YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E. 2021/9502
K. 2022/5289
T. 29.3.2022
MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR: Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, görevi kötüye kullanma
HÜKÜMLER: Mahkumiyet
A) Sanık … hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararına yönelik katılan vekilinin temyizinin incelenmesinde;
Suç tarihinde Bafra Pazar Yerleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı olan Sanık …’ın Bafra Pazar Yerleri Odası Karar Defterinde 29.01.2013 tarih ve 5 no’lu karar ile……’ın odaya kaydının yapılmasına dair bir 1 numaralı kararın altına diğer yönetim kurulu üyelerinin bilgisi dışında farklı bir kalem ile katılan …’un oda kaydının silinmesine ilişkin 2 numaralı kararı eklemek suretiyle atılı suçu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; Mahkemenin sanığın eyleminin tek olduğu ve TCK’nin 44/1 maddesi gereğince sadece ağır olandan cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle oluşa uygun bulunan kabulüne göre; görevi kötüye kullanma suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği gözetilmeden; hüküm niteliğinde bulunan, olayda uygulanma yeri bulunmayan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi,
B) Sanıklar hakkında “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik katılan vekilinin, sanık … müdafisi ve sanık …’ın temyizlerinin incelenmesinde;
1- Suç tarihinde Bafra Pazar Yerleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı olan sanık … ile oda yönetim kurulunda bulunmayan sanık …’ın Bafra Pazar Yerleri Odası Karar Defteri’nde 29.01.2013 tarih ve 5 no’lu karar ile …..ın odaya kaydının yapılmasına dair bir 1 numaralı kararın altına diğer yönetim kurulu üyelerinin bilgisi dışında farklı bir kalem ile katılan …’un oda kaydının silinmesine ilişkin 2 numaralı kararı eklemek suretiyle kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia ve kabul olunduğu olayda; sanık savunmalarında suçlamaları kabul etmedikleri ayrıca suç tarihi itibariyle katılan …’un odaya kayıt şartlarının bulunmadığını beyan etmeleri ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 6.maddesine 1. fıkrasına göre, “Esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kaydı yapılamaz. Sicile kayıt olan esnaf ve sanatkârlara ait bilgiler sicil tarafından; elektronik ortamda, iş yerlerinin bulunduğu yerdeki, iş yerleri seyyar olanların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odasına; meslek ve sanatları ile ilgili ihtisas odası bulunmayanların bilgileri ise karma odaya kayıt için gönderilir. İlgili oda yönetim kurulu, kişilerle ilgili üyelik kararlarını ilk toplantısında alır.” ve aynı Kanun’un geçici 3. Maddesi “15.8.2005 tarihine kadar, mevcut esnaf ve sanatkârlar odalarına kayıtlı üyelerin üyelik nitelikleri bu Kanun’un 7. maddesinde belirtilen şartlara uygun olarak yönetim kurulu tarafından güncelleştirilir. Sicile kayıtlı olmayıp odaya kayıtlı üyelerle, odaya kayıtlı olmayıp sicile kayıtlı olan üyelerin eksik işlemleri, sicil tarafından oda ve sicil numaraları ilgili odayla irtibatlı olarak verilerek tamamlanır. Ayrıca, odalar; üyelerine ilişkin bilgilerin Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında güncelleştirilmesini 15.8.2005 tarihine kadar, tamamlamak zorundadırlar. Üyeler de bu süre içinde eksik bilgilerini odaya ulaştırmak mecburiyetindedirler. Bu çalışmalar sonucunda vefat ettiği, emekli olarak veya başka bir nedenle mesleğini icra etmekten vazgeçtiği tespit edilen üyelerin bilgilerini havi listeler oda yönetim kurulunca sicile bildirilir ve bu kişilerin sicil ve oda kayıtları silinir…’” hükmü karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; öncelikle katılan …’un üye kayıt dosyaları ve kayda dayanak teşkil eden bilgi ve belgelerin temin edilerek incelenmesi, suç tarihi itibariyle Esnaf ve Sanatkarlar Odası sicil birliğine kaydının olup olmadığının araştırılması, sicile kaydı olmamasına rağmen odaya kaydının bulunduğunun tespiti halinde ise 15.08.2005 tarihinden önce 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un Geçici 3. maddesinde belirtilen eksikliklerin tamamlanıp tamamlanmadığının kapsamlı olarak araştırılmasından sonra sonucuna göre sanıkların eyleminin faydasız sahtecilik niteliğinde veya TCK’nin 211. Maddesi kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmeden eksik araştırma ile hükümler kurulması yasaya aykırı,
2- Kabule göre de;
a) 5271 sayılı CMK’nin 231/8. maddesine 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesi ile eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki hükmün ancak yürürlük tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından uygulanabileceği gözetildiğinde, adli sicil kaydına göre engel sabıkası bulunmayan, TCK’nin 62. maddesi uyarınca takdiri indirim nedenleri uygulanan sanık … hakkında, “sabıkasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilam bulunduğundan sanık … hakkında yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmesine yer olmadığına” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi yasaya aykırı,
b) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili, sanık … müdafisi ve sanık …’ın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2014/6782
K. 2016/9291
T. 30.11.2016
MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Zimmet, denetim görevinin ihmali suretiyle zimmete neden olmak, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM: Sanık … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet, sanıklar …, haklarında denetim görevinin ihmali suretiyle zimmete neden olmak suçundan beraat ve sanık …’ın temyiz talebinin reddi
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
CMK’nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Gümrük ve Ticaret Bakanlığının kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 30/04/2014 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 5362 sayılı Kanunun 58/1. maddesinin 5728 sayılı Kanunun 574. maddesiyle değişik 4 bendinin “… Denetim sonucunda düzenlenen evrakın denetim elemanı tarafından o yerin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine Bakanlık davada müdahil sıfatını kazanır” düzenlemesinin verdiği yetkiye dayanılarak … adına Hazine vekilinin katılma isteminin KABULÜNE, karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık …’ın temyiz talebinin reddine dair kararın incelenmesinde;
Sanığın 10/02/2014 tarihinde usule uygun biçimde tebliğ edilen hükmü bir haftalık yasal süreden sonra verdiği 18/02/2014 günlü dilekçe ile temyiz etmiş olduğu anlaşılmakla; gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen temyiz isteminin reddine dair 26/02/2014 tarihli Ek Karar usul ve yasaya uygun olduğundan ONANMASINA,
Sanık … hakkında zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde;
Yenice Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası genel sekreteri olan sanığın, odanın kasa ve banka hesaplarında bulunmayan ve yeni yönetim kuruluna da devredilmeyen 10.803,31 TL ile 01/02/2010-05/02/2010 tarihleri arasındaki oda hasılat gider farkı olan 1.135,30 TL’yi zimmetine geçirmesi eyleminin oda kayıtlarında yapılacak basit bir inceleme neticesinde ortaya çıkarılabileceğinden basit zimmet, …’dan üyelik aidatı adı altında alınan ve oda hesaplarına gelir kaydedilmeyen ancak gelir makbuzlarının ayrıntılı incelenmesi ile anılan kişinin beyanının alınması sonucu ortaya çıkarılabilen 1.010,00 TL’lik tahsilatın ise zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli hareketlerle gerçekleştirilmesi sebebiyle nitelikli zimmet vasfında olduğu gözetilmeden sanığın bütün eylemlerinin kül halinde nitelikli zimmet kabulü ile hüküm kurulması sonuç cezayı değiştirmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan kurulan mahkumiyet hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile diğer sanıklar hakkında kurulan beraat hükümlerinin temyizen incelemesinde ise;
Kooperatif genel sekreteri olan sanık …’ın …’ı odaya üye kaydı yaparak düzenlemeye yetkisi olmadığı halde üye belgesi düzenlemek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla mahkumiyetine hükmolunmuş ise de; hükme esas alınan üyelik belgesinin, içeriği itibariyle… isimli şahıs adına olduğu, katılan … adına düzenlenmediği bu itibarla söz konusu belgenin aldatıcılık niteliğini ihtiva etmediği ve TCK’nın 204. maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının gerçekleşmediği gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi,
… Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan diğer sanıkların, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Teftiş Kurulunun 25/03/2011 tarihli raporu, Sayıştay denetçileri tarafından hazırlanan 05/04/2013 tarihli bilirkişi raporu ve oda yönetimince tutulan 17/06/2010 tarihli tutanak içeriği nazara alındığında, 5362 sayılı Kanunun 57/1-4. maddesi kapsamında oda genel sekreteri olan sanık …’i denetlemekle görevli amirleri konumunda oldukları, sanıkların eylemlerinin söz konusu denetim görevlerini yerine getirmeyerek sanık …’in basit zimmet kabul edilen eylemlerinin işlenmesine imkan sağlamak suretiyle denetim görevinin ihmali suretiyle zimmete neden olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden dosya kapsamı, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ
E. 2013/6224
K. 2014/21999
T. 24.12.2014
Tebliğname No: 15 – 2011/314400
SUÇ: Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş,193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2 maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı Kanun’un 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.
