
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 3’üncü maddesinde; “Federasyon” aynı meslek dalında kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, üyelerinin meslekî yönden ihtiyaçlarını karşılamak, çalışmalarını ve gelişmelerini ülke genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde yapabilmelerini sağlamak amacıyla kurdukları tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak tanımlanmıştır.
Yine, 5362 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesinde, Federasyon genel kurulunun görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Buna göre, anılan maddenin (h) bendinde; imkânları ölçüsünde öğrenci okutulmasına, bir evvelki yıl gayri safi gelirinin %10’unu geçmemek şartıyla kamu yararına hizmet eden kuruluşlara sosyal yardım yapılmasına ve bütçe imkânları elverişli olmayan üye odalara durumlarını belgelendirmeleri kaydıyla ayni ve nakdî yardımda bulunulmasına karar vermek, Federasyon genel kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Federasyon Yönetim Kurulunun görevlerinden birisi de 5362 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde hüküm altına alındığı üzere, Federasyon işlerini mevzuata ve genel kurul kararlarına uygun olarak yürütmektir.
5362 sayılı Kanun ve ilgili alt düzenlemeler kapsamında Federasyonun borç verme görev ve yetkisinin olup olmadığı bu yazımızın konusu olup yapılacak değerlendirmelerin Odalar, Birlik ve Konfederasyon için de geçerli olduğu belirtmeliyiz.
Bilindiği üzere, Ülkemizde, ödünç para verme işleri, ilk olarak 08.06.1933 tarihli ve 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu ile düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 17’nci maddesi hariç diğer maddeleri 30.09.1983 tarihli, 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmıştır.
90 sayılı KHK’nın 3’üncü maddesinde, “İkrazatçı” devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişi şeklinde, “Finansman Şirketi” de devamlı ve mutad iştigal konusu olarak her türlü mal ve hizmet alımını kredilendirmek üzere ödünç para veren tüketici kredi şirketi, şeklide tanımlanmıştır. Anılan KHK’nın 9’uncu maddesinde de; bu Kanun Hükmünde Kararname uyarınca ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya bu işlerin meslek ittihaz edilmesi ve Kanun Hükmünde Kararname uyarınca alınan ikrazatçılık izni iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi, “tefecilik” sayılmıştır.
10.06.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile 30.09.1983 tarihli ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin ek ve değişiklikleri, 21.11.2012 tarihli, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 52’nci maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, bu Kanun’da tefeciliğin tanımına yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Tefecilik” başlığını taşıyan 241’inci maddesinde; kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişinin, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan maddenin gerekçesinde; faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin, tefecilik suçunu oluşturacağı, izlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişinin cezalandırıldığı, buna karşılık, ödünç para alan kişinin ise cezalandırılmadığı ifade edilmiştir.
Konuyla ilgili olarak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 48’inci maddesinde; tüzel kişilerin; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil oldukları, 49’uncu maddesinde; tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanacakları, 50’nci maddesinde; tüzel kişinin iradesinin, organları aracılığıyla açıklanacağı, Organların, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacakları, Organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu oldukları, 55’inci maddesinde de; kamu tüzel kişileri ile ticaret şirketleri hakkındaki kanun hükümlerinin saklı olduğu, belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere, yetkilendirilen kişiler dışında (ikrazatçı, faktoring, finansal kiralama ve finansman şirketleri ile bankalar) bir kişinin, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para vermesi yasak olup aksine davranış tefecilik suçunu oluşturmaktadır.
Öte yandan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin, “Faiz giderleri ve faiz gelirleri” başlığını taşıyan 44’üncü maddesinde; esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının malî ve diğer kuruluşlardan yaptıkları borçlanmalar dolayısıyla tahakkuk eden faizlerin ilgili oldukları dönemlere gider yazılacağı, esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının malî ve diğer kuruluşlara verecekleri borçlar dolayısıyla tahakkuk eden faiz gelirlerinin ilgili oldukları dönemlere gelir kaydedileceği belirtilmiştir.
Görüleceği üzere, 5362 sayılı Kanun’da, Federasyonların üye Odalara ödünç para vermesine izin veren ya da yasaklayan bir hüküm bulunmamakla birlikte, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Muhasebe Yönetmeliği’nin, 44’üncü maddesinde; esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının, diğer kuruluşlara verecekleri borçlar dolayısıyla tahakkuk eden faiz gelirlerinin ilgili oldukları dönemlere gelir kaydedileceği ifade edilmiştir.
Bu noktada, Federasyonların üye Odalara ödünç para vermesiyle ilgili olarak iki görüş öne sürülebilecektir.
Birinci görüş, 5362 sayılı Kanun’un üye odalara ödünç para verilmesini yasaklamadığı için 4721 sayılı Kanun uyarınca tüzel kişiliğe sahip Federasyonların bu konuda fiil ehliyetine sahip olduğu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verilmesini suç olarak tanımlandığı, bu nedenle kazanç elde etme amacı (faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle) güdülmeksizin Federasyonlar tarafından üye Odalara ödünç para verilebileceği, ayrıca 5362 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesinde, bütçe imkânları elverişli olmayan üye odalara durumlarını belgelendirmeleri kaydıyla ayni ve nakdî yardımda bulunulmasına karar vermenin, Federasyon genel kurulunun görev ve yetkileri arasında olduğu, “yardım” kavramının, Türk Dil Kurumu tarafından diğer anlamlarının yanı sıra bir ülkeye bağış veya ödünç olarak para ve ihtiyaç maddeleri verilmesi şeklinde tanımlandığı, dolayısıyla yardım kavramının bağışın yanı sıra ödünç para vermeyi de kapsadığı ve Federasyonların bütçe imkânları elverişli olmayan ve bu durumlarını belgelendiren üye Odalara, kazanç elde etme amacı gütmeksizin ödünç para verebilecekleri yönündedir.
İkinci görüş ise 5362 sayılı Kanun’da Federasyonların ödünç para vermelerine izin verilmediğinden bu konudaki fiil ehliyetlerinin sınırlandırıldığı ve bunların üye Odalarına ödünç para veremeyecekleri yönündedir.
Bu noktada birinci görüşe iştirak edilmekle birlikte ikinci görüşün de göz ardı edilmesinin uygun olmayacağı, bu nedenle Federasyonların üye Odalara ödünç para verip veremeyeceği hususunun, Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğünce, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün de görüşü alınarak netleştirmesinin ve bir genelgeye konu edilerek ilgililere duyurulmasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir.