantılarında ise yukarıda bahsi geçen olağan toplantılarda olduğu gibi tarih tespit edilmesi mümkün görülmemektedir. Nitekim, bu toplantılar, toplanmayı gerekli kılan hallerin ortaya çıkmasıyla söz konusu olacağından tarih belirlenmesi, toplantının yapısına uygun değildir. Bu bakımdan, sözü edilen toplantıların üyelere yukarıda bahsedilen usule uygun ve yazılı olarak, her toplanma için ayrı ayrı bildirilmesi gerekmektedir.
Son olarak, 5362 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ifade edildiği üzere, mazeretsiz olarak üst üste üç toplantıya katılmayan üyeler, görevlerinden çekilmiş sayılacaklardır. Ancak, söz konusu kuralın uygulanabilmesi için her şeyden önce usulüne uygun olarak yapılmış bir yönetim kurulu toplantısının bulunması gerekmektedir. Bu bağlamda, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere,
- Ayda bir olarak yapılacak olağan her bir yönetim kurulu toplantısının üyelere posta yoluyla yazılı olarak bildirilmiş olması,
- Yahut, 5362 sayılı Kanunda belirtilen toplantı ve karar yeter sayılarına uygun olarak toplanmış bir yönetim kurulu toplantısında aylık yönetim kurulu toplantılarının yapılacağı tarihin belirlenmiş olması ve söz konusu tarihe ilişkin kararın üyelere posta yoluyla yazılı olarak bildirilmiş olması,
-Gerek görüldüğü hallerde yapılacak olağanüstü nitelikli yönetim kurulu toplantılarında ise, başkanın; yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun ya da denetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun yönetim kurulu üyelerine posta yoluyla yazılı olarak çağrı yapmış olması,
gerekmekte olup; izah edildiği şekilde yapılmış yönetim kurulu toplantılarına mazeretsiz olarak üst üste üç kere iştirak etmemiş yönetim kurulu üyesinin üyelikten çekilmiş sayılacağının kabulü gerekmektedir.
- SORU 13- Oda başkanı kendi Odasında veya başka bir Odada personel olarak çalışabilir mi?
CEVAP 13- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3 üncü maddesinde esnaf ve sanatkar,
“İster gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”
olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 50 nci maddesinde, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmek için öncelikle kişinin “Genel kurul üyesi” olması gerekmektedir. Maddenin (b) fıkrasında ise, “(…) en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak.” koşulu öngörülmüştür.
“Organlarda görev alına yasağı” başlıklı 51 inci maddesinde ise, denetim ve disiplin kurulu üyeliği bulunanların, aynı kuruluşun yönelim kurulunda görev almalarının ve bu kişilerin ikinci derecedeki kan hısımlarının da aynı dönemde, bu kuruluşun yönetim, denetim ve disiplin kurullarında görev almaları yasaklandığı gibi farklı mesleklerde faaliyet göstermelerinden dolayı birden fazla odaya kaydı olan esnaf ve sanatkarlar ancak bir odanın yönetim veya denetim kurulunda görev alabileceklerdir.
Bununla birlikte ilgili mevzuatta odaların yönetim ve denetim kurullarında, seçilmiş olarak görev yapan kişilerin aynı zamanda başka bir odada veya üyeliği bulunan oda içerisinde, atanmış olarak da görev yapamayacağına ilişkin bir açık yasaklamaya yer verilmemiştir.
Anılan Kanunun oda yönetim kurulunun görev ve yetkilerini belirleyen 1l inci maddesinin (k) bendinde, “Genel sekreter ve diğer personelin atama, terfi, cezalandırma ve görevlerine son verilmesine karar vermek, personele ait bilgileri Bakanlık. e-esnaf ve sanatkar veri tabanında güncelleyerek takip etmek.” yönetim kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Söz konusu Kanunun 12 nci maddesinde ise; oda denetim kuruluna, Kanunla verilen görevlerin yönetim kurulu tarafından yerine getirilip getirilmediğini ve oda işlemlerinin mevzuat ve oda ana sözleşmesi çerçevesinde yerine getirilip getirilmediğini incelemek görev ve yetkisi verilmiştir. Söz konusu hüküm gereğince denetim kurulu, yönetim kurulunun görev ve yetki alanına giren konularda (ve doğal olarak, Genel sekreter ve diğer personelin atama, terfi, cezalandırma ve görevlerine son verilmesine karar vermek konusunda) tesis ettiği işlemlerini denetlemek durumunda olan bir organdır.
Buna göre;
-İstihdam edenle istihdam edilen kişinin aynı şahısta birleşmesinin mümkün olamayacağı, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının yönetim ve denetim kurullarında görev alan kimselerin bu görevlerini tarafsız olarak ve etki altında kalmadan yapabilmelerini sağlamanın gerekliliği ve Kanunun 11 ve 12 nci maddelerinde yer alan düzenlemeler karşısında; odalarda yönetim veya denetim kurulu üyesi olarak görev yapan asil üyelerin, kendi odalarında atanan olarak istihdam edilmesinin mümkün olmadığı,
-Ancak; bir odada yönetim veya denetim kurulu asil üyesi olan bir kişinin esnaf ve sanatkar olma vasfını kaybetmemesi koşuluyla, üyesi olmadığı başka bir odada istihdam edilmesine engel bir durumun bulunmadığı,
-Aynı şekilde; odaların yönetim veya denetim kurullarında yedek üye durumunda olanların henüz karar mekanizmalarına dahil olmamalarından dolayı, (yine, esnaf ve sanatkar olma vasıflarını kaybetmemeleri koşuluyla) gerek kendi odalarında gerekse bir başka odada istihdam edilmelerine engel bir durumun bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Bu arada başka yerde işçi olan bir kişinin oda yönetim kurulu üyesi olup olamayacağı hususunda ise kişinin eğer esnaflık şartlarını taşıması ve odaya ve sicile kaydı tamamlanmış ise ve de organ üyeliklerine seçilme şartlarını taşıyorsa organ üyesi olmasında bir engel yoktur.
- SORU 12- Oda Başkanı aynı zamanda muhtar/belediye meclis üyesi veya milletvekili olabilir mi?
CEVAP 12- Bilindiği üzere 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1 inci maddesinde;
“Bu Kanunun amacı; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.”
hükmü yer almakta olup esnaf ve sanatkarlar odaları ile üst kuruluşları kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.
Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yönetim ve denetim kurulu üyelerinin milletvekili veya mahalli idareler seçimlerinde aday olmaları hususunda 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle meslek kuruluşlarının organlarında görev yapan yöneticilerin adaylığı konusunda 2972 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle atıf yapılan 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 18, 19 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 40 ıncı maddelerinin dikkate alınması gerekmektedir. 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun “Adaylık için görevden çekilmesi gerekenler” başlıklı 18 inci maddesinde;
“Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, aday olmak isteyen belediye başkanları ve subaylar ile astsubaylar, aday olmak isteyen siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar genel ve ara seçimlerin başlangıcından bir ay önce seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde yenileme kararının ilanından başlayarak yedi gün içinde görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmadıkça adaylıklarını koyamazlar ve aday gösterilemezler.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm uyarınca 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak mahalli idareler seçimlerinde aday olabilmek için kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar, seçimin başlangıç tarihinden bir ay önce görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmaları gerekmektedir.
Yüksek Seçim Kurulunun 19.10.2023 tarihli ve 1460 sayılı kararında da;
“2839 sayılı Kanun’un 18’inci maddesi kapsamına giren kamu görevlileri, siyasi parti il, ilçe teşkilatı yöneticileri, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları (subay ve astsubaylar) ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanların 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinde aday olabilmeleri için, istifa veya emeklilik yoluyla ayrılanlar arasında bir ayrım yapılmaksızın istifa veya emeklilik dilekçelerini yukarıda öngörülen sürede vermiş olmaları gerekir. Aksi halde, öngörülen tarihten sonra emeklilik veya istifa isteminde bulunanların 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimde aday olmalarına kanunen imkân bulunmamaktadır.”
denilmiştir. YSK’nın bahse konu kararına göre, aday olmak isteyen kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları yönetim ve denetim kurullarında görev alanların, 2839 sayılı Kanun’un 18 inci maddesi uyarınca görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmaları gerekecektir.
Dolayısıyla Oda organlarında görevli olanların aynı zamanda belediye meclis üyesi veya milletvekili gibi bir başka görevde bulunması mümkün görülmemektedir.
Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları organlarında görev alanların Muhtar olmak istemesi halinde istifa edip etmeyecekleri
YSK’nın 09.11.2023 tarihli ve 2023/1487 sayılı Kararında;
“2971 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un Adaylık ve seçilme yeterliliği başlıklı 31 inci maddesinde;
‘Köy muhtarlığı ve köy ihtiyar meclisi üyeliği, mahalle muhtarlığı ve mahalle ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde adaylık usulü yoktur.
En az altı aydan beri o mahalle veya köyde oturmak şartıyla on sekiz yasını dolduran her Türk vatandaşı, bu Kanunda ve bu Kanunun atıf yaptığı diğer kanunlarda öngörülen hükümlerce seçilmeye mani hali olmamak kaydıyla, muhtar, ihtiyar meclisi ve ihtiyar heyeti üyesi seçilebilir. Bunlar için ilkokul mezuniyeti şartı aranmaz; okur-yazar olmak yeterlidir.
(…)’
hususları düzenlenmektedir.
2972 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrasında da belirtildiği üzere, köy muhtarlığı ve köy ihtiyar meclisi üyeliği, mahalle muhtarlığı ve mahalle ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde adaylık usulü bulunmamaktadır.
Kurulumuzca yapılan değerlendirme neticesinde; 2972 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince, muhtarlık seçimlerinde adaylık usulü olmadığından görüş bildirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.”
denilmiştir.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun (TESK) 16.11.2023 tarihli ve 2023/121 sayılı Genelgesinde ise YSK’nın anılan kararına atıfla, “Açıklanan nedenlerle, meslek kuruluşlarımızın yönetim ve denetim kurulunda görev alanların köy muhtarlığı ve köy ihtiyar meclis üyeliği, mahalle muhtarlığı ve mahalle ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde aday olmak için istifa etmelerine gerek olmadığı değerlendirilmektedir.” görüşü belirtilmiştir.
YSK’nın 2023/1487 sayılı Kararı ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun (TESK) 16.11.2023 tarihli ve 2023/121 sayılı Genelgesinde yapılan değerlendirmeye göre ise, köy muhtarlığı ve köy ihtiyar meclis üyeliği, mahalle muhtarlığı ve mahalle ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde aday olmak için istifa edilme zorunluluğu bulunmamaktadır.
- SORU 11- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 50/c maddesinde zikredilen suçlardan dolayı mahkemece hapis cezasına mahkum olan kişiler hakkında memnu haklarının iadesine karar verildiği takdirde, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilme yeterliliği kazanılmış olur mu?
CEVAP 11- Bu konudaki Ticaret Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görüşüne aşağıda yer verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Seçilme şartları” başlıklı 50 inci maddesinde;
“Genel kurul üyelerinin esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmeleri için gerekli şartlar şunlardır;
a) Denetim kurulu üyeliği için en az lise, bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul mezunu olmak; Konfederasyon denetim kurulu üyeliğine dışarıdan seçilecekler için dört yıllık yüksek okul mezunu ve denetim formasyonunu haiz olmak; disiplin kurulu üyeliği için en az lise mezunu olmak; yönetim kurulu üyeliği için ise en az ilkokul mezunu olmak.
b) Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak.
c)Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme suçlarından hapis cezasına mahkum olmamak.
Seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile bu şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona erer. Bu durumda üyeliğin düşmesi ve en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemler yönetim kurulunca yerine getirilir.”
hükmü yer almaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53 üncü maddesinde,
“(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin Kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,
Yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.”
hükmü yer almaktadır.
5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlıklı 13/A maddesinin birinci fıkrasında;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,
a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması, gerekir.”
hükmü yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 16.07.2003 tarih ve E- 2002/104, K- 2003/72 sayılı kararında,
“Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak üzere öngörülen asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini artırmak, suç işlenmesinde caydırıcılığı sağlamak için, asli cezaya ek olarak feri ve mütemmim cezalar ile kimi hak yoksunlukları da getirilmiştir(…) Yasa koyucu asli cezalara bağlı olarak kimi kısıtlılıklar öngörüp öngörmeme konularında anayasal ilkeler çerçevesinde takdir hakkına sahiptir. Esasen ceza hukukundaki memnu hakların iadesi müessesesi göz önünde bulundurulduğunda süresiz bir hak yoksunluğundan da söz edilemez.”
denilmiştir.
Ancak Danıştay Onikinci Dairesi’nin 28.05.2015 tarih ve E- 2014/3161 K- 2015/3529 sayılı emsal kararında, “Memnu hakların iadesi kararı alınmasının da, anılan maddede yer alan ‘Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile’ ifadesi nedeniyle davacı lehine bir hak vermeyeceği” denilmektedir.
Yukarıda belirtilen mevzuat ve emsal nitelikteki yüksek mahkeme kararları çerçevesinde konu değerlendirildiğinde, kişilerin kasten işlemiş oldukları suçlardan ötürü belli hakları kullanmaktan yasaklı olacağı, bu yasaklar arasında bir kamu görevinin üstlenilmesinden yoksun bırakılmanın da bulunduğu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre bu yasakların, ancak mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar sürebileceği belirtilmiş olmakla birlikte, anılan kanuna göre bu konuda daha özel bir kanun konumunda bulunan 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 50 nci maddesindeki açık düzenleme dikkate alındığında; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinde sayılan hak yoksunluklarından birisi olan kamu görevinin üstlenilmesinden yoksun bırakılma hak yoksunluğunun, bu maddede belirtilen sürelerin geçirilmiş olması nedeniyle memnu hakların iadesine karar verilmiş olsa bile, eğer mahkum olunan mahkumiyet kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreliyse ya da 5362 sayılı Kanunun 50/c maddesinde zikredilen suçların birinden kaynaklanmaktaysa, mahkum olunan kişinin cezası infaz edildikten sonra da devam edeceği ve 5362 sayılı kanunun 50 nci maddesinde zikredilen görevlere seçilemeyeceği değerlendirilmiştir.
- SORU 10- İftira, mala zarar verme ve hakaret gibi suçları işlediği sabit görülerek cezaya hükmedilen oda organ üyesinin üyeliği düşer mi?
CEVAP 10- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Seçilme şartları” başlıklı 50/1-c maddesinde;
“c) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak.
(…)”
denilmektedir.
Yukarıda sayılan suçlar arasında “iftira” “mala zarar verme”, “hakaret” gibi suçlara yer verilmediğinden tek başına bu suçlardan ceza alan bir kişinin oda organ üyesi olmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Ancak mahkeme tarafından verilen hükümde, Sanık hakkında hak mahrumiyeti kararı da verilebilmektedir.
Bir kişi hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince örneğin 2 yıl denetim süresi öngörülmesi ve bu süre boyunca 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilgili bentlerinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesi mümkündür.
Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında aynen;
“Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,
Yoksun bırakılır.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla, kesinleşmiş mahkeme kararında TCK 53/1-a bendi gereğince ve mahkeme ilamında belirtilecek süreler dahilinde, “Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,” yoksun bırakılması halinde kişinin esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarındaki organ üyeliği görevlerinin sona ermesi gerekecektir.
Bu nedenle görülen bir dava sonucunda kişi hakkında oda organ üyeliği şartlarını belirleyen maddede belirtilen suçlardan olmayan bir suçtan dolayı (örneğin görevi kötüye kullanma suçu) ceza verilmesi halinde seçilmeye engel bir durum ortaya çıkmayacaktır. Ancak bu cezanın yanında seçme ve seçilme gibi haklardan mahrumiyet cezası verilmesi halinde oda organ üyeliği de kendiliğinden düşecektir.
Sonuç olarak bir organ üyesi hakkında her ne kadar 5362 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (c) fıkrası kapsamında seçilmeye engel suçlardan ceza almasa da ilgili mahkeme kararında; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenmesinden; bu kapsamda, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılması ve aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamayacağına karar verilmesi halinde, o kişinin görevinin sona ereceği söylenebilecektir.
- SORU 9- Sahtecilik suçundan ceza almak yönetim kurulu üyeliğine engel midir?
CEVAP 9- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Seçilme şartları” başlıklı 50/1-c maddesinde;
“c) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak.
(…)”
denilmektedir.
Bu itibarla, bir kişinin resmi evrakta sahtecilik suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti olduğu mahkeme kararı ile sabit ise 5362 sayılı Kanunun 50 nci maddesi uyarınca organ üyeliğine seçilmesi mümkün değildir ve seçilmiş ise üyeliği kendiliğinden sona ermiş sayılacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Temyiz başvurusunun etkisi” başlıklı 293 üncü maddesinde, “süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.” denilmiştir.
Bu nedenle ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu hüküm temyiz edilmiş ise kesinleşmiş bir hükümden bahsedilemeyeceği için üyelik şartlarının da kaybedildiği ileri sürülemeyecektir. Bu nedenle temyiz süreci takip edilerek sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
- SORU 8- Yönetim kurulu üyeliği için aranan “en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak” şartı kesintisiz mi olmalıdır?
CEVAP 8- 5362 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde aynen;
“c) Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor olmak"
hükmü yer almaktadır.
Söz konusu ifadeden anlaşılacağı üzere, bahse konu seçilme şartı; “en az iki yıllık” olarak değil “en az iki yıldır” oda üyesi olmak şeklinde düzenlenmiş olup, “en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak” ifadesinin de kesintisiz ve geriye dönük olarak son iki yıldan beri oda üyesi olmak şeklinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşlarının Genel Kurul Toplantıları ve Bu Toplantılarda Bulundurulacak Bakanlık Temsilcileri veya Hükümet Komiserleri Yönetmeliğinin “Seçilme şartları” başlıklı 12 nci maddesinde de;
“Genel kurul üyelerinin esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmeleri için gerekli şartlar şunlardır-
a) (Değişik-RG-28/09/2005-25950) Denetim kurulu üyeliği için en az lise, bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul mezunu olmak; Konfederasyon denetim kurulu üyeliğine dışarıdan seçilecekler için dört yıllık yüksek okul mezunu ve denetim formasyonunu haiz olmak; disiplin kurulu üyeliği için en az lise mezunu olmak; yönetim kurulu üyeliği için ise en az ilkokul mezunu olmak.
b) Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, (Ek ibare-RG-25/8/2017-30165) kesintisiz en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak
(…)”
düzenlemesi bulunmaktadır.
Dolayısıyla organlara seçilebilmek için kesintisiz bir şekilde 2 yıldır odaya kayıtlı olmak gerekecektir. Buna göre Ocak 2019 yılında odaya kaydolan bir kişinin 2020 yılında vergi mükellefiyetini sildirmesi ve 6 ay içinde yeniden tesis ettirmemesi halinde oda üyeliği son bulacaktır. Zira vergi mükellefiyetinin sildirilmesi halinde “halen çalışıyor” olma şartı kaybedilmiş sayılmaktadır. Kanun 6 ay gibi bir süre öngörmüş ve bu süre içimde yeniden mükellefiyet tesis ettirilmemesi halinde oda üyeliğinin düşeceğini belirtmiştir. 2021 yılında yeniden vergi mükellefiyetini tesis ettirmesi ve odaya(sicile) kaydolması halinde 2 yıllık kesintisiz süre bu yeni kayıttan sonra başlayacaktır.
Bilindiği üzere esnaf ve sanatkarların vergi mükellefiyetlerini sonlandırdıkları durumda oda kayıtları oda yönetim kurulu tarafından silinmekle beraber sicil kayıtları ilgilinin bizzat talebi üzerine silinmektedir.
Dolayısıyla bir üyenin vergi mükellefiyetini daha evvel terk etmesine rağmen sicile başvurmadığından dolayı sicildeki terkin ve tescil işleminin aynı gün yapılması, oda kaydının da buna bağlı olarak oda yönetim kurulunun çok önceden terk kararı almasına rağmen ESBİS üzerinde yeni silinmesi ve aynı gün içinde yeniden açılması; ancak vergi mükellefiyetini örneğin 2022 yılında tesis ettirmesine rağmen sicile 2023 yılında başvurmasından dolayı şahsın oda ve sicil başlangıcı olarak 2023 yılının esas alınması karşısında 2023 yılında yapılan genel kurul toplantısında organ üyeliğine seçilmesi, 5362 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik uyarınca esnaf ve sanatkar odalarında organ üyeliğine seçilebilmek için “en az iki yıldır odaya kesintisiz olarak kayıtlı olmak” şartını sağlamadığı için mümkün değildir.
- SORU 7- Yönetim kurulu başkanının akrabası aynı dönemde yönetim kurulunda görev alabilir mi?
CEVAP 7- 5362 sayılı Kanunun “Organlarda görev alma yasağı” başlıklı 51 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarında denetim ve disiplin kurulu üyeliği bulunanların, aynı kuruluşun yönetim kurulunda görev almaları yasak olduğu gibi, bu kişilerin eşleri, üstsoy, altsoy ve ikinci derecedeki kan hısımlarının da aynı dönemde, bu kuruluşun yönetim, denetim ve disiplin kurullarında görev almaları yasaktır.
(…)”
hükmü getirilmiştir.
Anılan maddeye göre bir odada denetim kurulu üyesi olan bir kişinin aynı dönemde aynı odanın yönetim kurulunda yer alması yasaklanmıştır. Aynı şekilde örneğin Birlik disiplin kurulunda bulunan bir kişinin Birliğin yönetim kuruluna seçilmesi de mümkün değildir.
Aynı maddeyle getirilen diğer bir yasak da belli derecedeki hısımların (akrabalarının) aynı dönemde organlarda görev alamamasıdır.
Örneğin bir odanın denetim kurulu üyesi olan bir kişinin eşi, oğlu/kızı, babası veya ikinci derecedeki kan hısımlarının(kardeşi, torunu, büyükanne ve büyükbaba gibi) aynı dönemde aynı kuruluşun yönetim, denetim ve disiplin kurulunda yer alması mümkün değildir.
Buna göre yasak sadece denetim ve disiplin kurulu üyelerine ilişkin olup aynı dönemde babası ve oğlu ya da iki kardeşin de oda yönetim kurulunda olmasını yasaklayan bir hüküm yoktur.
- SORU 6- Oda Organlarında görevli olanlara ödenecek ücretlere esas oda üye sayısının değişmesi ücretlerin miktarını etkiler mi?
CEVAP 6- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesinde, oda üye sayısına bağlı olarak asgari ücretin katları şeklinde ücret ve huzur hakkı belirlenmiş ve bu ücretlerin brüt asgari ücret üzerinden net olarak ödenmesi kurala bağlanmıştır.
Örneğin üye sayısı 1501-3000 olan odalarda yönetim kurulu başkanlarına brüt asgari ücretin üç katı, yönetim kurulu başkan vekillerine söz konusu ücretin 2/4'ü, denetim kurulu üyelerine 1/4'ü aylık ücret; aylık ücret almayan yönetim kurulu üyelerine katıldıkları toplantı başına söz konusu ücretlerin 1/5'i huzur hakkı ödenmesi gerekmektedir.
Üye sayısı 3001 olması halinde Başkanın ücret miktarı asgari ücretin 4 katı olarak hesaplanacak ve diğerleri de buna uygun olarak belirlenecektir. Ancak oda genel kurulunda alınan kararla, Kanunda yazılı hadlerin yarısının ödenmesi yönünde irade belirtilmiş ise 3001 üyesi olan bir odanın asgari ücretin 4 katının yarısının ödenmesi gerekecektir.
Ücretlerin belirlenmesinde, genel kurula katılacaklar listesinde (hazirun listesi) bulunan oda üye sayısı dikkate alınmalıdır. Genel kurul sonrası oda üye sayısında meydana gelecek artış veya azalmalar ücret ve huzur hakkı miktarlarını değiştirmeyecektir. Zira üye sayısı değişken olup her artış veya azalışta ücretlerin yeniden belirlenmesi genel kurulun toplanmasını gerektirecektir. Ancak genel kurulda yasal sınırlar dikkate alınarak ücretlerin belirlenmesi yönünde yönetim kuruluna yetki verilmesi halinde yönetim kurulu oda üye sayısındaki değişmeye göre ücretlerini belirlemesi mümkündür.
- SORU 5- Yönetim kurulu üyelerinin odadan ücret almamaları yönünde genel kurulda karar alınması mümkün müdür?
CEVAP 5- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesinin birinci fıkrasında;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yönetim kurulu üyelerinin huzur hakları, yönetim kurulu başkanı ve başkan vekilleri ile denetim kurulu ve disiplin kurulu üyelerine verilecek aylık ücretler ile merkez dışından genel kurul, başkanlar kurulu, yönetim kurulu, denetim kurulu ve disiplin kurulu toplantılarına katılacak üyelere ve bunların görevlendirilmelerinde ödenecek yolluk ve konaklama ücretleri, aşağıda belirtilen hadleri aşmamak kaydıyla ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurullarınca belirlenir.
a)Yönetim kurulu başkanlarına;
Odalarda üye sayısı 100-500 olan odalarda asgari ücret, 501-1500 olan odalarda asgari ücretin iki katı, 1501-3000 olan odalarda asgari ücretin üç katı, 3001-10000 olan odalarda asgari ücretin dört katı, 10001 ve daha fazla üyesi olan odalarda asgari ücretin beş katı,
Birliklerde üye oda sayısı 25'e kadar olanlarda asgari ücretin üç katı, 26-50 olanlarda asgari ücretin dört katı, 51-100 olanlarda asgari ücretin beş katı, 101-150 olanlarda asgari ücretin altı katı, 151 ve daha fazla olanlarda asgari ücretin yedi katı,
Federasyonlarda üye oda sayısı 50'ye kadar olanlarda asgari ücretin beş katı, 51-100 olanlarda asgari ücretin altı katı, 101 ve daha fazla olanlarda asgari ücretin yedi katı,
Konfederasyonda Genel başkana asgari ücretin on katı,
b) Yönetim kurulu başkan vekillerine; (a) bendinde belirtilen miktarların 2/4'ü,
c) Denetim kurulu üyelerine; (a) bendinde belirtilen ücretlerin 1/4'ü,
d) Disiplin kurulu üyelerine; (a) bendinde belirtilen ücretlerin 1/4'ü,
Aylık ücret,
e) Aylık ücret almayan yönetim kurulu üyelerine katıldıkları toplantı başına (a) bendinde belirtilen ücretlerin 1/5'i huzur hakkı,
Alırlar. Bu ücretler brüt asgari ücret üzerinden net olarak ödenir.”
hükmüne yer verilmiştir. Kanun maddesinde “ödenir” ifadesi ile konu takdire bağlı kılınmamıştır. Ancak Kanunda belirtilen hadleri aşmamak kaydıyla miktarın belirlenmesi noktasında yetki verilmiştir. Bu nedenle hiçbir ücret veya huzur hakkı alınmaması değil ancak daha düşük bir miktar belirlenmesine imkan tanınmıştır.
Öte yandan, Odalar kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olup her türlü işlemi yargı denetimine tabidir. Genel kurul toplantısında organ üyelerine ücret/huzur hakkı verilmemesi yönündeki bir karar, Kanuna aykırılık oluşturacağından bu kararın iptali yönünde idari yargıda iptal davası açılması mümkündür.
Yine organ üyelerine ödenecek ücret ve huzur haklarını belirleme yetkisinin genel kurulda olması nedeniyle yönetim kurulunun bu yönde karar alması da mümkün değildir. Ancak 5362 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca oda yönetim kurulunun salt çoğunluğunun alacağı karar ile aylık ücret ve huzur hakları miktarının tespiti hususunda genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılabilmesi mümkündür.
5362 sayılı Kanunun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesindeki oda organ üyelerinin alacağı ücret ve huzur haklarına ilişkin hüküm emredici bir hüküm olup kişinin aksi yönde bir talebi olmadığı sürece ödenmesi gereklidir.
Bu nedenle genel kurulda belirlenen ücret veya huzur hakkının görev süresi boyunca organ üyeleri tarafından alınmamış olması ileride bunun talep edilmeyeceği anlamına gelmemektedir. Ancak organ üyelerinin ücretlerinin yasal sınırlar içinde yönetim kurulunca belirlenmesi yönünde genel kurulda karar alınması, yönetim kurulunun da ücret ve huzur hakkı almaktan yazılı bir şekilde kendi iradeleri ile vazgeçmesi ve bu durumun da yönetim kurulu kararlarına bağlanması halinde kişilerin geçmişe dönük ücret ve huzur hakkı talebinde bulunma hakkının kalmayacağı değerlendirilmektedir.
- SORU 4- Oda yönetim kurulu başkanının üyeliğinin kendiliğinden sona ermiş sayılmasına neden olan mahkumiyet kararına rağmen işlem yapılmazsa ne olur ?
CEVAP 4- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Amaç dışı faaliyet yasağı” başlıklı 52 nci maddesinin birinci fıkrasında;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Kuruluş amaçları dışında faaliyet gösteren veya bu Kanunda belirtilen asli görevlerini Bakanlığın uyarısına rağmen yerine getirmeyen esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine Bakanlığın veya bu kuruluşların bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince karar verilir. Yargılama, basit yargılama usulüne göre yapılır ve en geç iki ay içinde sonuçlandırılır.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla, yönetim kurulu başkanlığı görevi kendiliğinden sona ermiş olan oda organ üyeleri hakkında Bakanlığın talimatına rağmen oda tarafından gerekli işlemlerin yapılmaması halinde Bakanlığın talebi üzerine asliye hukuk mahkemesinde görülecek dava ile organ üyelerinin görevlerine son verilebilmektedir.
- SORU 3- Üyelik şartlarını taşımadığı sonradan anlaşılan yönetim kurulu üyesine ödenen huzur hakkı istenebilir mi?
CEVAP 3- 5362 sayılı Kanunda yönetim kuruluna seçilebilme şartları belirtilmiştir. Bu şartlardan birisini taşımadığı sonradan anlaşılanların organ üyeliği düşmektedir. Ancak bu düşmenin geçmişe etkili olup olmayacağı veya etkilerini ne zamandan itibaren göstereceği anılan Kanunda düzenlenmemiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Üyeliğin son bulması” başlıklı 8 inci maddesinde;
“Aşağıda belirtilen durumlarda üyenin oda kaydının silinmesine yönetim kurulu tarafından karar verilir, durum sicile bildirilerek kaydın silinmesi temin edilir ve kaydı silinen üyeye oda tarafından on gün içinde üyenin odaya bildirdiği iş yeri veya ikamet adresine yazılı olarak bildirilir.
a) Daimi olarak odanın çalışma bölgesi dışına çıkanlar.
b) 7 nci maddede belirtilen şartlardan herhangi birini kaybedenler veya bu şartlardan herhangi birine sahip olmadığı sonradan anlaşılanlar.
c) Sanat ve mesleğini yapmaktan sürekli olarak men edilenler.
d) Vergi mükellefiyetini sildirenlerden altı ay içinde tekrar vergi mükellefiyeti tesis ettirmeyenler.
Üyelikleri sicil tarafından silinenlerden, üye niteliğini tekrar kazananların oda üyeliği sicil tarafından tekrar tesis edilir. Bu şekilde üyeliği tekrar tesis edilen üyenin daha önce kazanmış olduğu hakları aynen devam eder. Ancak, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlardaki görevleri de kendiliğinden sona erer. Bu kişiler üyeliklerini tekrar kazanmış olsalar dahi o döneme ilişkin yetkili organ üyelikleri devam etmez.”,
“Oda genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 10 uncu maddesinde;
“Oda genel kurulunun görev ve yetkileri şunlardır;
a) Oda başkanını, yönetim kurulu ve denetim kurulu asıl ve yedek üyelerini seçmek.
b) Yönetim kurulu faaliyet raporu, denetim kurulu raporu, bilanço ve gelir ve gider hesaplarını incelemek, kabul veya reddetmek.
c) Yönetim kurulu ve denetim kurulunu ibra etmek.