Sanık Ş.Y..’in İstanbul Rehberler Odası Başkanı olarak, diğer sanıkların ise yönetim ve denetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 6. maddesi gereğince, esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kayıtlarının yapılamayacağının hükme bağlandığı ancak buna rağmen, sanıklar tarafından sicil kaydı olmayan kişilerin odaya kaydı yapılarak üyelik ücreti alındığı, bu kişilerin İstanbul Rehberler Odası tarafından yapılan seminerlere katılmalarına izin verilerek seminer ücreti toplandığı, sanık Ş. Y..’in, bu ücretlerle İstanbul Rehberler Odası’nın kurulu bulunduğu .. Caddesi… Sokak 3/3 Cihangir adresinde bulunan taşınmaza tadilat yaptırıp daha sonra bu taşınmazı satın aldığı, bu suretle sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak, İstanbul Rehberler Odası tarafından suç tarihlerinde sicile üye olmayanlara düzenlenen seminerle ait katılımcılar listesi ile bu katılımcılar tarafından ödenen seminer ücretleri belirlendikten sonra, bu seminerler için oda üyelerinden toplanan paraların makbuzları da temin edilip İstanbul Turist Rehberleri Odasına ait diğer tüm defter ve konuyla ilgili tüm belgeler getirtilerek bilirkişi heyetine tevdi edilmesi ve usulsüzlük olup olmadığı konusunda rapor alınması, ayrıca .. Caddesi … Sokak 3/3 Cihangir adresinde bulunan taşınmazın tapu kayıtları getirtilerek taşınmazın gerçek değeri bilirkişiye tespit ettirildikten sonra sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde eksik incelemeyle beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E. 2016/7347
K. 2018/4021
T. 26.4.2018
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Resmi belgede sahteciliği, Görevi kötüye kullanma
HÜKÜM: Mahkumiyet
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1)Sanığın başkanı olduğu esnaf odası adına tek başına düzenleme yetkisi olmadığı halde, … ve… isimli şahıslara ait iş yeri kapasite raporunu kendi imzasıyla birlikte işten ayrılmış olan oda genel sekreteri …’in kaşesini kullanıp imzasını atarak düzenlemek ve 5362 sayılı Kanunun 6, 11, 53, 57. maddelerine göre yapmakla görevli olduğu oda iş ve işlemlerini ihmal göstererek odanın zararına ve üyelerinin mağduriyetine sebebiyet vermek suretiyle üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçu ile görevi kötüye kullanmak suçunu işlediğinin iddia ve kabul olunduğu somut olayda; suça konu belge içeriklerinin sahte olup olmadığı araştırılarak belge içeriklerinin gerçek olduğunun belirlenmesi halinde, sanığın suça konu sahteciliği oda işlerinin aksamadan yürümesi, üyelerinin mağdur olmaması maksadıyla yaptığını beyan etmesi karşısında, sanığın sahtecilik kastıyla hareket edip etmediğinin tartışılması, sahtecilik kastının varlığının kabulü halinde de, gerçek durumun belgelenmesi niteliğinde olacağından resmi belgede sahtecilik suçundan verilen cezada TCK’nın 211. maddesi gereğince indirim yapılması gerektiği, sahtecilik kastı yoksa eylemlerin zincirleme görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
2)Kabule göre de; resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 Tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ
E. 2012/8391
K. 2014/2088
T. 6.2.2014
Tebliğname No: 11 – 2010/17630
SUÇ: Hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Sanığın, Uşak Bakkallar Odası’nın başkanı ve aynı zamanda Uşak Bakkallar Odası ve kendisinin ortağı olduğu Uşak Bakkallar ve Tekel Ürünleri Gıda Maddeleri Pazarlama Dağıtım ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin müdürü ve yönetim kurulu başkanı olduğu, şirketin hesaplarından 19.03.2003 tarih ve ..nolu makbuz ile 400.205, 60 TL nakit para aldığı ve bu parayı geri vermediğinin iddia edildiği somut olayda;
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 10/k maddesi uyarınca kurulan ve geliri aynı kanunun 14/g maddesi uyarınca oda geliri olarak kabul edilen şirketin mal varlığı üzerindeki tasarruflardan dolayı sanığın, aynı kanunun 59. maddesi gereğince kamu görevlisi gibi sorumlu olacağının anlaşılması karşısında, başkanı olduğu Uşak Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odasının iştiraki olan şirketin hesaplarından para çekmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin zimmet suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delillerin takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMK’nın 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmasına 06.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2013/5381
K. 2015/8953
T. 27.3.2015
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar U.. T.. ve E.. K.. hakkındaki hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklar A.. Y.., I.. İ.., C.. Ş.., M.. D.., İ.. T.., M.. Ş.., T.. Ş.., B.. A.., M.. S.. ve S.. K.. hakkındaki hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık A.. Y.. hakkında zincirleme suça ilişkin TCK’nın 43. maddesinin uygulanmış olması karşısında, bu yönde bozma isteyen tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiş; yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık A.. Y.. yönünden sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 11. maddesine göre, oda işlerini mevzuat ve genel kurul kararlarına uygun olarak yürütme görevi bulunan yönetim kurulunda; aynı Kanunun 12. maddesine göre de, oda işlemlerinin mevzuat ve oda ana sözleşmesi çerçevesinde yerine getirilip getirilmediğini inceleme görevi bulunan oda denetim kurulunda eylem tarihleri itibariyle görev alan sanıklar I.. İ.., C.. Ş.., M.. D.., İ.. T.., M.. Ş.., T.. Ş.., B.. A.., M.. S.. ve S.. K..’ın kanundan doğan görevlerini yeterince yerine getirmemek suretiyle, sanık A.. Y..’ın zimmet suçunu işlemesine sebep oldukları anlaşılmasına karşın, yönetim kurulu üyesi olan sanıklar İ.. T.., M.. Ş.., T.. Ş.., B.. A.., M.. S.. ve S.. K..’ın TCK’nın 257/2. maddesi, denetim kurulu üyesi olan sanıklar I.. İ.., C.. Ş.. ve M.. D..’in ise aynı Kanunun 251/2. maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekirken yetersiz gerekçeyle beraatlerine karar verilmesi,
Sanık A.. Y..’ın zimmetine geçirdiği mahkemece kabul edilen paranın toplam 82.860,72 TL olmasına ve sanık tarafından hükümden önce sadece 14.671,00 TL ödenmiş olmasına karşın, koşulları oluşmadığı halde sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanması ve bu hatalı kabule göre uygulama maddesinin de TCK’nın 248/2. yerine aynı Kanunun 247/2. maddesi olarak gösterilmesi suretiyle eksik cezaya hükmolunması,
5237 sayılı TCK’nın 53/1-e maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık A.. Y.. hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yargılama aşamasında katılma talebinde bulunan A.. Kuaförler ve Manikürcüler Odası Başkanlığı ile A..Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği’nin davaya katılmalarına karar verilmesine karşın karar başlığında, Adana Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği yerine katılma talebi olmayan T.. K..’nun katılan olarak gösterilmesi ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde, mahkum olan sanık aleyhine hükmolunan vekalet ücretinin katılana verilmesine şeklinde karar tesisi,
Kanuna aykırı, sanık A.. Y.. müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2013/6245
K. 2014/10228
T. 30.10.2014
Tebliğname No: 5 – 2012/216937
SUÇ: Görevi kötüye kullanma
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık Tahsin hakkında kurulan beraet ve düşme hükümlerinin incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraet ve düşme hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklar Halil, Aziz, Metin, Memet, Davut, Ramazan, Hüseyin, Ahmet, Mehmet, Reşat ve Murat hakkında 2002, 2003 ve 2004 yıllarında işlendiği belirtilen görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine, 2005 yılında işlendiği belirtilen görevi kötüye kullanma suçundan ise Murat’ın beraatine, diğer sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Suç tarihinde Bursa Seyyar Pazarcılar Odası yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan Mehmet, Ahmet, Aziz, Hüseyin, Reşat, Ramazan ve Davut, denetim kurulu üyeleri Mehmet, Metin ve Halil ile oda genel sekreteri Murat’ın, 5362 sayılı Kanunun 59. maddesi uyarınca görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlileri gibi sorumlu oldukları, adı geçen sanıkların görev yaptıkları dönem içinde oda gelirlerini düşük göstererek üst birlik olan Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine eksik katılım payı ödemek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları iddia olunan olayda, 21/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 14. maddesinde kayıt ve aidat ücretleri yanında odanın amacını gerçekleştirmek için kurulacak kuruluş ve iştiraklerin gelirlerinin de “oda gelirleri” arasında sayıldığı, 25. maddesinde birliğin gelirleri arasında bağlı odalardan alınan katılma paylarının gösterildiği, 61. maddede ise odaların birlik ve üyesi oldukları federasyonlara ödeyecekleri katılma payının ödemeyi yapacak meslek kuruluşunun bir önceki yıl gayri safi gelirlerinin %3’ü olduğunun belirtildiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine ödenmesi gereken katılım paylarının yıllar itibariyle gayrisafi gelir tutarı esas alınarak hesaplanması gerekirken, giderler gelirlerden düşülerek safi gelir üzerinden ödendiği ve bu nedenle sanıklar tarafından oda zararına gecikme cezası ve faiz ödenmesine sebebiyet verildiğinin ifade olunması karşısında, öncelikle savunma ve dosya kapsamı ile odadaki idari ve mali iş bölümü gözetilerek oda tarafından üst birliğe yapılan ödemelerin hangi sanıklar tarafından ve ne şekilde gerçekleştirildiğinin saptanması, 5362 sayılı Kanunun 22. maddesinin (d) bendinde üst birlik yönetim kurullarının, odaların çalışmalarının mevzuat ve oda ana sözleşmesi esasları içinde yürütülmesini sağlamak üzere gerekli görülecek zamanlarda, işlemlerini incelemek ve alınması gerekli tedbirler hakkında bildirimde bulunmak, (l) bendinde birlik katılma payının ve kayıt ücretinin üye odalardan elektronik ortamda tahsilini sağlamak, aynı Kanunun 23/d maddesinde ise birlik denetim kurulunun birlik kayıt ücreti ve katılma paylarının üye odalardan zamanında tahsil edilip edilmediğini kontrol etmek ve birliğin işlem ve hesapları hakkında genel kurula rapor vermekle görevli olduklarının ifade edilmesi, sanık M.. Ç..’ın aşamalarda kendileri görevden ayrıldıktan sonra şikayette bulunulduğunu, üst birliğe her yıl bilanço gönderildiği halde kendilerine uyarıda bulunulmadığını savunması, yargılama evresinde dosyaya sunulan TESK Başkanlığının, pazarcılar odalarının esnafa kullandırdıkları pazar yerleri için yaptıkları giderlerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler ile 6362 sayılı Kanunun 60. maddesinde sayılan gider belgeleri düzenlenmek koşuluyla üst birliğe ödenecek katılım payı matrahından düşülebileceği yönündeki 21/12/2009 tarihli görüş yazısı da dikkate alınarak, oda tarafından yapılan eksik ödemeler hususunda üst birlik olan Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin yetkili organları tarafından denetleme ve uyarı yapılıp yapılmadığının araştırılmasından, suç kastı üzerinde durulmasından, yapılmış bir uyarıya rağmen mevzuata uygun biçimde katılım payının ödenmemesi durumunda üst birliğin mağduriyetine neden olunacağının nazara alınmasından sonra belirtilen araştırmaların sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Sanıkların görevde bulundukları 15/01/2002-28/11/2005 tarihleri arasında bir suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleşen eylemlerinin kül halinde zincirleme ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfına ilişkin yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hükümler kurulması,
5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıklar ile müdafiilerinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2020/3551
K. 2021/667
T. 18.2.2021
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Zimmet
HÜKÜM: Beraat
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
CMK’nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan ve katılma talebi karara bağlanmayan İzmir Ayakkabı İmalatçıları, Satıcıları ve Tamirciler Odasının kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Yasanın 18 ve CMK’nın 237/2. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasına katılan olarak KABULÜNE karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
İzmir Ayakkabı İmalatçıları, Satıcıları ve Tamirciler Odasının genel sekreteri olarak görev yapan sanığın, Odanın 2008, 2009 ve 2010 yılları kasa defterlerinin ayrıntılı incelenmesi neticesinde düzenlenen 14/09/2011 tarihli teknik bilirkişi raporuna göre Odanın 23.337,95 TL parasını zimmetine geçirdiği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın, hesaplarda görünen açığın muhasebe hatasından kaynaklandığı, kayıt altına alınmayan giderler bulunduğu savunmasında bulunarak yüklenen suçu kabul etmediği,
Katılan Oda’nın muhasebe işlemlerini yürüten …ın Oda Yönetim ve Denetim Kuruluna hitaben yazdığı 08/02/2011 tarihli dilekçesinde 31/12/2010 tarihi itibarıyla kasa açığının 61.500 TL olduğunu ifade ettiği, Oda Yönetim Kurulunun talebi ile SMMM tarafından düzenlenen 09/05/2011 tarihli raporda kasa açığının 70.410,66 TL olduğunun belirtildiği, soruşturma evresinde aldırılan 14/09/2011 tarihli bilirkişi raporunda kasa işlemleri neticesinde sanığın üzerinde kalan miktarın 23.337,95 TL olduğu yönünde görüş bildirildiği, kovuşturma evresinde aldırılan ve hükme esas alınan 22/06/2012 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise herhangi bir hesap incelemesi yapılmaksızın genel değerlendirmeler yapılarak, savunmada ileri sürülen hususların doğrulanması halinde 18.000 TL’nin iddianamede ileri sürülen açık miktarından düşülmesi gerektiği, kalan 5.337,95 TL açık miktarının ise muhasebe hatasından kaynaklandığı, sanığın zimmetinin bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği, ayrıca sanığın 08/04/1999-10/05/2011 tarihleri arasında görev yaptığı ifade edildiği halde söz konusu raporların sadece 2008-2010 yılları arasındaki kasa hareketleri incelenmek suretiyle düzenlendiği, bu itibarla söz konusu raporların hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı nazara alınarak, Savunma tarafından ileri sürülen, başkan vekili …’ın kasadan 3.000 TL ve 1.500 TL para ile 5.000 TL tutarındaki çeki aldığı, oda başkanının seçimi kazanması nedeniyle verilen yemeğin parasının oda kasasından ödendiği, yardım, hediye, organizasyon, genel kurul giderleri gibi kayıt dışı harcamalar yapıldığı yönündeki iddiaların detaylıca araştırılması, gerektiğinde başkan ve başkan vekili hakkında suç duyurusunda bulunularak dava açılması halinde bu dava ile birleştirilmesi, katılan vekilinin 14/12/2011 tarihli dilekçesinde bildirdiği kişilerin tanık olarak dinlenmesi, Suç dönemine ilişkin tüm gelir ve gider belgelerinin temini sonrasında, dosyanın tüm ekleri ile birlikte Sayıştay emekli uzman denetçilerinden oluşan farklı bir bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, önceki bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri gideren ve tüm evrakın tetkiki suretiyle iddia, savunma ve kanıtları birlikte değerlendirerek Odanın suç tarihleri arasındaki, kayıt dışı bırakılanlar dahil, tüm gelirleri ile tüm giderlerini belirleyip karşılaştırmak suretiyle sanığın uhdesinde kalan Oda parası bulunup bulunmadığını, varsa miktarını belirleyen rapor alınması, Oda başkan ve başkan vekili tarafından, sanığın yetkisi olmadığı halde Odanın banka hesaplarından tek imza ile para çekerek mal edindiğinin iddia edilmesi karşısında, sanığın görevlendirilmesine ilişkin tüm evraklar ile Oda Ana Sözleşmesi temin edilmek ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 54. maddesi gözetilmek suretiyle temsil ve ilzam yetkisinin belirlenmesi, sanığın yetkisi bulunmadığı halde tek imza ile Odanın banka hesaplarından para çekerek mal edinme eyleminin tespiti halinde, bu şekilde mal edinilen paraların görevi dolayısıyla sanığa teslim edilmediği, muhafaza ve gözetim sorumluluğunun olmadığı, fiillerinde yasal tevdi unsurunun gerçekleşmediği, hileli ve yasal olmayan yollarla kendisine para ödenmesini sağladığı, bu eylemlerinin TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunu oluşturabileceği, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesine ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve TCK’nın 157/1. maddesi kapsamındaki dolandırıcılık suçunun da uzlaşma kapsamına alınmış olması nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2. maddesi de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 18/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E. 2016/1405
K. 2018/4702
T. 17.5.2018
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği
HÜKÜM: Mahkumiyet
1-Sanık …’ın … Esnaf ve Pazarcılar Odası Başkanı, hakkında beraat kararı verilen sanık …’ın oda genel sekreteri, sanık …’ın ise suç tarihinden önce bu odanın üyesi olduğu, 2010 yılında bu üyeliğinin düştüğü, buna rağmen İzmit Belediyesinden pazarcı kimlik kartı alabilmek için oda başkanından odaya kayıtlı olduğuna dair üye belgesi talep ettiği, normal şartlarda üye belgesinin online bir sistem üzerinden üye numarası girilerek otomatik olarak temin edilebildiği, ancak …’in üyeliğinin olmadığı bilindiğinden online sistem üzerinden belge temin edilememesi nedeniyle harici bir belge hazırlaması için sanık …’un, beraat eden sanık …’e talimat verdiği, sanık …’in de bilgisayar ortamında harici bir word belgesi hazırlayarak sanık …’a verdiği, hazırlanan bu belgenin sanık … tarafından imzalandığı, sanık …’in de belgeyi İzmit Belediyesine sunarak pazarcı kimlik kartı aldığının iddia ve kabul edildiği eylemde; 5362 sayılı Yasanın 54/4. maddesindeki “Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşlarını, başkan veya başkan vekili ile genel sekreterin ortak imzaları bağlar.” ve yine aynı Yasanın 57/2 . maddesindeki “Giderler, başkan veya vekili ile genel sekreterin ortak imzasıyla yapılır. Esnaf ve Sanatkarlar meslek kuruluşları adına yazılacak yazılar da aynı şekilde imzalanır.” hükümleri gereğince, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları adına yazılacak yazıların başkan ile genel sekreterin ortak imzasıyla imzalanacağının belirtildiği, suça konu belgede ise sadece oda başkanı sanık …’un imzasının bulunduğu, genel sekreter olan …’ın imzasının bulunmadığı, belgenin bu haliyle hukuki sonuç doğurabilecek resmi bir belge niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, sanıkların beraati yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi,
2-Kabule göre ise; 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ve sanık …’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 17.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2014/6782
K. 2016/9291
T. 30.11.2016
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Zimmet, denetim görevinin ihmali suretiyle
zimmete neden olmak, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM: Sanık … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet, sanıklar …, haklarında denetim görevinin ihmali suretiyle zimmete neden olmak suçundan beraat ve sanık …’ın temyiz talebinin reddi
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
CMK’nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Gümrük ve Ticaret Bakanlığının kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 30/04/2014 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 5362 sayılı Kanunun 58/1. maddesinin 5728 sayılı Kanunun 574. maddesiyle değişik 4 bendinin “… Denetim sonucunda düzenlenen evrakın denetim elemanı tarafından o yerin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine Bakanlık davada müdahil sıfatını kazanır” düzenlemesinin verdiği yetkiye dayanılarak … adına Hazine vekilinin katılma isteminin KABULÜNE, karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık …’ın temyiz talebinin reddine dair kararın incelenmesinde;
Sanığın 10/02/2014 tarihinde usule uygun biçimde tebliğ edilen hükmü bir haftalık yasal süreden sonra verdiği 18/02/2014 günlü dilekçe ile temyiz etmiş olduğu anlaşılmakla; gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen temyiz isteminin reddine dair 26/02/2014 tarihli Ek Karar usul ve yasaya uygun olduğundan ONANMASINA,
Sanık … hakkında zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde;
Yenice Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası genel sekreteri olan sanığın, odanın kasa ve banka hesaplarında bulunmayan ve yeni yönetim kuruluna da devredilmeyen 10.803,31 TL ile 01/02/2010-05/02/2010 tarihleri arasındaki oda hasılat gider farkı olan 1.135,30 TL’yi zimmetine geçirmesi eyleminin oda kayıtlarında yapılacak basit bir inceleme neticesinde ortaya çıkarılabileceğinden basit zimmet, …’dan üyelik aidatı adı altında alınan ve oda hesaplarına gelir kaydedilmeyen ancak gelir makbuzlarının ayrıntılı incelenmesi ile anılan kişinin beyanının alınması sonucu ortaya çıkarılabilen 1.010,00 TL’lik tahsilatın ise zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli hareketlerle gerçekleştirilmesi sebebiyle nitelikli zimmet vasfında olduğu gözetilmeden sanığın bütün eylemlerinin kül halinde nitelikli zimmet kabulü ile hüküm kurulması sonuç cezayı değiştirmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan kurulan mahkumiyet hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile diğer sanıklar hakkında kurulan beraat hükümlerinin temyizen incelemesinde ise;
Kooperatif genel sekreteri olan sanık …’ın …’ı odaya üye kaydı yaparak düzenlemeye yetkisi olmadığı halde üye belgesi düzenlemek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla mahkumiyetine hükmolunmuş ise de; hükme esas alınan üyelik belgesinin, içeriği itibariyle… isimli şahıs adına olduğu, katılan … adına düzenlenmediği bu itibarla söz konusu belgenin aldatıcılık niteliğini ihtiva etmediği ve TCK’nın 204. maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının gerçekleşmediği gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi,
… Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan diğer sanıkların, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Teftiş Kurulunun 25/03/2011 tarihli raporu, Sayıştay denetçileri tarafından hazırlanan 05/04/2013 tarihli bilirkişi raporu ve oda yönetimince tutulan 17/06/2010 tarihli tutanak içeriği nazara alındığında, 5362 sayılı Kanunun 57/1-4. maddesi kapsamında oda genel sekreteri olan sanık …’i denetlemekle görevli amirleri konumunda oldukları, sanıkların eylemlerinin söz konusu denetim görevlerini yerine getirmeyerek sanık …’in basit zimmet kabul edilen eylemlerinin işlenmesine imkan sağlamak suretiyle denetim görevinin ihmali suretiyle zimmete neden olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden dosya kapsamı, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ
E. 2014/6510
K. 2014/24956
T. 8.12.2014
Tebliğname no: 12 – 2013/397082
Mahkemesi: Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi: 06/11/2013
Numarası: 2013/118 – 2013/205
Dava: Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Denizli Şoförler ve Otomobilciler Odasının 05.06.2013 tarihli yazı ekine göre; davacının 21.02.2010 tarihinde yapılan seçim sonucunda yönetim kurulu asıl üyeliğine seçildiği, tutuklandığı tarihte başkan yardımcısı olarak görev yaptığı ve görevinin devam ettiği, ilgili meslek kuruluşunun 11.06.2013 havale tarihli yazısından da davacının halen başkan olarak görev yapmakta olduğunun anlaşılması ve aynı şekilde davacının maddi kaybına esas alınan S.S. Denizli Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi’nin 04.06.2013 tarihli yazısına göre, davacının ilgili kuruluşun 24.01.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında 4 yıl süre ile görev yapmak üzere yönetim kuruluğu asıl üyeliğine seçildiği, tutuklandığı ve tutuklu kaldığı tarihler arasında görevinin devam ettiğinin belirtildiğinin anlaşılması karşısında, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 58. maddesinde ‘”Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları ile sicil işlemleri Bakanlık gözetim ve denetimine tabidir. Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının ilgili personeli ile organlarında görevli üyeleri, Bakanlık denetim elemanlarının talebi üzerine kuruluşa ait her türlü evrak, defter ve kayıtları göstermeye veya vermeye, para ve diğer varlıkların sayılmasına müsaade etmeye, denetim ve incelemeleri için yardımda bulunmaya ve çalışmalarını yapabilecekleri uygun bir yer tahsis etmeye mecburdurlar. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen veya 59 uncu maddede belirtilen suçlardan dolayı haklarında kovuşturmaya başlanan ve görevi başında kalması denetim ve soruşturmanın yapılması bakımından sakıncalı görülen esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının personeli Bakanlık denetim elemanlarınca doğrudan görevden uzaklaştırılabilir. Organ üyelerinin görevden uzaklaştırılmaları ise denetim elemanlarının teklifi sonucu Bakanlık veya Cumhuriyet Savcılığı tarafından yetkili asliye hukuk mahkemesinde açılan dava üzerine mahkemece bir ay içinde basit usulde yargılama yapılarak karara bağlanır. Mahkeme dava sonucunu Bakanlık, ilgili oda ve üst kuruluşa bildirir. Görevden uzaklaştırılanlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği ya da mahkumiyet kararı verilmediği takdirde, bu kimseler tekrar görevlerine dönerler ve bunların görevden uzak kaldıkları devreye ait ücretleri yasal faizleri ile birlikte, mensup oldukları kuruluşlarca tam olarak ödenir. Denetim sonucunda düzenlenen evrakın denetim elemanı tarafından o yerin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine Bakanlık davada müdahil sıfatını kazanır. Odaların sadece üye kayıtları ve belgeleri, sigortalılık yönünden gerektiğinde Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu denetim elemanları tarafından denetlenebilir.’” hükmü karşısında tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında hakkında verilip kesinleşen beraat hükmünden sonra, davacının ilgili kanun gereğince görev yürütmekte olduğu ilgili meslek kuruluşlarına müracaat ederek görevden uzak kaldığı dönemlere ait ücretlerin yasal faizi ile birlikte ödenmesi konusunda herhangi bir talebinin bulunup bulunmadığı, yine tutuklu kaldığı dönemde uğradığı iddia olunan gelir kaybı ile ilgili olarak yargı yerlerine başvurup vurmadığı araştırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
a)Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda fazla manevi tazminata hükmolunması,
b)Yapılan temyiz incelemeleri sırasında, aynı konu ve tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edilmesi nedeniyle, hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, davacı lehine aynı konu ve tutuklama nedenine dayalı açılmış başka dava bulunup bulunmadığının, Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden sorgulanıp, ilgili maliye hazinesinden sorularak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
İsabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2020/7063
K. 2023/7260
T. 08.06.2023
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI: 2014/252 Esas, 2015/231 Karar
SUÇLAR: Nitelikli zimmet, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.06.2015 tarihli ve 2014/252 Esas, 2015/231 sayılı Kararının sanık ve suçtan zarar gören vekili tarafından temyizi üzerine yapılan ön incelemede:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasına göre nitelikli zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan Ticaret Bakanlığının kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve vekili tarafından 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (7417 sayılı Kanun) yürürlük tarihi olan 05.07.2022 tarihinden önce davaya katılma talebinde bulunulması ile usul hükümlerinin derhal uygulanacağı hususu karşısında, 7417 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesiyle değişik 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 18 inci maddesinin ikinci fıkra hükmü ile 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun (5362 sayılı Kanun) 58 inci maddesinin üçüncü fıkra hükmü uyarınca başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazandığı kabul edilmiştir.
… vekilinin 16.11.2020 teslim alınma tarihli dilekçesinin aleyhe temyiz iradesi içermediği, katılma talebi ile vekalet ücretine hükmedilmesine yönelik olduğu, bakanlık lehine kanun yolu muhakemesinde vekalet ücreti hükmedilmesine yasal olanak bulunmadığı, bu itibarla incelemenin sanığın temyiz itirazlarıyla sınırlı yapılması gerektiği anlaşılmıştır.
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi uyarınca temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereğince temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının, 17.06.2014 tarihli ve 2014/11130 Soruşturma, 2014/4715 Esas, 2014/413 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında nitelikli zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 247 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 204 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması, aynı Kanun’un 53 üncü maddesi gereğince hak yoksunluğuna karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıştır.
2. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.06.2015 tarihli ve 2014/252 Esas, 2015/231 sayılı Kararı ile sanık hakkında nitelikli zimmet suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 247 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 62 nci maddesi uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci ve beşinci fıkraları uyarınca hak yoksunluklarına, resmi belgede sahtecilik suçundan da, 5237 sayılı Kanun’un 204 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz sebepleri; kararın eksik inceleme ile verildiğine, atılı suçların sübuta ermediğine, zimmet suçunun vasfının yanlış belirlendiğine ve suça konu miktarın değerinin az olmasına rağmen hakkında 5237 sayılı Kanun’un 249 uncu maddesinin uygulanmadığına, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılmadığına, sahtecilik suçundan verilen hapis cezasının yeterli gerekçe gösterilmeden ertelenmesine veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiğine ve temyiz aşamasında resen nazara alınacak sair nedenlere ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Suç tarihinde Gölcük Seyyar Pazarcılar Odası başkanı olarak görev yapan sanığın, denetim kurulu tarafından yapılan inceleme sonrası odaya ait 7.654,26 TL parayı zimmetine geçirdiğinin tespit edildiği, sanık hakkında yapılan suç duyurusu sonrası zimmeti gizlemek amacıyla bu miktarı başka şahıslar adına borç göstermek suretiyle 2011 yılı mizanında değişiklik yaptığı, böylece nitelikli zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddialarıyla kamu davası açıldığı ve atılı suçlardan cezalandırılması yoluna gidildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Sanık hakkında üzerine atılı suçlardan mahkumiyet hükümleri kurulmuş ise de; mahkemece şikayetçi sıfatıyla ifadelerine başvurulan ve katılanlıklarına karar verilen denetim kurulu üyelerinin aşamalardaki ifadelerinde özetle; odanın 2011 yılına ait hesaplarının denetiminde sanığın huzur hakkı dışında 7.654,26 TL parayı zimmetine geçirdiğini belirlediklerini, yapılan tespit sonrasında ise zimmeti gizlemek için mizanda değişiklik yaparak bu parayı diğer yönetim kurulu üyeleri almış gibi gösterdiğini beyan ettikleri, sanığın alınan savunmalarında ise üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, odanın evrakının muhasebecileri olan mali müşavir Savaş isimli şahısta bulunduğunu, bu belgeler incelenmeden denetim kurulu üyelerinin söz konusu miktarı ne şekilde belirlediklerini bilmediğini ifade ettiği, dosya içerisinde yer alan fotokopiden ibaret denetim kurulu tutanaklarının şikayetçilerin ifadeleri ile uyumlu olduğu ve denetim kurulu üyelerince 45 gün içinde olağanüstü genel kurul yapılmasına karar verildiği, bunun yanında oda genel sekreteri Nurhayat tarafından tutulan 25.01.2012 tarihli tutanakta ise sahteciliğe konu mizandaki değişikliğin geriye dönük olarak mali müşavir Savaş tarafından 24.01.2012 tarihinde sisteme girildiğinin ve bu işleme muhalif olduğunun belirtildiği ancak dosya içerisinde gerek gerçek gerekse zimmetin ortaya çıkmasından sonra sahte olarak düzenlendiği iddia edilen her iki mizanın da aslının bulunmadığı ayrıca mizanların ne şekilde ve kim ya da kimler tarafından düzenlendiği, sistem üzerinden düzenlenmesi durumunda sisteme giriş yetkisinin kimde olduğu, sistemden çıkarılan belgenin ne şekilde hukuki sonuç doğurduğu hususlarının araştırılmadığı, bu kapsamda oda genel sekreteri Nurhayat ile oda muhasebecisi olduğu bildirilen Savaş’ın ve sahte olduğu iddia edilen mizanla zimmete konu tutarın huzur hakkı ödemesi yapılmış gibi adına kayıt yapılan şahısların da tanık sıfatıyla beyanlarının alınmadığı, asılları temin edilmeyen ve sahteliği duruşmaya getirilerek mahkeme heyeti tarafından incelenmesi gereken her iki mizanın fotokopisi üzerinden Sayıştay emekli uzman denetçilerine inceleme yaptırılarak suça konu mizanın iğfal kabiliyeti bulunduğuna dair tespitlerinin mahkemece kabul edildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla; öncelikle zimmet olayının tespitinden önce düzenlenen ilk mizan ile zimmetin tespiti sonrası belirlenen miktarın iddianamede isimlerine yer verilen şahıslar üzerine kaydedilerek sahte olarak düzenlendiği iddia edilen ikinci mizanın asıllarının temin edilerek dosya içerisine alınmasından, bu konuda oda genel sekreteri Nurhayat ile oda muhasebecisi Savaş’ın tanık sıfatıyla bilgisine başvurulmasından, 5362 sayılı Kanun’da mizanın oda tarafından düzenlenen belgeler arasında sayılmaması karşısında hukuki niteliğinin ve sonuç doğurmaya elverişli olup olmadığının belirlenebilmesi açısından oda ve ilgili kurumlarla yazışma yapılarak gerekli araştırmanın yapılmasından, sahte olduğu iddia edilen mizanda zimmet miktarı adlarına borç olarak kaydedilen veya huzur hakkı ödemesi yapılmış gibi gösterilen şahısların açık kimliklerinin tespiti ile bu parayı alıp almadıklarının, şayet parayı aldıklarını bildirirler ise ödemenin banka kanalı ile mi yoksa elden mi yapıldığının, elden yapılmışsa herhangi bir ödeme makbuzu düzenlenip düzenlenmediğinin, odanın bu yöndeki uygulamasının ne şekilde olduğunun tanıklardan ve odadan sorulmasından, buna ilişkin ilgili evrakın temininden, yine denetim kurulunun çağrısı üzerine olağanüstü genel kurul yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa zimmete konu olayın gündeme alınıp alınmadığının ve akıbetinin ne olduğunun tespiti için ilgili toplantı tutanaklarının getirtilmesinden, akabinde toplanan tüm belgelerin ve sahteciliğe konu mizanın duruşmada incelenerek mahkeme heyetinin buna ilişkin gözleminin ne olduğunun zapta yansıtılmasından sonra, sonucuna sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Zimmet suçunun işlenmesinden ve sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasından sonra kasa açığını kapatmaya yönelik sahte mizan düzenlenmiş olmasının zimmet suçunu nitelikli hale getirmeyeceği gözetilmeden sanığa verilen cezada 5237 sayılı Kanun’un 247 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca artırım yapılarak fazla ceza tayini,
Sanığın zimmetine geçirdiği kabul edilen 7.474,26 TL’nin, suç tarihindeki ekonomik koşullara ve Dairemiz uygulamalarına göre, değer azlığı sınırında kalması nedeniyle sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 249 uncu maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasıyla ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Zimmet suçunu 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında, aynı Kanun’un 53 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, ayrıca, cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar anılan madde-fıkra ve bentteki tüm hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi yerine, yarısından az olacak şekilde ve oda yöneticiliğinden yasaklanmasına karar verilmek suretiyle eksik ve sınırlı uygulama yapılması,
Hukuka aykırı görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.06.2015 tarihli ve 2014/252 Esas, 2015/231 sayılı Kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükümlerin, sanığın kazanılmış hakları saklı tutularak, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.06.2023 tarihinde karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2012/12682
K. 2014/664
T. 22.1.2014
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Zimmet, güveni kötüye kullanma
HÜKÜM : Sanık …’un zimmet suçundan, sanık …’ın atılı suçlardan mahkumiyetlerine, sanık …’ın bir kısım güveni kötüye kullanma eylemlerinden mahkumiyetlerine ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanıklar hakkında zimmet suçundan iddianame ile kamu davası açıldığı, 5362 sayılı Yasanın 58. maddesine göre … Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 234/1-b maddesi gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği, diğer yandan aynı Kanunun 260/1. maddesine göre de kamu davasından haberdar edilmemiş bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu gözetilerek; hükmün bildirilmesinin gerektiği, ancak dosyada … Bakanlığının duruşmadan haberdar edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığı anlaşılmakla; öncelikle davanın ilgili bakanlığa haber verildiğini ve hükmün tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosya içine konulması, aksi halde anılan tebligat noksanlığının giderilmesi ve verildiği takdirde temyiz ve cevap dilekçelerinin eklenmesinden, hükmün temyiz edilmesi halinde ise bu konuda ek tebliğname düzenlendikten sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 22/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
E. 2013/25065
K. 2014/19536
T. 29.5.2014
Tebliğname No: 7 – 2011/325654
SUÇ: Görevi kötüye kullanma
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, temyizin kapsamının, sanık K.. Ş.. hakkında verilen beraat kararıyla sınırlı olduğu değerlendirilerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Suç tarihinde sanığın (A) Umum Servis Aracı İşletmeleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı olduğu, (B) Belediyesi’nin aldığı karara istinaden katılan da dahil bir kısım servis aracı sahibinin S plakalarını değiştirmek zorunda kaldığı, bu değişiklik için belediyenin Oda Başkanlığından yazı istediği, Oda Başkanlığı’nın da plaka değişikliğinde sakınca olmadığına dair yazı verilmesi için üyelerinden bağış adı altında 2000 TL nin Oda hesabına yatırılarak makbuzunun ibrazını zorunlu kıldığı, ancak bu meblağın yatırılması hususunda herhangi bir resmi karar alınmadığı, sanık savunması ve dosyadaki belgelerden bu hususun yönetim kurulunda sözlü olarak kararlaştırıldığının anlaşıldığı, bu uygulamaya istinaden plaka değiştirmek zorunda olan üyelerin 2000 TL yi Oda hesabına yatırdıkları anlaşılmakla; (A) Umum Servis Aracı İşletmeleri Odası Ana Sözleşmesi’nin 30/e maddesi uyarınca odanın düzenlediği ve onayladığı belgelerle, yaptığı hizmet karşılığında alacağı ücretlerin miktarının maktu olanlarda 5362 sayılı Kanunun 61/1 maddesinin a ve b bentleri uyarınca belirlenecek miktarın onda birinden fazla olamayacağının kararlaştırılmasına, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 61. maddesi ile de bu ücretlerin asgari ücretin onda birinden az, yarısından fazla olamayacağının belirlenmesine rağmen, hiçbir yönetim kurulu kararı alınmadan ve mevzuata aykırı şekilde mağdurlardan bağış adı altında 2000 TL alınmak suretiyle kişilerin mağduriyetine neden olunduğundan, Oda Başkanı olan sanığın 5362 sayılı Esnaf Ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 59. maddesi delaleti ile TCK’nın 257/1 maddesi gereğince hükümlülüğüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle beraat hükmü kurulması,
Kanuna aykırı ve katılan S.. M..’in temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 29/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E. 2014/7727
K. 2014/7647
T. 21.4.2014
Tebliğname No: 15 – 2012/298996
SUÇ: Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Katılan idare vekilinin 07.11.2012 havale tarihli temyiz dilekçesi içeriğinden hüküm tarihinden önce vefat eden sanıklar Ş.. A..,C.. M..,H.. D..,N.. T..,C.. A.. ve Ş.. D.. hakkındaki hükümlere yönelik bir temyiz isteminin bulunmadığı anlaşılmakla, diğer sanıklar hakkındaki hükümlere yönelik temyiz istemleri ile ilgili yapılan inceleme neticesinde gereği görüşüldü:
1-5271 sayılı CMK.nun 225. maddesi uyarınca, hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, Erciş Cumhuriyet Başsavcılığının 17.07.2006 tarih ve 2006/406 Esas sayılı iddianamesi ile; suç tarihlerinde E..B.. ve K.. Odasının başkanı olan sanık N.. Y.. ile odanın genel sekreteri sanık N.. A..’ın odaya ait üye kayıt defterlerinde esnaf sanıkların bağ-kur sigortalık durumunu etkileyecek nitelikte silinti, kazıntı, ekleme, karalama, kalem oynatma, sayfa ekleme, yeni üye kayıt defterine geçiş sırasında kayıt tarih sırasını bozup geçmişe dönük kayıtlar oluşturarak haksız hizmet süresi kazandırdıkları, Van Bağ-Kur İl Müdürlüğünde İl Müdürü olan sanık İ.. S.., sanıklar K.. G.., F.. Ş.., Ş.. T.. ile memur olarak görev yapan sanıklar C.. T.., M.. A.. ve M.. G..’nun ise E.. K.. ve B.. odasına gelerek üzerlerinde sahtecilik yapıldığı açık olan oda kayıt ve belgelerini esas alarak içerik itibariyle sahte olan esnaf sanıklar ile ilgili suça konu meslek odası kayıt tespit tutanaklarını oda başkanı ve genel sekreter olan sanıklar N.. Y.. ve N.. A.. ile birlikte düzenleyerek esnaf sanıklara haksız şekilde yaşlılık aylığı bağlanmasına veya hizmet süresi kazandırılmasına neden olduklarının iddia olunması, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen 16.03.2005 tarih ve 1 sayılı soruşturma raporunda, esnaf sanıkların üyelik kayıtlarının sonradan yapıldığının, bazı üyelik kayıtlarına dair yönetim kurulu kararlarına isimlerin sonradan eklendiğinin, bazı üyelik kayıtlarına dair ise yönetim kurulu kararlarının bulunmadığının, üyelik kayıtları üzerinde silinti, kazıntı, daksilleme yapıldığının, üyelerin sigortalılıklarını ve vergi kayıtlarını belgeleyecek bir evrak ibraz edemediklerinin, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünden getirtilen ilgili odanın 1973 ve 2002 yılları arasına ait hazirun cetvellerinde üye kayıtları sonradan yapılan kişilerin isimlerinin yer almadığının, oda evrak ve kayıtlarında esnaf sanıkların üyeliklerinin başladığı tarihten itibaren üyelik aidatı ödediklerine dair belgeler bulunmadığı gibi Esnaf Sicil kayıtlarının da bulunmadığının belirtilmesi, suç tarihinde yürürlükte bulunan 507 sayılı Kanunun 112 ve daha sonra 21.06.2005 gün ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Kanunun 59. maddesine göre “Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personelin görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paralar ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler” hükmü ve 02.08.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasanın 6. maddesi ile değişik 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 7/1 ve 16.05.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5502 sayılı Yasanın 28. maddesinin “Yönetim Kurulu üyeleri ile Kurum personeli, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine tâbidir.” hükmü karşısında; düzenlenen iddianamenin 17.07.2006 tarihli olduğu ve iddianamenin düzenlendiği tarihte, yargılamaya ilişkin, bahsi geçen usul hükmünün yürürlükte bulunduğu da dikkate alınarak, suç tarihinde Van Bağ-Kur İl Müdürlüğünde İl Müdürü olan sanık İ.. S.., şef olan sanıklar K.. G.., F.. Ş.., Ş..T.. ile memur olarak görev yapan sanıklar C.. T.., M.. A.. ve M.. G.. hakkında yargılama şartı olan 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni alındıktan sonra, sanıkların eylemlerinin sübutu halinde, dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olup birinin diğerine dönüşmeyeceği, resmi belgede sahtecilik suçunun nitelikli dolandırıcılık suçunun unsuru olmadığı da gözetilerek ayrıca “memurun resmi belgede sahteciliği ve bu suça azmettirme” suçunu da oluşturacağı dikkate alınarak sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler tesis edilmesi,
Yasaya aykırı,
2-UYAP kanalı ile mernis üzerinden alınan güncellenmiş nüfus kayıt örneklerine göre; sanık C.. Y..’ın 13.04.2013, sanık A.. S..’nin ise 14.08.2013 tarihinde hükümden sonra vefat ettikleri anlaşıldığından 5237 sayılı TCK.nun 64. maddesi uyarınca kamu davalarının düşürülmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan idare vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2021/6141
K. 2023/9178
T. 27.9.2023
MAHKEMESİ: Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI: 2014/463 Esas, 2015/50 Karar
ŞİKAYETÇİ: …
SUÇLAR: İcrai davranışla görevi kötüye kullanma
HÜKÜMLER: Sanıklar …,…,… hakkında atılı suçtan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanıklar …,… hakkında atılı suçtan mahkumiyet
…
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ: İade, bozma
… 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.01.2015 tarihli ve 2014/463 Esas, 2015/50 sayılı Kararının sanık müdafii ve şikayetçi vekili tarafından temyizi üzerine yapılan ön incelemede:
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.02.2017 tarihli, 2015/5-95 Esas, 2017/71 sayılı ve benzer Kararlarında da belirtildiği üzere “suçtan zarar görme” kavramının “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılması gerektiği, dolaylı veya muhtemel zararların davaya katılma hakkı vermeyeceği, bu nedenle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 237 nci maddesine göre sanıklara isnat edilen suçların niteliği itibarıyla doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan, bu nedenle de 07.11.2014 tarihli oturumda katılma talebi reddedilen… Şoförler ve Otomobilciler Odasının kamu davasında katılma ve temyiz hakkının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sanıklar …,…,… hakkında 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 03.02.2009 tarihli ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı Kararı ile 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin on ikinci fıkrası gereği itiraz yoluna tabi olduğu, temyizinin mümkün olmadığı ve aynı Kanun’un 264 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer verilen; “Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz” şeklindeki düzenleme dikkate alınarak şikayetçi … vekilinin istemi konusunda kanun yolu incelemesinin itiraz merciince değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Sanık … hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6723 sayılı Kanun) 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulanan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz eden müdafiinin sanık … hakkında kurulan hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi uyarınca temyiz isteminin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereğince temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1…. Cumhuriyet Başsavcılığının, 29.03.2013 tarihli ve 2013/2031 Soruşturma, 2013/1098 Esas, 2013/502 numaralı İddianamesiyle sanık … hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 59 uncu maddesi yollamasıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 257 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması, 53 üncü maddesi gereğince hak yoksunluklarına karar verilmesi, 58 inci maddesi gereği tekerrür hükümlerinin uygulanması talebiyle kamu davası açılmıştır.
2…. 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.01.2015 tarihli ve 2014/463 Esas, 2015/50 sayılı Kararı ile; sanık … hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci, 50 nci ve 52 nci maddeleri uyarınca 150 tam gün karşılığı 3.000,00 Türk Lirası (TL) adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Şikayetçi … Vekilinin Temyiz Sebepleri
Hükümlerin ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların eksik incelemeyle usûl ve kanuna aykırı olarak verildiği, iddianamedeki bir kısım eylemler yönünden hüküm kurulmadığı, … Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sırasında duruşmalarda… Şoförler ve Otomobilciler Odasının katılan olarak yer almasına karşın … 2. Asliye Ceza Mahkemesince duruşma gün ve saati bildirilmeden yargılama yapılarak savunma ve adil yargılanma hakkının kısıtlandığı, sanıklar hakkında 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrası hükümlerinin uygulanmamasının hatalı olduğu, katılma talebinin gerekçesiz olarak reddedildiği, sanıkların suçlarının sabit olduğu, cezalandırılmaları gerektiği ve Yargıtayca resen gözetilecek sebeplerle sanıklar Sami ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanıklar …,…,… hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararları temyiz etmiştir.
B. Sanık … Müdafiinin Temyiz Sebepleri
Kararın usûl ve yasaya aykırı olduğu, objektif cezalandırılma koşullarının gerçekleşmediği, sanığın suç işleme kastının bulunmadığı, sanık …’nin beraatine karar verilmesi gerektiği ve Yargıtayca resen gözetilecek sebeplerle sanık … hakkında kurulan hükmü temyiz etmiştir.
III. GEREKÇE
1.Sanık …’nin yargılama konusu eylemleri için, 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirlenecek cezanın üst haddine göre aynı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereği 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin öngörüldüğü anlaşılmıştır.
2.5237 sayılı Kanun’un 67 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi uyarınca zamanaşımı süresini kesen son işlemin 14.01.2015 tarihli mahkumiyet hükmü olduğu, bu tarihten temyiz incelemesi tarihine kadar, 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu belirlenmiştir.
IV. KARAR
1.Ön inceleme bölümünde açıklanan nedenle sanıklar …,…,… hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlara yönelik şikayetçi … vekilinin temyiz talebinin 5271 sayılı Kanun’un 264 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer verilen; “Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz” şeklindeki düzenlemede dikkate alınarak itiraz olarak kabulüyle merciince incelenmesi için dava dosyasının, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle İNCELENMEKSİZİN İADESİNE,
2.Ön inceleme bölümünde açıklanan nedenle şikayetçi … vekilinin sanıklar … ve … hakkındaki temyiz isteminin 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
3.Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.01.2015 tarihli ve 2014/463 Esas, 2015/50 sayılı Kararına yönelik sanık … müdafiinin temyiz isteği ve dosya kapsamında tespit edilen diğer hususlar nazara alındığında, sanık … hakkında kurulan hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesinin birinci fıkrası gereği BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık … hakkındaki kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜŞMESİNE,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
27.09.2023 tarihinde karar verildi.
YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ
E. 2015/10200
K. 2017/1447
T. 21.3.2017
MAHKEMESİ: Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ: Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
HÜKÜM: Mahkumiyet
I-) Sanık hakkında kurulan hükme yönelik Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Cumhuriyet savcısının 04.06.2013 tarihinde verilen hükmü karar tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 310. maddesinde belirlenen bir aylık yasal süresinden sonra 15.07.2013 tarihli dilekçe ile temyiz ettiği anlaşıldığından 04.06.2013 tarihli hükme yönelik vaki temyiz isteminin aynı sayılı Yasanın 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,
II-) Sanık hakkında kurulan hükme yönelik katılan vekilinin ve sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nun 206. maddesinde düzenlenen ve doktrinde “fikri sahtecilik” olarak adlandırılan “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için, kişinin açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece kişinin (sanığın) beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise bu maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.
