Ülkemizde 1 milyon 900 bine varan esnaf ve sanatkarın, içinden bulunduğumuz olağanüstü dönemden en fazla etkilenen kesimlerin başında geldiğinde kuşku yoktur. Toplumun en önemli yapı taşlarından olan ve ekonomi zincirinin küçük ama sağlam halkalarından olan esnafın bu süreçte ayakta kalabilmesi, devlet desteklerine ihtiyaç duymaktadır. Esnafın emeğine bağlı kazancı, dükkanının açık olması ile mümkündür. Dükkanı kapanmış bir esnaf ve sanatkarın kendi başına ve gücü ile ayakta kalmasını beklemek haksızlık olacaktır. Berberi, kahvehanesi, bakkalı, lokantası vs. her bir esnaf özelinde değil ama genel bir değerlendirme ile esnafın bu dönemi en az hasarla nasıl atlatabileceği ciddi bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hükümet bu dönemde esnaf ve sanatkarı da içine alan bir dizi önlemler almıştır. Bu tedbirler;
-Yaşanan salgının mücbir sebep kabul edilerek esnafın vergi ve diğer ödemelerinin askıya alınması, ertelenmesi,
-Esnaf ve sanatkarın yanında çalışanların kısa çalışma ödeneğinden yararlanmasının önü açılması,
-Halk Bankasından 25.000 TL kredi ve 25.000 TL paraf kart uygulaması,
gibi genel olarak vergi ötelemesi, işsizlik fonundan yaralanma ve kredi desteği şeklinde bir sınıflandırma içine alınabilir.
Esasen bu önlem ve desteklerin günü kurtaran rahatlatıcı bir etkisinin olduğu muhakkaktır. Ancak kepengini indiren esnafın gelir kapısı kapanmıştır ve artık bırakın vergi ödemeyi en temel ihtiyaçlarını bile karşılayacak imkanı kalmamıştır.
Hepimizin bildiği gibi esnaf, kazancı geçimine yetecek kadar olan sanat ve meslek erbabıdır. Esnaf genelde günlük kazanan ve günlük harcayan insandır. Esnaf ve sanatkarın vergi ödemeleri dışında elektrik, su, doğalgaz, dükkan kirası, yanında çalışan varsa o kimsenin ücreti gibi bir çok gideri bulunmakta, ayrıca bu kesim neredeyse sıfır stokla çalışmakta ve ciddi tasarrufları da bulunmamaktadır. Öte yandan bu insanların çoğu kredi borçlusu ve hatta önemli bir kısmı sicil aflarına rağmen Bankaların kara listesinde yer almaktadırlar. Dükkanı kapalı olan ve herhangi bir kazancı olmayan esnafın bu sabit giderleri var olmaya ve artmaya devam etmektedir.
Hükümetin salgın dolayısıyla aldığı tedbirlerden etkilenen kesimler için getirdiği ve uygulamaya koyduğu paketlerin esnafı ne derece rahatlattığının istatistiki bilgisi şu an için yoktur. Ancak genel olarak bakıldığında bu paketlerin esnafın derdine geçici bir çözüm olduğu görülecektir.
Esnafa sağlanan krediler, ödenmesi gereken bir borç yüküdür. Esnafın işlerinin bozulması ve rutin döngünün kırılmasıyla bozulan gelir gider dengesinin sürekli ileriye doğru artarak devam edeceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor. Sokağa çıkma yasağından kaynaklı ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama ve azalma esnafı da doğrudan etkilemektedir. Esnaf için 11 Mart öncesi durumuna dönülmesi epey bir zaman alacağı gibi esnafın bu dönemde –varsa- birikimlerini bitireceğini söylemek de yanlış olmayacaktır.
Ötelenen vergilerin ve alınan kredilerin ödeme zamanı geldiğinde esnafın ciddi bir sıkışma ve darboğaz ile karşılaşacağı şüphesizdir. Şartları taşıyıp alabildiğini varsaysak bile kısa çalışma ödeneğinin de derde deva olmayacağı açıktır. Çünkü bu ödenekten esnaf ve sanatkarın kendisi değil yanında çalışanlar faydalanmaktadır. Yanında çalışan işçinin ücret yükünden kurtulmasıyla dolaylı bir fayda sağlayacağını söyleyebiliriz.
BİR ÇÖZÜM OLARAK ESNAF AHİLİK SANDIĞI
Esnaf ve sanatkarlar, kendi işlerinde bağımsız çalışmalarından dolayı sosyal güvenlik yönünden 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasına (sistemin birleşmesi öncesinde Bağ-Kur) tabidirler. Bu kanunun sunduğu hizmet ve imkanlar dışında esnaf ve sanatkarın 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa göre işsizlik ödeneğinden yaralanması mümkün olmadığı gibi yukarıda belirttiğimiz üzere kısa çalışma ödeneğinden de yaralanması mümkün değildir. Bu iki ödenek 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunundan kaynaklanmakta olup, anılan Kanunun 46/2 ye göre bu Kanun;
-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalıları,
-4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlardan 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında işsizlik sigortası primi ödeyen isteğe bağlı sigortalılar,
-4857 sayılı Kanunun ek 6 ncı maddesi kapsamındaki sigortalıları,
-506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalıları,
kapsamaktadır.
Buna göre kendi adına ve namına bağımsız çalışan esnaf ve sanatkarlar bu Kanun kapsamında olmayıp, işsizlik ve kısa çalışma ödeneği alması da mümkün değildir.
Tam da bu boşluğa bir çözüm olarak 23.02.2017 tarihli ve 6824 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa, “Ek Madde 6” olarak eklenen madde ile esnaf ve sanatkar için işsizlik fonu işlevini görecek olan “Esnaf Ahilik Sandığı” oluşturulmuştur.
Sandığın, ahilik anlayışının bir sonucu olan yardımlaşma ve dayanışma kültürüne gönderme yapması dışında özünde, hizmet akdi ile çalışanlar için oluşturulan işsizlik fonundan farkı bulunmamaktadır. Söz konusu Sandığın gelirleri, prime esas günlük kazancın %2 oranında esnafın yapacağı ödeme ve %1 oranında devletin katkısından oluşması öngörülmüştür.
Ancak esnaf ve sanatkarların, kendilerinden kesilecek ve devletin katkısı olacak primlerin eşit olarak %1,5 olması yönünde bir talebi ve beklentisi bulunmaktadır. Esasen bu tartışmadan da kaynaklı olarak 2018 yılında başlaması öngörülen Ahilik Sandığı uygulaması, yapılan değişiklikle 2020 yılına ertelenmiş ancak bu da yeterli olmayıp 25.03.2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanunun 17 nci maddesi ile Esnaf Ahilik Sandığına ilişkin hükümlerin 01.01.2021 tarihine kadar uygulanmayacağı düzenlenmiş, diğer bir ifade ile 2021 yılı başına ertelenmiştir.
2017 yılında çıkmasına rağmen yaklaşık 3 yıldır uygulamaya konulamayan esnaf (ahilik sandığı) işsizlik fonunun bu zor günlerde esnaf ve sanatkarın yaşadığı mağduriyete bir çözüm olamadığı anlaşılmaktadır. Oysa bu uygulamaya 2017 yılında başlanılmış olsa idi bugün Sandıkta biriken fon ile esnafın derdine bir ölçüde çare olunması mümkün olabilirdi. Sosyal devletin bir gereği olarak bu sandığa devletin -en azından başlangıç aşamasında- daha fazla katkı yaparak öncü olması ve sandığın işler hale getirilmesi önemli bir adım olacaktır.