(…)
e) İşlem ve eylemleri nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu tespit edilen organ üyeleri hakkında dava açılmasına, bunların görevde kalıp kalmamasına karar vermek. (…)”,
“Oda denetim kurulunun görev ve yetkileri ” başlıklı 12 nci maddesinde ; “ Oda denetim kurulunun görev ve yetkileri şunlardır;
a) Bu Kanunla verilen görevler ile genel kurulda alınan kararların yönetim kurulu tarafından yerine getirilip getirilmediğini incelemek.
b) Oda işlemlerinin mevzuat ve oda ana sözleşmesi çerçevesinde yerine getirilip getirilmediğini incelemek. (…) ”
hükümleri yer almaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşme şartlarını düzenleyen 77 nci maddesinde ise;
“Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.”
hükmü bulunmaktadır.
Bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin seçilme şartlarını taşımadığının anlaşılması üzerine görevlerine son verilmesi halinde bu kişilere ödenen ücretlerin ilgililerden tahsil edilip edilmemesiyle ilgili değerlendirmelerin öncelikle meslek kuruluşlarının genel kurullarında yapılması gerekmektedir. Yapılacak değerlendirmelerin ise ödenen ücretlerin sebepsiz zenginleşmeye neden olup olmadığı yönünde yapılması uygun olacaktır.
Yönetim kurulu üyesinin şartları taşımadığını bilerek ve bu durumu sahte belgelerle gizleyerek seçilmişse kasıtlı ve bilinçli eylemiyle haksız bir kazanç sağlamış olacaktır. Bu nedenle konunun cezai sorumluluğu ayrıca değerlendirilmesi dışında kendi kasıtlı eylemiyle ödenmesine neden olan huzur haklarının tahsili gerekecektir.
Ancak devam eden bir davanın sonuçlanması ve yönetim kurulu üyeliğine engel gerekli şartlar arasında yer alan cezalardan birisiyle cezalandırılan kişinin üyeliği son bulacak ancak o ana kadar yapılan ödemelerin tahsili söz konu olmayacaktır.
Zira, Yönetim kurulu üyesi bir kişinin yerine bir başkası da görev yapmış olsaydı yine yönetim kurulu üyeliği nedeniyle odaca huzur hakkı ödemesinin yapılacağı göz önüne alındığında; Borçlar Kanununun 77 nci maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme şartlarının ilgili açısından ortaya çıkmayacağı söylenebilecektir.
- SORU 2- Yönetim kurulu üyesinin 6 aydır yurt dışında veya bir suçtan dolayı tutuklu olması üyeliğin düşmesine neden olur mu? Yönetim kurulu başkanına/üyelerine tutuklu veya hükümlü bulunduğu zamanlar için huzur hakkı/aylık ücret ödemesi yapılır mı?
CEVAP 2- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Yönetim kurulu toplantıları ve kararları” başlıklı 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında;
“Mazeretsiz olarak üst üste üç toplantıya iştirak etmeyen üyeler yönetim kurulu üyeliğinden çekilmiş sayılır. Yönetim kurulu üyeleri arasında eksilme olduğu takdirde, yedek üyelerden genel kuruldaki seçimde en fazla oy alanlar, oyların eşitliği halinde ise listeye göre sırayla yönetim kuruluna getirilir ve yeni üye ilk toplantıya yazılı olarak çağrılır. Yeni üyenin iştiraki sağlanmadan yönetim kurulu toplantısı yapılamaz. Bu üyenin toplantıya icabet etmemesi halinde sonraki üye çağrılarak yönetim kurulu üye sayısı tamamlandıktan sonra toplantı yapılır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hüküm ile yönetim kurulu üyeliklerinden çekilmiş sayılma için toplantılara mazeretsiz katılmama şartı aranmıştır. Tutukluluk halinde organ üyelerinin toplantıya katılmaları fiilen mümkün olmadığından, söz konusu durumun 5362 sayılı Kanun kapsamında mazeret olarak kabul edilebileceği değerlendirilmektedir. Zira tutukluluk adli bir tedbir olup dava sonuçlanıncaya kadar kişinin suçlu olduğu söylenemeyecektir. Mahkeme sonucunda beraat etme ihtimali olan bir kişinin üyeliğinin düşürülmesi de hak kaybına neden olacaktır.
Devam eden yargılanma sonucunda şahıs hakkında bir mahkumiyet kararı kurulması ve söz konusu kararın kesinleşmesi halinde organ üyeliği ve seçilme şartlarının da ayrıca değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir.
Öte yandan, Organ üyesinin eğer sağlık sebepleri nedeniyle yurtdışında ise ve bu durumu odaya yazılı bir şekilde bildirmiş ise bu geçerli bir mazeret sayılmalıdır. Ancak kişi eğer 6 aydan fazla mazeretsiz bir şekilde yurtdışına çıkmış ise kişinin mazeretsiz olarak üst üste üç toplantıya iştirak etmeme hali ortaya çıkacağından bu kişi yönetim kurulu üyeliğinden çekilmiş sayılacaktır.
Ayrıca, 5362 sayılı Kanunun 56 ncı ve diğer maddelerinde de oda başkanı/üyeleri hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı kurulana dek mazeretli bulunduğu tutukluluk sürecinde huzur hakkı/aylık ücret almasına engel bir düzenleme bulunmadığından tutukluluk süresi boyunca ücret ve diğer hakları da devam etmesi gerekecektir.
Devam eden yargılanma sonucunda şahıs hakkında bir mahkumiyet kararı kurulması, söz konusu kararın kesinleşmesi ve mahkumiyet kararının seçilmeye engel suçlardan olması halinde organ üyeliği ve seçilme şartları kaybedilmiş olacağından bu tarihten sonra Oda başkanlığı veya üyeliği son bulacak ve dolayısıyla kendisine ödeme yapılması mümkün olmayacaktır. Ancak karar kesinleşinceye kadar yapılan ödemelerin ilgiliden istenmesi mümkün değildir.
- SORU 1- Zimmet suçundan ceza alan ancak hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilen kişi Oda Yönetim Kurulu üyesi olabilir mi?
CEVAP 1- 5362 sayılı Kanunun 50 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde,
“Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak.”
hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre yukarıda yer alan suçlardan birisine mahkum olan kişinin meslek kuruluşlarının organlarına seçilmesi mümkün değildir.
Ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231 inci maddesinin 8 inci fıkrasında, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir. Hüküm uyarınca kurulan hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacağından, verilen hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar 5237 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi uyarınca verilen hak yoksunluğuna ilişkin olarak da ilgili hakkında hukuki sonuç doğurmayacağı söylenebilecektir.
Bu nedenle, zimmet suçu, 5362 sayılı Kanunun 50 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde sayılan suçlar arasında yer almakla birlikte, zimmet suçundan yargılanan ve mahkum olan ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar verilmesi ve 5 yıllık denetim süresi içinde herhangi bir suç işlenmemesi halinde hakkındaki davayla ilgili hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilen kişi açısından 5362 sayılı Kanunun 50 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında seçilmeye engel bir durum ortaya çıkmamış sayılacak ve yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi mümkün olacaktır.
Diğer yandan aynı Kanunun 50 nci maddesinin son fıkrasında da;
“Seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile bu şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona erer. Bu durumda üyeliğin düşmesi ve en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemler yönetim kurulunca yerine getirilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu itibarla, Kanunun 50/1-c maddesinde sayılan suçlardan mahkum olan bir organ üyesinin bu mahkumiyetinin kesinleşmesi halinde seçilme yeterliliğini yitirmiş olacağı ve üyeliğinin de kendiliğinden sona ereceği, adı geçen kişinin üyeliğinin düşmesi ve en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemlerin yönetim kurulunca yerine getirilmesi gerekmektedir.
Denetim Kurulu İşlemleri
- SORU 10- Odaların Birlik denetim kurulu tarafından denetlenmesi mümkün müdür?
CEVAP 10- 5362 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında Bakanlık, ihbar veya şikâyet doğrultusunda ya da resen odaların hesap ve işlemlerinin, bağlı bulunulan birliğin denetim kurulu tarafından incelenmesini isteyebilir.
Bakanlıkça öngörülen veya istem üzerine yapılan denetimlerde birliklerin denetim kurulları, birliğe bağlı odaların hesap ve işlemlerini bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde Bakanlık adına inceler ve sonuçlarını konsolide ederek iki ay içerisinde Bakanlığa gönderir. İnceleme konuları şunlardır;
a) Kanunla verilen görevler ile genel kurulda alınan kararların oda yönetim kurulu tarafından yerine getirilip getirilmediği.
b) Oda işlemlerinin mevzuat ve oda ana sözleşmesi çerçevesinde yapılıp yapılmadığı.
c) Bakanlık ve oda üst kuruluşları tarafından verilen görevlerin yerine getirilip getirilmediği.
ç) Odanın yıllık aidatlarının üyelerden zamanında tahsil edilip edilmediği.
d) Odanın mali bilgilerinin, üye kayıtlarının, personel ve organ üyelerinin Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında, yeterli bilgileri haiz şekilde tutulup tutulmadığı.
Bu madde kapsamında yapılan denetimlerde; oda yönetim kurulu, oda genel sekreteri ve personeli tarafından mizan cetveli, defterler, muhasebe belgeleri ve talep edilen diğer bilgi ve belgeler gecikmeksizin birlik denetim kuruluna verilir ve gerekirse yerinde inceleme imkânı sağlanır.
- SORU 9-Yapılan denetimler sonucunda hazırlanan raporlar ne zaman teslim edilir?
CEVAP 9- Aylık denetimlerin sonuçlarını gösteren raporlar;
a) 1 Ocak-31 Mart,
b) 1 Nisan-30 Haziran,
c) 1 Temmuz-30 Eylül,
ç) 1 Ekim-31 Aralık,
tarihleri arasını kapsayacak şekilde nisan, temmuz, ekim ve ocak aylarının on beşinci gününün mesai bitimine kadar bir yazı ekinde yönetim kuruluna sunulur.
Raporun sunumu için öngörülen son günün tatil gününe denk gelmesi halinde ilgili raporun sunulma tarihi, tatili takip eden ilk iş günüdür.
Denetim kurulu tarafından sunulan rapor yönetim kurulunun ilk toplantısında müzakere edilir, tespit ve öneriler doğrultusunda gerekli tedbir ve kararlar alınır.
- SORU 8- Yapılacak denetimde asgari olarak bakılacak işlemler nelerdir?
CEVAP 8-Denetim kurulunca yapılan denetimlerde asgari olarak;
a) Odaya kaydolan ve kaydını sildiren üyelere ilişkin işlemlerin Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerine uygun olarak yapılıp yapılmadığı ve anılan maddelerde belirtilen şartların sağlanıp sağlanmadığı, üyelik kaydına ve oda kaydının silinmesine ilişkin ilgili oda yönetim kurulunun zamanında karar alıp almadığı,
b) Odalarda üye kayıtlarının Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında, eksiksiz, doğru ve yeterli bilgileri haiz şekilde tutulup tutulmadığı, söz konusu bilgilerde gerekli güncellemenin zamanında yapılıp yapılmadığı,
c) Meslek kuruluşunun evrak ve arşiv hizmetleri kapsamında yapılan işlemlerin mevzuata uygun olup olmadığı,
ç) Meslek kuruluşu personeline ait bilgilerin, Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında güncel olarak tutulup tutulmadığı, istihdam edilecek personelin işe giriş bildirgesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna zamanında bildirilip bildirilmediği, ayrıca özlük dosyalarında personele ilişkin görev istek formu, sabıka belgesi, atama, yükselme, izin, disiplin cezası ve fazla mesai gibi belgelerin bulunup bulunmadığı,
d) Denetlenen dönem içerisinde genel sekreter ve genel sekreter yardımcılığına atama yapılmışsa atananların Kanunun 57 nci maddesinde belirtilen nitelikleri haiz olup olmadığı,
e) Meslek kuruluşu yönetim kurulunun en az ayda bir toplanıp toplanmadığı, toplantı çağrısının üyelere yazılı olarak yapılıp yapılmadığı, bu toplantılarda toplantı ve karar nisaplarına uyulup uyulmadığı, mazeretsiz olarak üst üste üç toplantıya iştirak etmeyen üyeler hakkında gerekli işlemlerin yapılıp yapılmadığı ve bunların yerine yedek üyelerin çağrılıp çağrılmadığı,
f) Genel sekreterin tek başına yetkili olduğu hâller hariç olmak üzere giderlerin başkan veya vekili ile genel sekreterin ortak imzasıyla yapılıp yapılmadığı, meslek kuruluşu adına yazılan yazıların da aynı şekilde imzalanıp imzalanmadığı,
g) Meslek kuruluşuna ait para ve kıymetli evrakın kasada saklanıp saklanmadığı,
ğ) Kasada, yönetim kurulu kararı gereği olması gereken tutardan fazla para bulundurulup bulundurulmadığı ve paranın ilgili banka hesaplarına yatırılıp yatırılmadığı,
h) Çalışılmakta olan banka şubeleriyle aylık ekstreler alınmak suretiyle hesap mutabakatının her ay sonunda düzenli olarak yapılıp yapılmadığı,
ı) Tahsil ve tediye fişlerinin günlük düzenlenerek, bu fişlerin muntazam bir şekilde kasa defterine işlenip işlenmediği, tanzim edilen ilgili evrak kayıtlarının süresi içinde ilgili deftere intikalinin sağlanıp sağlanmadığı,
i) İhtiyaca göre alınan demirbaş malzemelerin demirbaş defterine gününde ve düzenli bir şekilde işlenip işlenmediği ve mevcut demirbaşların demirbaş defterindeki sıra numarasına göre numaralandırılıp numaralandırılmadığı,
j) Birlik yönetim kurulunun odalardan gelen esnaf ve sanatkârlara ait şikâyetleri inceleyip incelemediği ve neticelendirip neticelendirmediği ya da gerek görülmesi halinde konuyu Konfederasyona intikal ettirip ettirmediği,
k) Birliklerde birlik genel sekreterinin birliğe üye odaların genel sekreterleri ile temmuz ve aralık aylarında, birlik başkanının gözetiminde yılda en az iki defa eğitim ve değerlendirme toplantısı yapıp yapmadığı,
l) Verilen hizmet ve onaylanan belgelerden ne kadar ücret alındığı ve alınan ücretlerin mevzuata ve Konfederasyon tarafından belirlenen tarifelere uygun olup olmadığı,
incelenir.
Yapılan denetimlerde ayrıca denetim kurulları, kayıt ücreti ve yıllık aidatların/katılma paylarının zamanında tahsil edilip edilmediğini kontrol eder ve buna ilişkin tespit ve değerlendirmeleri ile kayıt ücreti ve yıllık aidata/katılma payına ilişkin Kanunda ve 14/02/2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmelikte öngörülen usul ve esaslara riayet edilip edilmediğini raporunda belirtir.
Denetim kurulu, denetlenen dönem içerisinde en az bir defa meslek kuruluşunun nakit mevcudu ile menkul kıymetlerini; sayım yapmak, kayıtlarla karşılaştırmak ve ihtiyaç duyulan diğer yöntemleri tatbik etmek suretiyle kontrol eder. Ulaşılan sonuçlara raporda yer verilir ve düzenlenen tutanaklar bu rapora ek yapılır.
- SORU 7-Denetim kurulu raporlarına ilişkin genel ilkeler nelerdir?
CEVAP 7- Anılan Tebliğde öngörülen aylık ve dört yıllık dönemlere ilişkin denetimler, denetim kurulu üyeleri tarafından birlikte veya konu itibariyle ve işbölümü içerisinde tek olarak yapılabilir. Ancak, denetim sonucunda düzenlenen raporlar, kurul olarak ve salt çoğunlukla karara bağlanır ve raporun tüm sayfaları denetim kurulu üyeleri tarafından imzalanır. Kararlara muhalif kalarak, muhalefet şerhi yazmak isteyen üyelerin şerhleri karara yazılır veya yazılı olarak verilen muhalefet şerhleri karara eklenir.
Denetim kurulu tarafından tanzim edilen raporlarda, incelemenin ait olduğu dönem veya tarih aralığı ile türü ve raporun düzenlenme tarihi belirtilir, ihtiyaç görülen istatistiki bilgilere yer verilir.
Raporlar, meslek kuruluşunun tüm işlem ve hesaplarını kapsayacak ve söz konusu Tebliğde öngörülen hususları ihtiva edecek şekilde ayrıntılı bilgiler içerir.
Raporlar sade, açık ve anlaşılır bir dille yazılır ve bu raporlarda mümkün olan en basit kavram ve terimler kullanılır, tereddüde neden olabilecek belirsiz ifadelerden kaçınılır.
Raporlarda; gerçeğe aykırı, yanıltıcı, abartılı veya üyeler ve diğer kişiler nezdinde yanlış kanaat uyandırıcı ifadelere yer verilemez.
Denetim kurulu, anılan Tebliğde öngörülen hususlar dışında, gerekli gördüğü konuları da ilave olarak inceleyebilir ve bunların sonuçlarına raporlarda yer verir.
- SORU 6- Denetim kurulunca hazırlanması gereken raporlar nelerdir?
CEVAP 6- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşlarında Denetim Kurullarının Çalışma Usulü ve Düzenlenecek Raporlar Hakkında Tebliğ’e göre Denetim kurulu, meslek kuruluşunun hesap ve işlemlerini Kanun ve bu Tebliğde belirtilen esaslar çerçevesinde denetler.
Yapılacak bu denetimden ayrı olarak, meslek kuruluşunun olağan iki genel kurulu arasındaki dört yıllık döneme ilişkin hesap ve işlemleri denetim kurulu tarafından denetlenir. Düzenlenen rapor, denetim kurulu raporu olarak genel kurula sunulur. Söz konusu raporun kapsamı, denetim kurulunun seçildiği yılın 1 Ocak günü ile bir sonraki seçimin yapıldığı tarihten önceki yılın 31 Aralık günü arasındaki dört yıllık dönemdir.
Denetim kurulu, hazırladığı dönem sonu denetim raporunu, yönetim kuruluna bir yazı ekinde sunar. Söz konusu rapor, diğer genel kurul belgeleriyle birlikte toplantıdan on beş gün önce ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşunun Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanındaki sayfasından üyelerinin bilgisine sunulur ve kuruluşun merkezinde ayrıca incelemeye açık tutulur.
- SORU 5- Lise ve üniversite mezunu oda üyelerinin denetim kurulunda yer almak istemediklerine dair yazılı beyan vermesi halinde Oda genel kurulunda denetim kurulu asil ve yedek üyelerine ortaokul ve ilkokul mezunları arasından seçim yapılabilir mi?
CEVAP 5- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Seçilme şartları” başlıklı 50 nci maddesinde;
“Genel kurul üyelerinin esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmeleri için gerekli şartlar şunlardır-
a) Denetim kurulu üyeliği için en az lise, bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul mezunu olmak; Konfederasyon denetim kurulu üyeliğine dışarıdan seçilecekler için dört yıllık yüksek okul mezunu ve denetim formasyonunu haiz olmak; disiplin kurulu üyeliği için en az lise mezunu olmak; yönetim kurulu üyeliği için ise en az ilkokul mezunu olmak.
(...)
Seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile bu şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona erer. Bu durumda üyeliğin düşmesi ve en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemler yönetim kurulunca yerine getirilir .”
hükmüne yer verilmiştir.
Anılan maddeden anlaşılacağı üzere oda denetim kurulu üyeliğine seçilebilmek için en az lise; bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde ise sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul mezunu olma şartının sağlanması gerekmekte olup; ilkokul mezunu olan esnaf ve sanatkarların hiçbir suretle denetim kurulu asil veya yedek üyeliğine seçilmesi mümkün görülmemektedir.
Ancak lise veya daha yüksek eğitimi olanların talep etmediklerini yazılı olarak bildirmeleri halinde ortaokul mezunlarının seçilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
- SORU 4- Denetim kurulu yedek listesinde yer alan üyenin aynı zamanda İlçe Belediyesinde Encümen üyeliği görevinde de bulunabilir mi?
CEVAP 4- Bilindiği üzere, Yüksek Seçim Kurulunca verilmiş olan 19.10.2023 tarihli ve 1460 sayılı kararında, meslek kuruluşlarında görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinden, Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde aday olacakların, meslek kuruluşlarındaki görevlerinden ayrılmaları gerektiği(istifa etmeleri) belirtilmiş olduğundan, söz konusu iki görevin aynı şahıs uhdesinde birleşemeyeceği değerlendirilmektedir.
Dolayısıyla, Belediye Encümeni olmak isteyen bir kişinin aynı zamanda denetim kurulu üyesi olamayacağından görevlerinden birisini seçmek zorunda kalacaktır.
Bununla birlikte yedek denetim kurulu üyesinin herhangi bir aktif görevi olmadığından ve denetim kurulunda bir boşalma olması halinde görevi kabul etme mecburiyeti olmadığından encümen üyeliğine aday başvurusu yapması mümkündür.
- SORU 3- Denetim Kurulunun seçim kararı alması halinde oda yönetim kurulunun bu karara uyma zorunluluğu var mıdır?
CEVAP 3- 5362 sayılı Kanunun “Olağanüstü Genel Kurul Toplantıları” başlıklı 44 üncü maddesi;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurulları;
a) Yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğunun kararı ile yönetim kurulu tarafından,
b) Genel kurul üyelerinin beşte ikisinin noterce tasdik edilmiş imzası ile düzenlenecek tutanak ve gündemle noter kanalıyla yapılacak başvuru üzerine, alınacak kararla yönetim kurulu tarafından,
c) Denetim kurulu tarafından,
d) Haklı ve geçerli sebeplerin varlığı halinde Bakanlık tarafından,
Olağanüstü olarak toplantıya çağırılır. Toplantı, çağrısında belirlenen gündemle yapılır. Olağanüstü toplantılarda belirlenen gündem dışında görüşme yapılamaz. Bakanlık çağrısı hariç, yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısı hazırlık çalışmaları yönetim kurulunca yürütülür. Yönetim kurulunun bu görevi yerine getirmemesi halinde ise, olağanüstü genel kurul toplantısı hazırlık çalışmalarının nasıl ve kimler tarafından yürütüleceği Bakanlık tarafından belirlenir.”
hükmüne,
“Oda Denetim Kurulunun Görev ve Yetkileri” başlıklı 12 nci maddesinde;
“Oda denetim kurulunun görev ve yetkileri şunlardır;
(...)
f) Genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.
Denetim kurulu üyeleri, yukarıda sayılan görev ve yetkilerinden (d) ve (f) bentlerinde belirtilenleri salt çoğunlukla yerine getirirler.”
hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu hükümler kapsamında değerlendirildiğinde, denetim kurulunca “salt çoğunluk” ile alınacak bir karar ile olağanüstü genel kurulu toplantıya çağırabilecektir. TDK’na göre Salt çoğunluk, tek sayılarda yarıdan az olmayan; çift sayılarda yarıdan bir fazla olan çoğunluktur. Örneğin yönetim kurulu üyesi 5 olan bir şirkette salt çoğunluk 3 tür. Diğer bir ifade ile buçuk sonraki sayıya tamamlanarak tam sayı haline getirilir.
Buna göre 3 kişilik oda denetim kurulunda salt çoğunluk 2 kişi olacaktır. Eğer denetim kurulunda bir kişinin ayrılması neticesinde 2 kişi kalmış ise salt çoğunluk iki kişi olacaktır. İki kişilik bir kurulda bir kişiyle alınan karar yeterli olmayacaktır. Başkanın oyunun “iki oy” olarak kabul edilmesi durumunun mutabakat komitelerine özgü istisnai bir durum olarak Kanunun 64 üncü maddesinde düzenlendiğinden hükmün denetim kurulu toplantılarında uygulanması mümkün değildir.
Dolayısıyla denetim kurulunun yeter sayıyla aldığı kararla odayı olağanüstü genel kurula çağırma yetkisi vardır ve yönetim kurulunun bu konuda takdir yetkisi de bulunmamaktadır.
- SORU 2- Üst kuruluşlarca atanan denetçiye verilecek ücretler neye göre belirlenecektir?
CEVAP 2- 5362 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde;
“(…)
Denetim kurullarının asıl ve yedek üyelerinin tamamının görevden ayrılmaları ve yedeklerinin de kalmaması halinde ilk seçime kadar odalarda birlik, birlik ve federasyonlarda Konfederasyon, Konfederasyonda ise Bakanlık tarafından bir denetçi atanır.”
hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre denetim kurulunun tamamının boşalması halinde geçici bir çözüm olarak atama usulü belirlenmiştir. Ancak Kanunda bu denetçiye ödenecek ücretler hakkında bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Ancak atamayla gelse de bu kişinin denetim kurulunun yerine görev yapacak ve bu çerçevede denetim kurulunun sorumluluklarını taşıyacak, dolayısıyla görev ve sorumlulukları taşıyan denetçinin bir ücrete hak kazanması gerekecektir. Bu nedenle de Odaya, Birliğe, Federasyona veya Konfederasyona atanacak denetçi/denetçilere 5362 sayılı Kanunun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesinde yer alan denetim kurulu üyelerine ödenecek ücretlere ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği değerlendirilmektedir.
- SORU 1- Denetim kurulu asıl ve yedek üyelerin çeşitli nedenlerle tamamının görevlerinden ayrılmaları halinde ne yapılmalıdır?
CEVAP 1- 5362 sayılı Kanunun “Denetim kurulu toplantıları” başlıklı 55 inci maddesinde aynen;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının denetim kurulları kendi üyeleri arasından bir başkan seçer. Denetim kurulları ayda bir toplantı yaparlar. Denetim kurulları yaptıkları denetimlerin sonucunu üç ayda bir yönetim kurullarına, dönem sonunda da genel kurula rapor halinde sunarlar.
Mazeretsiz olarak üst üste üç toplantıya iştirak etmeyen üyeler denetim kurulu üyeliğinden çekilmiş sayılır. Denetim kurulu üyeleri arasında eksilme olduğu takdirde, yedek üyelerden genel kuruldaki seçimde en fazla oy alanlar, oyların eşitliği halinde ise listeye göre sırayla denetim kurulunca yazılı olarak denetim kuruluna çağrılır.
Denetim kurullarının asıl ve yedek üyelerinin tamamının görevden ayrılmaları ve yedeklerinin de kalmaması halinde ilk seçime kadar odalarda birlik, birlik ve federasyonlarda Konfederasyon, Konfederasyonda ise Bakanlık tarafından bir denetçi atanır.”
denilmektedir.
Bu nedenle yapılacak işlem Kanun maddesinde açıkça yazılmış olup denetim kurulunun boşaldığı kuruluşun çeşidine göre bir üst kuruluş tarafından bir denetçi atanmak zorunludur.
Bu bir kişi denetim kurulunun tüm yetkilerini taşımakta olup ilk seçime kadar görevi devam edecektir. Bu çerçevede atanan kişiye denetim kurulu üyelerine ödenen ücretin de ödenmesi uygun olacaktır.
Disiplin Kurulu İşlemleri
- SORU 5- Disiplin Kurulunda boşalma halinde uygulanacak yöntem nedir?
CEVAP 5- 5362 sayılı Kanunun “Birliğin organları” başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında;
“Birlik organları şunlardır;
(…)
e) Disiplin kurulu, Oda sayısı 50 ve daha az olanlarda üç, 51 ve daha fazla olanlarda beş kişiden oluşur ve genel kurul üyeleri arasından dört yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Aynı sayıda yedek üye seçilir.” hükmüne,
“Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 20 nci maddesinin birinci fıkrasında,
“Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri şunlardır- a) Birlik başkanını, yönetim, denetim ve disiplin kurulu asıl ve yedek üyelerini seçmek. (…)” hükmüne,
“Disiplin kurulu ve disiplin cezaları” başlıklı 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasında;
“Disiplin kurulu kendi üyeleri arasından bir başkan seçer. (…) Disiplin kurulu üyeleri arasında eksilme olduğu takdirde, yedek üyelerden genel kuruldaki seçimde en fazla oy alanlar, oyların eşitliği halinde listeye göre sırayla disiplin kurulunca yazılı olarak disiplin kuruluna çağrılır.”
hükmüne,
“Seçilme şartları” başlıklı 50 nci maddesinde;
“Genel kurul üyelerinin esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmeleri için gerekli şartlar şunlardır-
a) Denetim kurulu üyeliği için en az lise, bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul mezunu olmak; Konfederasyon denetim kurulu üyeliğine dışarıdan seçilecekler için dört yıllık yüksek okul mezunu ve denetim formasyonunu haiz olmak; disiplin kurulu üyeliği için en az lise mezunu olmak; yönetim kurulu üyeliği için ise en az ilkokul mezunu olmak.
(…)
Seçilme şartlarından bir veya birkaçını taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile bu şartlardan en az birini görev süreleri içinde kaybedenlerin üyelikleri kendiliğinden sona erer.
Bu durumda üyeliğin düşmesi ve en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemler yönetim kurulunca yerine getirilir.” hükmüne,
hükmüne yer verilmiştir.
Birlik disiplin kuruluna seçilebilmek için en az lise mezunu olma şartı aranmakta ve mezuniyet şartını taşımadığı sonradan anlaşılan üyelerin üyelikleri kendiliğinden sona ermekte, üyeliğin düşmesi ile en fazla oy alan yedek üyeden başlamak üzere yeni üyenin üyeliğe davetine ilişkin karar ve işlemler yönetim kurulunca yerine getirilmektedir.
Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliğinin “Kararlar” başlıklı 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, “Kararların toplantıya iştirak eden başkan ve üyeler tarafından çoğunluk veya oybirliği ile alındığı belirtilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Buna göre disiplin kurulu kararları toplantıya iştirak eden başkan ve üyelerin çoğunluk veya oybirliğiyle alınmaktadır. Üyeliği düşen disiplin kurulu asil üyelerinin yerine üyeliğe davet edilecek yedek üyelerin tamamının da şartları taşımaması halinde asil üye eksikliği giderilemeyecektir. Bu durumda, disiplin kurulu üye sayısı toplantı ve karar yeter sayısının altına düşmekte ise, yeni disiplin kurulunun teşekkül ettirilmesi gerektiği, dolayısıyla disiplin kurulu üyelerini seçme görev ve yetkisinin genel kurula ait olduğu dikkate alındığında, esnaf ve sanatkârlar odaları birliğinin olağanüstü genel kurul toplantısı yaparak kalan sürede görev yapmak üzere boşalmış bulunan asil ve yedek üyeler için seçim yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
- SORU 4-Disiplin kurulu cezalarına itiraz edilebilir mi?
CEVAP 4- Disiplin kurulunca verilen cezalar on gün içinde ilgililere yazılı olarak tebliğ edilir. İlgililerin bu kararlara karşı itirazına ilişkin olarak 5362 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin beşinci fıkrası hükümleri uygulanır.
5362 sayılı Kanunun 24/5 maddesi aynen; “Disiplin kurulunca verilen cezalar on gün içinde ilgililere yazılı olarak tebliğ edilir. İlgililer bu karara karşı tebellüğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili idare mahkemesine dava açabilirler. Davanın açılmış olması idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. Dava, zaruret görülmeyen hallerde, evrak üzerinden inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Yetkili idare mahkemesince verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine başvurulabilir. Bölge idare mahkemesinin verdiği kararlar kesindir.” şeklindedir.
Kanun maddesinde anlaşılacağı üzere, kesinleşen disiplin cezalarına karşı idari yargı yolu açık olup ilgililer kararın kendisine ulaşma tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili idare mahkemesine dava açabilecektir.
- SORU 3- Disiplin kurulunca verilen cezalar nelerdir?
CEVAP 3-Disiplin Kurulunca, birliğe bağlı odaların üyeleri hakkında, 5362 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi uyarınca verilecek disiplin cezaları ile bu cezaları gerektiren fiil ve davranışlar şunlardır;
1-Uyarma cezası
Meslek şeref ve haysiyetine uygun düşmeyen hareketleri olan, odaya ilişkin üyelik görev ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen, üyesi olduğu oda ve diğer esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının itibarını zedeleyici fiilde bulunan ve sözler sarf eden, müşteri veya diğer kişilerle olan ilişkilerinde terbiye ve nezakete aykırı davranışlarda bulunan üyenin, meslekî faaliyetinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.
Ancak fiillerin bir yıl içinde tekrarlanması halinde bir üst ceza olan kınama cezası verilir.
2-Kınama cezası
Müşterilerine ve diğer kişilere olan taahhütlerini yerine getirmeyen veya bunlara karşı haksız ithamda bulunan, müşterilerini ve diğer kişileri kandıran, nizami ölçü ve tartı aletlerini bilerek kullanmayan üyeye meslekî faaliyetinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir. Üye, bir yıl içinde kınama cezasını gerektiren fiili tekrarlaması halinde para cezası ile tecziye edilir.