……….Minibüsleri Kooperatifinin başkanı olan sanığın, üye olan ………’i cezaevinde bulunduğu dönemde kooperatifte fiilen çalışmadığı halde SGK’ya çalıştığı yönünde bildirimde bulunmak suretiyle sigortalılık haklarının devamını sağladığı bu şekilde resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu işlediği iddia ve kabul edilen olayda; suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespiti açısından; sanığın kuruma nasıl bir bildirimde( beyanda ) bulunduğu, bu beyana ilişkin bir belge olup olmadığı ve sanığın gerçeğe aykırı nitelikteki bu bildirimi üzerine nasıl bir resmi belge düzenlendiği, beyan üzerine ilgili resmi belge düzenlenmeden önce kurum memuru tarafından inceleme yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılıp tespit edilmesi ve varlığı halinde suça konu belgelerin dosyaya intikalinin sağlanmasından sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
1- Hükmün açıklanması konusunda ihbarda bulunulmasına karar verilen ………. Ceza Mahkemesinin …… Esas ….. Karar sayılı ilamın, suç tarihinden sonra 05.07.2011 tarihinde kesinleştiği ve hükmün açıklanması şartlarının oluşmadığı gözetilmeksizin, mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
2- Kendini vekil ile temsil ettiren katılan lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanığın ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.03.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
(Değişik Gerekçe)
……….Minibüsleri Kooperatifi başkanı olan sanığın, anılan kooperatifin üyesi ve sigortalı çalışanı olan ………..’in 03.03.2009-01.10.2009 tarihleri arasında ……. cezaevinde tutuklu bulunduğu halde, işyerinde fiilen çalışıyormuş gibi sigortalı olarak SGK’ya bildirimde bulunulduğu iddia ve mahkemece kabul olunması karşısında; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 59. maddesindeki “Esnaf ve Sanatkarlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreteri ile personeli, görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellike bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine… suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler” hüküm uyarınca, fiilen iş yerinde çalışmayan kişi için kooperatif mal varlığından sigorta pirimi de ödenmiş olması dikkate alındığında eylemin TCK’nın 204/2. maddesinde öngörülen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir değerlendirmesinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı olduğundan görev yönünden yerel mahkeme hükmünün bozulması kanaatiyle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.
Muhalif Üye
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2013/14755
K. 2016/5614
T. 31.5.2016
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Zimmet
HÜKÜM: Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanık … müdafiin duruşma isteminin ceza miktarı nazara alınarak CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddi ile incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
5362 sayılı Kanunun 59. maddesinin “Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personeli, görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler” şeklindeki düzenlemesi uyarınca E.. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinde kamu görevlisi cezai sorumluluğu altında görev yapan sanıkların 31/05/2006 tarihinde … Müsteşarlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi ile yapılan sözleşme çerçevesinde Avrupa Birliği fonları ile desteklenen Ayakkabıcılık Eğitim Projesinde hibe olarak Birliğe gönderilen 83.800,37 Euro paranın 33.319 Euro değerindeki kısmını mal edindikleri iddiasıyla açılan kamu davasında mahkumiyetlerine karar verilmiş ise de; sanıkların ve müdafilerinin aşamalardaki yazılı ve sözlü savunmalarında hibe olarak verilen paranın diğer harcama kalemlerinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı için 07/04/2009 tarihli Başmüfettiş …’ın düzenlediği raporun sadece ekipman-malzeme alımlarıyla sınırlı olarak düzenlendiğini, ancak soruşturma aşamasında alınan 07/01/2011 tarihli bilirkişi raporunda diğer harcama kalemlerine ilişkin gider belgelerinin dikkate alınmadığı için zimmet çıkarıldığını, 27/02/2012 tarihli …’ın düzenlediği raporda projenin insan kaynakları, seyahat, yerel ofis/faaliyet giderleri, hizmet giderleri, diğer KOBİ ve YKG için inşaat giderleri, idari gider kalemlerine ilişkin harcama belgeleri de dikkate alındığında herhangi bir usulsüzlük ve açık bulunmadığının belirlendiğini ancak kovuşturma aşamasında alınan üçlü bilirkişi heyetinin raporunda soyut ve gerekçesiz şekilde sunulan diğer harcama belgelerine itibar edilmeyerek hatalı değerlendirmede bulunulduğunu, 02/06/2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile proje sözleşmesini imzalamak için başkan …’ın yetkilendirildiğini ve proje için gerekli işlemlerin … tarafından gerçekleştirildiğini, Birliğin muhasebe işlemlerinin genel sekreter … tarafından yürütüldüğünü, 27/02/2012 tarihli …’ın düzenlediği raporda 2007 yılı yevmiye defteri bulunamadığı için değerlendirilemediğini belirttikleri anlaşılmakla, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/1981 gün ve 5-2/106 sayılı Kararında açıklandığı üzere ceza yargılamasının temel amacının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olduğu ve yukarıda açıklanan savunmaları da nazara alınarak 2007 yılı yevmiye defteri ile … Müsteşarlığı Merkezi Finans ve İhale biriminin düzenlediği proje denetim raporları ve mutabakat belgelerinin temin edilmesi, proje harcamalarının banka kanalıyla gerçekleştirilmesi sebebiyle sözleşmenin başlangıç ve bitiş tarihleri arasındaki banka hesap dökümlerinin getirtilmesinden sonra dosyanın daha önce rapor düzenleyenlerden farklı Sayıştay Emekli Uzman Denetçilerinden oluşacak üç kişilik bilirkişi kuruluna tevdii ile savunmalarda açıklanan diğer gider kalemlerine ilişkin harcama belgelerinin doğruluğunun banka kayıtlarıyla ve proje denetim raporlarıyla karşılaştırılıp sanıkların görev ve sorumlulukları ile gerçekleştirdikleri ve katıldıkları iş ve işlemlere bağlı olarak uhdelerinde Birliğe ait para bulunup bulunmadığına dair savunmalarda belirtilen hususları da irdeleyen denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu aldırılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kanuna aykırı, sanık … ve sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ
E. 2015/9342
K. 2015/1390
T. 27.5.2015
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Nitelikli dolandırıcılık, Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM: Düşme
I- Sanıklar … ve … hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik katılan vekilinin temyizi nedeniyle yapılan incelemede;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü uyarınca; sanıklara yüklenen “dolandırıcılık”suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı, suç tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiğinden kamu davasının vaki zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi gerektiği gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olup katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
II- Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükümlere ilişkin temyiz incelemesinde;
Suç tarihlerinde…Memurluğunda genel sekreter olarak görev yapan sanık …’un sanıklar … ve…Memurluğunda kayıtlı olmadıkları halde kayıtlı gibi göstererek adlarına sahte giriş bildirgesi ve bırakma formları tanzim edip, bir kısım sanıklara yaşlılık, bir kısım sanıklara ise ölüm aylığı bağlanarak sağlık karnesi verilmesini, sanıklar …, … ve …’nın hizmet sürelerinin diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına bildirilerek haksız hizmet süresi kazanmalarını sağladığı, bu şekilde genel sekreter olan sanık … ile birlikte hareket eden diğer sanıkların üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, suç tarihinde yürürlükte bulunan 507 sayılı Kanunun 112 ve daha sonra 21.06.2005 gün ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Kanunun 59. maddesine göre “Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personelin görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler.” hükmü uyarınca, memur sayılan şahısların suçuna azmettirme suretiyle iştirakinin sübutu halinde fiilin suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nun 339/1. maddesine (5237 sayılı TCK’nun 204/2. maddesi) uygun suçu oluşturacağı ve bu suçun cezasının süresine göre aynı Kanunun 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımının hüküm tarihine kadar gerçekleşmediği gözetilmeden, eylemlerin 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddesindeki suçu oluşturduğunun ve aynı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerindeki zamanaşımının gerçekleştiğinin kabulüyle yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan idare vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen “memurun resmi belgede sahteciliği ve memurun resmi belgede sahteciliğine iştirak” suçunun yasada gerektiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihlerinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihlerinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmakla, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanıklar hakkında açılan kamu davalarının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri gereğince istem gibi DÜŞÜRÜLMESİNE,
III- Sanık … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik incelemede;
1- Dosya içerisinde bulunan nüfus kayıt örneklerinden, hükümden önce vefat ettikleri anlaşılan sanıklar … ve … hakkında açılan kamu davalarının 5237 sayılı TCK’nun 64. maddesi uyarınca düşürülmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde zamanaşımı nedeniyle düşme hükmü tesis edilmesi,
2- UYAP kanalıyla alınan güncellenmiş nüfus kayıt örneğinden sanık …’in 04.11.2014, sanık …’ın ise 25.02.2014 tarihinde hükümden sonra vefat ettikleri anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nun 64. ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar hakkındaki kamu davasının düşürülmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 27.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ
E. 2013/4943
K. 2014/21046
T. 11.12.2014
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM: Mahkumiyet, beraat
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Katılan vekilinin temyiz talebinin beraat eden sanıklara yönelik olduğu, sanıklar müdafilerinin ise kurulan mahkûmiyet hükümlerini temyiz ettikleri tespit edilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun Kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanıklardan …’ın SSK Sakarya Sigorta İl Müdürlüğü’nde aşçı kadrosu ile çalışırken kuruma açıktan atamasının yapılması sırasında ibraz ettiği bonservisin gerçeği yansıtmadığı, zira sanığın iş başvurusu yaptığı sırada ibraz ettiği belgeye göre …de faaliyet gösteren …Ocakbaşı lokantası’nda 11.10.2000 ile 27.01.2004 tarihleri arasında çalışmış olması gerekirken yine iş başvurusu sırasında ibraz ettiği formda daha önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna üye olmadığını bildirdiği, bahsi geçen işyerinin ölen sahibi …’ın kardeşi olan …’ın aşamalardaki beyanında sanığın kardeşinin işyerinde hiç çalışmadığını söylediği ve SSK Teftiş Kurulunun raporuna göre mahallinde yapılan araştırmada da sanığın ismi geçen lokantada çalışmadığının tespit edildiği, buna karşın sanığın iş başvurusu için ölen …tarafından bonservis düzenlendiği, sanık …’ın E.. Esnaf ve Sanatkarlar Odasın’dan 30.01.2006 tarihli 11.01.20006 tarihinde ölen …’ın yanında çalıştığına dair içeriği gerçeğe aykırı olan belgeyi aldığı, bu belgeyi sanıklardan … ve …’ın imzaladıkları, sanığın ertesi gün aynı yerden bu kez de sanki ölen … başvurmuş gibi halen odanın üyesi olduğu ve faaliyetine devam ettiğine dair yazıyı temin ettiği, bu yazıyı da … ve …’ın imzaladıkları, halbuki; E.. Esnaf ve Sanatkarlar Odasının üyesi olmayan sanık … hakkında bu belgeleri düzenleyemeyeceği, buna rağmen sanık …’ın bu evraklar ile işe başvurduğu SSK Sakarya Sigorta İl Müdürlüğüne ibraz edip haksız yere işe girerek alınan bilirkişi raporuna göre kamuyu 14.533,71 TL’lik zarara uğrattığının iddia edildiği somut olayda;
1- Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan, sanıklar … ve … hakkında ise nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükümleri ile sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken adli para cezasının elde edilen haksız menfaatin iki katı gözetilerek 1545 gün olarak tayin edilip, daha sonra arttırıp ve indirim sebepleri uygulandıktan sonra 30.280,00 TL olarak belirlenmesi gerekirken 24.222,00 TL’ye hükmedilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ile sanık … müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2- Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5362 sayılı Kanunun 59. maddesine göre “Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personelin görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler.” hükmü uyarınca sanıkların suç tarihinde E.. Esnaf ve Sanatkarlar Odası adına belge imzalamaya yetkili olup olmadıklarının araştırılması, kendilerine böyle bir yetki verilmiş ise eylemleri nedeni ile TCK’nın 204/2. maddesi gereğince cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 11.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2013/6245
K. 2014/10228
T. 30.10.2014
Tebliğname No: 5 – 2012/216937
SUÇ: Görevi kötüye kullanma
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık Tahsin hakkında kurulan beraet ve düşme hükümlerinin incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraet ve düşme hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklar Halil, Aziz, Metin, Memet, Davut, Ramazan, Hüseyin, Ahmet, Mehmet, Reşat ve Murat hakkında 2002, 2003 ve 2004 yıllarında işlendiği belirtilen görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine, 2005 yılında işlendiği belirtilen görevi kötüye kullanma suçundan ise Murat’ın beraatine, diğer sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Suç tarihinde B… Seyyar Pazarcılar Odası yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan Mehmet, Ahmet, Aziz, Hüseyin, Reşat, Ramazan ve Davut, denetim kurulu üyeleri Memet, Metin ve Halil ile oda genel sekreteri Murat’ın, 5362 sayılı Kanunun 59. maddesi uyarınca görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlileri gibi sorumlu oldukları, adı geçen sanıkların görev yaptıkları dönem içinde oda gelirlerini düşük göstererek üst birlik olan B… Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine eksik katılım payı ödemek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları iddia olunan olayda, 21/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 14. maddesinde kayıt ve aidat ücretleri yanında odanın amacını gerçekleştirmek için kurulacak kuruluş ve iştiraklerin gelirlerinin de “oda gelirleri” arasında sayıldığı, 25. maddesinde birliğin gelirleri arasında bağlı odalardan alınan katılma paylarının gösterildiği, 61. maddede ise odaların birlik ve üyesi oldukları federasyonlara ödeyecekleri katılma payının ödemeyi yapacak meslek kuruluşunun bir önceki yıl gayri safi gelirlerinin %3’ü olduğunun belirtildiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında B.. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine ödenmesi gereken katılım paylarının yıllar itibariyle gayrisafi gelir tutarı esas alınarak hesaplanması gerekirken, giderler gelirlerden düşülerek safi gelir üzerinden ödendiği ve bu nedenle sanıklar tarafından oda zararına gecikme cezası ve faiz ödenmesine sebebiyet verildiğinin ifade olunması karşısında, öncelikle savunma ve dosya kapsamı ile odadaki idari ve mali iş bölümü gözetilerek oda tarafından üst birliğe yapılan ödemelerin hangi sanıklar tarafından ve ne şekilde gerçekleştirildiğinin saptanması, 5362 sayılı Kanunun 22. maddesinin (d) bendinde üst birlik yönetim kurullarının, odaların çalışmalarının mevzuat ve oda ana sözleşmesi esasları içinde yürütülmesini sağlamak üzere gerekli görülecek zamanlarda, işlemlerini incelemek ve alınması gerekli tedbirler hakkında bildirimde bulunmak, (l) bendinde birlik katılma payının ve kayıt ücretinin üye odalardan elektronik ortamda tahsilini sağlamak, aynı Kanunun 23/d maddesinde ise birlik denetim kurulunun birlik kayıt ücreti ve katılma paylarının üye odalardan zamanında tahsil edilip edilmediğini kontrol etmek ve birliğin işlem ve hesapları hakkında genel kurula rapor vermekle görevli olduklarının ifade edilmesi, sanık M.. Ç..’ın aşamalarda kendileri görevden ayrıldıktan sonra şikayette bulunulduğunu, üst birliğe her yıl bilanço gönderildiği halde kendilerine uyarıda bulunulmadığını savunması, yargılama evresinde dosyaya sunulan TESK Başkanlığının, pazarcılar odalarının esnafa kullandırdıkları pazar yerleri için yaptıkları giderlerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler ile 6362 sayılı Kanunun 60. maddesinde sayılan gider belgeleri düzenlenmek koşuluyla üst birliğe ödenecek katılım payı matrahından düşülebileceği yönündeki 21/12/2009 tarihli görüş yazısı da dikkate alınarak, oda tarafından yapılan eksik ödemeler hususunda üst birlik olan B… Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin yetkili organları tarafından denetleme ve uyarı yapılıp yapılmadığının araştırılmasından, suç kastı üzerinde durulmasından, yapılmış bir uyarıya rağmen mevzuata uygun biçimde katılım payının ödenmemesi durumunda üst birliğin mağduriyetine neden olunacağının nazara alınmasından sonra belirtilen araştırmaların sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Sanıkların görevde bulundukları 15/01/2002-28/11/2005 tarihleri arasında bir suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleşen eylemlerinin kül halinde zincirleme ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfına ilişkin yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hükümler kurulması,
5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıklar ile müdafilerinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2015/2252
K. 2018/4304
T. 06/06/2018
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Dolandırıcılık
HÜKÜM: Beraat
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Olay tarihinde … Emlak Komisyoncuları Meslek Odası Başkanlığı yapan sanığın, katılanın bilgisizliğinden faydalanarak ödeme zorunluluğu bulunmadığı halde kursa katılım karşılığında 500 TL ve 700 TL ücret alıp bağış makbuzu keserek dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; herhangi bir yönetim kurulu kararı alınmadan ve 5362 sayılı Kanunun 61. maddesine aykırı şekilde katılandan bağış adı altında para almak suretiyle mağduriyetine neden olduğu, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 59. maddesi delaleti ile 5237 sayılı TCK’nın 257/1. maddesi gereğince görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraat hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ
E. 2017/38037
K. 2021/5148
T. 17/05/2021
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM: Beraat
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıkların beraatlerine yönelik hükümler katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanlar vekilleri tarafından, sanıklar hakkında kurulan hükümler hakkında istinaf talebinde bulunulmuş ise de; 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesi gereğince, kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılmanın, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı anlaşılmakla, katılanlar …, … ve … vekilinin istinaf dilekçesinin, temyiz dilekçesi olarak kabulü ile yapılan incelemede;
Sanık … …’in İstanbul … Odası başkanı olarak, diğer sanıkların ise yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak görev yaptıkları, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 6. maddesi gereğince, esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kayıtlarının yapılamayacağının hükme bağlandığı ancak buna rağmen, sanıklar tarafından sicil kaydı olmayan kişilerin odaya kaydı yapılarak üyelik ücreti alındığı, bu kişilerin İstanbul … Odası tarafından yapılan seminerlere katılmalarına izin verilerek seminer ücreti toplandığı, sanık … …’in, bu ücretlerle İstanbul … Odası’nın kurulu bulunduğu … Caddesi Soğancı Sokak 3/3 Cihangir adresinde bulunan taşınmaza tadilat yaptırıp daha sonra bu taşınmazı satın aldığı, bu suretle sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Uzman bilirkişi heyeti tarafından, İstanbul … Odasının 2006, 2007 ve 2008 yılı yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyelerine ilişkin iddia olunan suç yönünden tüm belge ve makbuzların, seminer giderlerinin, seminer katılımcıları ile üye kayıtlarının incelendiği ve İstanbul … Odasının kayıt dışı bir gelirine ya da harcamasına rastlanmadığının tespit edildiği anlaşılmakla, sanıkların beraatlerine yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılanlar vekillerinin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 17/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ
K. 2011/4588
E. 2012/3203
T. 20.02.2012
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Görevi kötüye kullanmak
HÜKÜM: Beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Mut ilçesi Şoförler ve Otomobilciler Odası başkan ve yönetim kurulu üyesi olan sanıkların, yüklenici … Petrol Elektrik Nakliyat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. ile, odaya ait arsa üzerinde, yüklenici tarafından yapılarak bir süre işletildikten sonra devredilmek üzere petrol istasyonu yapımında anlaştıkları, 12.10.1998 tarihinde imzalanan sözleşmeye göre taraflardan birisinin anlaşma şartlarından vazgeçmesi halinde 50 milyar TL tazminat ödemesi gerektiğine dair hüküm yer aldığı, yüklenici şirketin, ekonomik kriz nedeniyle taahhüt ettiği işi yapamayacağından işin Abdullah Karaer’e devrini talep eden 11.10.2002 tarihli dilekçesini 23.10.2002 tarihli yönetim kurulu kararı ile kabul eden sanıkların yetkilendirmesi üzerine 24.10.2002 tarihinde sanıklar …, Mehmet Yeşilyurt, yüklenici ve Abdullah Karaer’in de imzaladığı yeni bir sözleşme yapıldığı, sözleşmede 12.10.1998 tarihli sözleşmenin aynı şartlarla devredildiği, 23.10.2004 tarihinde petrol istasyonunun faaliyete geçmiş şekilde teslim edilmediği takdirde odadan herhangi bir hak talebinde bulunulamayacağına dair hüküm olmasına rağmen 2005 yılında faaliyete geçen petrol istasyonu için Altınbaş Petrol ve Ticaret A.Ş.’ye, yıllığı 10 YTL den 15 yıllığına intifa hakkı verildiği, sözleşme hükümlerini yerine getirmeyerek zincirleme şekilde görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle temsil ettikleri odanın açıkça zarara uğramasına neden olan sanıkların, suç tarihinde yürürlükte bulunan 507 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’nun 112, sonradan yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf Ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 59.maddesi delaleti ile 5237 sayılı TCK’nun 257/1, 43 maddeleri gereğince hükümlülüklerine karar verilmesi gerekirken, yetersiz ve hukuki dayanaktan yoksun bilirkişi raporuna istinaden beraat hükümleri kurulması,
Yasaya aykırı ve katılan Mut Şoförler ve Otomobilciler Odası vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E.2017/11800
K.2018/7152
T. 24.09.2018
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği
HÜKÜM: Mahkumiyet
1-Bozmaya uyularak yapılan yargılamada, suç tarihinde sanıklardan …‘ın Ergani Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı, sanıklar …, …, … ve …’ ın yönetim kurulu üyeleri, sanık …‘in işçi statüsünde oda çalışanı oldukları, sanıkların görev yaptıkları süre zarfında 06.11.2005 tarihli genel kurul toplantısı öncesi 5362 Sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu‘nun 7. maddesinin (a) ve (c) fıkralarında belirtilen şartlara aykırı olarak 144 kişiyi üye olarak kaydettikleri, usulüne uygun olmayan üye kayıtlarını esas alarak oluşturdukları hazirun cetveli ile bu kişilerin başkanlık seçiminde oy kullanmalarının sağlandığı, bu şekilde sanıkların sahte üye kaydı ve bu kayıtlara dayanarak sahte hazirun cetveli düzenlemek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia ve kabul olunduğu olayda; sanıkların savunmalarında üye kayıtlarının gerçeğe uygun olarak yapıldığını beyan ederek suçlamaları kabul etmemeleri, dosya içerisinde sahte olarak üye kaydığı yapıldığı iddia edilen kişilere ait üye kayıt dosyaları ve kayda dayanak teşkil eden bilgi ve belgelerin mevcut bulunmadığı, Ergani İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen tutanak içeriklerine göre üye kayıtlarının sahte olduğu yönünde iddialar bulunan 144 kişiden yalnızca 35 tanesi hakkında araştırma yapıldığının ve bunlardan 19 tanesi hakkındaki mesleki faaliyetlerine ilişkin tespitler ile oda kayıtları arasında uyumsuzluk bulunduğu belirlenmesine karşın, diğer kişiler hakkında bu yönde herhangi bir araştırma yapılmadığı, tespit yapılan 19 kişinin olayla ilgili olarak beyanlarına başvurulmadığı, mesleki faaliyetleri itibariyle usulsüz olarak esnaf ve sanatkarlar odası üyesi yapılan kişilerin, bu niteliklere sahip olup olmadıkları yönünde oda kayıt tarihleri de esas alınmak suretiyle ilgili Sosyal Güvenlik Müdürlükleri ve Vergi Dairesi Başkanlıkları nezdinde herhangi bir araştırma yapılmayarak kolluk tutanakları ile yetinildiği tespit edilmekle, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; öncelikle üye kayıtlarının sahte olduğu yönünden iddialar bulunan kişilere ait üye kayıt dosyaları ve kayda dayanak teşkil eden bilgi ve belgelerin Ergani Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığından temin edilerek incelenmesi, sahte olarak odaya kaydı yapılan kişiler hakkında kayıt tarihleri itibariyle kayıtlarda belirtilen mesleki faaliyetlerini yerine getirip getirmedikleri hususlarının ilgili Sosyal Güvenlik Müdürlükleri ve Vergi Dairesi Başkanlıkları nezdinde kapsamlı olarak araştırılması, mesleki faaliyetlerine ilişkin tespitler ile oda kayıtları arasında uyumsuzluk bulunduğu belirlenen 19 kişinin tanık olarak mahkemeye celbi ile olayla ilgili olarak ayrıntılı şekilde beyanlarına başvurulmasından sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
