ESNAF VE SANATKARLAR ODALARI YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU VE İBRASI

5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 9 uncu maddesine göre Oda organları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulundan oluşmaktadır.

Yönetim kurulu, Başkan dahil olmak üzere, üye sayısı 1000’den az olan odalarda yedi, üye sayısı 1000-2000 olanlarda dokuz, 2000’den fazla olan odalarda onbir kişiden oluşur ve genel kurul üyeleri arasından dört yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir.

Oda yönetim kurulunun temel görevi Oda işlerini mevzuat ve genel kurul kararlarına uygun olarak yürütmektir. Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarını temsil ve ilzama yönetim kurulu başkanı yetkilidir. Başkanın bulunmadığı zamanlarda, yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olan başkan vekili temsil ve ilzam görevini ifa eder. Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarını, başkan veya başkan vekili ile genel sekreterin müşterek imzaları bağlar. Öte yandan oda adına yapılan iş ve işlemler ve alınan kararlarda imzaları olması şartıyla diğer yönetim kurulu üyeleri de Oda adına yapılan işlemlerden sorumludur.

Oda organlarının özellikle yönetim kurulunun görev süresi boyunca oda adına bütün işlemleri yaptığı dikkate alındığında bu işlemlerin doğruluğu ve mevzuata uygun olup olmadığı önem arz etmektedir.

5362 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesinin (e) bendinde; işlem ve eylemleri nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu tespit edilen organ üyeleri hakkında dava açılmasına, bunların görevde kalıp kalmamasına karar verme yetkisinin, Oda genel kuruluna ait olduğu belirtilmiştir. Madde hükmünden anlaşılacağı üzere yönetim kurulunun hukuki ve cezai sorumluluğu olmak üzere iki çeşit sorumluluğu bulunmaktadır. Cezai sorumluluğun tespiti adli makamlara ait olup Oda genel kurulunda bu sorumluluğun kaldırılması mümkün değildir. Yazımızın konusu “ibra” müessesi olduğu dikkate alındığında “hukuki sorumluluk” kavramının neyi ifade ettiğinin açıklanması yerinde olacaktır.

Hukuki sorumluluk, en geniş anlamıyla kişinin başkasına verdiği zarar sebebiyle ortaya çıkan zararı giderim yükümlülüğüdür. Sorumluluk, bir eylem neticesinde ortaya çıkan zarardan kimin sorumlu olduğunu gösteren, zarar görenin, zarar verenden zararı telafi etmesini talep hakkını düzenleyen normlar bütünüdür. Sorumluluk, “haksız fiil sorumluluğu” ve “borca aykırılıktan doğan sorumluluk” olarak ikiye ayrılmaktadır.

Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49’uncu maddesi, genel bir sorumluluk hükmüdür ve dar anlamda haksız fiil sorumluluğunu düzenlemiştir. Haksız fiil sorumluluğu, kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk olarak ikiye ayrılmaktadır.

Kusur sorumluluğu, sorumluluk hukukunun genel ilkesi olup, en yaygın uygulanan sorumluluk türüdür. TBK’da “kusur” tanımına yer verilmemiştir. Doktrinde, “kusur” bir kimsenin hukuk düzeni tarafından onaylanmayan ve uygun bulunmayan davranış biçimi olarak tanımlanmaktadır. Yargıtay’a göre ise “Kusur” hukuka aykırı sonucu istemek (kast) veya bu sonucu istememiş olmakla beraber hukuka aykırı davranıştan kaçınmak için iradesini yeter derecede kullanmamaktır. Bu sorumluluk şeklinde zarar kimin kusuru sonucu doğmuşsa zararı gidermekle o yükümlüdür. Bu sebeple, haksız fiilden söz edilebilmesi için TBK’nın 49/1’inci maddesine göre şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiili işleyen kusurlu olmalı, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.[1]

Hukuki sorumluluğa yönelik açıklamalardan hareketle, Örneğin yürürlükte olan bir Yönetmeliğe dayanarak gelir elde etmek amacıyla bir İktisadi İşletmesi kurma girişiminde bulunulması, bu çerçevede çeşitli Protokoller imzalanması ve yükümlülük altına girilmesi ancak yürürlükte olan Yönetmelik değişikliği sonrasında kurulan İktisadi İşletmenin amaçsız kalması halinde Odanın uğradığı zararlardan dolayı yönetim kurulunu sorumlu tutmak, TBK’nın 49’uncu maddesi hükmüne uygun düşmeyecektir. Çünkü, ortaya çıkan zarar, kişilerin kusurundan değil İdarenin takdirine bağlı olarak mevcut Yönetmelikte değişiklik yapılmasından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla böyle bir örnek olayda oda organ üyelerini sorumlu tutmak doğru olmayacaktır.

Öte yandan, eğer bir kişi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49’uncu maddesinde belirtildiği üzere, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiiliyle başkasına zarar verirse, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Örneğin odaya üye olmak isteyen bir üyeden yasal olarak belirlenen aidattan fazla bir ücret alınması halinde üye zarara uğratılmış olacaktır ve Oda adına işlem yapanın kusurundan kaynaklı bu zararın giderilmesi gerekecektir. 

Bununla birlikte, taraflar arasındaki borç ilişkisini sona erdiren sebeplerden birisi de ibradır. Doktrinde ibranın çeşitli tanımları yapılmış olmakla birlikte en sık kullanılan şekliyle “ibra” bir edimi yerine getirme yükümlülüğünü hukuken ortadan kaldıran, borçluyu borçtan kurtarıp alacaklının da alacak hakkını sona erdiren bir işlemdir. Nitekim, 6098 sayılı Kanun’un, 132’nci maddesinde; borcun, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabileceği, hüküm altına alınmıştır.

5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 29’uncu maddesi uyarınca; Yönetim kurulu faaliyet raporunu, denetim kurulu raporunu, bilançoyu ve gelir ve gider hesaplarını incelemek, kabul veya reddetmek, yönetim kurulu ve denetim kurulunu ibra etmek ve işlem ve eylemleri nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu tespit edilen organ üyeleri hakkında dava açılmasına, bunların görevde kalıp kalmamasına karar vermek, meslek kuruluşunun genel kurulana aittir.

Oda genel kurulunun yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerini ibra etmesi, bu organların görevde bulunduğu süredeki faaliyetlerinden dolayı hukuki sorumluluğunun olmadığı ve kendilerinden tazmin edilecek bir hususun olmadığı anlamına gelmektedir. Örneğin oda üyelerinden belge satışları sırasından fazladan ücret tahsil edilmesi halinde her bir üyenin fazladan alınan ücreti talep etme hakkı olduğu gibi genel kurul toplantısında fazladan alınan paralara rıza gösterilerek yönetim kurulunun ibra edilmesi mümkündür. Dolayısıyla ibra edilen oda yönetim ve denetim kurulunun sorumluluğu kaldırılmış olmakta ve kendileri hakkında herhangi bir hukuki sorumluluk davası açılmasından vazgeçilmiş sayılmaktadır.


[1] Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 06/07/2018 tarihli ve E.2017/5, K.2018/7 sayılı kararı.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top