3-Para cezası
Üyenin, Bakanlık, o yer idare amiri, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları tarafından mevzuata uygun olarak alınmış kararlara aykırı hareket etmesi ve mükerrer kınama cezası almasından dolayı, para cezası ile cezalandırılmasıdır. Para cezaları birliğe gelir kaydedilir. Verilecek para cezası Kanunun 61 inci maddesine göre belirlenen yıllık aidatın iki katıdır. Üyenin para cezası verilmesini gerektiren eylem ve davranışlarının, aynı eylem ve davranış olmasına bakılmaksızın bir yıl içinde tekrarında, verilecek ceza yıllık aidatın beş katı olarak uygulanır.
Kesinleşen para cezaları, makbuz karşılığında ilgiliden tahsil edilir ve birliğe gelir kaydedilir.
4-Odadan geçici ve uzun süreli çıkarılma cezaları
Üyenin, esnaf ve sanatkâr sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde, huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozucu eylem ve davranışlarda bulunması karşısında oda üyeliğinden geçici veya uzun süreli olarak çıkarılması, bu süre içerisinde meslekî faaliyetini yürütememesidir.
Geçici çıkarma cezası bir aydan az, altı aydan fazla; uzun süreli çıkarma cezası altı aydan az, iki yıldan fazla olamaz.
Yapılacak disiplin soruşturmasında isnat olunan eylem ve davranışların ilgililere fiili ve hukuki bir sakınca yoksa aynen, aksi halde geniş bir özetinin yazılı olarak bildirilmesi, savunma istenmesi, savunma için tebliğden itibaren en az yedi günlük süre tanınması zorunludur. Üyenin yazılı savunması alınmadan disiplin cezası verilemez.
Savunmaya ilişkin tebligata rağmen şikayet olunan kişi yazılı savunma vermezse bu hakkından vazgeçmiş sayılır. Bu durumda mevcut belge, bilgi ve yapılacak tahkikatın sonucuna göre hareket edilir.
Disiplin kurulunca alınan kararlar taraf sayısından bir fazla nüsha olarak tanzim edilir. Kararların bir nüshası dosyasına konur. Diğer nüshalar adli tebligat usulüne göre taraflara duyurulmak üzere birlik yönetim kuruluna zimmetle verilir.
- SORU 2-Disiplin kurulu kimlerden oluşur, soruşturma usulü nasıldır?
CEVAP 2-Disiplin kurulu Birlikler bünyesinde, oda sayısı 50 ve daha az olanlarda üç, 51 ve daha fazla olanlarda beş kişiden oluşmakta ve genel kurul üyeleri arasından dört yıl süreyle görev yapmak üzere asil ve aynı sayıda yedek üye olmak üzere seçimle belirlenmektedir.
Disiplin soruşturmasının açılmasını gerektiren hallerde doğrudan disiplin kuruluna intikal ettirilen şikayetlerde disiplin kurullarınca, birliğe intikal ettirilen şikayetlerde ise birliğin sevk ettiği evrak üzerinden ilk inceleme yapılır.
Disiplin kurulu yapacağı inceleme sonucunda hasıl olan kanaate göre dosya üzerinden karar verir. Disiplin kurulunun lüzum görmesi halinde ilgili tarafların huzurda dinlenmesi ve açıklama istenmesi mümkündür.
İlgili mercilerle yapılan yazışmalardan sonra disiplin kurulu belirli bir günde toplanır. Kurulun görev ve yetki alanına giren hususlar kurul üyelerinin yarıdan bir fazlasının katılımıyla yapılacak toplantıda hazır bulunanların çoğunluğuyla karara bağlanır. Disiplin kurulunun gündeminde olan konuları ilk toplantıda karara bağlaması esastır. Disiplin kurulu, kendisine intikal eden ihbar ve şikayetleri en çok bir ay içinde soruşturmaya başlar ve araştırmayı en geç üç ay içinde sonuçlandırır.
Öte yandan, Birlik başkanlığı veya disiplin kurulu mümkün olan hallerde her iki tarafı uzlaştırabilir.
- SORU 1- Esnaf ve sanatkarlara disiplin cezası verilebilir mi?
CEVAP 1- 29.01.1999 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliği yürürlükten kaldırılarak yerine 14.12.2023 tarihli Resmi Gazetede yine aynı isimle yeni Yönetmelik yayımlanmıştır.
Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin Kurulu Yönetmeliğinin(Yönetmelik) amacı, birliğe bağlı oda üyelerinin mesleki faaliyetleri sırasında meslek ahlakı ile bağdaşmayan hareket ve işlemleri ile müşterisine karşı mesleki görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında verilecek disiplin cezalarının, disiplin soruşturmalarının yürütülmesinin, disiplin kurulunun kuruluş ve işleyişinin usul ve esaslarını düzenlemektir.
Birlik Disiplin Kurulu şikayet üzerine soruşturmaya başlamaktadır. Şikayetler, mağdur olduğunu iddia eden kişiler tarafından, 5362 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi çerçevesinde müştekinin ikamet ettiği yerdeki herhangi bir meslek odasına, birliğe ya da doğrudan birlik disiplin kuruluna yapılabilmektedir.
Şikayetler durumu açıklayan bir yazı ile yapılır ve yazının ekinde şikayeti gerektiren olaylara ilişkin tüm belgeler sunulur. Gerekli durumlarda şikayet ve ilgili belgeler disiplin kurulu sekretaryasına şifahi beyanla da intikal ettirilebilir. Bu durumda tutulacak bir tutanak altı şikayetçi tarafından imzalanır.
Sonuç olarak 5362 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ve söz konusu Yönetmelik kapsamında esnaf ve sanatkarlara mesleki faaliyetleri sırasında meslek ahlakı ile bağdaşmayan hareket ve işlemleri ile müşterisine karşı mesleki görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında disiplin cezası uygulanabilmektedir.
Genel Kurul İşlemleri
- SORU 14- Bakanlık e-esnaf ve sanatkar veri tabanından alınmayan hazirun listesi ile seçim yapılması halinde ne olur?
CEVAP 14- 5362 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasında, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul toplantılarına katılan genel kurul üyeleri listesinin esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından alınacağı, yine aynı Kanunun 49 uncu maddesinin ikinci fırkasında da, seçim yapılacak genel kurul toplantısından en az yirmi gün önce, genel kurul üyelerini gösteren Bakanlık e-esnaf ve sanatkar veri tabanından hazırlanmış genel kurul toplantısına katılacaklar listesinin o yer ilçe seçim kurulu başkanlığına verileceğinin belirtilmiştir.
Genel Kurul toplantısına katılacaklar listesinin 5362 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince Bakanlık e-esnaf ve sanatkar(ESBİS) veri tabanından alınmaması halinde bu durum seçimlerin iptal sebebi sayılmaktadır.
- SORU 13- Genel Kurul toplantısında Oda/Birlik yetkisini aşan maddeler gündeme alınarak görüşme yapılabilir mi?
CEVAP 13- Bilindiği üzere 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 20 nci maddesinde, Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri, “Birlik yönetim kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 22 nci maddesinde, Birlik yönetim kurulunun görev ve yetkileri, “Olağan toplantı gündemi” başlıklı 43 üncü maddesinde ise Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının olağan genel kurulunun gündem maddeleri sayma yoluyla belirtilmiştir.
İlgili mevzuatta Birlik genel kurulu ile yönetim kurulunun görev ve yetkileri açıkça belirtilmiş olmakla beraber meslek kuruluşlarının gündeme alacağı konuların 5362 sayılı Kanuna ve ana sözleşmelerine aykırı olmaması gerekmektedir. Nitekim yine Kanunun 15 inci maddesinde “Bakanlıkça yapılacak uyarıya rağmen mevzuata aykırı genel kurul kararlarının iki ay içinde düzeltilmemesi” fesih sebebi sayılmıştır.
Bu nedenle örneğin Birliğinin olağan genel kurul toplantı gündeminde “01.01.2022-31.12.2025 dönemi tahmini bütçe giderlerini karşılamak için ihtiyaç duyulması halinde ESBİS gelirlerine ilave gelir belirlemek için Birlik yönetim kuruluna yetki verilmesinin görüşülmesi” ve “Birliğin kuruluş amacı doğrultusunda üyelerin ve teşkilat menfaati doğrultusunda kararlar alma ve uygulama konusunda Birlik yönetim kurulunun yetkili kılınmasının görüşülmesi” hususlarının yer alması Birliğin görev ve yetkilerini aşan bir belirleme olacaktır.
Zira 5362 sayılı Kanunun “Birliğin gelirleri” başlıklı 25 nci maddesinde, Birliğin gelirleri sayma yoluyla belirtilmiş ve bunun dışında genel kurul veya yönetim kurulu kararıyla yeni gelir kalemi yaratılması mümkün değildir.
Yine Kanunun 61 inci maddesinde kayıt ücreti, aidat, katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri açıkça düzenlenmiştir. Oda/Birlik genel kurul toplantı gündemine “Birlik yönetim kuruluna ilave gelir belirleme yetkisi verilmesi” eklenerek yönetim kuruluna genel bir yetki verilmiş olacaktır. Ancak Birliklerin gelirleri Kanunda açıkça sayıldığından genel kurulda alınacak bir kararla Kanunda sayılanların dışında ek bir gelir kaynağının daha sonradan Birlik yönetim kurulunca belirlenmesinin mevzuata aykırı olacaktır. Yine Birliğin toplantı gündemine “Birlik adına karar alma ve uygulama konusunda Birlik yönetim kurulunun yetkili kılınması” yönünde bir gündem maddesi konulması da genel bir ifade olup genel kurul tarafından hangi konuda ve ne için yönetim kuruluna yetki verileceği belirlenmemiş olacaktır.
Hali hazırda Kanunun 20 nci maddesinde Birlik genel kurulunun, 22 nci maddesinde ise yönetim kurulunun görev ve yetkileri açıkça sayılmakla birlikte bu görev ve yetkilerin kapsamı ve sınırları yine Kanunla belirlenmiştir. Dolayısıyla genel kurul toplantısında Birlik yönetim kuruluna sınırları ve içeriği belirtilmeden genel bir şekilde karar alma ve uygulama yetkisi verilmesinin uygun olmayacağı, genel kurulun ve yönetim kurulunun Birlik adına karar alma ve uygulama yetkisinin kapsamının ve sınırlarının Kanunla belirlendiği, şayet Kanunda açıkça yer almayan bir yetki devri yapılacaksa söz konusu yetkinin ne için verileceğinin sınırlarının ve kapsamının açıkça belirlenmesi gerektiği, aksi takdirde söz konusu genel kurul kararı alınsa dahi bu karara dayanarak Birlik yönetim kurulunca 5362 sayılı Kanun ve ilgili mevzuata aykırı bir işlem yapılamayacağı değerlendirilmektedir.
- SORU 12- Genel Kurulda ibra edilmeyen yönetim ve denetim kurulunun seçime girmesi ve seçilmesi mümkün müdür?
CEVAP 12- 5362 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinde olağan toplantı gündeminde “ı) Yönetim kurulu ve denetim kurulunun ayrı ayrı ibrası”nın yer alacağı belirtilmiştir.
Kanunun 10 uncu maddesinde de genel kurulun görev ve yetkileri arasında;
“c) Yönetim kurulu ve denetim kurulunu ibra etmek.
(…)
e) İşlem ve eylemleri nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu tespit edilen organ üyeleri hakkında dava açılmasına, bunların görevde kalıp kalmamasına karar vermek.(…)”
bulunmaktadır.
Bu durumda genel kurulda yönetim kurulunun ibra edilmemesinin tek başına bir sonucu yoktur. İbra etmemenin sonucu, hukuki sorumluluğun doğmasıdır. Aynı genel kurulda ibra edilmeyen kişiler hakkında (hukuki yönden) dava açılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Dava açılmasına karar verilmediği sürece yönetim kurulunun ibrası askıdadır.
Ancak ibra edilmese ve haklarında dava açılmasına karar verilse bile ibra edilmeyen kişilerin yönetim kuruluna aday olmasını yasaklayıcı bir düzenleme bulunmamaktadır.
Zira, Kanunun 50 nci maddesinde düzenlenen seçilme şartları içinde ibra olmayan yönetim kurulunun yeniden aday olamayacağı yönünde bir yasak veya sınırlama yoktur.
Bununla birlikte ibra edilmeyen yönetim ve denetim kurulu üyeleri yeniden seçilir ve seçime ilişkin genel kurulda ayrıca ibra edilmeyenler hakkında dava açılması kararı alınırsa, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri hakkında (doğal olarak kendileri hakkında) dava açılması ve açılacak davaların sonucuna göre yeni bir değerlendirme yapılması gerekecektir.
- SORU 11- Üst kuruluş tarafından atanan Kurul üyeleri(Kayyım) genel kurulda oy kullanabilir mi?
CEVAP 11- 5362 sayılı Kanunun 42/son fıkrasında “Genel kurul toplantısını zamanında yapmayan esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul işlemleri; odalarda bağlı olduğu birlik, birlik ve federasyonlarda Konfederasyon, Konfederasyonda ise Bakanlık tarafından görevlendirilecek üç kişilik kurul tarafından yürütülür ve görevlendirmeden sonraki iki ay içinde genel kurul yapılır.”
49/son fıkrasında ise “Seçimlerin tamamının iptali halinde seçimler yenileninceye kadar geçen sürede yönetim kurulu görevini yapmak üzere odalara birlik, birlik ve federasyonlara Konfederasyon, Konfederasyona ise Bakanlık tarafından, genel kurul üyeleri arasından üç kişilik bir kurul atanır.”
53/son fıkrasında da “Yönetim kurulu üyelerinin toplu olarak görevden ayrılması veya asıl üye sayısının yarıdan aşağıya düşmesi ve yedeklerinin de kalmaması halinde; üç ay içinde yapılacak seçimlere kadar, odalar birlik tarafından, birlikler ve federasyonlar Konfederasyon tarafından, Konfederasyon ise Bakanlık tarafından görevlendirilecek üç kişilik bir kurul tarafından yönetilir.”
denilmektedir.
Bu nedenle yapılacak olan genel kurulların nedenlerine bağlı görevlendirmeler değişmektedir.
Buna göre genel kurulun zamanında yapılmaması halinde, seçimlerin iptali halinde ve yönetim kurulunun toplu olarak görevden ayrılması halinde olmak üzere kurul atanmaktadır.
Seçimlerin iptali halinde atanacak kurul genel kurul üyeleri arasından atanmakta ve diğerleri için ise böyle bir şart bulunmamaktadır.
Genel kurul üyeleri arasından atanan Kurul üyelerinin zaten genel kurulun bir üyesi olması nedeniyle seçme ve seçilme hakkı bulunmaktadır. Ancak Kurul üyelerinin ilgili meslek kuruluşunun dışından birileri atanması halinde bu kişilerin genel kurul üyesi olma niteliği ve dolayısıyla seçme ve seçilme hakkı olmayacağı için seçimlerde oy kullanma hakkı da olmayacaktır. Kaldı ki genel kurulda oy kullanabilmek için hazirun cetvelinde isim bulunması gereklidir. Ancak odaya veya Birliğe üye olmayan kişinin hazirun listesinde de olması mümkün olmayacağından seçimlere katılması ve oy kullanması mümkün değildir.
- SORU 10- Oda genel kurul toplantısında yapılan seçimin ilçe seçim kurulunca iptal edilerek Birlik tarafından üç kişilik kurul ataması yapılması ve ilçe seçim kurulunun kararında yapılacak seçimde daha önceki hazirun listesinin kullanılmasına karar verilmesi halinde, ESBİS üzerinden söz konusu listenin alınıp alınamayacağı, genel kurul için Bakanlık temsilcisi talep edilip edilemeyeceği, gündem olarak hangi maddelerin gündeme ekleneceği, gündemi görüşmek üzere belirli bir sayıya ulaşılmasının gerekli olup olmadığı hususlarındaki Bakanlık görüşü nedir?
CEVAP 10- Konu hakkındaki Ticaret Bakanlığının değerlendirmesi aşağıdaki gibidir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Bakanlık temsilcisi ve hükümet komiseri” başlıklı 47 nci maddesinin birinci fıkrasında;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul toplantılarının geçerli olabilmesi için Bakanlık temsilcisinin veya hükümet komiserinin toplantı süresince bulunması ve kapanışa kadar toplantıya nezareti zorunludur. Bakanlık temsilcisi veya hükümet komiseri, toplantının mevzuat, ana sözleşmeleri ve gündem esasları içinde yapılmasını temin ve denetlemekle görevlidir.”
hükmü,
Aynı Kanunun “Organ ve yönetim kurulu başkanlarının seçimi” başlıklı 49 uncu maddesinin birinci, ikinci, dokuzuncu ve onikinci fıkralarında da;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının organ seçimleri ile yönetim kurulu başkanlarının seçimi tek dereceli olarak, yargı gözetiminde gizli oyla ve açık tasnifle yapılır.”
“Seçim yapılacak genel kurul toplantısından en az yirmi gün önce, genel kurul üyelerini gösteren Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından hazırlanmış genel kurul toplantısına katılacaklar listesi, toplantının gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk sağlanamadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususları belirleyen bir yazı ile birlikte üç nüsha olarak o yer ilçe seçim kurulu başkanlığına verilir. Birden fazla ilçe seçim kurulu bulunan yerlerde görevli hâkim, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenir.”
“Oy verme işlemi genel kurul görüşmelerinden sonra başlar ve saat 17-00'ye kadar, gizli oy açık tasnif esaslarıyla devam eder. Seçim süresi sona erdiği halde sandık başında oylarını vermek üzere bekleyen üyeler de oylarını kullanırlar. Listede adı yazılı bulunmayan üye oy kullanamaz. Oylar oy verenin kimliğinin resmî bir kuruluşça verilen belge ile kanıtlanmasından ve listedeki isminin karşısındaki yerin imzalanmasından sonra kullanılır. Oylar, asıl ve yedek üyeler belirtilerek her türlü şekilde düzenlenen oy pusulalarının, üzerinde ilçe seçim kurulu mührü bulunan ve oy verme sırasında sandık kurulu başkanı tarafından verilecek zarflara konulmak suretiyle kullanılır. Bunların dışındaki zarflara konulan oylar geçersiz sayılır. Adaylar asıl ve yedek üye olarak liste halinde seçime girerlerse, tasnif sonunda en fazla oy alan listedeki asıl adaylar asıl, yedek adaylar da yedek olarak seçimi kazanmış olurlar. Liste içindeki oylara göre üyeler sıralanır.”
“Hâkim, herhangi bir sebeple seçimi durdurduğu veyahut seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük veya kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde, ilgililer bu karara, tebliğ tarihinden itibaren üç iş günü içinde il seçim kuruluna itiraz edebilirler. İl seçim kurulu en geç iki iş günü içinde itirazı inceler ve kesin olarak karara bağlar. İptal kararının kesinleşmesi üzerine hâkim, bir aydan az ve iki aydan fazla bir süre içinde olmamak üzere seçimin yenileneceği pazar gününü tespit ederek ilgililere ve Bakanlığa bildirir. Belirlenen günde yalnız seçim yapılır ve seçim işlemleri bu madde ile Kanunun öngördüğü diğer hükümlere uygun olarak yürütülür.”
hükmü yer almaktadır.
Söz konusu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul toplantıları ile organ seçimleri özel olarak düzenlenmiş olup; genel kurulların Bakanlık temsilcisi veya hükümet komiseri nezaretinde; seçimlerin ise yargı gözetiminde yapılacağı açıkça ifade edilmiştir.
Ayrıca, Kanunun 49 uncu maddesinin on ikinci fıkrasında, yalnızca seçimlerin iptalinden söz edilmekte olup seçimlerin yenilenmesi halinde de yalnızca seçimin yapılacağı açık bir şekilde kaleme alınmıştır.
Diğer yandan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşlarının Genel Kurul Toplantıları ve Bu Toplantılarda Bulundurulacak Bakanlık Temsilcileri veya Hükümet Komiserleri Yönetmeliğinin “Temsilcilerin görev ve yetkileri” başlıklı 18 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Temsilci, toplantının mevzuat, ana sözleşme ve gündem esasları içinde yapılmasını temin ve denetlemekle görevlidir. Temsilcinin genel kurul toplantılarındaki görev ve yetkileri aşağıda gösterilmiştir(…)”
düzenlemesine yer verilerek, temsilcinin görevinin genel kurul toplantısı ile sınırlı olduğu belirtildiği gibi fıkranın devamındaki görev ve yetkiler de içerikleri itibariyle yalnızca genel kurullara ilişkindir.
Bu itibarla, İlçe Seçim Kurulunca verilen seçimin iptali ile seçimlerin yenilenmesi kararı çerçevesinde; ESBİS üzerinden seçim kurulunun kararında belirtilen hazirun listesinin alınabileceği, yalnızca seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde yeni bir genel kurul yapılmayacağından hükümet komiseri görevlendirmesi talep edilmesine gerek olmadığı, yine söz konusu nedenle gündem belirlenmeyeceği gibi toplantı ve karar yeter sayılarına ulaşılmasının da söz konusu olmayacağı değerlendirilmektedir.
- SORU 9- Birlik tarafından esnaf odasına atanan üç kişilik kurulun genel kurul işlemlerini yürütmesinin mümkün olup olmadığı?
CEVAP 9- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Genel kurul toplantıları ve çağrı” başlıklı 42 nci maddesinde;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının olağan genel kurul toplantıları yönetim kurulu tarafından yapılacak çağrı üzerine, dört yılda bir olmak üzere;
a) Oda genel kurulları ocak, şubat ve mart aylarında,
b) Birlik genel kurulları mayıs ayında,
c) Federasyon genel kurulları haziran ayında,
d) Konfederasyon genel kurulu eylül ayında,
Kuruluşun merkezinin bulunduğu yerde yapılır.
Genel kurul toplantısını zamanında yapmayan esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul işlemleri; odalarda bağlı olduğu birlik, birlik ve federasyonlarda Konfederasyon, Konfederasyonda ise Bakanlık tarafından görevlendirilecek üç kişilik kurul tarafından yürütülür ve görevlendirmeden sonraki iki ay içinde genel kurul yapılır”.
hükmü,
Aynı Kanunun “Bakanlık temsilcisi ve hükümet komiseri” başlıklı 47 nci maddesinin üçüncü fıkrasında;
“Bakanlık temsilcisi veya hükümet komiseri, Bakanlık veya bu konuda yetkilendirilen mülki idare amiri tarafından görevlendirilir. Toplantıdan en az onbeş gün evvel Bakanlık veya yetkilendirilen mülki idare amirliğine müracaatla toplantı yeri, günü, saati ve gündemi bildirilmek suretiyle Bakanlık temsilcisi veya hükümet komiseri görevlendirilmesinin talep edilmesi lazımdır. Toplantı başlamadan evvel çağrının usûlüne uygun olarak yapıldığı, genel kurul toplantısına katılacaklar listesinin Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından alındığı ve çoğunluğun tamam olduğu Bakanlık temsilcisi veya hükümet komiseri tarafından incelenip tespit edilerek görüşmelere başlanmasına izin verilir.”
hükmü,
Aynı Kanunun “Organ ve yönetim kurulu başkanlarının seçimleri” başlıklı 49 uncu maddesinde de;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının organ seçimleri ile yönetim kurulu başkanlarının seçimi tek dereceli olarak, yargı gözetiminde gizli oyla ve açık tasnifle yapılır. Seçim yapılacak genel kurul toplantısından en az yirmi gün önce, genel kurul üyelerini gösteren Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından hazırlanmış genel kurul toplantısına katılacaklar listesi, toplantının gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk sağlanamadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususları belirleyen bir yazı ile birlikte üç nüsha olarak o yer ilçe seçim kurulu başkanlığına verilir. Birden fazla ilçe seçim kurulu bulunan yerlerde görevli hâkim, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenir.
(…)”
hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen hükümler çerçevesinde, esnaf ve sanatkârlar odalarının olağan genel kurullarını dört yılda bir ocak, şubat ve mart aylarında gerçekleştirmeleri gerekmekte olup, Kanunun 42 nci maddesi lafzi olarak yorumlandığında odaların söz konusu süreler içerisinde fiilen genel kurul toplantılarını gerçekleştirmiş olmaları gerektiği sonucu çıkmaktadır. Ancak, yine yukarıda bahsi geçen maddeler bağlamında, genel kurulların gerçekleşmesinden evvel odalarca bazı hazırlık işlemlerinin de tamamlanması gerekmektedir. Nitekim, genel kurul toplantı tarihinden en az onbeş gün önce genel kurul toplantılarının yeri, tarihi, saati, gündemi ile genel kurula sunulacak raporların Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında yayınlanması ve yine en az yirmi gün önce de genel kurul toplantısına katılacaklar listesi, toplantının gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk sağlanamadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususları belirleyen yazının ile ilçe seçim kurulu başkanlığına verilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla odalarca ocak, şubat ve mart aylarında gerçekleştirilecek olağan genel kurul tarihlerinin tespitinde bahsi geçen hazırlık işlemlerinin asgari sürelerinin de dikkate alınması gerekmektedir.
Bu bağlamda, odalar için olağan genel kurulun gerçekleştirilebileceği son tarih olan 31 Mart günü için en geç 11 Mart günü itibariyle ilçe seçim kuruluna başvuruda bulunulmuş olması ve en geç 16 Mart günü itibariyle temsilci talebinde bulunulmuş olması gerekmekte olup, mezkûr tarihlerde bu işlemlerin tamamlanmamış olması Kanunun 42 nci maddesi kapsamında genel kurul toplantısının zamanında yapılamamış olduğu anlamına gelmektedir.
Son olarak, Kanunun 42 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Genel kurul toplantısını zamanında yapmayan esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul işlemleri; (...) üç kişilik kurul tarafından yürütülür ve görevlendirmeden sonraki iki ay içinde genel kurul yapılır.” hükmü gereğince genel kurula ilişkin tüm işlem ve dolayısıyla kararların üç kişilik kurulca yapılması gerekmekte olup Birliklerin odaların yapacağı toplantının tarihini yerini vs. belirlemeye yönelik karar alması mümkün değildir.
Bu itibarla, yukarıda bahsi geçen açıklamalar çerçevesinde Esnaf Odasının genel kurul işlemlerini zamanında gerçekleştirememesi nedeniyle Birlik tarafından odaya üç kişilik kurul atanması ve söz konusu kurul tarafından genel kurul işlemlerinin yürütülmesi ve temsilci talebinde bulunulmasının Kanuna uygun olduğu değerlendirilmektedir.
- SORU 8- Yeniden seçilemeyen ve görev süresi biten oda yönetim kurulu üyelerinin Birlik yönetim ve denetim kurulunda görevli olması halinde genel kurulda oy haklarının bulunup bulunmadığı?
CEVAP 8- 5362 sayılı Kanunun “Birliğin organları” başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde;
“a) Genel kurul: Genel kurul tarihinden en az altı ay önce kurulmuş olan odaların başkan ve yönetim kurulu üyeleri ile birliğin görevde bulunan başkanı, yönetim ve denetim kurulu üyelerinden oluşur.”
hükmüne yer verilmiştir.
Bu bağlamda, Birlik genel kurullarının odaların başkan ve yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra genel kurulun yapıldığı tarihte görevde bulunan başkan, yönetim ve denetim kurulu üyelerini de kapsadığı ve dolayısıyla genel kurulu oluşturan her bir üyenin de temsiliyetleri itibariyle oy haklarının bulunduğu söylenebilecektir.
Nitekim, kanun koyucunun da mezkur maddeyi kaleme alırken birlik organ üyelerinin(odasındaki yönetim kurulu üyeliği bitmiş olsa bile) genel kurul aşamasında da görevlerine devam edecekleri düşüncesinden hareket ettiği değerlendirilmektedir. Kaldı ki genel kurulda kullanılan oylar organlarda görevli olmasına bağlı kılınmamış esnaf niteliğinin devamına bağlanmıştır. Bu nedenle organ üyeliği son bulsa dahi esnaf niteliğinin devam etmesi halinde ve Kanunun, Birlik organları içinde olanları Birliğin genel kurul üyeleri arasında sayması nedeniyle bu kişilerin de oy hakkı devam edecektir. Yine yeni yönetim seçilmediği sürece istisnalar dışında eski yönetiminin görev yetkisinin devam ettiğinin kabulü gerekecektir.
Diğer yandan, aynı Kanunun “Genel kurul toplantısına katılacaklar listesi” başlıklı 46 ncı maddesinin ikinci fıkrası da;
“Genel kurul üyelerinin toplantıya bizzat katılmaları gerekli olup, vekâlet kabul edilmez. Genel kurul üyelerinden birden fazla temsil hakkı olanların, her temsil hakları için ayrı oy hakkı vardır”
hükmünü amir olduğundan, birlik genel kurulunda birliğin mevcut organ üyelerinin hem bu üyelikleri hem de devam ediyor ise oda başkan yahut organ üyelikleri nedeniyle iki temsil ve iki oy haklarının bulunduğu değerlendirilmektedir.
Örneğin A odasının başkan ve yönetim kurulu üyeleri Birlik genel kurulunun bir parçası olup A odasının seçilemeyen yönetim kurulu üyesi Birlik organlarında görevli ise Birlik genel kuruluna katılıp oy kullanması mümkündür. Ancak Birlik yönetim ve denetim kurulunda görevli olmayan bir oda yönetim kurulu başkan ve üyeleri oda genel kurulunda yeniden seçilememesi halinde Birlik genel kurulu üyesi olamayacaktır.
- SORU 7- Esnaf Odasının olağan genel kurulunu Mart ayının sonuna kadar yapamaması halinde Birlik tarafından yapılacak işlemler nelerdir?
CEVAP 7- 5362 sayılı Kanunun “Genel kurul toplantıları ve çağrı” başlıklı 42 nci maddesinde;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının olağan genel kurul toplantıları yönetim kurulu tarafından yapılacak çağrı üzerine, dört yılda bir olmak üzere;
a) Oda genel kurulları ocak, şubat ve mart aylarında,
b) Birlik genel kurulları mayıs ayında,
c) Federasyon genel kurulları haziran ayında,
d) Konfederasyon genel kurulu eylül ayında,
Kuruluşun merkezinin bulunduğu yerde yapılır.
Genel kurul toplantısını zamanında yapmayan esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurul işlemleri; odalarda bağlı olduğu birlik, birlik ve federasyonlarda Konfederasyon, Konfederasyonda ise Bakanlık tarafından görevlendirilecek üç kişilik kurul tarafından yürütülür ve görevlendirmeden sonraki iki ay içinde genel kurul yapılır.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla, genel kurulunu zamanında yapamamış odalara genel kurulun yapılabilmesi için Birlik tarafından üç kişilik bir kurulun atanması, söz konusu kurulun görevlendirmeden itibaren iki ay içerisinde mevzuatta yer alan genel kurul işlemlerini gerçekleştirerek genel kurulun yapılmasını temin etmesi gerekmektedir.
- SORU 6- Oda olağan genel kurul toplantısında, Birliğin gündeme madde ekletmesi mümkün müdür?
CEVAP 6- 5362 sayılı Kanunun “Genel kurul toplantıları ve çağrı” başlıklı 42 nci maddesinin üçüncü fıkrası;
“Genel kurul toplantılarının yeri, tarihi, saati ve gündemi toplantıdan en az onbeş gün önce ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşunun Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanındaki sayfasında yayınlanır. Ayrıca, oda ve birliklerce mahalli olarak günlük veya haftalık yayınlanan bir gazetede, gazete çıkmayan yerlerde ise teamüle göre ilan olunur. Federasyon ve Konfederasyon genel kurul toplantıları Türkiye genelinde yayınlanan bir gazetede ilan olunur. Genel kurula sunulacak raporlar toplantıdan onbeş gün önce ilgili esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşunun Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanındaki sayfasından üyelerinin bilgilerine sunulur ve kuruluşun merkezinde ayrıca incelemeye açık tutulur. Genel kurul toplantısından bir üst kuruluş yazılı olarak onbeş gün önce haberdar edilir.”
hükmünü,
Aynı Kanunun “Organ ve yönetim kurulu başkanlarının seçimleri” başlıklı 49 uncu maddesinin ikinci fıkrası;
“Seçim yapılacak genel kurul toplantısından en az yirmi gün önce, genel kurul üyelerini gösteren Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından hazırlanmış genel kurul toplantısına katılacaklar listesi, toplantının gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk sağlanamadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususları belirleyen bir yazı ile birlikte üç nüsha olarak o yer ilçe seçim kurulu başkanlığına verilir. Birden fazla ilçe seçim kurulu bulunan yerlerde görevli hâkim, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenir.”
hükmünü amir olup; “Olağan toplantı gündemi” başlıklı 43 üncü maddesinin son fıkrasında da; “Gündemde yer almayan konular, toplantıda hazır bulunan genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı isteği ile yapılacak oylama sonucuna göre, Bakanlık tarafından görüşülmesi istenen hususlar ise doğrudan gündeme alınır. Ana sözleşme değişikliği ve fesih hususu, ilan edilen gündemde yer almadıkça genel kurul üyelerinin teklifi olsa dahi görüşülemez.”
hükmü yer almaktadır.
Dolayısıyla, 5362 sayılı Kanun çerçevesinde kural, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının gündemlerinin toplantı tarihinden önce belirlenerek üyelerin ve ilçe seçim kurulunun bilgisine sunmak olup, gündeme sonradan ekleme yapılması istisnai bir uygulamadır. Bununla birlikte toplantı başlamadan önce gündeme madde eklenmesi Kanunun 43 üncü maddesine göre Bakanlık tarafından görüşülmesi istenen hususların doğrudan gündeme alınması zorunluluğu dışında toplantıda hazır bulunan genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı isteği ile yapılacak oylama sonucuna göre kabul edilmesi halinde gündeme yeni madde ilavesi mümkündür olup bu konuda Birliğin gündeme madde eklettirmesi yönünde bir görev ve yetkisi bulunmamaktadır.
- SORU 5- Oda organ seçimlerinin açık oylama usulüyle yapılması mümkün müdür?
CEVAP 5- Bilindiği üzere esnaf ve sanatkârlar odaları, Anayasanın 135 inci maddesi uyarınca tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olup; amaçları, görevleri ve yetkileri 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda düzenlenmiştir.
5362 sayılı Kanunun “Organ ve yönetim kurulu başkanlarının seçimleri” başlıklı 49 uncu maddesinde yer alan;
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının organ seçimleri ile yönetim kurulu başkanlarının seçimi tek dereceli olarak, yargı gözetiminde gizli oyla ve açık tasnifle yapılır.”
hükmü gereği, oda başkan seçimleri gizli oyla yapılmaktadır. Bu nedenle oda organ seçimlerinde oylamaların açık yapılması mümkün değildir.
- SORU 4- Genel Kurul toplantısı sırasında görüşülmesine rağmen genel kurul tutanağına yazılması unutulan bir Kararın genel kurul tutanağına sonradan dahil edilip edilemeyeceği?
CEVAP 4- 5362 sayılı Kanunun “Oda genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca, oda yönetim kurullarının, kuruluş amacını gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul ve her türlü taşıt alabilmesi, satabilmesi ve gayrimenkul karşılığında ödünç para alabilmesi için bağlı olduğu birliğin onayının da alınması şartı ile kendi genel kurullarınca yetkilendirilmiş olması gerekmektedir.
Kendi genel kurullarınca yetkilendirilmeyen ve bu yetkinin genel kurul tutanağına yazılmamış olması halinde yönetim kurullarının bu işlemleri yapabilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle toplantı tutanağında yazılı olmayan bir hususun sonradan Tutanağa geçirilmesi mümkün olmayıp bu durumun yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısında görüşülerek ayrı bir karar alınması gerekmektedir.
Bununla birlikte Genel kurul toplantı tutanağına sehven “menkul” olarak yazılmış olan “gayrimenkul” sözcüğünün genel kurul toplantısı sırasında doğru olan şekliyle; yani “gayrimenkul” olarak üyelerin bilgisine sunulmuş olması halinde, kağıt üzerindeki hatanın giderilmesinin, genel kurul üyelerinin iradesini sakatlayıcı veya yanıltıcı bir durum oluşturmayacağı mütalaa edilmektedir.
- SORU 3- Esnaf Odasının genel kurulunun 2/5 inin olağanüstü genel kurul yapılması yönünde talepte bulunması halinde oda yönetim kurulunun bu talebi red etme yetkisi var mıdır?
CEVAP 3- Bilindiği üzere esnaf ve sanatkârlar odaları, Kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak teşekkül eden organlar eliyle yönetilen kamu tüzel kişiliğini haiz meslek kuruluşları olup; odaların genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu olmak üzere üç organı bulunmaktadır. Söz konusu organların görev ve yetkileri Kanunda açıkça düzenlenmiş olduğu gibi, Kanunun belli bazı maddelerinde de yine organların görev ve yetkilerine yer verilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun “Olağanüstü genel kurul toplantıları” başlıklı 44 üncü maddesi-
“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurulları;
a) Yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğunun kararı ile yönetim kurulu tarafından,
b) Genel kurul üyelerinin beşte ikisinin noterce tasdik edilmiş imzası ile düzenlenecek tutanak ve gündemle noter kanalıyla yapılacak başvuru üzerine, alınacak kararla yönetim kurulu tarafından,
c) Denetim kurulu tarafından,
d) Haklı ve geçerli sebeplerin varlığı halinde Bakanlık tarafından,
Olağanüstü olarak toplantıya çağırılır. Toplantı, çağrısında belirlenen gündemle yapılır. Olağanüstü toplantılarda belirlenen gündem dışında görüşme yapılamaz. Bakanlık çağrısı hariç, yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısı hazırlık çalışmaları yönetim kurulunca yürütülür. Yönetim kurulunun bu görevi yerine getirmemesi halinde ise, olağanüstü genel kurul toplantısı hazırlık çalışmalarının nasıl ve kimler tarafından yürütüleceği Bakanlık tarafından belirlenir.”
hükmünü amirdir.
Söz konusu yetkinin genel kurul üyelerinin 2/5’ince kullanılması halinde yönetim kurulunca bu talep hakkında bir ay içerisinde (Yönetim kurulunun ayda bir toplantı yapma zorunluluğu vardır) karar verilmesi gerekmekle birlikte, söz konusu talep denetim kurulu tarafından sunulduğunda yönetim kurulunca bu husus hakkında ayrıca karar verilmesine gerek bulunmamakta 44 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca genel kurul hazırlık işlemlerine başlanması gerekmektedir.
Buna göre üyelerin 2/5 inin talebi halinde 5362 sayılı Kanunun 44 üncü maddesi uyarınca odanın yönetim kurulunca derhal olağanüstü genel kurul kararı alınarak çağrı yapılması gerekmektedir.
Yönetim kurulunun talebin aleyhinde karar alması ve bu kararın mahkeme tarafından iptal edilmesi üzerine mahkeme kararının yerine getirilmesi zorunludur.
Bilindiği üzere; Anayasa’nın 138 inci maddesinin son fıkrasında;
“ Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
hükmü,
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. (...)”
hükmü ile,
Türk Ceza Kanunu’nun 257 nci maddesinin 1 inci fıkrasında;
“Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ”
hükmü yer almaktadır.
Bu nedenle mahkeme kararını uygulamayan oda yönetim kurulu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması mümkündür.
- SORU 2- Mahkeme kararı ile feshedilen Esnaf Odasının üyelerinin katılımıyla oluşan diğer bir Odanın yeni hazirun listesindeki üyelerin seçme ve seçilme haklarına ilişkin müktesep hak bulunup bulunmadığı?
CEVAP 2- 5362 sayılı Kanunun “Odaya Kayıt” başlıklı 6 ncı maddesinde;
“Esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kaydı yapılamaz. Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler sicil tarafından; elektronik ortamda, iş yerlerinin bulunduğu yerdeki, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına; meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgileri ise karma odaya kayıt için gönderilir. İlgili oda yönetim kurulu, bu kişilerle ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alır.”
hükmü,
“Fesih, Tasfiye ve İptal” başlıklı 15 inci maddesinde;
“Odalar yukarıda yazılı sebeplerle Bakanlığın teklifi üzerine yetkili asliye hukuk mahkemesi kararıyla fesih olunur.
(…)
Yukarıdaki hükümlere göre feshedilen odaların bağlı oldukları birlikçe görevlendirilecek heyet tarafından, borçları kendi varlığından ödenip, alacakları tahsil edildikten ve tasfiye giderleri de karşılandıktan sonra kalacak meblağ ile ayni haklar, heyet tarafından tutanakla birliğe devredilir. (…)”
hükmü,
“Üyeliğin Son Bulması” başlıklı 8 inci maddesinde;
“Üyelikleri sicil tarafından silinenlerden, üye niteliğini tekrar kazananların oda üyeliği sicil tarafından tekrar tesis edilir. Bu şekilde üyeliği tekrar tesis edilen üyenin daha önce kazanmış olduğu hakları aynen devam eder. Ancak, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarında görevli olup da oda üyeliği yukarıdaki sebeplerden dolayı kesintiye uğrayanların yetkili organlardaki görevleri de kendiliğinden sona erer. Bu kişiler üyeliklerini tekrar kazanmış olsalar dahi o döneme ilişkin yetkili organ üyelikleri devam etmez.”
hükmü,
“Odaların Organları” başlıklı 9 uncu maddesinde;
“Oda organları şunlardır,
a) Genel kurul- Genel kurul toplantı tarihinden en az altı ay önce odaya kaydolmuş ve Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından, ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşu tarafından alınacak, genel kurul toplantısına katılacaklar listesine dahil olan üyelerden oluşur.”
hükmü yer almaktadır.
Yukarıdaki hükümler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, Kanunun 15 inci maddesi kapsamında feshedilen odalar bakımından, feshine karar verilen odalar ile üyeler arasındaki ilişkinin sona ermesi hem üyelerin hem de odanın iradesi dışında gerçekleştiğinden, bu durumda “üyelerin başka bir odaya kaydı” değil, “üyelerin başka bir odaya nakli” durumunun söz konusu olduğu, dolayısıyla bu üyeler için (feshedilen odadaki organ üyelikleri hariç) seçme ve seçilme hakları bakımından önceki odalarındaki sürecin aynen devam ederek kazanılmış haklarının korunması gerektiği düşünülmektedir.
- SORU 1- Mutabakat Komitesinin kararı uyarınca Odaları değişen üyeler, kayıt oldukları yeni Odanın hazirun listesine dahil olup genel kurul toplantısına katılabilir mi, seçilme yeterliliğine sahip olurlar mı?
CEVAP 1- 5362 sayılı Kanunun “Mutabakat komiteleri” başlıklı 64 üncü maddesinde;
“Bu Kanuna tabi odalar arasında veya bu odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek üzere il ve ilçelerde mutabakat komiteleri kurulur. Bu komiteler anlaşmazlıkları, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun belirleyeceği esaslar dâhilinde çözüme kavuştururlar.”
hükmü yer almaktadır
Diğer yandan aynı Kanunun “Odaların organları” başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde;
“Oda organları şunlardır;
a) Genel kurul: Genel kurul toplantı tarihinden en az altı ay önce odaya kaydolmuş ve Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından, ilgili esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşu tarafından alınacak, genel kurul toplantısına katılacaklar listesine dahil olan üyelerden oluşur.”
hükmü ve “Seçilme şartları” başlıklı 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde;
“b) Konfederasyon denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, en az iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak.”
hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla; esnaf ve sanatkarların odalar arası aktarımının ancak mutabakat komitesi yahut mahkeme kararı ile gerçekleşebileceği, söz konusu aktarımlar da esnaf ve sanatkarların iradesi dışında gerçekleştiğinden daha önceki oda üyelik kayıt sürelerinin seçme ve seçilme hakkının hesaplanmasına dahil edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
Genel Sekreter/personel
- SORU 10- Hangi suçlar oda personeli olmaya engeldir?
CEVAP 10- Esnaf ve Sanatkarlar Odaları, Birlikleri ve
Federasyonları Personel Yönetmeliği’nin 6’ncı maddesinde “işe almada aranan şartlar” düzenlenmiştir. Madde aynen;“(1) İşe alınmada aranan genel ve özel şartlar
şunlardır;a-Genel şartlar
1) Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmak,2) Kamu
haklarından yasaklı bulunmamak,(…)
5) Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında
tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya altı aydan fazla
hapis veyahut affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyet kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç
kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından dolayı hüküm giymiş bulunmamak,(…)
7) Hizmetli
personel için en az ilkokul, memur ve şef için lise, teknik personel için
göreviyle ilgili ustalık belgesine sahip olması veya ilgili meslek lisesi ya da
meslek yüksek okulu, müdür, müdür yardımcısı, uzman, uzman yardımcısı ve daire
başkanı olarak atanacak personel için ise tercihen dört yıllık fakülte veya
yüksek okul ya da önlisans mezunu olmak,(…),”
şeklindedir.
Yönetmeliğin 6/1-a-5 maddesinde yer verilen “Taksirli
suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak
üzere” ifadesi özellik arz etmektedir.Taksir; failin neticesini öngörmediği,
dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda istemediği sonucun
meydana gelmesidir. Failin bu şekilde hareket ederek işlediği suçlara da
“taksirli suçlar” denilmektedir. Maddeye göre taksirle suç işlenmesi
halinde bu durum işe girmeye engel değildir.Cezanın ertelenmesi(tecil
edilmesi), mahkeme tarafından mahkumiyet kararıyla belirlenen hapis cezasının
cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Yine maddeye göre
tecil edilmiş hükümler kapsam dışında tutulmuş ve işe girmeye engel
görülmemiştir.Ancak;
-ağır hapis veya altı aydan fazla hapis (TCK’da
ağır hapis, hapis ayrımı
kaldırılmıştır.)-affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar,
-zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet
kırıcı suçlar,-istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık,
-resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma,
-devlet sırlarını açığa vurma,
suçlarından dolayı hüküm giymiş bulunanların Odada
personel olması engellenmiştir.Burada devletin şahsiyetine karşı suçların ne olduğu
önem arz etmektedir. 5362 sayılı Kanunun 50 nci maddesinde oda organlarına
seçilebilme şartları sayılmış ve bu bağlamda maddenin “c” bendinde;“Türk Ceza
Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten
işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas,
ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal
edinme suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak.”şartına yer verilmiştir. Esasen Kanun düzenlemesiyle
organ üyeleri için getirilen şartı Oda personeli için de kıyasen uygulamak
mümkündür. Yine aynı Kanunun 57/6 maddesinde, “Genel sekreter ve genel sekreter yardımcısı olarak atanacakların 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki genel şartları taşımaları
gerekli olup; bu şartları taşımayanlar, genel sekreter ve genel sekreter
yardımcısı olarak atanamaz. Bu şartları taşımadıkları sonradan anlaşılanların
ise görevlerine son verilir.” denilmektedir.657 sayılı Kanunun 48-1/A-5 maddesinde ise;
“5. (Değişik- 23/1/2008 - 5728/317 md.) Türk Ceza
Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten
işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da
affa uğramış olsa bile devletin
güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,
(…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni
kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat
karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.”denilmiştir.
Bu noktada, 15.01.2008 tarihli (TCK’ya uyumlu olmayan) Yönetmelik
maddesinin mi yoksa 08.02.2008 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren 5728 sayılı Temel Ceza
Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca yapılan 5362 sayılı Kanunun Organ üyeleri
ve Genel sekreter için öngörülen sırasıyla 50 nci ve 57/6 maddelerindeki
kıyasen uygulanabilecek hükümlerin mi dikkate alınacağı sorunu vardır.Kanaatimizce Odanın en üst
amiri olan Genel Sekreter için öngörülen şartların Odada çalışacak personel
için de aranması gerekecektir. Oda Personel Yönetmeliği ile paralellik taşıyan
ancak TCK’ya uyumlu hale getirilen ve 5362 sayılı Kanunun 57/6 ile atıf yaptığı
657 sayılı Kanunun 48 nci maddesinin Oda personeline de uygulanması mümkündür.Ancak hangi hükümlerin
uygulanması hususunda kafa karışıklığı yaratan tartışmalara girilmeden, Oda
Personel Yönetmeliğinin mevcut hükmünün uygulanmasının daha yerinde olacağı
kabul edilmiş ve değerlendirmelerimizin de mevcut Yönetmeliğin 6’ncı maddesine
göre yapılması uygun görülmüş, ancak eski TCK diliyle yapılan atıflar için 5362
sayılı Kanunun 57/6 ile atıf yaptığı 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesi
referans alınmıştır.Bu hale göre;
- altı aydan fazla hapis,
-affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar,
-zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi
yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçtan,- istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık,
-resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma,
-devlet sırlarını açığa vurma,
suçlarından hüküm giymiş olanların Oda personeli
olamayacağı sonucuna varılmıştır. Ancak yine maddede sayılan “devletin şahsiyetine karşı işlenen”
suçlar denildiğinde ne anlaşılması gerektiği hususunda da bir netlik
olmadığından bu noktada yukarıda ifade edildiği üzere Oda genel sekreterleri
için öngörülen 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesine başvurmak gerekmiştir.
Anılan maddede ise “devletin şahsiyetine karşı işlenen suçların” karşılığı “devletin
güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlar” olarak belirlenmiştir.Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar TCK’nın 302
ile 316 ncı maddeleri arasında sıralanmış olup aşağıdaki gibidir.-Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak(Md 302)
-Düşmanla işbirliği yapmak(Md 303)
-Devlete karşı savaşa tahrik(Md 304)
-Temel millî yararlara
karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama
(Md 305)-Yabancı devlet aleyhine
asker toplama(Md 306)-Askerî tesisleri tahrip ve
düşman askerî hareketleri yararına anlaşma(Md 307)-Düşman devlete maddi ve
mali yardım(Md 308)Anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ise TCK’nın 309 ila 316
maddelerinde düzenlenmiştir. Bunlar;-Anayasayı
İhlal(md 309)- Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı(md
310)- Yasama organına karşı suç(md 311)
- Hükûmete karşı suç(md 312)
- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı
silâhlı isyan(md 313)-Silahlı örgüt(md 314),
şeklindedir.
Bu hale göre yukarıda yer
alan suçlardan mahkum olan kişilerin odaya personel olarak alınması mümkün
olmayıp bu suçların sonradan işlenmesi halinde de personelin işine son
verilmesi gerekmektedir. - SORU 9- Birlik genel sekreteri odaya denetçi olarak atanabilir mi?
CEVAP 9- 5362 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamında genel sekreterler, esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşlarının en üst idari personeli olarak görev
yapmaktadırlar. Özellikle kendilerine verilen meslek kuruluşu adına harcama ve yazışma
yapma yetkisi, kuruluş içi konularda kendisine tanınan tek başına imza yetkisi
ile personelin tezkiye amiri olmasına ilişkin yetkileri, sorumluluklarının ve
görevinin önemini göstermektedir.Ayrıca
Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Birlikleri ve Federasyonları Personel
Yönetmeliğinin “Çalışma saatleri”
başlıklı 11 inci maddesinde;“Bu
Yönetmelik kapsamında bulunan personel için çalışma süresi, hafta içi günlerde
olmak üzere haftada beş gün çalışma, iki gün tatil esasına göre düzenlenir.
Normal çalışma süresi günde sekiz saat olmak üzere haftada kırk saattir.
Çalışma saatleri mevsim ya da iş gereklerinden doğacak zorunluluk hallerinde
oda, birlik ve federasyonlarca yeniden düzenlenebilir.”hükmüne
yer verilerek, genel sekreterlerin de içinde bulunduğu personelin toplam kırk
saat olmak üzere meslek kuruluşunda haftada beş gün çalışacağı açıkça
düzenlenmiştir. Bu bağlamda genel sekreterlik görevinin tam zamanlı çalışma
gerektiren bir görev olduğunun kabulü gerektiğinden bir başka odanın denetim
kurulu üyesi olması uygun olmayacaktır.Diğer
yandan, 5362 sayılı Kanunun “Denetim
kurulu toplantıları” başlıklı 55 inci maddesinin son fıkrasında;“Denetim
kurullarının asıl ve yedek üyelerinin tamamının görevden ayrılmaları ve
yedeklerinin de kalmaması halinde ilk seçime kadar odalarda birlik, birlik ve
federasyonlarda Konfederasyon, Konfederasyonda ise Bakanlık tarafından bir
denetçi atanır.”hükmüne
yer verilmiştir.Bu
noktada bir odaya Birlik tarafından denetçi atanması mevzuata uygun olup, oda tarafından
olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmadığı sürece atanan denetçi görevine devam
edecektir. Dolayısıyla, olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmaması halinde denetçinin
bir sonraki olağan genel kurul toplantı tarihine kadar görev yapabilecek olması
da imkan dahilindedir.Öte
yandan, Birlik tarafından atanan denetçi 5362 sayılı Kanunda yer alan denetim
kurullarının görev ve yetkilerini haiz olacak ve odanın denetimine ilişkin
işlemleri gerçekleştirecektir.Son
olarak, Anayasa’nın 135 inci maddesinde;“Kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe
mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak,
meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü
ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile
kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen
usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu
tüzelkişilikleridir.”hükmüne
yer verilmiş olup, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak esnaf ve sanatkarlar
odalarının organlarının kendi üyeleri arasından seçilmesi esastır.Bu bağlamda, oda denetim
kurulu üyeliklerinin tamamen boşalması halinde Birlik tarafından denetçi atanması yukarıda yer verilen
kuralın istisnasını teşkil etmekte olup, atanacak denetçinin oda
üyeleri arasından seçilmesinin Anayasa hükmüne uygun olacağı; görevi kabul edecek herhangi bir üyenin
bulunmaması halinde Birlik organ üyeleri arasından bir kişinin
denetçi olarak atanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. - SORU 8- Genel sekreter aynı zamanda sicil müdürlüğü görevini üstlenebilir mi?
CEVAP 8- 5362 sayılı
Kanunun 57 nci maddesinde genel sekreterlere ilişkin hususlar yer almakta olup,
sicil teşkilatı ve personeli de aynı Kanunun 67 nci maddesinde düzenlenmiştir.Bu
bağlamda, Kanunun 57 nci maddesinde genel sekreterlerin atama, terfi,
cezalandırılma ve görevlerine son verilmesi gibi özlük haklarına ilişkin
hususların bulundukları esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşunun yönetim kurulu kararı ile gerçekleştirileceği;
birden fazla esnaf ve sanatkar meslek
kuruluşunda görev yapamayacağı; yönetim kurulu toplantılarına
katılacakları; bulundukları meslek kuruluşu adına yazılacak yazılar ile
yapılacak giderlerde başkan veya vekili ile ortak imzalarının bulunması
gerektiği hususları hüküm altına alınmıştır.Diğer
yandan, Kanunun 67 nci maddesinde ise, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği
bünyesinde olmakla birlikte ayrı bir birim olarak kurulan Esnaf ve Sanatkârlar
Sicil Müdürlüğünde görev yapacak sicil müdürlerinin Bakanlık tarafından
onaylanmak suretiyle atanacağı ve görevden alınacağı düzenlenmiş olup aynı
maddede sicil müdürlerinin sicil kayıtlarını mevzuata ve gerçeklere uygun
olarak tutmak ve izlemekle yükümlü oldukları ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra,
aynı hüküm gereği Bakanlık, sicil müdürlerinin işlemlerini her zaman denetleme
ve görevden alınmasını Birlik yönetim kurulundan istemek de dahil olmak üzere
gerekli tedbirleri almaya yetkili olup, sicil kayıtları üzerinde suç
işledikleri tespit edilen sicil teşkilatı personeline bu suçlardan ve diğer
mevzuata aykırı işlemlerinden dolayı kamu görevlileri hakkındaki cezalar
uygulanacağı da belirtilmiştir.Ayrıca
yine Kanunun 4 üncü maddesi gereğince oda kuruluş tutanağı ile ana
sözleşmelerinin sicil müdürlerinin gözetim ve denetiminde tanzim ve imza
edileceği kayıt altına alınmıştır.Bunun yanı sıra Esnaf ve Sanatkarlar
Sicili Yönetmeliğinin 13 üncü maddesi uyarınca, sicil iş ve işlemlerinin gereği
gibi yürütülmesi hususunda hakimin gözetim yetkisi de bulunmaktadır.Yukarıda izah edilen bilgiler
kapsamında, genel sekreterlik ile sicil müdürlüğü görevlerinin birbirlerinden
içerik olarak farklı yetki ve sorumlulukları barındırdığı, her bir görevin söz
konusu görevi ifa edecek kişinin tam zamanlı performansını gerektirecek
nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca genel sekreterlerin birden fazla esnaf
ve sanatkâr meslek kuruluşunda görev alması yasağı noktasında, sicil müdürlüğü
görevinin de genel sekreterlik ile bağdaşmayacağı düşünülmektedir.Bu itibarla, 5362 sayılı Kanunda konuya ilişkin
herhangi bir yasaklayıcı hüküm bulunmamakla birlikte, bir esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşunda görev yapan genel sekreterin aynı zamanda sicil müdürü
olarak görev yapmasının uygun olmadığı değerlendirilmektedir. - SORU 7- Genel sekreter görev yaptığı odanın veya diğer bir odanın organlarında görev alabilir mi, oda başkanlığına seçilebilir mi?
CEVAP 7- 5362 sayılı
Kanunun “Genel Sekreter” başlıklı 57
inci maddesinde;“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının
işlemlerini, mevzuat, ana sözleşmeleri ve yönetim kurulu kararları
doğrultusunda yürütmekle görevli bir genel sekreter bulunur. Genel sekreterler
birden fazla esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşunda görev yapamazlar. Genel
sekreter yönetim kurulu toplantılarına katılır, ancak oy kullanamaz. İhtiyaç
duyulması halinde onbinden fazla üyesi olan odalar ile birlik ve
federasyonlarda bir, Konfederasyonda
üç genel sekreter yardımcısı çalıştırılabilir.Giderler, başkan
veya vekili ile genel sekreterin ortak imzasıyla yapılır. Esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşları adına yazılacak yazılar da aynı şekilde imzalanır. Ancak,
yönetim kurulu kuruluş içi konularda genel sekretere tek başına imza yetkisi
verebilir.Konfederasyon
genel sekreteri, yönetim kurulunun izni ile harcama yetkisi dahil, görev ve
yetkilerinden bir bölümünü her yıl başında yeniden tespit edilmek kaydıyla
yardımcılarına devredebilir.Genel sekreterin
atanması, terfi, cezalandırılması ve görevine son verilmesi yönetim kurulu
kararı ile yapılır. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri,
çocukları ve çocuklarının eşleri genel sekreter olarak atanamaz. Genel
sekreterin tezkiye amiri ise ilgili meslek kuruluşunun başkanıdır.Genel sekreter,
personelin birinci tezkiye amiri olup personelin atanma, terfi, cezalandırma ve
işten uzaklaştırma işlemleri teklifi üzerine yönetim kurulunca yapılır. Birlik
genel sekreterleri birliğe üye odaların genel sekreterleri ile temmuz ve aralık
aylarında, birlik başkanının gözetiminde yılda en az iki defa eğitim ve
değerlendirme toplantısı yaparlar.Genel sekreter ve
genel sekreter yardımcısı olarak atanacakların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki genel
şartları taşımaları gerekli olup; bu şartları taşımayanlar, genel sekreter ve
genel sekreter yardımcısı olarak atanamaz. Bu şartları taşımadıkları sonradan
anlaşılanların ise görevlerine son verilir.Birlik ve federasyon
genel sekreter ve yardımcılarının en az iki yıllık yüksek okul mezunu olmaları,
oda genel sekreter ve yardımcılarının en az lise ve dengi okul mezunu
olması, Konfederasyon genel sekreteri ve yardımcılarının ise,
üniversitelerin işletme, iktisat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari
bilimler fakülteleri mezunu veya muadili bir alanda yüksek tahsil yapmış olması
şarttır. Genel sekreterlerin iktisadi ve idari sahada tatbiki bilgi ve
tecrübe sahibi olmaları ile yabancı dil bilmeleri tercih sebebidir.”hükmüne
yer verilmiştir.Anılan
Kanunun 75 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca TESK
tarafından hazırlanan Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Birlikleri ve
Federasyonları Personel Yönetmeliğinin “Çalışma saatleri” başlıklı 11 inci maddesinde, “Bu
Yönetmelik kapsamında bulunan personel için çalışma süresi, hafta içi
günlerde olmak üzere haftada beş gün çalışma, iki gün tatil esasına göre
düzenlenir. Normal çalışma süresi günde sekiz saat olmak üzere haftada kırk
saattir. Çalışma saatleri mevsim ya da iş gereklerinden doğacak zorunluluk
hallerinde oda, birlik ve federasyonlarca yeniden düzenlenebilir.”,Aynı
Yönetmeliğin “Devam zorunluluğu”
başlıklı 25 inci maddesinde, “Personel, çalışma saatleri içinde
görevinin başında bulunur ve çalışmasının tümünü işine hasreder. (…)”
şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.Öte
yandan, 5362 sayılı Kanunun “Seçilme şartları” başlıklı 50 nci
maddesinde;“Genel kurul üyelerinin esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşlarına genel başkan, başkan ve yönetim, denetim, disiplin kurullarına
üye olarak seçilebilmeleri için gerekli şartlar şunlardır-a) Denetim kurulu
üyeliği için en az lise, bu şartı taşıyan üye bulunmadığı takdirde sekiz yıllık
ilköğretim veya ortaokul mezunu olmak; Konfederasyon denetim kurulu üyeliğine
dışarıdan seçilecekler için dört yıllık yüksek okul mezunu ve denetim
formasyonunu haiz olmak; disiplin kurulu üyeliği için en az lise mezunu olmak;
yönetim kurulu üyeliği için ise en az ilkokul mezunu olmak.b) Konfederasyon
denetim kuruluna dışarıdan seçilecekler ve yeni kurulan odalar hariç, en az
iki yıldır odaya kayıtlı olmak ve halen çalışıyor bulunmak.c) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa
bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da
devletin güvenliğine karşı
suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına
fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme
suçlarından hapis cezasına
mahkûm olmamak.(...)”
hükmü
yer almaktadır.Dolayısıyla
esnaf ve sanatkarlar odaları yönetim kurulu başkanlığına aday olunabilmesi için
öncelikle esnaf ve sanatkar meslek kollarından birinde faaliyet gösterilmesi,
aktif bir vergi mükellefiyetine sahip olunması ve ayrıca yukarıda bahsedilen
mevzuat hükmündeki şartların sağlanması gerekmektedir.Bu
açıdan bakıldığında genel sekreter olarak çalışan bir kişinin aynı zamanda
esnaflık faaliyetinde bulunması ve odaya ve sicile kayıtlı olması yanında diğer
seçilme şartlarını taşıması halinde yönetim kuruluna seçilmesine engel bir
durum yoktur. Ancak bunun için Oda personelinin tabi olduğu Esnaf ve Sanatkarlar Odaları, Birlikleri ve
Federasyonları Personel Yönetmeliğinin 22 nci maddesinde yer alan “ (1)
Personel, yönetim kurulunun izni olmaksızın oda, birlik ve federasyon dışında
ücret karşılığı veya ücretsiz görev kabul edemez.” hükmüne uyulması
gerekir. Diğer bir ifade ile oda personelinin esnaf ve sanatkar sayılmasını
gerektirecek bir faaliyet kolunda veya başka bir işyerinde işçi olarak
çalışmasına izin verilmesi gerekmektedir.Yukarıda
belirtilen mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; oda personeli
statüsünde bulunan genel sekreterlerin, çalışma saatleri içinde görevinin
başında bulunacağı ve mesaisinin tümünü genel sekreterlik görevine ayıracağı
açıktır. Nitekim, genel sekreterlere mevzuatla verilen görev, yetki ve sorumluluklar,
genel sekreterin çalışma saatleri içinde görevinin başında bulunmasını ve
mesaisinin tümünü işinde geçirmesini gerektirmektedir.Öte
yandan, yönetim kurulu üyeliği ile genel sekreterliğin aynı kişide birleşmesi
Kanunun 57 nci maddesine göre mümkün değildir. Ayrıca seçim kanunlarında aday
olmak isteyen memurların istifa etmeleri gerektiği belirtildiğinden bu Kanunun
mantığından hareketle seçimli bir göreve aday olan kişinin de görevinden
ayrılması gerekecektir.Ancak,
5362 sayılı Kanunun 57 nci maddesinde;
yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri, çocukları ve
çocuklarının eşlerinin genel sekreter olarak atanamayacağı belirtilmekle
beraber oda yönetim kurulu başkanlığına adaylık sürecinde genel sekreterin
görevinden istifa etmesinin gerekip gerekmediği hususunda herhangi bir kural
öngörülmemiştir. Bu nedenle de genel sekreterin istifa etmeden(oda üyelik
şartlarının varlığı halinde) üyesi olduğu odanın genel kurulunda seçme ve
seçilme hakkını kullanması mümkün görülmektedir. Ancak organlara seçilmesi
halinde iki ayrı görevin bir kişide birleşmesinin doğru olmayacağından genel
sekreterlikten ayrılması gerekmektedir. Zira yönetim kuruluna seçilmiş ise
talimat veren ve talimat alanın aynı kişi olacağı, denetim kuruluna seçilmiş
ise oda işlerini yürütenle bunu denetleyenin aynı kişi olacağı açıktır. Dolayısıyla,
genel sekreterlik görevini yürüten bir kimsenin aynı zamanda yine bedeni
çalışmasına dayanan esnaf ve sanatkarlık faaliyetini ve aynı zamanda bir meslek
kuruluşunun başkanlığı görevini yürütmesinin hukuken ve fiilen mümkün olmadığı
açıktır.Bu
nedenle 5362 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan, “(…)
Genel sekreterler birden fazla esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşunda görevyapamazlar. (…)” hükmünün, “genel
sekreter olan kişinin başka bir odada hiçbir şekilde görev yapamayacağı”
şeklinde değerlendirilmesi ve anlaşılması gerekmektedir.Dolayısıyla genel sekreterin aynı
anda görev yaptığı odanın ve bir başka odanın yönetim kurulunda olması Kanuna
aykırılık teşkil edecektir.(TESK’in 04.04.2018 tarihli ve 34 sayılı Genelgesi) - SORU 6- Tutuklanan ve 3 ay tutukluluk süresi sonrası tahliye edilen ve hakkında herhangi bir cezaya hükmedilmemiş olan Genel sekreter, işe alınma şartlarını kaybetmiş sayılır mı?
CEVAP 6- 5362 sayılı
Kanunun “Genel sekreterler” başlıklı
57 nci maddesinin üçüncü fıkrasında;“Genel
sekreterin atanması, terfi, cezalandırılması ve görevine son verilmesi yönetim kurulu
kararı ile yapılır. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların
eşleri, çocukları ve çocuklarının eşleri genel sekreter olarak atanamaz.
Genel sekreterin tezkiye amiri ise ilgili meslek kuruluşunun
başkanıdır.”6 ncı fıkrasında ise;
“Genel sekreter ve genel sekreter yardımcısı olarak
atanacakların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki genel
şartları taşımaları gerekli olup; bu şartları taşımayanlar, genel sekreter ve
genel sekreter yardımcısı olarak atanamaz. Bu şartları taşımadıkları sonradan
anlaşılanların ise görevlerine son verilir. “hükmüne
yer verilmiştir.Bununla
birlikte, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Birlikleri ve Federasyonları Personel
Yönetmeliğinde esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarında görevli personelin İş
Kanunu hükümlerine tabi olarak çalışacağı belirtildiği gibi ayrıca personelin
hakları, sorumlulukları, işten çıkarılması ve iş güvencesi ayrıntılı bir
şekilde düzenlenmiştir.657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48/1-A-5 maddesinde;“5. (Değişik- 23/1/2008 - 5728/317 md.) Türk
Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten
işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da
affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu
düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat
karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,”şartı
işe alınma koşulları içinde sayılmıştır.Bilindiği
üzere tutukluluk hali geçici bir tedbir olup kesin hüküm verilip ceza
alınmadığı sürece işe alınma şartlarının kaybedildiği söylenemeyecektir. Ancak
tutukluluğa sebep olan eylemin odayla ilgili olması veya yüz kızartıcı bir suç
olması nedeniyle odanın itibarını zedeleyecek olması hallerinde ceza
kesinleşmemiş olsa bile oda yönetim kurulunun iş sözleşmesini fesih etmesi her
zaman mümkündür.Öte
yandan, odalarda görevli personelin işe alımı ve işten çıkarılması yetkisi oda
yönetim kurulunda bulunmakla birlikte, yapılacak işlemlerde yukarıda bahsi
geçen mevzuat hükümleri dikkate alınması gerekecektir. - SORU 5- Genel sekreter dışında personeli olmayan odalarda bir başka personel alınıp kendisine ESBİS yetkisi ve genel sekreter yerine imza atma yetkisi verilebilir mi?
CEVAP 5- 5362 sayılı Esnaf
ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Genel sekreterler” başlıklı
57 nci maddesi;“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının
işlemlerini, mevzuat, ana sözleşmeleri ve yönetim kurulu kararları
doğrultusunda yürütmekle görevli bir genel sekreter bulunur. Genel sekreterler
birden fazla esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşunda görev yapamazlar. Genel
sekreter yönetim kurulu toplantılarına katılır, ancak oy kullanamaz. İhtiyaç
duyulması halinde onbinden fazla üyesi olan odalar ile birlik ve
federasyonlarda bir, Konfederasyonda
üç genel sekreter yardımcısı çalıştırılabilir.Giderler, başkan
veya vekili ile genel sekreterin ortak imzasıyla yapılır. Esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşları adına yazılacak yazılar da aynı şekilde imzalanır. Ancak,
yönetim kurulu kuruluş içi konularda genel sekretere tek başına imza yetkisi
verebilir.Konfederasyon
genel sekreteri, yönetim kurulunun izni ile harcama yetkisi dahil, görev ve
yetkilerinden bir bölümünü her yıl başında yeniden tespit edilmek kaydıyla
yardımcılarına devredebilir.Genel sekreterin
atanması, terfi, cezalandırılması ve görevine son verilmesi yönetim kurulu
kararı ile yapılır. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri, çocukları
ve çocuklarının eşleri genel sekreter olarak atanamaz. Genel
sekreterin tezkiye amiri ise ilgili meslek kuruluşunun başkanıdır.Genel sekreter,
personelin birinci tezkiye amiri olup personelin atanma, terfi, cezalandırma ve
işten uzaklaştırma işlemleri teklifi üzerine yönetim kurulunca yapılır. Birlik
genel sekreterleri birliğe üye odaların genel sekreterleri ile temmuz ve aralık
aylarında, birlik başkanının gözetiminde yılda en az iki defa eğitim ve
değerlendirme toplantısı yaparlar.Genel sekreter ve
genel sekreter yardımcısı olarak atanacakların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki genel
şartları taşımaları gerekli olup; bu şartları taşımayanlar, genel sekreter ve
genel sekreter yardımcısı olarak atanamaz. Bu şartları taşımadıkları sonradan
anlaşılanların ise görevlerine son verilir.Birlik ve
federasyon genel sekreter ve yardımcılarının en az iki yıllık yüksek okul
mezunu olmaları, oda genel sekreter ve yardımcılarının en az lise ve dengi
okul mezunu olması, Konfederasyon genel sekreteri ve yardımcılarının ise,
üniversitelerin işletme, iktisat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari
bilimler fakülteleri mezunu veya muadili bir alanda yüksek tahsil yapmış olması
şarttır. Genel sekreterlerin iktisadi ve idari sahada tatbiki bilgi ve
tecrübe sahibi olmaları ile yabancı dil bilmeleri tercih sebebidir.”hükmünü
amirdir.Anlaşılacağı
üzere, 5362 sayılı Kanunun ilgili maddesinde esnaf ve sanatkarlar meslek
kuruluşlarında çalışacak genel sekreterlerin atanması, görevden alınması,
aranacak nitelikler ile görevleri açıklanmış olup; buna göre, genel
sekreterlerin meslek kuruluşlarının işlemlerini, mevzuat, ana sözleşme ve
yönetim kurulu kararları doğrultusunda yürütmekle görevli oldukları
belirtilmiştir. Ayrıca yine genel sekreterlerin yönetim kurulu toplantılarına
katılacakları ve meslek kuruluşlarının harcamalarında ve meslek kuruluşu adına
yazılacak yazılarda imzalarının bulunması gerektiği de ifade edilmiştir.Buna
ilaveten, yönetim kurulunca kuruluş içi konularda genel sekretere tek başına
imza yetkisi verilebileceği de aynı hüküm kapsamında belirtilmiştir.Kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan odaların gerek iç işleyişlerinde
gerekse kurum dışı hizmetler açısından genel sekreterlere büyük önemi haiz
görevler atfedilmiştir. Zira, bu nedenledir ki; 5362 sayılı Kanunda genel
sekreterlerin kuruluş personelinin birinci tezkiye amiri olduğu, genel sekreter
ile genel sekreter yardımcısı olarak atanacakların 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesindeki genel şartları taşımaları ve oda genel sekreter
ve yardımcılarının en az lise ve dengi okul mezunu olması gerektiği kayıt
altına alınmıştır.Diğer
yandan; Esnaf ve Sanatkarlar Odaları, Birlikleri ve Federasyonları Personel
Yönetmeliğinin “Vekalet ve tedvir” başlıklı 38 inci maddesinde;“Vekaleten ve tedviren görevlendirmeler
aşağıdaki şekilde yapılır;a) Vekalet; Oda,
birlik veya federasyonu imzası ile taahhüt altına sokan veya bir idari
tasarrufun yetki ve sorumluluğunu taşıyan, mali, nakdi ve ayni sorumluluğu olan
görevlerde bulunan personelin; kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası
uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle, görevlerinden geçici olarak
ayrılmaları halinde ya da boş olan bir kadroya kurum içinden bir personel, asli görevi ile ilişiği kesilmeksizin
iki ayı aşmayan süreyle sınırlı olmak üzere genel sekreterin önerisi ve yönetim
kurulu kararı ile vekalet görevi verilebilir.1) Vekalet görevi
verileceklerin asilde aranan niteliklere sahip olmaları gerekir.2) Personel birden
fazla göreve vekalet edemez. Vekalet süresi genel sekreter ve/veya yönetim
kurulu tarafından belirlenir.b) Vekalet ücreti -
Personele iki ayı aşan görevlendirmelerde vekalet ettiği görev için yönetim
kurulunca belirlenen tutarda vekalet ücreti ödenir. Bu ücret asli görevi için
ödenen ücretin 1/3’ünden az olamaz.c) Tedvir; Oda,
birlik veya federasyonu imzası ile taahhüt altına sokan veya bir idari
tasarrufun yetki ve sorumluluğunu taşıyan, mali, nakdi ve ayni sorumluluğu
bulunan görevlere personel, asli görevi ile ilişiği kesilmeksizin tedviren
görevlendirilebilir. Tedvir ile görevlendirilen personel tedvir ettiği görevi
nedeniyle imza atabilir. Genel sekreter, genel sekreter yardımcısı, hukuk
müşaviri ile birim müdürlerinin izin,
istirahat ve geçici görevli olmaları halinde; birimlerinde kendilerinden sonra
gelen görev unvanlarında çalışan personelden biri otuz güne kadar tedviren
görevlendirilebilir. Biriminde bu nitelikleri haiz personel yoksa tedviren
görevlendirme, nitelikleri asilde aranan şartlara
uygun olan personel arasından yapılır.Tedviren
görevlendirmelerde asli görev ücreti dışında ek ücret ödenmez.Vekalet ve tedvir
görevlendirmeleri personel servisine (veya görevli personele) bildirilir.”hükmü
yer almaktadır.Bu
itibarla, odada genel sekreter yardımcısı bulunmadığından, oda genel
sekreterinin izin, istirahat ve geçici görevli olması halinde; odaya yukarıda
belirtilen genel sekreter olarak atanabilme niteliklerini haiz olan oda
personelinin otuz güne kadar vekaleten görevlendirilebilecektir. Ancak odada genel
sekreter dışında istihdam edilen başka bir personelin de olmaması halinde ne
olacaktır?Söz
konusu Yönetmeliğin “Kadro” başlıklı
4 üncü maddesinde;“(1) Odalar,
birlikler ve federasyonlarda, hizmetlerin gerektirdiği bütün görevler için
kadrolar; görev, unvan ve adedi belirtilmek suretiyle bütçe imkanları göz
önünde bulundurularak, yönetim kurulunun teklifi üzerine genel kurul tarafından
onaylanır ve onay tarihi itibariyle yürürlüğe girer.(2) Kesinleşen kadrolara, yönetim kurulunca
atama yapılır.”denilmektedir.
Yine
aynı Yönetmeliğin “Çalıştırılacak personelin statüsü” başlıklı 10 uncu
maddesi;“
Odalar, birlikler ve federasyonlarda
aşağıda belirtilen statülerde personel çalıştırılır-a) Kadrolu
personel - Asli ve sürekli görevlerde çalıştırılan personeldir.b) Sözleşmeli
personel - Asli ve sürekli görevlerde çalışan personel dışında, meslek bilgisi
veya uzmanlığı gerektiren görevlerde sözleşme ile çalıştırılan personeldir.c) Geçici personel
- Bir yıldan az süreli veya mevsimlik görevlerde veya geçici mahiyetteki işler için en çok otuz iş günü
çalıştırılan personeldir.”hükmünü
amirdir.Bu
itibarla; anılan odada genel sekreter dışında istihdam edilen personel
bulunmaması halinde geçici personel
istihdam edilebilmesi mümkün değildir. Zira genel sekreter, kadro karşılığı ve asli ve sürekli görevlerde çalıştırılan
personeldir. Geçici personel ise 30 günü geçmeyen işler için
çalıştırılmaktadır. Ayrıca genel sekretere vekalet edecek veya yerine tedviren
bakacak kişinin kurum içinden personel olması gerekmektedir. Bu nedenle Genel
sekreterin izinli olduğu dönem için geçici personel çalıştırılması mümkün
değildir.5362
sayılı Kanunun “Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı
20 nci maddesinin (g) bendi ile “Federasyon genel kurulunun görev ve
yetkileri” başlıklı 29 uncu maddesinin (h) bedinde Birlik ve
Federasyonlarca bütçe imkanları elverişli olmayan üye odalara durumlarını
belgelendirmek kaydıyla maddi yardım yapılabileceği düzenlenmiş olup, genel
sekreter dışında personel istihdam etme yönünde mali gücü olmayan odaların anılan
maddeler kapsamında üst kuruluşlardan yardım talep etmesi de mümkün
bulunmaktadır.Bununla
birlikte, 5362 sayılı Kanunun “Fesih, tasfiye ve iptal” başlıklı 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan; “Konfederasyonca tespit edilen yıllık zorunlu giderleri karşılayacak
miktarda gelir sağlayamadığının birlik tarafından tespit edilmesi üzerine
yapılacak yazılı uyarıya rağmen odanın mali durumunun bir yıl içinde
iyileştirilememesi.” hükmü uyarınca odanın gelirlerinin giderlerini
karşılayamamasının fesih sebebi olduğu belirtilmiştir. - SORU 4- 5362 sayılı Kanun gereğince aynı anda iki meslek kuruluşunda genel sekreter olarak görev yapmasının mümkün olmadığının anlaşılması üzerine oda ile ilişiği kesilen şahsın kanuna aykırı bu çalışma süresinden doğabilecek özlük hakları ile ilgili ödemelerin hangi meslek kuruluşunca (oda veyahut birlik) yapılması gerektiği?
CEVAP 4- 5362 sayılı
Kanunun “Genel sekreterler” başlıklı 57 nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde;“Genel sekreterler birden fazla esnaf ve
sanatkâr meslek kuruluşunda görev yapamazlar.”hükmü
yer almaktadır.Bu
itibarla, bir kişinin aynı anda her iki meslek kuruluşunda genel sekreter
olarak görev yapması 5362 sayılı Kanuna aykırılık teşkil etmektedir. Ancak
yasağa rağmen aynı anda iki odada genel sekreterlik yapan ancak yasağın
öğrenilmesi üzerine işine son verilen kişinin işçilik haklarının nasıl
belirleneceği ve ödeneceği taraflar arasındaki uzlaşmaya veya iş mahkemelerinde
açılacak dava sonucuna göre belirlenmesi mümkün olacaktır. Zira genel sekreterler
dahil meslek kuruluşlarında çalışanlar 4857 sayılı İş Kanununa tabi olup bu
konudaki anlaşmazlıklar iş mahkemelerinde görülmektedir.Açılacak
dava sonucunda ilgiliye ödenecek paraların oda zararı olduğu düşünülüyorsa
yapılan ödemelerin genel kurul toplantısında görüşülerek oda yönetim kurulundan
tahsili yönünde karar alınması için genel kurulda gündeme madde eklenmesi
mümkündür. - SORU 3- Oda başkanının kızı/oğlu aynı dönemde odada personel olarak çalışabilir mi?
CEVAP 3- 5362 sayılı
Kanunun “Organlarda görev alma
yasağı” başlıklı 51/1 maddesinde aynen;“Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarında
denetim ve disiplin kurulu üyeliği bulunanların, aynı kuruluşun yönetim
kurulunda görev almaları yasak olduğu gibi, bu kişilerin eşleri, üstsoy, altsoy
ve ikinci derecedeki kan hısımlarının da aynı dönemde, bu kuruluşun yönetim,
denetim ve disiplin kurullarında görev almaları yasaktır.”57/3
maddesinde;“Genel sekreterin atanması, terfi,
cezalandırılması ve görevine son verilmesi yönetim kurulu kararı ile yapılır.
Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri, çocukları ve çocuklarının
eşleri genel sekreter olarak atanamaz.(…)”denilmektedir.
Anılan
maddelere göre organlarda görev alma yasağı ve diğer yandan genel sekreter
olarak atanamayacaklar belirlenmiş olup bunun dışında bir yasak
getirilmemiştir.Bu itibarla, Esnaf Ve Sanatkarlar Odaları, Birlikleri
ve FederasyonlarıPersonel Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinde belirlenmiş şartları taşıyan
kişilerin oda organlarında görevli kişilerin yakınları olsa bile genel sekreter
harici bir pozisyonda çalışmasına engel bir durum bulunmamaktadır.Sonuç olarak, belli
hısımların görevlendirilememesi yasağı, yalnızca genel sekreterler açısından
düzenlenmiş olup, genel sekreter yardımcıları yahut diğer yardımcı personel
açısından böyle bir kısıtlama bulunmamaktadır. Genel sekreter yardımcılarında
aranacak kıstaslar Kanunun 57 nci maddesinin 6 ncı ve 7 nci fıkralarında belirtilmiştir. - SORU 2- Genel Sekreterlerin iş güvencesi var mıdır?
CEVAP 2- 5362 sayılı Kanun
kapsamında esnaf ve sanatkarlar odaları, tüzel kişiliği haiz kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşları olup, bünyelerinde hizmet sözleşmesi uyarınca istihdam
ettikleri çalışanlar 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi bulunmaktadırlar.5362
sayılı Kanunun 56/son maddesinde “Esnaf
ve sanatkârlar meslek kuruluşları personelinin işe alınmalarına ve ücretlerinin
belirlenmesine yönetim kurulu karar verir.” denilmiştir.Oda
personelinin tabi olduğu Esnaf ve Sanatkarlar
Odaları, Birlikleri ve Federasyonları Personel Yönetmeliğinin “İş güvencesi” başlıklı 26 ncı
maddesinde ise;“ Odalar,
birlikler ve federasyonlar, personelin yeterliliğinden veya davranışlarından ya
da işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe
dayanmaksızın iş akdini feshedemez. Yukarıda belirtilen sebeplere aykırı olarak
iş akdi feshedilen ve haklılığını yargı kararı ile kanıtlayan personelin İş
Kanununda belirtilen süre içerisinde başvurusu üzerine ilgili oda, birlik veya
federasyon tarafından bir ay içerisinde eski görevine başlatılmaması halinde
mahkemece hükmedilen tazminat kendisine ödenir.”“Sosyal güvenlik” başlıklı 27 nci
maddesinde de;“(1) Oda, birlik
ve federasyon personelinin sigorta ve emeklilik ile ilgili hak ve işlemleri,
17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 4857 sayılı İş
Kanunu hükümlerine tabidir.”denilmektedir.
Ayrıca
meslek kuruluşlarında çalışanların özlük haklarının hesaplanması ve ödenmesine
ilişkin talepler ile işverence uygulandığı iddia edilen uygulamalara ilişkin
inceleme ve değerlendirmeleri yapmaya görevli olan merci, 5521 sayılı İş
Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesi uyarınca iş mahkemeleri olarak
belirlenmiştir.Dolayısıyla
meslek kuruluşlarında çalışan personelin 4857 sayılı İş Kanuna tabi olduğu ve bu
Kanunun sağladığı güvencelerden yararlanabileceği, bunun için de haksız bir
fesih halinde İş Mahkemelerine başvurulabileceği söylenebilecektir. - SORU 1- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Genel sekreterler” başlıklı 57 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri, çocukları ve çocuklarının eşlerinin genel sekreter olarak atanamayacaklarına dair kuralın/yasağın aynı Kanunun geçici 10 uncu maddesi ile birlikte uygulanmasına ilişkin olarak, genel sekreter olarak atandıktan sonra akrabalarının ya da kendilerinin görev yaptıkları meslek kuruluşunun yönetim ve denetim kurullarına seçilmesi halinde, genel sekreter olmak için gerekli nitelikler kaybedilmiş olur mu?
CEVAP 1- 5362 sayılı
Kanunun 57 nci maddesinin üçüncü, altıncı ve yedinci fıkralarında sırasıyla;“Genel
sekreterin atanması, terfi, cezalandırılması ve görevine son verilmesi yönetim kurulu kararı
ile yapılır. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri, çocukları veçocuklarının eşleri genel sekreter olarak atanamaz. Genel sekreterin tezkiye
amiri ise ilgili meslek kuruluşunun başkanıdır.”“Genel
sekreter ve genel sekreter yardımcısı olarak atanacakların 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesindeki genel şartları taşımaları gerekli olup; bu şartları
taşımayanlar, genel sekreter ve genel sekreter yardımcısı olarak atanamaz. Bu
şartları taşımadıkları sonradan anlaşılanların ise görevlerine son
verilir.”“Birlik
ve federasyon genel sekreter ve yardımcılarının en az iki yıllık yüksek okul mezunu
olmaları, oda genel sekreter ve yardımcılarının en az lise ve dengi okul mezunu
olması, Konfederasyon genel sekreteri ve yardımcılarının ise, üniversitelerin
işletme, iktisat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler
fakülteleri mezunu veya muadili bir alanda yüksek tahsil yapmış olması
şarttır. Genel sekreterlerin iktisadi ve idari sahada tatbiki bilgi ve tecrübe
sahibi olmaları ile yabancı dil bilmeleri tercih sebebidir.”,Aynı
Kanunun geçici 10 uncu maddesinde,“Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce genel sekreter, genel sekreter
yardımcısı ve sicil memuru olarak atanmış olanlarda bu Kanunda
belirtilen nitelikler aranmaz; sicil memurları sicil müdürü olarak atanmış
sayılır.”hükümleri
yer almaktadır.Genel sekreter olan bir kişinin kendisinin
organ üyeliğine seçilme durumu hariç yakınlarının organ üyeliğine seçilmeleri
nedeniyle söz konusu şart ya da niteliğin kaybından kendilerine bir kusur
atfedilemeyecektir. Zira atanmış olan genel sekreterin gelecekte yönetim
kuruluna kimlerin seçileceğini bilebilme imkanı yoktur.Diğer
yandan, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına genel başkan, başkan ve
yönetim, denetim, disiplin kurullarına üye olarak seçilebilmeleri için gerekli
şartların neler olduğu 5362 sayılı Kanunun 50 nci maddesinde düzenlenmiş olup,
burada meslek kuruluşunda genel sekreterin akrabalık bağının olmasının başkan veya organ üyeliğine
seçilmek için bir engel olarak görülmemiştir. Yine Kanunda, sonradan yakınların
yönetim kuruluna seçilmesi halinde genel sekreterin görevinin son bulacağına
dair bir hüküm de getirilmemiştir. Mevzuatta açıkça düzenleme olmadan
yakınlarının organ üyeliğine seçilmesi nedeniyle genel sekreterlik görevine son
verilmesinin Anayasamızda yer verilen çalışma hürriyetinin de ihlali
sayılabilecektir.Dolayısıyla,
genel sekreterlerin kendileri hariç 5362 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamına giren yakınlarının yönetim ve denetim kurulu üyeliğine
seçilmeleri halinde genel sekreter olarak atanmaları için gerekli nitelikleri
kaybettiklerinden bahisle görevlerine son verilmesinin hukuken uygun
olmayacağı, ancak kendilerinin yönetim ve denetim kuruluna seçilmeleri
durumunun kendi iradelerine bağlı olması, başka bir ifadeyle genel
sekreterlerin kendi iradeleriyle aday olmaları ve organ üyeliklerine seçimle
gelmeleri nedeniyle hem organ üyeliği hem de genel sekreterlik görevini bir
arada yürütmelerinin 5362 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile
bağdaşmayacağı açıktır.Ayrıca,
genel sekreter olarak çalışmakta iken organ üyeliğine seçilenlerden 5362 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmeden önce atanma ya da atanmama ayrımına gitmeye gerek
olmadığı, zira 5362 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinin 5362 sayılı Kanun
yürürlüğe girdiği tarihte genel sekreter olup aynı zamanda yönetim ve denetim
kurulu üyelerini veya bu üyelerin yakınlarını kapsadığı, söz konusu geçici
maddenin 5362 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce genel sekreter olarak
atananlara 5362 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra yönetim ve denetim
kurulu üyesi olması halinde hem genel sekreterlik hem de organ üyeliğini
birlikte yürütme hakkını vermeyeceği değerlendirilmektedir.Yukarıdaki
maddi ve hukuki hususlar çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda;1-
Genel
sekreterlerin kendileri hariç 5362 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamına giren yakınlarının yönetim ve denetim kurulu üyeliğine
seçilmeleri halinde genel sekreter olarak atanmaları için gerekli nitelikleri
kaybettiklerinden bahisle görevlerine son verilmesinin hukuken uygun
olmayacağı,2-
Ancak;a)
Genel
sekreterlerin kendilerinin yönetim ve denetim kuruluna seçilmeleri durumunun
kendi iradelerine bağlı olması, başka bir ifadeyle genel sekreterlerin kendi
iradeleriyle aday olmaları ve organ üyeliklerine seçimle gelmeleri nedeniyle
hem organ üyeliği hem de genel sekreterlik görevini bir arada yürütmelerinin
5362 sayılı Kanunun 57 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile bağdaşmayacağı,b)
Ayrıca,
genel sekreter olarak çalışmakta iken organ üyeliğine seçilenlerden 5362 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesinden önce atanma ya da atanmama ayrımına gitmeye gerek
olmadığı, zira 5362 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinin 5362 sayılı Kanun
yürürlüğe girdiği tarihte genel sekreter olup aynı zamanda yönetim ve denetim
kurulu üyelerini veya bu üyelerin yakınlarını kapsadığı, söz konusu geçici
maddenin 5362 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce genel sekreter olarak
atananlara 5362 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra yeniden yapılacak
seçimlerde, yönetim ve denetim kurulu üyesi olması halinde hem genel
sekreterlik hem de organ üyeliğini birlikte yürütme hakkını vermeyeceği, düşünülmektedir.
Öte
yandan Kanunda “Yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve bunların eşleri,
çocukları ve çocuklarının eşleri genel sekreter olarak atanamaz.” açık hükmü karşısında yönetim ve denetim
kurulu üyelerinin genel sekreter olarak atanması mümkün değildir.Bununla
birlikte yukarıdaki hükümler kapsamında, genel sekreterlik görevi yapması yasak
olan hısımlık seviyeleri Kanunda sınırlı olarak sayılmış olup, yeğenlik (3.
derece yansoy kan hısmı) bunlar arasında yer almamaktadır.
Sicil Müdürü
- SORU 7- Sicil Müdürüne disiplin cezasını kim verir?
CEVAP 7- Esnaf ve
Sanatkarlar Sicili Yönetmeliği’nin “Özlük hakları
ve disiplin” başlıklı 11 inci maddesinde Müdürlük
personeline müdürlükteki görevleri nedeniyle verilecek disiplin cezaları,
Uyarma, Kınama, Ücretten Kesme ve Göreve Son Verme şeklinde belirlenmiştir.Anılan Yönetmeliğin aynı
maddesinin 11 inci fıkrasında;“Disiplin cezası vermeye yetkili olanlar ile itiraz
mercileri aşağıda belirtilmiştir-a) Müdürler için uyarma, kınama ve ücretten kesme
cezası, genel sekreter ve birlik başkanının müşterek imzası ile verilir.b) Müdür yardımcıları ve sicil personeli için uyarma,
kınama ve ücretten kesme cezası, müdür ve birlik genel sekreterinin müşterek
imzası; görevden alma cezası genel sekreter ve birlik başkanının müşterek
imzası ile verilir.(…)”
düzenlemesine yer
verilmiştir.Buna göre Sicil
Müdürleri hakkında uyarma, kınama ve ücretten kesme cezası, genel sekreter ve
birlik başkanının müşterek imzası ile verilmektedir.Yönetmeliğin 5
inci fıkrasında “Dördüncü fıkranın (ç)
bendinde öngörülen ceza müdüre uygulanamaz. Ancak söz konusu bentte sayılan
fiiller, 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasındaki görevden alma teklifinin haklı
gerekçesi olarak öne sürülebilir.” denilmiştir.4 üncü fıkranın
(ç) bendi “Göreve son verme- Bir daha
Müdürlüğe atanmamak üzere göreve son verilmesidir. Göreve son verme cezasını
gerektiren fiil ve haller şunlardır,” denilerek göreve son verme halleri
tek tek açıklanmıştır.Yönetmeliğin “Teşkilat” başlıklı 6 ncı maddesine göre, Sicil Müdürü,
birlik yönetim kurulunun teklifi ve
Bakanlığın onayı üzerine atanmaktadır. Müdürün görevden alınması da atanmasındaki usule
tabidir.Bu nedenle disiplin
soruşturması sonucunda “göreve son verme” cezasını gerektiren bir eylemin
tespiti halinde durum Bakanlığa bildirilecek ve Bakanlıkça uygun görülmesi
halinde görevine son verilebilecektir. - SORU 6- Oda başkanı sicil müdürü olabilir mi?
CEVAP 6- 5362 sayılı
Kanunun “Sicil teşkilatı ve
personeli” başlıklı 67 nci
maddesinde;“ Esnaf ve sanatkârların sicillerinin,
sağlıklı ve güvenli bir şekilde Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında
tutulması ve yayınlanmasını teminen ticaret davalarına bakan asliye hukuk
mahkemeleri gözetiminde ve kurulu bulunduğu il idari sınırları içerisinde
çalışmak üzere birlik bünyesinde ayrı bir birim olarak Esnaf ve Sanatkâr Sicil
Müdürlüğü kurulur. Sicilin personel ücretleri ve diğer giderleri birlik
tarafından karşılanır.Sicil işlemleri
birlik yönetim kurulunun teklif edeceği aday veya adaylar arasından Bakanlık
tarafından onaylanacak sicil müdürleri tarafından yürütülür. Sicil müdürlerinin en az ön lisans
diplomasına sahip olmaları ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci
maddesindeki genel şartları haiz bulunmaları gereklidir. Gerek görülmesi
halinde en az lise mezunu olmak kaydı ile sicil müdürüne yardımcı olacak
personelin ataması birlik yönetim kurulunca yapılır ve Bakanlığa bilgi verilir.
Sicil müdürlerinin ve personelinin görevden alınmaları atanmalarındaki usule
tabidir.(…)”
hükmüne,
Esnaf
ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliğinin “Müdürlük personelinde aranacak nitelikler” başlıklı 10 uncu maddesinde ise;“ (1) Müdürlük personelinde aşağıdaki şartlar aranır;
a) 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen
genel şartları haiz olmak.b) Tacir veya esnaf ve sanatkâr sayılmalarını
gerektiren bir faaliyette bulunmamak.c) Müdür ve müdür
yardımcıları için kamuda veya özel sektörde en az üç yıl iş tecrübesine sahip
olmak veya en az bir yıl müdürlükte çalışmış olmak.(…)”
hükmüne
yer verilmiştir. Dolayısıyla sicil müdürlüğünde personel olabilmek için
öncelikle tacir veya esnaf ve sanatkar niteliği kazandıracak bir faaliyetin
olmaması gerekmektedir.Bu
nedenle esnaf ve sanatkar niteliğine sahip olan Oda yönetim kurulu başkanı ve
üyelerinin aynı zamanda sicil müdürlüğünde personel veya müdür olması mümkün
değildir. - SORU 5- Sicil Müdürlüğü personelinin sosyal güvenlik primleri İŞ-KUR tarafından karşılanmak üzere istihdam edilip edilemeyeceği?
CEVAP 5- Esnaf ve
Sanatkârlar Sicili Yönetmeliğinin “Teşkilat” başlıklı 6 ncı maddesinde; sicil
müdürlüğünün müdür, müdür yardımcısı ve sicil personelinden oluşacağı, sicil
personelinin, birlik yönetim kurulu tarafından atanacağı, müdürlüğün ve müdürlük
personelinin giderlerinin sicil işlemlerinden elde edilen gelirden
karşılanacağı hüküm altına alınmıştır.Aynı
Yönetmeliğin “Yönetim” başlıklı 7 nci
maddesinin son fıkrasında da, sicil bürolarında görevlendirilecek personelin,
müdürün teklifi üzerine birlik yönetim kurulu tarafından belirleneceği ifade
edilmiştir.İlave
olarak, aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde müdürlük personelinde aranacak
nitelikler sıralanmış olup “Özlük hakları ve disiplin” başlıklı 11 inci
maddesinin ilk iki fıkrasında da;“Müdürlük personelinin özlük ve disiplin
işlemlerinde bu Yönetmelik hükümleri, bu Yönetmelikte düzenlenmemiş hususlarda birlik çalışanlarının tabi olduğu
mevzuat uygulanır.Müdürlük
personeli ile birlik arasında yapılacak hizmet sözleşmeleri belirsiz süreli iş sözleşmesi
şeklinde düzenlenir.”hükümlerine
yer verilmiştir.Dolayısıyla,
sicil bürolarında görevlendirilecek personelin de müdürlüğün merkez
teşkilatındaki sicil personeli ile aynı hükümlere tabi olduğu
değerlendirildiğinden söz konusu personelin giderlerinin sicil işlemlerinden
elde edilen gelirden karşılanması ve bahsi geçen personel ile Birlik arasında
yapılacak hizmet sözleşmelerinin belirsiz süreli iş sözleşmesi şeklinde
düzenlenmesi gerekecektir.Diğer
taraftan, 12.03.2013 tarihli ve 28585 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Aktif
İşgücü Hizmetleri Yönetmeliğinin “İşbaşı Eğitim Programı”na ilişkin 45 ila 61
inci maddelerinde söz konusu programa dair usul ve esaslar düzenlenmiş olup
ilgili Yönetmeliğin “Programların süresi” başlıklı 53 üncü maddesinin ilk
fıkrasında; “Program süresi, günlük en az beş en fazla sekiz saat olmak üzere,
haftalık kırk beş saatten en fazla altı günden ve toplamda üç yüz yirmi fiili
günden fazla olamaz. Programa katılım saatleri, denetim imkanları dikkate
alınarak ve sözleşmede belirtilmek şartları ile il müdürlüğünce
belirlenebilir.” hükmüne yer verilerek söz konusu eğitim programı
kapsamında yapılacak iş sözleşmelerinin belirli süreli iş sözleşmeleri
şeklinde düzenleneceği ifade edilmiştir.Bu
itibarla, yukarıda izah edilen hükümler gereği sicil bürolarında
görevlendirilecek sicil personelinin Türkiye İş Kurumunun “İşbaşı Eğitim
Programı” kapsamında istihdam edilemeyeceği, atanacak personelin Esnaf ve
Sanatkârlar Sicili Yönetmeliğinin ilgili hükümlerinde düzenlenen usul ve
esaslar çerçevesince belirlenerek sonucundan Bakanlığa bilgi verilmesi
gerekecektir. - SORU 4- Sicil müdürü ve personelin görevden alınmasında uygulanacak yöntem nedir?
CEVAP 4- Esnaf ve
Sanatkârlar Sicili Yönetmeliği’nin “Teşkilat”
başlıklı 6 ncı maddesinde;“Müdürlük; müdür, müdür yardımcısı ve sicil
personelinden oluşur. Müdür,
birlik yönetim kurulunun teklifi ve Bakanlığın onayı üzerine atanır. Müdürün
görevden alınması atanmasındaki usule tabidir. Birlik yönetim kurulu müdürüngörevden alınmasına ilişkin teklifini
haklı gerekçelere dayandırarak yazılı şekilde yapmak zorundadır. Bakanlık; görevden alma talebini, teklifte
ve ekinde yer alan bilgi ve belgeler üzerinden veya gerektiğinde mahallinde yapılacak inceleme
sonucuna göre en geç altmış gün içerisinde karara bağlar.Her
müdürlükte en az bir müdür yardımcısı bulunur. Müdür yardımcısı ve sicil
personeli, birlik yönetim kurulu tarafından atanır ve görevden
alınır. Müdür yardımcısı ve sicil personelinin atanmasına ve görevden alınmasına ilişkin birlik yönetim kurulu
kararları gerekçesiyle birlikte derhal Bakanlığa bildirilir.(...)”
hükmüne
ve “Müdürlük personelinde aranacak
nitelikler” başlıklı 10 uncu maddesinin ilk fıkrasında da;“Müdürlük
personelinde aşağıdaki şartlar aranır;a)
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen
genel şartları haiz olmak.b)
Tacir veya esnaf ve sanatkâr sayılmalarını gerektiren bir faaliyette
bulunmamak.c)
Müdür ve müdür yardımcıları için kamuda veya özel sektörde en az üç yıl iş tecrübesine
sahip olmak veya en az bir yıl müdürlükte çalışmış olmak.ç)
Müdür olarak atanacaklar için üniversitelerin en az iki yıl süre ile eğitim
veren önlisans programları ile bunlara denkliği yetkili kurum ve kuruluşlarca kabul
edilen yurtiçi veya yurtdışındaki öğrenim kurumlarından birini
tamamlamış olmak.d)
Müdür yardımcısı ve sicil personeli için en az lise diplomasına sahip olmak.e)
Müdür ve müdür yardımcısı olarak atanacaklar için Bakanlık tarafından yapılacak yazılı ve
sözlü sınavda başarılı olmak.Bu
maddenin birinci fıkrasında sayılan şartlardan birinin kaybedilmesi veya bu şartlardan
herhangi birine sahip olmadığının Bakanlık ya da birlik tarafından sonradanöğrenilmesi durumunda, birlik yönetim kurulunca, müdür yardımcısı ve sicil
personelinin doğrudan, müdürün ise Bakanlık onayı ile görevine derhal
son verilir.”denilmiştir.
Bu itibarla, anılan Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
gerçekleştirilecek ve Bakanlığın onayına tabi olan sicil müdürü ataması ve
görevden alınması işlemleri ile Birlik Yönetim Kurulunca kararlaştırılan sicil
müdürü yardımcısı atanması ve görevden alınması işlemlerinde aşağıdaki
evrakların Bakanlığa gönderilmesi gerekmektedir.İlk
olarak, sicil müdürünün görevden alınması için; görevden almaya ilişkin haklı
bir gerekçenin sunulduğu Birlik Yönetim Kurulu Kararı ile ekte bir nüshası
gönderilen ve ıslak imzalı olarak 3 nüsha şeklinde düzenlenecek görevden alma
formunun Genel Müdürlüğe gönderilmesi gerekmekte olup görevden almanın
Bakanlıkça onaylanması akabinde görevden alınan kişinin yerine atanması teklif
edilen sicil müdürü adayına ilişkin olarak aşağıdaki belgelerin eksiksiz olarak
gönderilmesi gerekmektedir;1)
Atanma gerekçesinin yer aldığı Birlik Yönetim Kurulu Kararı2)
Nüfus cüzdanı fotokopisi3)
Adli sicil kaydı örneği (e-devlet üzerinden)4)
Askerlik durumuna ilişkin belge (erkek adaylar için, e-devlet üzerinden)5)
Sağlık kurulu raporu (görevini yapmaya engel olacak bir sağlık sorununun
bulunmadığını gösteren, tam teşekküllü hastaneden alınmış)6)
İş tecrübesine ilişkin bilgi ve belge7)
Diploma sureti (Birlik veya noter onaylı)8)
Atama formu (ıslak imzalı, 3 nüsha)Diğer
taraftan, Birlik Yönetim Kurulunca kararlaştırılacak sicil müdürü yardımcılarının
görevden alınması hususunda görevden almaya ilişkin haklı bir gerekçenin
sunulduğu Birlik Yönetim Kurulu Kararının derhal Bakanlığa gönderilmesi
beklenmekte olup atanması öngörülen sicil müdürü yardımcılarına ilişkin olarak
ise aşağıdaki belgeler istenmektedir;1)
Atanma gerekçesinin yer aldığı Birlik Yönetim Kurulu Kararı2)
Nüfus cüzdanı fotokopisi3)
Adli sicil kaydı örneği (e-devlet üzerinden)4)
Askerlik durumuna ilişkin belge (erkek adaylar için, e-devlet üzerinden)5)Sağlık
kurulu raporu (görevini yapmaya engel olacak bir sağlık sorununun bulunmadığını
gösteren, tam teşekküllü hastaneden alınmış)6)
İş tecrübesine ilişkin bilgi ve belge7)
Diploma sureti (Birlik veya noter onaylı)İlave
olarak, yukarıda izah edilen başvuru evraklarının incelenmesi sonucunda sicil
müdürleri ile sicil müdür yardımcılarının atanmaları için Bakanlıkça yapılacak
yazılı ve sözlü sınavda başarılı olunması gerekmektedir.Son
olarak, diğer sicil personelinin anılan Yönetmelik hükümlerine uygun olarak
atanmasına ve görevden alınmasına ilişkin Birlik Yönetim Kurulu Kararlarının da
gerekçesiyle birlikte derhal Bakanlığa bildirilmesi gerekmektedir. - SORU 3- Sicil Müdürü aynı zamanda tacir veya esnaf olabilir mi?
CEVAP 3- “Esnaf ve
Sanatkârlar Sicili Yönetmeliği”nin “Müdürlük
personelinde aranacak nitelikler” başlıklı 10 uncu maddesinde;“Müdürlük
personelinde aşağıdaki şartlar aranır;a)
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen
genel şartları haiz olmak.b)
Tacir veya esnaf ve sanatkâr sayılmalarını gerektiren bir faaliyette
bulunmamak.c)
Müdür ve müdür yardımcıları için kamuda veya özel sektörde en az üç yıl iş tecrübesine
sahip olmak veya en az bir yıl müdürlükte çalışmış olmak.ç)
Müdür olarak atanacaklar için üniversitelerin en az iki yıl süre ile eğitim
veren önlisans programları ile bunlara denkliği yetkili kurum ve kuruluşlarca kabul
edilen yurtiçi veya yurtdışındaki öğrenim kurumlarından birini
tamamlamış olmak.d)
Müdür yardımcısı ve sicil personeli için en az lise diplomasına sahip olmak.e)
Müdür ve müdür yardımcısı olarak atanacaklar için Bakanlık tarafından yapılacak yazılı ve
sözlü sınavda başarılı olmak.Bu
maddenin birinci fıkrasında sayılan şartlardan birinin kaybedilmesi veya bu şartlardan
herhangi birine sahip olmadığının Bakanlık ya da birlik tarafından sonradanöğrenilmesi durumunda, birlik yönetim kurulunca, müdür yardımcısı ve sicil
personelinin doğrudan, müdürün ise Bakanlık onayı ile görevine derhal
son verilir.”hükmü
ve “Teşkilat” başlıklı 6 ncı
maddesinde;“Müdürlük;
müdür, müdür yardımcısı ve sicil personelinden oluşur. Müdür, birlik
yönetim kurulunun teklifi ve Bakanlığın onayı üzerine atanır.Müdürün
görevden alınması atanmasındaki usule tabidir. Birlik yönetim kurulu müdürün
görevden alınmasına ilişkin teklifini haklı gerekçelere dayandırarak yazılı
şekilde yapmak zorundadır. Bakanlık; görevden alma talebini, teklifte ve
ekinde yer alan bilgi ve belgeler üzerinden veya gerektiğinde mahallinde
yapılacak inceleme sonucuna göre en geç altmış gün içerisinde karara
bağlar.(…)”
hükmü
yer almaktadır.Bu
itibarla, Yönetmelik hükmünde belirtildiği üzere Sicil Müdürünün tacir veya esnaf ve sanatkâr sayılmalarını gerektiren bir faaliyette
bulunmalarının yasaklandığı, bu yasağa aykırılığın tespit edilmesi
halinde bu durumun görevden almanın haklı gerekçesini oluşturacağı, dolayısıyla
böyle bir durumda Birlik yönetim kurulunca Sicil Müdürüne ilişkin görevden alma
işlemlerinin başlatılması gerektiği söylenebilecektir. - SORU 2- Sicil Müdürü aynı zamanda muhtarlık yapabilir mi?
CEVAP 2- Konu hakkındaki
Bakanlık görüşüne aşağıda yer verilmiştir.5362
sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunun 67 nci maddesinde; sicil
işlemlerinin birlik yönetim kurulunun teklif edeceği aday veya adaylar
arasından Bakanlık tarafından onaylanacak sicil müdürleri tarafından
yürütüleceği, sicil müdürlerinin en az ön lisans diplomasına sahip olmaları ve
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48 inci maddesindeki genel şartları haiz
bulunmaları gerektiği ve de sicil müdürlerinin görevleri ile ilgili suçlardan
suçlarından ve diğer mevzuata aykırı işlemlerinden dolayı kamu görevlileri gibi
cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.Yine
5362 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili Yönetmeliğinde
sicil müdürünün nitelikleri, sorumlulukları, görevleri ve özlük hakları
düzenlenmiş ve Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde de müdürlük personelinde
aranacak şartlar düzenlenmiş, şartlardan
birinin kaybedilmesi veya bu şartlardan
herhangi birine sahip olmadığının Bakanlık ya da birlik tarafından sonradanöğrenilmesi durumunda, birlik yönetim
kurulunca, müdür yardımcısı ve sicil personelinin doğrudan, müdürün ise Bakanlık onayı ile
görevine derhal son verileceği, Yönetmeliğin 11 inci maddesinde de Müdürlük personelinin özlük ve disiplin
işlemlerinde bu Yönetmelik hükümlerinin, bu Yönetmelikte düzenlenmemiş hususlarda birlik çalışanlarının tabi olduğu
mevzuatın uygulanacağı ve Müdürlük personeli ile birlik arasında yapılacak
hizmet sözleşmelerinin belirsiz süreli iş sözleşmesi şeklinde düzenleneceği belirtilmiştir.Dolayısıyla
her ne kadar göreve atanmalarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48
inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları ve Bakanlığın onayı
gerekse ve de görevleriyle ilgili suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi
cezalandırılsalar da sicil müdürleri ve müdürlük personeli 4857 sayılı İş
Kanunu uyarınca istihdam edilmektedirler.Yine
Yönetmelik hükümlerine göre sicil müdürlerinin özlük ve disiplin işlemlerine
ilişkin Yönetmelikte düzenlenmemiş hususlarda birlik çalışanlarının tabi olduğu
mevzuat uygulanacak olup; esnaf ve sanatkârlar odaları, birlikleri ve
federasyonlarında görev yapan personelin, işe alınması, çalışma esasları,
sosyal, idari, mali ve diğer özlük hakları ile görevde yükselme, kadro ve
disiplin yönünden tabi olacakları hükümler, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları,
Birlikleri ve Federasyonları Personel Yönetmeliğinde düzenleme altına
alınmıştır.Sonuç
olarak; sicil müdürlerinin özlük işlemlerine ilişkin, sırasıyla 5362 sayılı
Kanun, Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Yönetmeliği, Yönetmelikte hüküm bulunmaması
halinde Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Birlikleri ve Federasyonları Personel
Yönetmeliği ve mezkur Yönetmelikte de açıklık bulunmayan hallerde ise 4857
sayılı İş Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri uygulanacaktır.Öte
taraftan; 5362 sayılı Kanunun 67 nci maddesinde Esnaf ve Sanatkarlar Odaları
Birliği bünyesinde bulunmakla beraber ayrı bir birim olarak kurulan Esnaf ve Sanatkarlar
Sicil Müdürlüğünde çalışan sicil müdürlerinin Bakanlık tarafından onaylanmak
suretiyle atanacağı ve görevden alınacağı hüküm altına alınmış olup; aynı
maddede sicil müdürlerinin sicil kayıtlarını mevzuata ve gerçeklere uygun
olarak tutmak ve izlemekle yükümlü oldukları ifade edilmiştir. Ayrıca yine
Kanunun 4 üncü maddesi gereğince oda kuruluş tutanağı ile ana sözleşmelerin
sicil müdürünün gözetim ve denetiminde tanzim ve imza edileceği kayıt altına
alınmıştır.Bunun
yanı sıra aynı hüküm gereği sicil kayıtları üzerinde suç işledikleri tespit
edilen sicil teşkilatı personeline bu suçlardan ve diğer mevzuata aykırı
işlemlerden dolayı kamu görevlileri hakkındaki cezaların uygulanacağı
belirtilmiştir.Öte
yandan; Kanun ve Yönetmelik uyarınca sicil iş ve işlemlerinin gereği gibi
yürütülmesi hususunda hâkimin ve Bakanlığımızın gözetim ve denetim yetkisi de
bulunmaktadır. Kanun koyucu, esnaf ve sanatkârlar ilişkin kayıtların tutulması
işini, kamusal bir görev olarak kabul ettiği için, esnaf ve sanatkâr sicilinin,
Bakanlığın gözetim ve denetimi altında tutulduğunu ve hakimin inceleme yetkisi
olduğunu vurgulanmıştır.Yine
5362 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde Türk Ticaret Kanunun sicile ilişkin
hükümlerinin esnaf ve sanatkâr sicili için de uygulanacağını belirtmiş, Türk
Ticaret Kanunun 25’inci maddesinde ise açıkça, “sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet(Bakanlık) ve ilgili
odanın(ilgili Birliğin) müteselsilen sorumlu” olduğu belirtmiştir.
Dolayısıyla sicil müdürünün sicil işlemlerinde yapacağı bir hata ya da ihmalden
dolayı Ticaret Bakanlığı da sorumlu tutulacaktır.Ayrıca,
Yönetmeliğin “Sicilin bağımsızlığı”
başlıklı 9 uncu maddesinde; müdürlük personeline, sicil işlemleri dışında başka
bir görev verilemeyeceği ve de müdürlüğe veya müdürlük personeline, sicil
işlemlerine ilişkin emir ve talimatları vermeye yalnızca Bakanlığın yetkili
olacağı hususu açıkça belirtilmiştir.Bununla
birlikte; Esnaf ve Sanatkarlar Odaları, Birlikleri ve Federasyonları Personel
Yönetmeliğinin 22 nci maddesinde; personelin, yönetim kurulunun izni olmaksızın
oda, birlik ve federasyon dışında ücret karşılığı veya ücretsiz görev kabul
edemeyeceği hususu hüküm altına alınmıştır.Son
olarak Bakanlığımız tarafından sicil müdürünün aynı zamanda Birlik genel
sekreteri olarak görev yapıp yapamayacağı hususunda istenen görüş kapsamında
oluşturulan 28.04.2018 tarihli bir görüşte; genel sekreterlik ile sicil
müdürlüğü görevlerinin birbirlerinden içerik olarak farklı yetki ve
sorumlulukları barındırdığı, her bir görevi ifa edecek kişinin tam zamanlı
performansını gerektirecek nitelikte olduğunun anlaşıldığı belirtilerek 5362
sayılı Kanunda konuya ilişkin yasaklayıcı bir hüküm bulunmamakla birlikte sicil
müdürlüğü görevinin genel sekreterlik görevi ile bağdaşmayacağı yönünde Bakanlık
görüşü verilmiştir.Yukarıda
izah edilen bilgiler kapsamında sicil müdürünün Devletin resmi bir sicili olan
esnaf ve sanatkar sicilini tutma hususunda önemli yetki ve sorumluluklar
barındırdığı ve bu görevin söz konusu görevi ifa edecek kişinin tam zamanlı
performansını gerektirecek nitelikte olduğu düşünülmektedir.Bu
itibarla 5362 sayılı Kanun ve ilgili ikincil mevzuatında sicil müdürlerinin
muhtar olarak görev yapmasını yasaklayıcı bir hüküm bulunmamakla birlikte;
sicil müdürünün görev, yetki ve sorumluluklarının önemine binaen sicil
işlemlerini aksatacak şekilde başka bir görevde bulunmasının uygun olmayacağı
düşülmektedir.Ancak
yukarıda yapılan söz konusu değerlendirme 5362 sayılı Kanun ve ikincil mevzuatı
uyarınca yalnızca esnaf ve sanatkar sicil müdürünün başka bir görev (muhtarlık
gibi) yapıp yapamayacağına ilişkin olup; kimlerin muhtar olup olamayacağı ya da
muhtarların başka bir görev ifa edip edemeyeceği hususu Bakanlığımız görev ve
yetki alanında olmadığından değerlendirmenin ilgili Bakanlıkça yapılmasının
uygun olacağı düşünülmektedir. - SORU 1- Mahkeme kararıyla ceza alan ve cezası tecil edilen kişi sicil müdürü olarak atanabilir mi?
CEVAP 1- 5362 sayılı
Kanunun 67/2 maddesinde;“Sicil işlemleri birlik yönetim kurulunun
teklif edeceği aday veya adaylar arasından Bakanlık tarafından onaylanacak
sicil müdürleri tarafından yürütülür. Sicil müdürlerinin en az ön lisans
diplomasına sahip olmaları ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesindeki genel şartları haiz bulunmaları
gereklidir. Gerek görülmesi halinde en az lise mezunu olmak kaydı ile sicil
müdürüne yardımcı olacak personelin ataması birlik yönetim kurulunca yapılır ve
Bakanlığa bilgi verilir. Sicil müdürlerinin ve personelinin görevden alınmaları
atanmalarındaki usule tabidir.”denilmiştir.
657
sayılı Kanunun 48 inci maddesindeki “Genel
Şartlar” ise aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.“A) Genel şartlar;
1. Türk Vatandaşı
olmak,2. Bu Kanunun 40
ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,3. Bu Kanunun 41
nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,4. Kamu
haklarından mahrum bulunmamak,5. (Değişik-
23/1/2008 - 5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten
işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da
affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu
düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat
karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.(…).”
657
sayılı Kanunun söz konusu maddesinin değişiklik öncesi halinde “tecil edilmiş”
hükümler hariç tutulmuş iken maddenin değişik bu son halinde tecil edilmiş
hükümler hariç tutulmamıştır.Bu
nedenle 657 sayılı Kanunun 48/5 maddesinde sayılan suçlardan hüküm giyen
kişiler karar tecil (ertelenmiş) olsa bile sicil müdürlüğüne atanması mümkün
değildir.
Mutabakat Komiteleri
- SORU 6- İl merkezinde kurulacak mutabakat komitesi tüm İle hizmet edebilir mi, her ilçede ayrı ayrı kurulması gerekiyor ise tüm odalardan temsilci atanmak zorunlu mudur?
CEVAP
6-
5362 sayılı Kanunun “Mutabakat komiteleri” başlıklı 64 üncü maddesinin (a)
bendinde, 5362 sayılı Kanuna tabi odalar arasında üye kayıt zorunluluğu
bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek üzere mutabakat komiteleri
kurulacağı ve komitelerin il ve ilçelerde mülki idare amirinin başkanlığında
ilgili odaların ve Birliğin birer temsilcisinden oluşacağı kayıt altına
alınmıştır.Anlaşılacağı üzere, mutabakat komiteleri
somut uyuşmazlıkları çözümlemek üzere il veya ilçe düzeyinde kurulan komiteler
olup, meslek bazında değerlendirme yaparak topyekun bir şekilde esnaf ve
sanatkarların kayıt olacakları odaları belirleme görev ve yetkisini haiz
değildirler.İl
düzeyinde, birden fazla ilçedeki odalar arasındaki uyuşmazlıklarda il düzeyinde
kurulan komitelerde yalnızca anlaşmazlık yaşayan ilgili oda temsilcilerinin yer
alabileceği değerlendirilmektedir. - SORU 5- Mutabakat komitesi toplantısına Birlikten kaç kişi katılır?
CEVAP
5-
5362 sayılı Kanunun “Mutabakat
Komiteleri” başlıklı 64 üncü maddesi;“Mutabakat
komiteleri;a)
Bu Kanuna tabi odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak
anlaşmazlıkları çözümlemek üzere, İl ve ilçelerde mülkî amirin başkanlığında
ilgili odaların ve birliğin birer
temsilcisinden oluşur, oyların eşitliği halinde başkanın oyu iki sayılır.b)
Bu Kanuna tabi odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki
odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları
çözümlemek üzere, il ve ilçelerde mülki amirin başkanlığında illerde birlik,
ilçelerde ilgili oda ile ticaret veya ticaret ve sanayi odalarının birer temsilcisinden oluşur.”hükmünü amirdir.
Esnaf ve Sanatkâr Odaları
Arasında veya Esnaf ve Sanatkâr Odaları İle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
BünyesindekiOdalar Arasında Üye Kayıt Zorunluluğu Bakımından Çıkacak Anlaşmazlıkları
Çözümlemek Üzere Oluşturulan Mutabakat Komitelerinin Çalışma Usul ve
Esaslarına İlişkin Tebliğ’in 7 nci maddesinde mutabakat komitesinin oluşumu
düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre;Uyuşmazlığın konusuna ve
taraflarına göre mutabakat komitesi,a) Kanuna tabi odalar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda;
1) Çalışma bölgesi aynı ilçe
olan odalar arasındaki uyuşmazlıklar ilçede mülki amir veya görevlendireceği
bir kişinin başkanlığında ilgili odaların ve Birliğin temsilcisiyle,2) Çalışma bölgesi farklı ilçe
olan odalar arasındaki uyuşmazlıklar ilde mülki amir veya görevlendireceği bir
kişinin başkanlığında ilgili odalar ve Birlik temsilcisiyle,3) Çalışma bölgesi il merkez
ilçelerini kapsayan odalar arasındaki uyuşmazlıklar ilde mülki amir veya
görevlendireceği bir kişinin başkanlığında ilgili odalar ve Birlik
temsilcisiyle,4) Çalışma bölgesi il merkez
ilçelerini kapsayan odalar ile çalışma bölgesi ilçe olan odalar arasındaki
uyuşmazlıklar ilde mülki amir veya görevlendireceği bir kişinin başkanlığında
ilgili odaların ve Birliğin temsilcisiyle,toplanır.
b) Kanuna tabi odalarla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
bünyesindeki odalar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda;1) Çalışma bölgesi aynı ilçe
olan odalar arasındaki uyuşmazlıklar ilçede mülki amir veya görevlendireceği
bir kişinin başkanlığında ilgili odaların temsilcisiyle,2) Çalışma bölgesi farklı ilçe
olan odalar arasındaki uyuşmazlıklar ilde mülki amir veya görevlendireceği bir
kişinin başkanlığında Birlik ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki
ilgili oda temsilcisiyle,3) Çalışma bölgesi il merkez
ilçelerini kapsayan odalar arasındaki uyuşmazlıklar ilde mülki amir veya
görevlendireceği bir kişinin başkanlığında Birlik ve Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği bünyesindeki ilgili oda temsilcisiyle,4) Çalışma bölgesi il merkez
ilçelerini kapsayan odalar ile çalışma bölgesi ilçe olan odalar arasındaki
uyuşmazlıklar ilde mülki amir veya görevlendireceği bir kişinin başkanlığında
Birlik ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki ilgili oda
temsilcisiyle,toplanır.
Anlaşmazlığa konu şahıs,
kendisiyle ilgili hususların görüşüleceği Mutabakat Komitesine temsilcisi
olarak görevlendirilemez.Bu itibarla, komitenin oluşumunda Oda ve
Birliği temsilen birer kişi bulunmak zorunda olup Kanuna aykırı bir şekilde
teşkil ettiği düşünülen komitenin oluşumuna ilişkin, komite kararının
tebliğinden itibaren on gün içinde, yetkili Asliye Hukuk Mahkemesine itiraz
edilebilecektir. - SORU 4- Büyükşehir belediyesi statüsünde olan ilin il merkezindeki ilçelerinde kurulu odalar ile ilgili çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek üzere kurulacak olan mutabakat komiteleri valilikçe mi yoksa merkez ilçe kaymakamlıklarınca mı oluşturulmalıdır?
CEVAP
4-
5362 sayılı Kanunun “Mutabakat komiteleri” başlıklı 64 üncü maddesi
uyarınca mutabakat komitelerinin il veya ilçe mülki amirlikleri başkanlığında
kurulacağı ifade edilmiştir.Bu itibarla; büyükşehir sınırlarına dahil
olmakla birlikte,- Aynı ilçedeki ve unvanı ilçe ile
başlayan odalar arasındaki anlaşmazlıkların ilçe mutabakat komitelerince ve
dolayısıyla kaymakam başkanlığında,- Farklı ilçelerdeki ve unvanı ilçe ile
başlayan odalar arasındaki anlaşmazlıkların il mutabakat komitesince ve
dolayısıyla vali başkanlığında,- Unvanı il ile başlayan odalar arasındaki
anlaşmazlıkların il mutabakat komitelerince ve vali başkanlığında,- Unvanı il ile başlayan odalar ile unvanı
ilçe ile başlayan odalar arasındaki anlaşmazlıkların da il mutabakat
komitelerince ve vali başkanlığında toplanmasının uygun olacağı
değerlendirilmektedir. - SORU 3- Mutabakat Komitelerinin, toplantının konusu olan kişiler dışında diğer meslek kolundan sicil kaydı için başvuran esnaf ve sanatkarların kaydedilmesi yönünde genel bir karar alması mümkün müdür?
CEVAP
3-
5362 sayılı Kanunun “Mutabakat komiteleri”
başlıklı 64 üncü maddesinde;“Bu
Kanuna tabi odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalar
arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek
üzere, il ve ilçelerde mülki amirin başkanlığında illerde birlik, ilçelerde
ilgili oda ile ticaret veya ticaret ve sanayi odalarının birer temsilcisinden
oluşur”hükmü yer almaktadır.
Söz konusu düzenlemeden anlaşıldığı üzere,
5362 sayılı Kanun tarafından mutabakat komitelerine, esnaf ve sanatkarlar
odalarının kendi arasında ya da ticaret ve/veya sanayi odaları ile arasında
çıkacak üye kayıtları anlaşmazlıklarını çözmek üzere yetki verilmiştir.Bu komiteler kanundan aldıkları yetkiye
dayanarak, anlaşmazlığa konu kişiler hakkında; 64 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi uyarınca bir inceleme söz konusu ise kişilerin gitmesi
gereken esnaf ve sanatkar odasını belirlemekte; (b) bendi uyarınca bir inceleme
söz konusu ise talebe konu kişilerin esnaf ve sanatkar yahut tacir olma
durumlarını tespit ederek esnaf ve sanatkar odasına ya da ticaret odasına
kaydolmasına karar vermektedirler.Bu itibarla, talepte bulunan ve incelenen
kişilerin kaydolması gereken oda ile tacir ya da esnaf ve sanatkar olma
vasıflarına ilişkin karar dışında “geneli” ilgilendiren bir karar alınması
mümkün değildir. - SORU 2- Ticaret ve sanayi odaları ile esnaf ve sanatkârlar odaları arasında üye kayıtlarına dair uyuşmazlıkların çözümü için oluşturulması öngörülen mutabakat komitelerinin, bazı ilçelerde ticaret ve sanayi odası bulunmaması halinde nasıl kurulacaktır?
CEVAP
2-
5362 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde;“Bu
Kanuna tabi odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalar
arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek
üzere, il ve ilçelerde mülki amirin başkanlığında illerde birlik, ilçelerde
ilgili oda ile ticaret veya ticaret ve sanayi odalarının birer temsilcisinden
oluşur.”hükmünü amirdir.
Dolayısıyla mutabakat komitelerinin, hem
il hem de ilçe düzeyinde kurulması mümkün olup, uyuşmazlığın tarafı olan
odalardan biri ilçe odası iken diğerinin il merkezinde kurulu bir oda olması
halinde mutabakat komitesi Vali başkanlığında oluşturulacaktır.Bu bağlamda, ilçede ticaret veya sanayi
odası bulunmaması halinde, söz konusu ilçede faaliyet gösteren tacir ve
sanayiciler il merkezinde kurulu bulunan ticaret ve/veya sanayi odasına kayıtlı
olacağından, ilçe esnaf odaları ile ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda kurulacak
mutabakat komitesine il ticaret ve/veya sanayi odasından temsilci gönderilmesi
ve komitenin Vali başkanlığında oluşturulması gerekmektedir. - SORU 1- 5362 sayılı Kanuna göre toplanan mutabakat komitesi, 6235 sayılı Kanuna tabi Makine Mühendisleri Odası ve diğer Meslek Odaları arasında üye kaydına ilişkin çıkacak anlaşmazlık başvurularına bakabilir mi?
CEVAP
1-
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Mutabakat Komiteleri” başlıklı 64 üncü
maddesinin birinci fıkrası;“Bu Kanuna tabi odalar arasında veya
bu odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki
odalar arasında üye kayıt zorunluluğu bakımından çıkacak
anlaşmazlıkları çözümlemek üzere il ve ilçelerde mutabakat komiteleri kurulur.
Bu komiteler anlaşmazlıkları, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi
Belirleme Koordinasyon Kurulunun belirleyeceği esaslar dahilinde çözüme
kavuştururlar.”hükmünü amirdir.
Aynı Kanunun “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde ise;
“Bu Kanun, esnaf ve sanatkârlar ile
bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar tarafından
kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşlarıolan birlik, federasyon ve Konfederasyon hakkında uygulanır.”hükmüne yer verilmiştir.
Bu itibarla 5362 sayılı Kanunun 64 üncü
maddesi kapsamında kurulan mutabakat komitelerinin; yine 5362 sayılı Kanuna
tabi odalar veya bu odalar ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki
odalar arasında üye kayıt zorunluluğu ile ilgili çıkacak anlaşmazlıkları çözüme
kavuşturmak üzere toplanıp karar alabilecek ancak; mühendisler odaları ile
esnaf odaları arasında çıkacak anlaşmazlıklara bakamayacaktır.
Oda Muhasebesi ve Aidatlar
- SORU 22- Oda başkanına kasa tazminatı verilebilir mi? SGK primleri ödenebilir mi?
CEVAP 22- Oda başkanları ve diğer organ
üyeleri seçimle iş başına gelen genel kurul üyeleridir. Bu kişiler aynı zamanda
esnaf ve sanatkar niteliğini taşımakta ve bu niteliklerinden dolayı da 5510
sayılı SGK Kanununa(Bağ-Kur) tabi bulunmaktadırlar.Oda Personel Yönetmeliğinde “Makam ve
sorumluluk ile meslek tazminatları” başlıklı 40 ıncı maddesinde “(1) Personelin görev unvanı, yaptığı iş
veya görevin niteliğine göre yönetim kurulunca belirlenecek miktarda ücretine
ek olarak ayrıca tazminat ödenebilir.”denilmektedir.
Bu hüküm oda personeli için geçerli olup organ üyeleri
oda personeli olmadığı için bu hükmün uygulama imkanı da yoktur.Oda organ üyelerine ödenecek ücret ve huzur hakları
5362 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinde belirtilmiş ve bunun dışında bir ödeme
öngörülmemiştir.Öte yandan sosyal güvenlik primleri İş Kanununa tabi
çalışan oda personeli için ödenmektedir. Organ üyeleri ile oda arasında
herhangi bir iş sözleşmesi bulunmadığından bu primlerin ödenmesi de söz konusu
değildir. - SORU 21- Odalarda yurt içi ve yurt dışı harcırahlar ve konaklama ücretleri neye göre belirlenir?
CEVAP 21- 5362 sayılı Kanunun “Aylık ücretler ve huzur hakları” başlıklı 56 ncı maddesinde “(…) Esnaf
ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organ üyelerinin yurt içi
harcırahları, asgari ücretin 1/5'inden, yurt dışı harcırahları ise en yüksek
Devlet memuruna ödenen günlük harcırahtan fazla olamaz.”denilerek genel
bir sınırlama getirilmiştir.Yurt içi harcırahlarının belirlenmesinde bir sorun
olmayıp asgari ücretin 1/5’idir ve organ üyelerine ödenecek ücret ve huzur
hakları için getirilen “brüt asgari ücret üzerinden net olarak ödenir” hükmü
kıyasen yurt içi harcırahlar içinde uygulanmalıdır.Ancak Kanun yurt dışı harcırahlar için “en yüksek
devlet memurunu” baz almış ve bu kadrodaki kişiye ödenecek ücretten fazla
olmama koşulu getirilmiştir.703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 178 nci maddesi ile 375 sayılı KHK’ya eklenen
Ek Madde 34’e göre En yüksek Devlet memuru Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı
olarak belirlenmiştir.Buna göre 2024 yılı için Cumhurbaşkanlığı İdari İşler
Başkanına ödenen yurt dışı günlük harcırah (ABD için) 182 Dolar olduğundan
meslek kuruluşlarında da bu miktarın aşılmamak kaydıyla bir miktar
belirlenebilecektir. - SORU 20- Pazarcılar Odası tarafından Pazar yerlerinde para toplanabilir mi?
CEVAP 20- Bilindiği
üzere 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Odaların gelirleri” başlıklı 14 üncü
maddesinde;“Odaların
gelirleri şunlardır;(…)
c)
Konfederasyonca belirlenen tarife ücretleri karşılığında düzenlenecek ve
onanacak belgeler ile yapılan hizmetler karşılığında alınacak ücretler.(…)”
hükmü yer almaktadır.
Ayrıca, Pazar Yerleri Hakkında Yönetmelik’in “Tahsis Ücreti” başlıklı 15 inci
maddesinde;“(1) Tahsis
ücreti, satış yerinin kullanımı sonrasında belediye meclisince her yıl
belirlenecek tarifeye göre belediyelerin yetkili kılacakları memur veya
kişilerce makbuz karşılığında tahsil edilir.(…)
(3) Meslek
kuruluşları, belediyelerle yapılan protokoller çerçevesinde verdikleri
hizmetler için, 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek
Kuruluşları Kanunu kapsamında
makbuz karşılığında ücret tahsil edebilir.(4) Tahsis
sahiplerinden, bu maddede belirtilenler dışında herhangi bir ad altında ücret
tahsil edilemez.”hükmü yer almaktadır.
Bu kapsamda Meslek kuruluşları, belediyelerle yapılan
protokoller çerçevesinde verdikleri hizmetler için,1-Tahsil edilecek hizmet bedellerinin, sunulan hizmet
karşılığında olması,2-Hizmet bedelinin yalnızca hizmetten yararlananlardan
tahsil edilmesi,3-Hizmet bedeli tahsilatı nedeniyle esnaf ve sanatkarlara
verilen makbuzların 5362 sayılı Kanun'un 60 ıncı maddesi kapsamında Türkiye
Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu tarafından bastırılmış olması,koşullarını bir arada bulundurması halinde pazar
yerlerinde hizmet bedeli tahsilatı yapılabilecektir. - SORU 19-Odalar tarafından derneklere bağış yapılabilir mi?
CEVAP 19-
5362 sayılı Kanunun “Oda genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 10 uncu
maddesinin “ı” bendinde;“ı) İmkânları
nispetinde öncelikle faaliyet alanları ile ilgili branşlarda olmak üzere
öğrenci okutulmasına, bir evvelki yıl gayri safi gelirlerinin %10'unu geçmemek
kaydıyla kamu yararına faaliyet gösteren kuruluşlara ve belge veya diğer
kanıtlara dayandırılmak kaydıyla muhtaç durumdaki oda üyelerine yardımda
bulunulmasına karar vermek.”Oda genel kurulun yetkileri arasında sayılmıştır.
Dernekler Yönetmeliğinin 48 inci maddesinde, Kamu yararına çalışan
derneklerin, Hazine ve Maliye Bakanlığının ve varsa ilgili bakanlıkların görüşü
üzerine, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Cumhurbaşkanı kararıyla tespit
edileceği belirtilmiştir.Buna göre kamu yararına
faaliyet gösteren kuruluşlar olarak neyi anlamak gerekecektir? Kanun maddesinde
dernek veya vakıftan bahsedilmediği için bu kavramı daha geniş anlamak gerektiği
düşünülmektedir. Bu nedenle bir devlet okulunun, karakolun, itfaiye hizmetlerinin
vs. kamu yararına faaliyet gösterdiğini ve buralara da bağış yapılabileceği
söylenebilecektir.Kanun maddesi bu kurumları
sayma yoluyla belirtmemiş ancak yapılacak bağışın miktarına bir sınırlama
getirmiştir. Oda, bir evvelki yıl gayri safi gelirlerinin %10’unu
geçmemek kaydıyla bağış yapabilecektir.Bu miktarın üzerinde yapılacak bağışların ise yönetim
kurulunun hukuki sorumluğuna neden olacağından konunun genel kurul
toplantısında görüşülmesi gerekecektir. - SORU 18- Konfederasyonun, durumu zayıf olan Birliklere maddi yardımda bulunma görevi var mıdır?
CEVAP 18- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun
“Konfederasyon genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 37 inci maddesinin
(ı) bendinde; bütçe imkânları yeterli olmayan birlik ve federasyonlara durumlarını belgelendirmek kaydıyla ayni ve
nakdi yardım yapılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.Bu itibarla, Konfederasyon tarafından 5362
sayılı Kanunun 37 nci maddesi uyarınca birlik ve federasyonlara yapılan ayni ve
nakdi yardımlarla ilgili olarak; yardım yapılması yönünde objektif kıstaslar
belirlenerek ihtiyaç sıralamasına göre yardım yapılması mümkün bulunmaktadır. - SORU 17- Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM), Bürosunu kapatmadan Esnaf Odası ile sözleşme yaparak basit usul mükelleflerin defter, beyan vb. işlemlerini yapabilir mi?
CEVAP 17- Bu konuda
Amasya Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğünün 2011/GVK-46/3-37 sayılı ve 04/08/2012
tarihli “Basit Usul Mükelleflerin
Muhasebe İşlemleri” konulu yazısına
aşağıda yer verilmiştir.İlgide
kayıtlı özelge talep formunuzda, SMMM faaliyeti nedeniyle … Dairesinin
mükellefi olduğunuzu, … Esnaf ve Sanatkarlar Odası tarafından basit usul
mükelleflerin defterlerini tutmanız için teklif geldiğini, bundan dolayı
büronuzu kapatmadan ilgili oda ile
sözleşme yaparak basit usul mükelleflerinin kayıtlarını tutup
tutamayacağınız ile bunun mümkün olması halinde beyannameleri kendi şifrenizle
mi yoksa odanın şifresi ile mi göndermeniz gerektiği hususunda bilgi verilmesi
istenilmektedirBilindiği
üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinin 3 üncü bendinde; “(…)Bu
belgelerin kayıtları, mükelleflerin bağlı bulundukları meslek odalarının
oluşturdukları bürolarda tutulur. Bu bürolarda 13.06.1989 tarihli ve 3568
sayılı Kanuna göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması
zorunludur. Bu büroların kayıt, tasdik ve vergi dairesine karşı sorumlulukları
ve diğer usuller Maliye Bakanlığınca belirlenir.” hükmü yer almaktadır.Konu ile
ilgili olarak yayımlanan 215 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğin 3.3.
Bölümünde, “20. Kayıtların tutulacağı bürolarda yetki almış yeterli sayıda
meslek mensubunun çalıştırılması zorunludur. Vergilendirmede bütünlüğün
bozulmaması yönünden bir büroda kayıtları tutulan mükelleflerin (işyerinin
nakli hariç) o takvim yılının sonuna kadar tüm işlemleri aynı büro tarafından
yerine getirilecektir.” denilmektedir.Diğer
taraftan, konu hakkındaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla yayımlanan
21.12.1998 tarihli ve 48833 sayılı genel yazımızın 3 üncü bölümünde, meslek
mensubu çalıştırılmasına ilişkin uygulamanın, bürolarda ücretli meslek mensubu
çalıştırılmasının mümkün olmadığı durumlarda büroya bağlı olmayan meslek
mensuplarının gözetiminde yürütülebileceği belirtilmiştir.Bu hükümler
uyarınca, meslek odalarının ücretlisi durumuna girmeden meslek odaları
bünyesinde oluşturulan muhasebe bürolarındaki basit usule tabi mükelleflerin
muhasebe işlemlerini yapmanız mümkün bulunmaktadır.Diğer
taraftan, 15 No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinin “3-Basit Usulde
Vergilendirilen Mükelleflerin Beyannamelerinin Elektronik Ortamda Verilmesi”
başlıklı bölümünde açıklandığı üzere, Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesi
gereğince bünyelerinde oluşturdukları bürolarda üyelerinin alış ve satışlarına
ilişkin belgelerin kayıtlarını tutan meslek odaları, basit usulde
vergilendirilen mükelleflere ait beyanname, bildirim ve eklerini elektronik
ortamda gönderebilmektedirler.Buna göre,
basit usulde vergilendirilen mükelleflere ait beyannameleri elektronik ortamda
göndermek üzere aracılık yetkisi almak isteyen meslek odalarının sirkülerin
ekinde yer alan “Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflere ait Beyannamelerin
Elektronik Ortamda Gönderilmesine Aracılık Yetkisi Talep Formu” nu doldurarak
kanuni temsilcisi veya yetkilendirdikleri kişiler vasıtasıyla bağlı
bulundukları vergi dairesine müracaat etmeleri ve kullanıcı kodu, parola ve
şifre almaları gerekmektedir.Bu kapsamda,
basit usulde vergilendirilen mükellefler, 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu
Genel Tebliği ekindeki “Elektronik Beyanname Aracılık Sözleşmesi” ni;-Elektronik
beyanname göndermek üzere aracılık yetkisi almış meslek odası ile düzenlemiş
ise beyannamelerini elektronik ortamda meslek odası vasıtasıyla,-Elektronik
beyanname göndermek üzere aracılık yetkisi almış meslek mensubu ile düzenlemiş
ise beyannamelerini elektronik ortamda meslek mensubu vasıtasıyla,gönderilmesi
mümkün bulunmaktadır. - SORU 16- Esnaf ve sanatkarlar odalarının 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olup olmadığı?
CEVAP 16- 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı 2
nci maddesi;“Aşağıda belirtilen idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan
mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihaleleri bu Kanun hükümlerine
göre yürütülür-a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı;
döner sermayeli kuruluşlar, birlikler (meslekî kuruluş şeklinde faaliyet
gösterenler ile bunların üst kuruluşları hariç), tüzel kişiler.b) Kamu iktisadi kuruluşları ile iktisadi
devlet teşekküllerinden oluşan kamu iktisadi teşebbüsleri.c) Sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar,
özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe
sahip kuruluşlar (meslekî kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim kurumları hariç)
ile bağımsız bütçeli kuruluşlar.d) (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilenlerin
doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından
fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş, müessese, birlik, işletme ve
şirketler.e) 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar
ile bu bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı
sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketlerin yapım
ihaleleri. Ancak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bu Fonun hisselerine kısmen
ya da tamamen sahip olduğu bankalar, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar ve
bu bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı
sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler ( (e) bendinde
belirtilen yapım ihaleleri hariç) 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankaların
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile
enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon sektörlerinde faaliyet gösteren
teşebbüs, işletme ve şirketler bu Kanun kapsamı dışındadır."hükmünü
amirdir.Yine
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda esnaf ve
sanatkar meslek kuruluşlarının Kamu İhale Kanunu kapsamında bulunduğuna ilişkin
bir hüküm yer almamaktadır.Açıklanan
hükümler kapsamında, esnaf ve sanatkarlar odalarının 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu kapsamında yer almadığı değerlendirilmektedir. - SORU 15- SGK (Bağ-Kur) emeklilik işlemleri için odaya üye olunan tarihlerin kaydıyla ilgili talep edilen belgeler nedeniyle ücret talep edilebilir mi?
CEVAP 15- 5362 sayılı
Kanunun “Kayıt ücreti, aidat, katılma
payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61 inci maddesinin
birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri;“a) Üyenin sicile ilk kayıt yapılması
sırasında ödeyeceği kayıt ücreti, asgari ücretin onda birinden az,
yarısından fazla olamaz. Kayıt ücreti, esnaf ve sanatkârların sicil kaydı
esnasında sicil müdürlüğü tarafından tahsil edilir; kayıt ücretinin yarısı
sicil ihtiyacında kullanılmak üzere birlik adına açılacak banka hesabına, diğer
yarısı ise ilgili odanın banka hesabına aktarılır.b) Üyenin odaya ödeyeceği yıllık aidat, asgari
ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamaz. Kayıt ücretinin alındığı yıl
için ayrıca yıllık aidat alınmaz.e) Esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşlarının düzenledikleri ve onayladıkları belgeler ile yaptıkları hizmet
karşılığında alacakları ücretlerin miktar ve oranı; maktu olanlarda bu
fıkranın (a) ve (b) bentleri uyarınca belirlenecek miktarın onda birinden,
nispi olanlarda ise belgede geçen değerin binde onundan fazla olamaz.”hükmünü
amirdir.Dolayısıyla, odaya
kayıtlı olan tarihlerin yer aldığı belge oda tarafından düzenlenip onaylanması
nedeniyle “oda tarafından düzenlenen veya onaylanan belgeler ile yapılan
hizmetlerin” kapsamında değerlendirilip karşılığında ücret talep edilmesi
mevzuata uygun olmakla birlikte; söz konusu ücretlerin yukarıda bahsi geçen
sınırlar içinde olması gerekmektedir. - SORU 14- Esnaf Odasının Bankadan kullanacağı kredi için Birlikten izin alınmak zorunlu mudur?
CEVAP 14- Odaların ana
sözleşmelerinde kuruluş amacı; üyesi olan esnaf ve sanatkarlar ile bunların
yanlarında çalışanların mesleki yetki ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak,
mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun
olarak gelişmelerini ve mesleki eğitimlerinin sağlamak, meslek mensuplarının
birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak,
meslek disiplinin ve ahlakını korumak olarak ifade edilmektedir.5362
sayılı Kanunun “Oda genel kurulu görev ve
yetkileri” başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi;“Bağlı olduğu birliğin muvafakati alınmak
şartıyla kuruluş amacını gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul ve her türlü
taşıt alım ve satımına, gayrimenkul karşılığında ödünç para alınmasına karar
vermek”,Aynı
Kanunun “Birlik yönetim kurulunun görev
ve yetkileri” başlıklı 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi;“Odaların, kuruluş amacını gerçekleştirmeye
yönelik gayrimenkul ve her türlü taşıt alım ve satımı ile ödünç para alınması; şirket, vakıf ve kooperatif kurma ve kurulu
bulunanlara katılma yönündeki taleplerini incelemek ve karar vermek.”hükmünü
amirdir.Bu
itibarla Odaların, Birliğin onayının alınacağı ödünç para alınması, bir
gayrimenkulün karşılık gösterilmesi halinde söz konusu olacaktır. Herhangi bir
ipotek vs. verilmeden alınacak bir kredi için Birlik onayına gerek olmadığı
değerlendirilmektedir. Öte yandan Odaya ait bir sermaye şirketi tarafından
kredi alınması halinde bu durum Birlik onayını gerektirmeyecektir. Zira
kredinin/borcun sorumluluğu Odaya ait değil Şirket tüzel kişiliğine ait
olacaktır ve borcun ödenmemesi halinde borcun takip işlemi Şirket açısından
yapılacaktır.Gayrimenkul karşılığında
alınacak bir kredi/borç para söz konusu ise Odanın borç talebine ilişkin
muvafakat talebinin öncelikle Oda genel kurulunun konuyla ilgili bir kararı
olup olmadığı; ayrıca bahse konu talebin Oda kuruluş amacı kapsamında olup
olmadığının Birlik yönetim kurulunca incelenmesi ve ona göre karar verilmesi
gereklidir. - SORU 13- Bir Odanın gayrimenkul ve/veya taşıt alım satımı konusunda Birlik yerine Bakanlıktan yetki talep edilebilir mi?
CEVAP 13- 5362 sayılı
Kanunun “Oda genel kurulunun görev ve
yetkileri” başlıklı 10 uncu maddesinde;“Oda genel kurulunun görev ve yetkileri
şunlardır;(...)
j) Bağlı olduğu birliğin muvafakati
alınmak şartıyla kuruluş amacını gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul ve
her türlü taşıt alım ve satımına, gayrimenkul karşılığında ödünç para
alınmasına karar vermek.(…)”
hükmü,
“Birlik genel kurulunun görev ve
yetkileri”
başlıklı 20 nci maddesinde;“Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri
şunlardır;(...)
h) Kuruluş amacını gerçekleştirmeye
yönelik gayrimenkul ve her türlü taşıt alım ve satımına, gayrimenkul
karşılığında ödünç para alınmasına karar vermek. hükmü,“Birlik yönetim kurulunun görev ve
yetkileri” başlıklı
22 nci maddesinde;“Birlik yönetim kurulunun görev ve
yetkileri şunlardır;(...)
h) Odaların, kuruluş amacını
gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul ve her türlü taşıt alım ve satımı ile
ödünç para alınması; şirket, vakıf ve kooperatif kurma ve kurulu bulunanlara
katılma yönündeki taleplerini incelemek ve karar vermek.(...)”
hükmü
yer almaktadır.Söz
konusu hükümler kapsamında değerlendirildiğinde; Odaların kuruluş amacını
gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul alım satımı yapabilmesi için bağlı olduğu birlikten alacağı onay
sonrasında, söz konusu gayrimenkul alım satımına ilişkin olarak genel kurul
kararı almasının gerekli olduğu, Odaların gayrimenkul alım satımlarında ise
birliğin muvafakat verirken, söz konusu gayrimenkul alım satımının odanın
kuruluş amacına uygunluğunu teyit ederek kendi yönetim kurulunca karar alması
gerektiği,Birliklerin
ise kuruluş amacını gerçekleştirmeye yönelik gayrimenkul alım satımı yapabilmesi için kendi genel kurulunda buna
ilişkin bir karar almasının gerekli olduğu, öte yandan, Odaların kuruluş
amacını gerçekleştirmeye yönelik taşıt alım
satımı yapabilmesi için de, hem bağlı olduğu birlik yönetim kurulundan izin
alması hem de sözleşmeye konu edilecek taşıt alım satımına ilişkin olarak genel
kurul kararı bulunmasının gerekli olduğu değerlendirilmektedir.Birliğin,
odaların taşıt alım satımlarında muvafakat verirken, söz konusu taşıt alım
satımının odanın kuruluş amacına uygunluğunu teyit ederek kendi yönetim
kurulunca karar alması gerektiği, Kanun hükmü gereğidir.Sonuç olarak, odaların
gayrimenkul ve taşıt alım satımlarına ilişkin tasarrufları bakımından anılan
Kanunda sayılan kurallara uyarak işlem tesis etmesi gerektiği ayrıca, 5362
sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşu olan Birlik tarafından bahsi geçen odalarca
gerçekleştirilen bu işlemlere karşı yargı yoluna başvurulmasının da mümkün
bulunduğu mütalaa edilmektedir. Öte yandan, Birlikten alınması gereken muvafakatın alınamaması halinde durumun
Bakanlığa bildirilmesi uygun olacaktır. - SORU 12- Birliğe katılma payını ödemeyen Odalara Birlik tarafından hizmet/belge verilmesi durdurulabilir mi?
CEVAP 12- 5362 sayılı
Kanunun “Kayıt ücreti, aidat,
katılma payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61’inci maddesinin dokuzuncu ve onuncu
fıkrasında;“Kayıt ücreti kayıt esnasında, yıllık aidat
nisan ve ekim aylarında iki eşit taksitteödenir. Oda kaydını sildiren üyelerin aidatı üye kaydının silindiği ay
itibarıyla alınır. Süresi içinde ödenmeyen yıllık aidat ve katılma
payları için esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları yönetim kurullarınca verilen kararlar ilam hükmünde olup icra
dairelerince yerine getirilir.
Gecikme zammı, yıllık aidatın ve katılma payının bir mislini geçemez.Yıllık aidatlarını
ödemeyen üyelere, ödeme yapılıncaya kadar odaca yapılacak hizmetler ile düzenlenecek ve onanacak
belgeler verilmez.”
düzenlemesine
yer verilmiştir.Yukarıda
yer verilen Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, esnaf sanatkarlar odaları
ve üst meslek kuruluşlarınca ödenmesi gerekli olan katılma payları, eğitim
payları yahut sair borçların ödenmemesi halinde, borçlu olunan üst meslek
kuruluşunca sunulacak hizmetlerin veya düzenlenecek ve onanacak belgelerin
verilmeyeceğine ilişkin Kanunda herhangi açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Yukarıda yer verilen hüküm ise Odaların üyelerine uygulayabileceği bir
yaptırımdır. Dolayısıyla Birliğe olan katılma, kayıt ve/veya eğitim paylarından
dolayı Odalara verilecek hizmet ve belge satışlarında bir durdurma yapılması
mümkün değildir.Ancak
Birliğin alacaklarını tahsil için gerekli yasal işlemleri ve icra takibi
yapmasına engel yoktur - SORU 11- Turistik ilçelerdeki işletmelerin uyguladığı fiyatlara karşı bir tavan fiyat uygulaması getirilmesi mümkün müdür?
CEVAP 11- 5362 sayılı Kanunun
“Fiyat tarifelerinin tespit şekli” başlıklı 62 nci maddesi;“Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve
hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları odalarca hazırlanır ve odanın
mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat tarifesinin sunulmasından
sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan fiyat tarifesi
belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu
andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri
gösterir.(...)”
hükmünü,
Aynı
Kanunun “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesi de;“Bu Kanun, esnaf ve sanatkârlar ile bunların
yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar tarafından kurulan esnaf ve
sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşları olan birlik, federasyon ve
Konfederasyon hakkında uygulanır.”hükmünü
amirdir.Yukarıdaki
hükümlerden de anlaşılacağı üzere; 5362 sayılı Kanun, esnaf ve sanatkar
işletmeleri için uygulama alanı bulmaktadır. Eğer söz konusu işletmelerin esnaf
işletmesi olması halinde bağlı bulundukları odalarca belirlenen fiyat
tarifelerindeki azami hadlerin üstünde bir meblağ ile mal yahut hizmet
sunmamaları gerekmektedir.Bu
itibarla, esnaf işletmelerinin bağlı bulundukları odalarca tespit edilmiş olan
bir fiyat tarifesine uyma zorunluluğu bulunmakta olup söz konusu tarifelere
riayet edilmediğinin tespiti halinde, bu durumun 5362 sayılı Kanununun 23 üncü
maddesi uyarınca oluşturulan Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Disiplin
Kuruluna bildirilmesi mümkündür. - SORU 10- Odanın belirlediği fiyat tarifesinin altında fiyat veren işyerlerinin tespit edilip cezai işlem uygulanması mümkün müdür?
CEVAP 10- 5362 sayılı
Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrası;“Bu Kanuna tabi esnaf ve sanatkârlarca
üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları odalarca
hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat
tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir.
Onaylanan fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde
bildirilir ve bu andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri,
uygulanacak azami hadleri gösterir.”hükmünü
amirdir.Bu
bağlamda, esnaf ve sanatkarlar odalarınca belirlenen tarifelerde tavan fiyat
belirlenmekte olup, söz konusu tarifelerde yer alan limitlerin altında fiyat
uygulamasına gidilmesinde mevzuat açısından bir engel bulunmamaktadır. - SORU 9- Birliğe ait İktisadi İşletmenin faaliyetlerini geliştirmek adına Birlik olarak bir sermaye şirketi kurularak söz konusu iktisadi işletmenin hesap varlıklarını bu şirkete devretmek mümkün müdür?
CEVAP 9- 5362 sayılı
Kanunun “Birlik genel kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 20 inci
maddesinin birinci fıkrasında;“ı)
Üye odaların ve üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî
faaliyetlerini kolaylaştırmak ve mesleğin genel menfaatlere uygun olarak
gelişmesini sağlamak amaçlarıyla sınırlı olarak kurulmuş veya kurulacak
şirketlere ve kooperatiflere iştirak etmek, amaçlarına uygun olarak eğitim
ve öğretim kurumları kurmak üzere vakıf kurmaya karar vermek ve bu konuda
işlemleri yürütmek üzere yönetim kuruluna yetki vermek.”Birlik
genel kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.Aynı
Kanunun “Birliğin gelirleri” başlıklı 25 inci maddesinin birinci
fıkrasında,“e)
Birlik amacını gerçekleştirmek için kurulacak kuruluşların ve iştiraklerin
gelirleri.” ve
“g)
Birlik tarafından düzenlenecek meslekî kurslar, sergi ve fuarlardan sağlanacak
gelirler.”Birliğin
gelirleri arasında sayılmıştır.5362
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi ile, Birliklere,
üye odaların ve üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî
faaliyetlerini kolaylaştırmak ve mesleğin genel menfaatlere uygun olarak
gelişmesini sağlamak amaçlarıyla sınırlı olarak kurulmuş veya kurulacak
şirketlere iştirak etmek yetkisinin verilmiş olması (6102 sayılı Türk
Ticaret Kanununun tek pay sahipli anonim şirkete ve tek ortaklı limited şirkete
izin vermesi, 5362 sayılı Kanunun kabul edildiği tarihte mülga 6762 sayılı
TTK’nın bu duruma izin vermemesi nedeniyle 5362 sayılı Kanunun 20 nci
maddesinde iştirak etmekten bahsedildiği ve bu nedenle iştirak etmenin kurmayı
da kapsayacağı) nedeniyle kurulacak sermaye şirketinin konusunun Kanundaki
amacı sağlamak şartıyla Birlik tarafında sermaye şirketi kurulabileceği
düşünülmektedir.Diğer
yandan, 5362 sayılı Kanunda hem Birlikler için hem de diğer esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşları için iktisadi işletme kurmaya ve bu işletmeyi
devretmeye yönelik bir hüküm bulunmasa da, şirketlere iştirak etmeye ilişkin
hüküm bulunması ve İktisadi İşletmenin 5362 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin
birinci fıkrasının (ı) bendindeki amacı gerçekleştirmek amacıyla Birlikçe
(kendi) kurulacak bir şirkete devredilmek istenmesi nedeniyle Birliğin İktisadi
İşletmesinin yine Birlikçe kurulacak sermaye şirketine devredilebileceği
düşünülmektedir.Ayrıca,
ticari işletmenin bir bütün halinde devrine de 6102 sayılı Kanunu hükümlerine
göre hareket edilmesi gerekmektedir. - SORU 8- Terör olayı veya yağma sonucunda Birlik Başkanlığı sorumluluğunda bulunan ve Birliğin yasal defter ve belgelerinin olduğu arşiv odasının zarar görmesi halinde yapılacak işlem nedir?
CEVAP 8- 5362 sayılı
Kanunda ve bu Kanuna dayanılarak hazırlanan Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Muamelat Yönetmeliğinde esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının;
tutmak ve saklamak zorunda oldukları defter ve belgelerin zayi olmaları
durumunda nasıl bir usul izleneceğine dair tesis edilecek işlemlere ilişkin
düzenleme bulunmamaktadır.Bununla
birlikte Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Muamelat Yönetmeliğinin “Dokümanın korunması” başlıklı 40 ıncı
maddesinde,“Dokümanların
korunmasında aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir;a)
Ciltlenmesi gereken belge ve defterler ciltlenerek muhafaza edilmeli; toplu
iğne ve benzeri gibi zamanla pas yapan şeyler kullanılmamalıdır.b)
Arşiv malzemesi kapalı dolaplarda saklanmalı ve zarar görmemesi için her türlü
önlem alınmalıdır.”
Aynı
Yönetmeliğin “Saklama süresi”
başlıklı 41 inci maddesinde, “Arşivlenen malzemeden yazışma evrakı 5 yıl
süreyle, muhasebe evrakı 10 yıl süreyle saklanır. Özelliği olan (karar defteri,
sicil kayıtları, muhasebe defterleri, personel dosyaları ve benzeri) kayıt ve
dokümanlar sürekli saklanır.”şeklinde
düzenlemelere yer verilmiştir.Öte
yandan; zayi olan defter ve belgeler hakkında, 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanununun 82 nci maddesinin yedinci fıkrasında, “Bir tacirin saklamakla
yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı
gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa
uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ticari
işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge
verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü
delillerin toplanmasını da emredebilir.” hükmü yer almakla birlikte, ilgili
mevzuatta esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarıyla ilgili özel bir hüküm
bulunmamaktadır.Her
ne kadar 6102 sayılı Kanunun 82 nci maddesinin yedinci fıkrasında, tacirlerin
saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgelerin zıyaa uğraması halinde
öğrenme tarihinden itibaren otuz
gün içinde ticari işletmenin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden
kendisine bir belge verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş ve benzer bir
düzenlemeye Dernekler Kanununda da yer verilmiş ise de; tacirler hakkında
uygulanan bir düzenlemenin tacir olmayanlar hakkında veya dernekler hakkında
uygulanan bir düzenlemenin meslek kuruluşları hakkında kıyasen uygulanmasının
hukuka uygun olmadığı düşünülmektedir. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin
28/01/2002 tarihli ve E-2001/8149, K-2002/565 sayılı Kararı da bu yöndedir.Bununla
birlikte, zayi olan belgelerin talep halinde ibraz edilememesinin malî mevzuat,
sosyal güvenlik mevzuatı veya Bakanlığımız mevzuatı gibi birbirinden farklı bir
çok mevzuat çerçevesinde sonuç doğurabileceği açıktır. Dolayısıyla, ortaya
çıkabilecek olumsuz sonuçların bertaraf edilebilmesi için, tutulması ve
saklanması zorunlu olan defter ve belgelerin zayi olduğunun ispat edilebilmesi
önem taşımaktadır. Bu itibarla; esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının tutmak
ve saklamak zorunda oldukları belgelerin zayi olması halinde, resmi merciler
nezdinde tutanak düzenlenebileceği gibi ispatın sübuta ermesi amacıyla her
somut olayın niteliğine bağlı olarak, resmi merciler nezdinde tutulan tutanağın
yanında polis ve/veya savcılık kayıtları gibi belgelerden de faydalanılabileceği
değerlendirilmektedir. - SORU 7- Odayı zarara uğratan veznedardan zararlarının tahsili ne şekilde yapılır?
CEVAP
7-
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında;
kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin, bu zararı
gidermekle yükümlü olduğu, 117 nci maddesinin ikinci fıkrasında; haksız fiilde
fiilin işlendiği tarihte borçlunun temerrüde düşmüş olacağı ve 120 nci
maddesinin birinci fıkrasında da; uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranının,
sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan
mevzuat hükümlerine göre belirleneceği,- 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt
Faizine İlişkin Kanunun 1 inci maddesinde; Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa
göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu
ödemenin yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılacağı, Cumhurbaşkanının, bu
oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına
kadar artırmaya yetkili olduğu, 2’nci maddesinin birinci fıkrasında da; bir
miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlunun, sözleşme ile aksi
kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1’inci maddede belirlenen orana göre
temerrüt faizi ödemeye mecbur olduğu,- Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliğinin 72 nci maddesinde de;
Veznedarın, kasa mevcudunun defter ve kayıtlara göre noksan olmasından,
kasadaki kıymetlerin ziyanından ve eksilmesinden doğrudan doğruya sorumlu
olacağı,hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda
yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, Oda Veznedarının kayıt veya diğer işlemleri nedeniyle kişilerden tahsil ettiği
ve zimmetine geçirdiği parayı, 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49/1 inci, 117/2 nci ve 120/1 inci maddeleri
uyarınca işletilecek temerrüt faiziyle birlikte odaya ödemesi gerekmektedir.
Bunun için de oda tarafından ilgiliden bu paranın talep edilmesi, alınamaması
halinde de dava konusu yapılması gerekecektir. - SORU 6- İcra yoluyla alınamayan üye aidatlarının terkin edilmesi (tahsilinden vazgeçilmesi) mümkün müdür?
CEVAP 6- Esnaf ve
Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin
Yıllık aidat başlıklı 6 ncı maddesinin son fıkrasında;“Yıllık
aidat ile bunlara ait kesinleşen gecikme zamlarının tahsil zaman aşımı süresibeş yıldır. Beş yıl içinde tahsil edilmeyen yıllık aidat ve
gecikme zamları terkin edilir.”düzenlemesine
yer verilmiştir.Öte
yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun Zamanaşımının kesilmesinin
sebeplerini düzenleyen 154 üncü maddesinde;“Aşağıdaki
durumlarda zamanaşımı kesilir;1.
Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa
ya darehin vermiş veya kefil göstermişse.2.
Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde
bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.”hükmü
yer almaktadır.Bu
itibarla; tahsil edilemeyen aidat alacakları ile ilgili olarak söz konusu
alacaklara ilişkin beş yıllık zamanaşımı süresi içerisinde icra takibinde
bulunulmuş ise zamanaşımının kesintiye uğrayacağı ve dolayısıyla terkin
edilemeyeceği ancak beş yıllık zamanaşımı süresinde icra takibi başlatılmamış
ise mevzuat gereği terkin edilebileceği değerlendirilmektedir. - SORU 5- 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 61 inci maddesinin 4 üncü fıkrası ile aynı Kanunun 74 üncü maddesi gereği federasyonuna bağlı odaların zamanında ödemedikleri %1’lik eğitim pay borçları hakkında ilamlı icra yolu uygulanabilir mi?
CEVAP 5- 5362 sayılı
Kanunun “Kayıt ücreti, aidat, katılma
payı, düzenlenecek belge ve hizmet ücretleri” başlıklı 61 inci maddesinin
üçüncü fıkrasında aynen;“ Kayıt ücreti kayıt esnasında, yıllık aidat
nisan ve ekim aylarında iki eşit taksitte ödenir. Oda kaydını sildiren üyelerin
aidatı üye kaydının silindiği ay itibarıyla alınır. Süresi içinde ödenmeyen yıllık aidat ve katılma payları için esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşları yönetim kurullarınca verilen kararlar ilam
hükmünde olup icra dairelerince yerine getirilir. Gecikme zammı, yıllık aidatın
ve katılma payının bir mislini geçemez.” hükmü yer almaktadır.Söz
konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları
yalnızca yıllık aidat ve katılma payı alacaklarını ilamlı icra yolu ile takip edebilmektedirler. Bu nedenle, bahse
konu hükmün genişletilerek meslek kuruluşlarının diğer alacaklarının da ilamlı
icra yolu ile uygulanması mümkün değildir.Diğer
yandan, 5362 sayılı Kanunun “Meslek
eğitiminin finansmanı” başlıklı 74
üncü maddesinde;“Esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşları bu Kanunda belirtilen meslek eğitimine ilişkin
görevleri yerine getirmek için, katılma paylarının hesaplanmasında kullanılan
yöntem esas alınarak, yıllık gayri safi gelirlerinin % 5'ini ayırmak suretiyle
eğitim bütçesi yapmak zorundadırlar.Odalar ayırdıkları
bu payın beşte birini birliğe, beşte birini varsa federasyona, beşte birini
Konfederasyon bünyesindeki Meslek Eğitimi Fonuna, hesap yılını takip eden mart
ayı sonuna kadar öderler. Geri kalan miktarı da kendileri meslekî eğitim için
kullanırlar. Birlik ve federasyonlar ayırdıkları bu payın beşte birini Konfederasyon
bünyesindeki Meslek Eğitimi Fonuna öderler, geri kalan miktarı da kendileri
meslekî eğitim için kullanırlar. Konfederasyon ise ayırdığı payın tamamını Fona
aktarır.”denilmektedir.
Anılan
hüküm uyarınca, odaların eğitim bütçesi olarak ayırdıkları payın beşte birini,
hesap yılını takip eden mart ayı sonuna kadar bağlı oldukları Federasyona,
Birlik ve Federasyonların da Konfederasyona ödemeleri gerekmekte olup; söz
konusu ödemelerin zamanında yapılmaması halinde aidat ve katılma payı
alacağında olduğu gibi ilamlı icra yönteminden bahsedilmemiştir.Ancak söz konusu
alacaklar Birlik, Federasyon ve Konfederasyonun Kanunen belirlenmiş bir alacağı
olduğundan alacaklı olan bu üst kuruluşlar genel hükümlere göre bunun talebi ve
tahsili için gerekli işlem ve bu çerçevede ilamsız icra yoluna başvurulması her
zaman mümkündür. - SORU 4- Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin Kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi başlıklı 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi hükmünde sayılan mesleklerin Esnaf ve Sanatkarlar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun belirlediği esnaf ve sanatkarlar meslek kolları içerisinde yer alan hangi meslekleri kapsamaktadır?
CEVAP 4- Esnaf ve
Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında Yönetmeliğin “Kayıt
ücreti ve yıllık aidat tarifesi” başlıklı 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendinin İLK HALİ;“Kayıt ücreti;
terzi, kunduracı, mobilyacı, mobilya döşemecisi, demirci, sobacı ve
benzerlerinin tamircileri, milli piyango seyyar bayileri, seyyar satıcılar ve
pazarcılar gibi mesleklerde, ülke genelinde, asgari ücretin yüzde onudur.”şeklindeydi.
Bu maddede yer alan “(…) pazarcılar gibi”
ifadesi, ucu açık ve bunlara benzer daha başka mesleklerin de bu kapsama
alınabileceği bir anlam taşımaktaydı.Esasen
bu düzenleme ile geliri düşük esnaf ve sanatkarlardan daha az kayıt ücreti ve
yıllık aidat alınmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.Esnaf
ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında
Yönetmeliğin “Kayıt ücreti ve yıllık aidat tarifesi” başlıklı 7 nci
maddesi;“Kayıt
ücreti ve yıllık aidatMadde 7-(Başlığı
ile Birlikte Değişik-RG-31/12/2018-30642 4.Mükerrer)(1) Kayıt ücreti ve yıllık
aidatlar aşağıda belirtilmiştir.a) Birinci grup odalar- Ankara,
İstanbul ve İzmir illerindeki odalardır. Kayıt ücreti ve yıllık aidat; bu
gruptaki iller ve büyükşehir belediyesi sınırlarına dâhil tüm ilçelerinde
350,00 TL’dir.b) İkinci grup odalar- Ankara,
İstanbul, İzmir ile kalkınmada öncelikli iller dışında kalan illerdeki
odalardır. Kayıt ücreti ve yıllık aidat; bu gruptaki illerin merkez ilçelerinde
ve büyükşehir belediyesi sınırlarına dâhil tüm ilçelerinde 300,00 TL, merkez
ilçe haricindeki diğer ilçelerinde 256,00 TL’dir.c) Üçüncü grup odalar- Kalkınmada
öncelikli illerde bulunan odalardır. Kayıt ücreti ve yıllık aidat; bu gruptaki
büyükşehir statüsünde bulunan iller ve büyükşehir belediyesi sınırlarına dâhil
tüm ilçelerinde 256,00 TL’dir. Üçüncü grup odaların bulunduğu diğer illerin
merkez ve ilçelerinde 256,00 TL’dir.(2) Kayıt ücreti ve yıllık aidatlar
aşağıda belirtilen esnaf ve sanatkârlar için ülke genelinde 256,00 TL olarak
uygulanır.a) 30/3/2013 tarihli ve
28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve
Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre özürlü
sayılanlar.b) Gaziler, şehit, gazi dul ve
yetimleri.c) 31/12/1960 tarihli ve
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf sayılan esnaf ve
sanatkârlar.ç) Esnaf ve sanatkâr siciline
kayıtlı kadın esnaf ve sanatkârlar.(3) Birinci fıkranın (a), (b) ve (c)
bentleri ile ikinci fıkrada belirtilen ücretler; 5362 sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 61 inci maddesinde belirlenen hadler
içerisinde kalmak kaydıyla, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen yeniden değerleme
oranını aşmamak kaydıyla her yıl Konfederasyon Yönetim Kurulunca yeniden
belirlenebilir. Konfederasyon Yönetim Kurulu tarafından aidatın yeniden tespit
edilmesi halinde keyfiyet onaylanmak üzere Ticaret Bakanlığına bildirilir,
ayrıca esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarına da bir genelgeyle duyurulur.”şeklinde
değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik ile bazı meslek kolları yerine özürlü,
gazi veya kadın olma gibi kişiye özel durumlar dikkate alınarak pozitif bir
ayrım yapılmış ve belirlenen bu kesimler için bir kolaylık sağlanmıştır. - SORU 3- Beş yıl öncesine dayanan aidat tahsil edilebilir mi?
CEVAP 3- Odaya kayıt
olduktan sonraki yıllarda üyeler odaya yıllık aidat ödemek zorundadır. Bu aidat
zorunlu olup isteğe bırakılmamış ve ödenmemesi halinde oda yönetimine tahsil
yönünde özel bir yetki tanınmıştır. 5362 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin
dördüncü fıkrası uyarınca süresi içinde ödenmeyen aidatlar için meslek
kuruluşlarının yönetim kurullarınca verilen kararların ilam hükmünde olduğu ve
icra dairelerince yerine getirileceği ifade edilmiştir.Bununla
birlikte Esnaf ve Sanatkarların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat
Hakkında Yönetmelik'in “Yıllık aidat” başlıklı 6 ncı maddesinin sekizinci
fıkrasında aynen;“Yıllık aidat ile bunlara ait kesinleşen
gecikme zamlarının tahsil zaman aşımı süresi beş yıldır. Beş yıl içinde tahsil
edilmeyen yıllık aidat ve gecikme zamları terkin edilir.”hükmü yer almaktadır.
Bu
nedenle 5 yıl öncesine dayalı aidatların isteğe bağlı olarak ödenmesi dışında
tahsil edilme imkanı yoktur. - SORU 2- Vergi mükellefiyeti sonlandırılan üyeden aidat istenebilir mi?
CEVAP 2- 5362 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun “Üyeliğin son
bulması” başlıklı 8 inci maddesinde;
“Aşağıda belirtilen
durumlarda üyenin oda kaydının silinmesine yönetim kurulu tarafından karar
verilir, durum sicile bildirilerek kaydın silinmesi temin edilir ve kaydı
silinen üyeye oda tarafından on gün içinde üyenin odaya bildirdiği iş
yeri veya ikamet adresine yazılı olarak bildirilir.a) Daimi olarak
odanın çalışma bölgesi dışına çıkanlar.b) 7 nci maddede
belirtilen şartlardan herhangi birini kaybedenler veya bu şartlardan herhangi
birine sahip olmadığı sonradan anlaşılanlar.c) Sanat ve
mesleğini yapmaktan sürekli olarak men edilenler.d) Vergi
mükellefiyetini sildirenlerden altı ay içinde tekrar vergi mükellefiyeti tesisettirmeyenler.
(…)”
hükmü
ve “Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil
işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinde;“(...)
Esnaf ve
sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri
için sicile kayıtları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt
yapılması gereklidir. Sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların ilgili odaya
kayıt için bilgilerinin gönderilmesi, sicil tarafından elektronik ortamda
Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında gerçekleştirilir. Esnaf ve
sanatkârlar kayıt beyannamelerindeki hususlarda meydana gelen değişiklikleri en
geç otuz gün içinde sicile bildirmek zorundadırlar.(...)”
hükümleri
yer almaktadır.5362
sayılı Kanunun oda yönetim kurulunun görev ve yetkilerini düzenleyen 11 inci
maddesinde de;“Oda yönetim kurulunun görev ve yetkileri
şunlardır;(…)
e) Oda üyelerinin
sicillerini tutmak ve bu bilgileri Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında
güncelleştirerek eksiksiz ve doğru olarak her an hazır halde bulundurmak,( ...)(...)”
hükmü
yer almaktadır. Dolayısıyla Oda yönetimleri üyeleriyle ilgili incelemeleri
yaparak bilgileri güncel tutmak zorundadır. Bu noktada üyelerin faaliyetlerine
devam edip etmediğini de kontrol etmelidir.“Sicile kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri”
başlıklı 68 inci maddesinde;“(...)
Esnaf ve
sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri
için sicile kayıtları şarttır ve sicile her bir meslek için ayrı kayıt
yapılması gereklidir. Sicile kaydı yapılan esnaf ve sanatkârların ilgili odaya
kayıt için bilgilerinin gönderilmesi, sicil tarafından elektronik ortamda
Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında gerçekleştirilir. Esnaf ve
sanatkârlar kayıt beyannamelerindeki hususlarda meydana gelen değişiklikleri en
geç otuz gün içinde sicile bildirmek zorundadırlar.(...)”
hükmü
yer almaktadır.Kanun
maddelerine göre esnaf ve sanatkarlar kendi durumlarında meydana gelen her
türlü değişikliği esnaf ve sanatkar sicil müdürlüğüne bildirmek zorundadır.
Odalar da üyelerinin durumlarını takip ederek ESBİS’de üyelere ait bilgileri
güncel tutmakla yükümlüdür.Adına
aidat tahakkuk ettirilmesine ilişkin son süreyle ilgili, Ticaret Bakanlığının
26.08.2013 tarihli ve 2595 sayılı Genelgesinde de özetle, üyelik niteliklerini
yitiren üyelerin tespit edilerek kayıtlarının silinmesi ve bu kişilere de üyelik
niteliklerini yitirdikleri tarih itibariyle kendilerine aidat tahakkuk
ettirilmesi gerektiğini belirtmiştir.Esnaf
ve Sanatkârların Ödeyecekleri Kayıt Ücreti ve Yıllık Aidat Hakkında
Yönetmelik’in “Yıllık aidat” başlıklı
6 ncı maddesinin 8 inci bendinde yıllık aidat ile bunlara ait kesinleşen
gecikme zamlarının tahsil zaman aşımı süresinin beş yıl olduğu ve beş yıl
içinde tahsil edilmeyen yıllık aidat ve gecikme zamlarının terkin edileceği
belirtilmektedir.Bu
kapsamda esnaf ve sanatkarlar kendi durumlarında meydana gelen değişiklikleri (vergi
kaydının kapatılması gibi) esnaf ve sanatkar sicil müdürlüğüne bildirerek
odaların bilgilerinin güncel olmasını sağlamakla yükümlü oldukları gibi odalar
da üyelerinin durumlarını takip etmek ve maliye kaydı kapanmış üyelerin
üyeliklerine son vermek ile mükelleftirler. Oda kaydının, anılan Kanun hükmüne
göre oda tarafından güncel tutulmamış olması sebebiyle, vergi mükellefiyeti
sona ermesine rağmen oda üyeliğinden çıkarılmayarak, ilgili kişi adına aidat
tahakkuk ettirilmesi yanlış uygulama olacaktır.Öte
yandan 5362 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (c) bendinde “vergi mükellefi olmak ya da vergiden muaf olmak” oda üyesi olabilme şartları arasında
sayılmıştır. Bu şartı taşımayanların, Kanunun 8 inci maddesindeki hükmü
uyarınca kayıtlarının silineceği hüküm altına alınmıştır.Bu kapsamda vergi
mükellefiyetinin sonlandırıldığı ve oda üyeliğinin silindiği tarih itibariyle
aidat ödeme sorumluluğu da son bulacağından bu tarihten itibaren aidat tahakkuk
ettirilmesi ve istenmesi hukuki olmayacaktır. Konuyla ilgili 26.08.2013 tarihli
ve 2595 sayılı Ticaret Bakanlığı genelgesi de bu yöndedir. - SORU 1- Odalara kayıt olmak ve aidat ödemek zorunlu mudur?
CEVAP 1- Esnaf ve
sanatkarlar meslek kuruluşları, Anayasanın 135 inci maddesi uyarınca tüzel
kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olup; söz konusu
odaların amaçları, görevleri ve yetkileri 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar
Meslek Kuruluşları Kanununda düzenlenmiştir.Ayrıca;
esnaf ve sanatkarların ödeyecekleri kayıt ücreti, aidat, düzenlenecek belge ve
hizmet ücretleri 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun
61 inci maddesinde düzenleme altına alınmış olup; esnaf ve sanatkarlardan kayıt
ücreti, yıllık aidat ve belge ücreti alınması Kanun gereğidir.Öte
yandan, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun “Sicile
kayıt mecburiyeti ve sicil işlemleri” başlıklı 68 inci maddesinin üçüncü
fıkrası gereğince, esnaf ve sanatkârların mesleki faaliyette bulunabilmeleri
için sicile kayıt olmalarının şart olduğu ve sicile kaydı yapılan esnaf ve
sanatkârların bilgilerinin de sicil marifetiyle oda kaydı için gönderileceği
hüküm altına alınmıştır.Dolayısıyla,
esnaf ve sanatkârların mesleklerini icra edebilmeleri için esnaf ve sanatkâr
siciline ve odalarına kayıt olmaları ve bu kayıt sırasında kayıt ücreti,
ilerleyen yıllarda ise yıllık aidat ödemek kanuni bir zorunluluktur.Süresi
içinde ödenmeyen yıllık aidat ve katılma payları için esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşları yönetim kurullarınca verilen kararlar ilam hükmünde olup
icra dairelerince yerine getirilmekte ve yıllık aidatlarını ödemeyen üyelere,
ödeme yapılıncaya kadar odaca yapılacak hizmetler ile düzenlenecek ve onanacak
belgeler verilmemektedir.
Fesih İşlemleri
- SORU 3- Esnaf ve sanatkarlar konkordato için mahkemeye başvurabilir mi?
CEVAP
3-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Konkordato
talebi” başlıklı 285 inci maddesi;“Borçlarını, vadesi geldiği hâlde
ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir
borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek
veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.İflâs talebinde bulunabilecek her
alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato
işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi
olan borçlu için 154 üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı
yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye
ticaret mahkemesidir.Konkordato talebinde bulunan, Adalet
Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan tarifede belirtilen konkordato gider
avansını yatırmaya mecburdur. Bu durumda 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 üncü ve 115 inci maddeleri kıyasen
uygulanır.”hükmünü, “Geçici mühletin sonuçları, ilânı ve bildirimi” başlıklı 288 inci
maddesi ise;“Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını
doğurur. Mahkemece geçici mühlet kararı, ticaret sicili gazetesinde ve
Basın-İlan Kurumununresmî ilân portalında ilân olunur ve derhâl tapu müdürlüğüne, ticaret sicili
müdürlüğüne, vergi dairesine, gümrük ve posta idarelerine, Türkiye
Bankalar Birliğine, Türkiye Katılım Bankaları Birliğine, mahallî ticaret
odalarına, sanayi odalarına, taşınır kıymet borsalarına, Sermaye
Piyasası Kuruluna ve diğer lazım gelen yerlere bildirilir. İlanda ayrıca
alacaklıların, ilândan itibaren yedi günlük kesin süre içinde dilekçeyle
itiraz ederek konkordato mühleti verilmesini gerektiren bir hâl
bulunmadığını delilleriyle birlikte ileri sürebilecekleri ve bu çerçevede
mahkemeden konkordato talebinin reddini isteyebilecekleri belirtilir.Geçici mühletin uzatılmasına ve geçici
mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar da
ikinci fıkra uyarınca ilân olunur ve ilgili yerlere bildirilir.”hükmünü ve “Konkordatoda harç, vergi
istisnaları ve teşvik belgeleri” başlıklı 308/g maddesinin birinci fıkrası da;“Tasdik edilen konkordato projesi
kapsamında;a) Yapılacak işlemler, 492 sayılı Harçlar
Kanununa tabi harçlardan; bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kâğıtlar, damga
vergisinden,(...)
istisna edilmiştir.”
hükmünü amirdir.
Görüleceği üzere yukarıdaki madde
metninde, mahkemelerce verilen geçici mühlet kararının, ticaret sicili gazetesinde yayınlanacağı ve ticaret sicili
müdürlüğüne bildirileceği hususu yer almakta olup; esnaf ve sanatkar sicili ve
gazetesi ile ilgili herhangi bir hükme yer verilmemekle beraber; söz konusu
kararın diğer lazım gelen yerlere de bildirileceği hüküm altına alınmıştır.Öte yandan Ticaret Sicili Yönetmeliğinin “Konkordato mühleti verilmesi” başlıklı
138 inci maddesinde;“Mahkeme, konkordato mühleti verildiğini
ilgili müdürlüğe bildirir ve buna ilişkin kararı gönderir.Müdürlük bildirim üzerine gecikmeksizin
konkordato mühleti verilmesine ilişkin kararı tescil eder.Konkordato mühleti verilmesi halinde
aşağıdaki olgular tescil edilir;a) Konkordato mühletinin verildiği tarih
ve konkordato mühletinin süresi.b) Komiserin adı ve soyadı, kimlik
numarası ve yerleşim yeri.c) Mahkeme, bazı işlemlerin hukuken sadece
bir komiser tarafındangerçekleştirilebileceğine karar vermişse
veya komisere borçlu yerine işlerin idaresi yetkisi verilmiş ise
buna ilişkin bilgi.Konkordato istemi mahkemece reddedilir
veya konkordato mühleti verilmesi kararı geri alınırsa bu olgular da tescil
olunur.”hükmü yer almakta olup; Ticaret Sicil
Müdürlüğünün geçici mühlet kararının sicilde ne şekilde tescil edileceği
açıklanmıştır.Bu itibarla; ticaret sicilinin
uygulamasına paralel olarak Esnaf Sicil Müdürlüğüne iletilen konkordato mühleti
verildiğini belirten mahkeme kararının gecikmeksizin sicil gazetesinde özel
ilan yoluyla tescil edilmesi, söz konusu tescilde Ticaret Sicili
Yönetmeliğindeki gibi Konkordato mühletinin verildiği tarih ve konkordato
mühletinin süresi, komiserin adı ve soyadı, kimlik numarası ve yerleşim yeri,
Mahkeme, bazı işlemlerin hukuken sadece bir komiser tarafından
gerçekleştirilebileceğine karar vermişse veya komisere borçlu yerine işlerin
idaresi yetkisi verilmiş ise buna ilişkin bilgilerin yer alması gerektiği, yine
konkordato istemi mahkemece reddedilir veya konkordato mühleti verilmesi kararı
geri alınırsa bu olguların da aynı şekilde tescil edilmesi gerektiği
düşünülmektedir.Öte yandan mahkeme kararı uyarınca
yapılacak bu resen tescil işleminden sicil gazetesi ilan ücreti alınmaması
gerektiği düşünülmekte olup; yine bu işlemden 2004 sayılı Kanunun 308/g maddesi
uyarınca harç alınmaması gerekmektedir.Son olarak Bakanlık e-esnaf ve sanatkarlar
veri tabanı (ESBİS) üzerinde ise anılan şahısların üye sayfalarında
“açıklamalar” kısmında “şahıslar tarafından talep edilen konkordato davasında
mahkeme tarafından hangi tarih itibarı ile ne kadarlık geçici mühlet kararı
verildiğini” belirtir bir ibareye yer verilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. - SORU 2- 5362 sayılı Kanunun 15 inci maddesine göre feshedilen odaların tasfiye işlemleri sırasında odaların malvarlıklarının borçlarını karşılayamaması durumunda odaların borçlarıyla ilgili nasıl bir işlem yapılacaktır?
CEVAP
2-
5362 sayılı Kanunun “Fesih, tasfiye ve iptal” başlıklı 15
inci maddesinde,“Odaların fesih sebepleri şunlardır;
a) Üye mevcudunun yüzden aşağıya düşmesi.
b) Bakanlıkça yapılacak uyarıya rağmen
mevzuata aykırı genel kurul kararlarının iki ay içinde düzeltilmemesi.c) Konfederasyonca tespit edilen yıllık zorunlu
giderleri karşılayacak miktarda gelir sağlayamadığının birlik tarafından tespit
edilmesi üzerine yapılacak yazılı uyarıya rağmen odanın mali durumunun bir yıl
içinde iyileştirilememesi.d) Odanın faaliyet alanına giren
hususlardan aynı meslek koluna mensup esnaf ve sanatkârların zamanla ayrı oda
kurmaları sonucu, kalan üye sayısının ikiyüzden aşağı düşmesi.Odalar yukarıda yazılı sebeplerle
Bakanlığın teklifi üzerine yetkili asliye hukuk mahkemesi kararıyla fesih
olunur.Yukarıdaki hükümlere göre feshedilen
odaların bağlı oldukları birlikçe görevlendirilecek heyet tarafından, borçları
kendi varlığından ödenip, alacakları tahsil edildikten ve tasfiye giderleri de
karşılandıktan sonra kalacak meblağ ile ayni haklar, heyet tarafından tutanakla
birliğe devredilir. Kuruluşu yapılan odanın, daha sonra kuruluşunun usule uygun
olmadığının anlaşılması halinde süre kaydı aranmaksızın odanın kuruluşu Bakanlık
tarafından iptal edilir.Odanın kuruluş işleminin iptali halinde
ise, odanın mal varlığı birliğe devredilir. Fesih olan veya kuruluşu iptal olan
odaların üye kayıt defterleri birlik tarafından muhafaza edilir.”hükmü yer almaktadır. Söz konusu hükümde;
5362 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen sebeplerle
hakkında mahkemece fesih kararı verilen odaların tasfiyesinde, bu odalara ait
mevcut mal varlığı ve alacakları toplamının borçlarını karşılamaya yeteceği
gibi geriye ayni ve nakdi mal varlığı değerinin de kalacağı düşüncesiyle
düzenleme yapıldığı, başka bir ifadeyle söz konusu odaların mevcut mal varlığı
ve alacaklarının borçlarını karşılamaya yetmeyeceği ihtimalinin göz ardı
edildiği değerlendirilmektedir.Türk Dil Kurumunca, “meblağ” ibaresi “para
miktarı, tutar” şeklinde tanımlanmaktadır.Dolayısıyla, anılan maddede yer alan “kalacak
meblağ” ibaresi, “kalacak para miktarı, kalacak tutar” şeklinde okunduğundan,
borçların “kalan para miktarı” kavramına dahil edilemeyeceği açıktır.Bu durumda; 5362 sayılı Kanunda konuya
ilişkin açık düzenleme bulunmadığından, anılan Kanunun 15 inci maddesi
çerçevesinde hakkında fesih kararı verilen odaların tasfiyesi sonucunda
ödenemeyen borçlarının bağlı bulundukları birliğe devredilemeyeceği
düşünülmektedir.Ancak; hakkında fesih kararı verilen
odaların tasfiyesi sonucunda ödenmemiş borçlarının kalması, söz konusu odaların
borca batık olduğunu göstermektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında, odalara
ilişkin görevlerini gerektiği gibi yerine getirmeyen birliklerin de sorumluluğu
bulunmaktadır. Birliklerin odalara ilişkin görevlerini layıkıyla yerine getirmeleri
halinde bu durumun önlenebilmesi mümkündür.Öte yandan; söz konusu odaların
borçlarının ödenememesinin, faal durumdaki odaların da itibarının
zedelenmesine, borçlanmalarının zorlaşmasına ve iyi niyetli alacaklıların da
zarara uğramasına sebep olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle Odanın kalan
borçlarının Birlik tarafından ödenmesi ve ödenen paranın tahsili için
sorumluluğu olan oda yönetim kurulu üyelerine rücu edilmesi mümkündür. - SORU 1- Üye sayısı 100’ün altına düşen odalarla ilgili fesih davası açılması için Bakanlıkça meslek kuruluşuna ihtarda bulunmasına gerek var mıdır? Bakanlığın davaya müdahil olması mümkün müdür?
CEVAP 1- Öncelikle üye
sayısı 100 ün altına düşen Odalar için Bakanlığın ihtarda bulunmasına gerek olmadığını
ifade etmeliyiz.Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun asli müdahale ile ilgili 65 inci maddesinde, “(1) Bir
yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak
iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek,
yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.” hükmü
ve feri müdahale ile ilgili 66 ncı maddesinde, “(1) Üçüncü kişi, davayı
kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak
amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yeralabilir.” hükmü yer almakta olup, anılan hükümler uyarınca müdahale
talebinin en geç hüküm verilinceye kadar bulunulması gerekmektedir.Bu doğrultuda, aksine düzenlemenin
bulunduğu haller hariç, müdahil olunmayan davalarda taraf olunamayacağı ve
ancak davanın taraflarının temyiz yoluna başvurabileceği açıktır.Oda aleyhine açılan fesih davasına
Bakanlıkça müdahil olunmaması halinde dava sonucunda Mahkemece verilen Kararın Bakanlıkça
temyiz edilemeyeceği düşünülmektedir.