2-Kabule göre de;
a)5237 sayılı TCK’nin 40/2. maddesine göre; özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişilerin fail olabileceği, bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulacağı gözetilmeden, Ergani Esnaf ve Sanatkarlar Odasında işçi statüsünde görev yapan sanık …’in kamu görevlisi olarak kabul edilen diğer sanıkların eylemlerine, TCK’nin 37/1. maddesi delaletiyle iştirak ettiği belirtilerek karar verilmesi,
b)5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas-2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2018/2278
K. 2021/5293
T. 03/11/2021
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
Mahalli mahkemece verilen hükümler ve kararlar temyiz edilmekle dosya incelendi;
CMK’nin 260/1. maddesine göre zimmet suçundan açılan kamu davasında katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Yasa’nın 18. maddesindeki düzenlemenin verdiği yetkiye ve CMK’nin 237/2. maddesine dayanılarak Hazinenin katılma isteminin zimmet suçu ile sınırlı olarak KABULÜNE, resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle bahse konu suçtan kurulan hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Hazinenin vekili aracılığı ile yapmış olduğu temyiz isteminin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 317. maddesi uyarınca REDDİNE, sanıklar … ve … hakkında zimmet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların, CMK’nin 231/12. maddesi karşısında itiraza tabi olup, temyizi mümkün bulunmadığından, aynı Kanun’un 264. maddesi de gözetilerek Hazine vekilinin temyiz talebinin itiraz mahiyetinde kabulü ile mercince değerlendirilip gerekli kararın verilmesi mümkün görüldüğünden, dosyanın bu yönden incelenmeksizin mahalline İADESİNE, başvurularının kapsamına göre incelemenin katılan Hazine vekilinin ve O yer Cumhuriyet savcısının, sanık … hakkında zimmet suçundan, ayrıca O yer Cumhuriyet savcısının adı geçen sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet, katılan Hazine vekilinin, sanıklar … ve … haklarında zimmet suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanıklar … ve … haklarında zimmet suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
İzmir Bakkallar ve Bayiler Odasının genel sekreteri olarak görev yapan sanığın, Odaya ait çekleri, müşterek imza yetkisine sahip meslek odası ikinci başkanı …’nun imzasını taklit ederek kendisinin ortağı olduğu … Dekorasyon şirketi lehine keşide ve ciro etmek, yine 31/03/2009 tarihli iddianameye esas alınan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulunda görevli müfettiş yardımcısı tarafından düzenlenen 15/04/2008 tarihli ve 2008/1 sayılı suç duyurusu raporunda ayrıntıları belirtilen şirket ve kurumlardan herhangi bir mal ve hizmet alınmadığı halde gider makbuzu düzenlemek suretiyle 217.583,55 TL parayı zimmetine geçirdiği kabul edilmiş ise de; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 57/2. maddesine göre giderlerin, başkan veya vekili ile genel sekreterin ortak imzasıyla yapılması gerektiği, buna göre sanığın sahte olarak düzenlediği çeklerle Oda parasını mal edinme şeklindeki eylemlerinde mal edinilen paraların görevi dolayısıyla sanığa teslim edilmediği, koruma ve gözetim sorumluluğunun da olmadığı, fiillerinde yasal tevdi unsurunun gerçekleşmediği, hileli ve yasal olmayan yollarla kendisine para ödenmesini sağladığı bu eylemlerinin TCK’nin 158/1-d-f madde-fıkra-bentleri kapsamında banka aracı kılınmak suretiyle kamu meslek kuruluşu aleyhine zincirleme şekilde dolandırıcılık suçu olarak değerlendirilmesi gerektiği, öte yandan birleşen davaya dayanak iddianamede isnat olunan harcamaların oda yönetiminde bulunan sanıkların beyanlarında belirtildiği üzere önceden sanık … tarafından kasadan uhdesine geçirdiği paraların kayda geçirilmesi amaçlı olduğunun tespiti halinde, bu eylemlerin zimmet suçuna temas edeceği nazara alınarak, dosyanın kül halinde Sayıştay emekli uzman denetçilerinden oluşacak üç kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilip, sanığa yüklenen ve yukarıda niteliği belirtilen eylemlerin tek tek irdelenerek, her bir eylem nedeniyle mal edinilen miktarların ayrı ayrı tespiti ile hasıl olacak sonuca göre zincirleme zimmet, zincirleme nitelikli dolandırıcılık ve zincirleme sahtecilik suçlarından ayrı ayrı hükümler kurulması yerine, yazılı şekilde hükümler kurulmak suretiyle eksik ceza tayini, Sanığın, Odaya ait 35 adet çeki, kendisine ait şirket lehine müşterek imza yetkisine sahip meslek odası ikinci başkanı …’nun imzasını taklit ederek düzenlemesi şeklindeki eylemlerinin, TCK’nin 204/2, 43. maddeleri uyarınca kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, hakkında TCK’nin 204/1. maddesi gereğince tek resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulmak suretiyle noksan ceza belirlenmesi,
Kabule göre de;
Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararının Resmi Gazete’nin 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nin 53/1. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Yüklenen zimmet suçunu TCK’nin 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen ve hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında 53/5. maddesi gereğince hükmolunan cezanın yarısından az olmayacak ve sonuç ceza miktarını da aşmayacak kadar bir süre ile bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiği halde, 2 yıl 7 ay 8 gün yerine 2 yıl 7 ay 7 gün süre ile bu hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına karar verilmesi, Kanuna aykırı, O yer Cumhuriyet savcısı ve katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 03/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ
E. 2014/9163
K. 2017/5056
T. 28/11/2017
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Zimmet, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
HÜKÜM: Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
1-Başkanı olduğu odanın parasını zimmete geçirmek suçundan sanık olarak yargılanan, menfaat çatışması nedeniyle odayı temsil hakkı bulunmayan ve suçtan doğrudan zarar görmeyen katılan sanık …’in kamu davasına katılma olanağı olmadığı ve mahkemece verilen katılma kararının da hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz hakkı vermeyeceği anlaşıldığından, vekilinin sanık … aleyhine vaki temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi gereğince, aynı sanık müdafiin duruşma talebinin ise sanığa tayin olunan cezanın miktarı nazara alınarak 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Sanık … hakkında, … ve …’e yönelik eylemleri nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın CMK’nın 231/12. maddesi gereğince itiraza tabi kararlardan olduğu anlaşıldığından isteminin itiraz merciince incelenmek üzere mahalline İADESİNE,
3-Sanık … hakkında zimmet suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Söğütlü Esnaf ve Sanatkarlar Odası başkanı olan sanık … hakkında zimmet suçundan mahkumiyet kararı verilmiş ise de; soruşturma aşamasında emekli Sayıştay denetçisi, başmüfettiş ve hesap bilirkişisinden aldırılan ve hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda 2002 ile 2008 yılları arasında sanığa oda kasasından nakit olarak ödenen, kendisi tarafından odanın banka hesabından çekilen, çek ile alınan ve oda üyesinden aldığı toplam 54.566,47 TL paranın sanığın uhdesinde bulunduğu belirtilmesine karşın, sanığın başkanı olduğu odanın bağlı bulunduğu birliğin denetçileri tarafından hazırlanan 29/07/2009 tarihli
denetim raporunda odanın defter ve muhasebe kayıtlarındaki usule aykırı işlemler belirtilmekle beraber sanığın uhdesinde para kalmadığı gibi 13.116,33 TL odadan alacağı olduğunun beyan edildiği, bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan raporun odanın sanık …’ten sonraki genel sekreteri olan tanık … tarafından hazırlanan resmi olmayan imzasız 4 sayfadan ibaret belgeyle benzerlikler arz ettiği ve sanık …’un uhdesinde bulunan paraların kendisine intikaline ilişkin hesap tablosu dışında başkaca açıklamaya yer verilmediği, buna karşın denetim raporunu düzenleyen tanık … ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği başkanı tanık …’ın beyanlarında sanığın uhdesinde bilirkişi kurulu raporunda belirtilen tutardaki kadar yüksek miktarda paranın oda gelirleriyle orantısız olduğunu belirttikleri nazara alınarak, dosyanın Sayıştay’dan emekli uzman denetçilerinden müteşekkil yeni bilirkişi heyetine tevdi edilerek 5362 sayılı Esnaf Odaları Kanununda odanın gelirleri olarak açıklanan kalemler dikkate alınmak suretiyle odanın gelirlerinin ve geçerliliği olan gider belgelerine dayalı olarak giderlerinin, odanın yasal gelirlerinden sanık …’a makbuz karşılığı ne kadar ödeme yapıldığının, bu ödemelerin gider belgelerine dayanıp dayanmadığının, sanık …’un bankadan para çekmeye yetkili olup olmadığı, yetkisi olduğu takdirde ne şekilde yetkisi olduğunun belirlenmesi ve raporlar arasındaki çelişkinin de giderilmesi suretiyle rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
4-Sanık … hakkında zimmet ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a)Söğütlü Esnaf ve Sanatkarlar Odası genel sekreteri olan sanık … hakkında zimmet suçundan ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarından mahkumiyet kararları verilmiş ise de; … Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin 18/11/2011 havale tarihli yazısına göre, sanık …’ın, Söğütlü Esnaf ve Sanatkarlar odası üyelerinin, sicil kayıtlarını yaptırmak ve bununla bizzat ilgilenmek, vergi levhalarını tastik ettirmek işlemlerini icra etmek, üyelerin vergi borçlarına bağlı bulundukları vergi müdürlükleri veya mal müdürlüklerine yatırmak ve takip etmek gibi bir yetki ve görevinin olmadığı, yine anılan hususların 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununda genel sekreterlerin görevleri kapsamında sayılmadığı, zimmet suçunun faile görevi nedeniyle tevdi olunan veya koruma ve gözetim sorumluluğu altında bulunan para, mal ve sair kıymetleri kendisi veya başkası yararına mal edinmesiyle oluşacağı nazara alındığında, sanığa isnat edilen ve mahkemece sübutu kabul edilen eylemlerin takibi şikayete bağlı olan ve TCK’nın 155/1. maddesinde tanımlanan güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, bu nedenle TCK’nın 73/1. maddesi kapsamında suç tarihleri ve şikayet sürelerinin tespit edilmesinden sonra usulüne uygun şikayeti bulunmayan müştekiler bakımından kamu davasının düşürülmesi hususu ile şikayetçi olan müştekiler açısından da hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 253/1. maddesinde yapılan değişikliğe göre, TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunun uzlaşma kapsamına alınması nazara alınarak uzlaştırma işlemlerinin uygulanıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunduğu halde yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde zincirleme zimmet ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarından hüküm kurulması,
b)Kabule göre de;
Zimmete konu 5.686 TL’nin, suç tarihindeki ekonomik koşullara ve Dairemiz uygulamalarına göre değer azlığı sınırında kalması nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 249. maddesinin uygulanmaması,
Yüklenen suçları TCK’nın 53/1-d maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekirken, sanıkların haklarında 53/1. maddesinin hangi bendinde sayılan hakların yasaklandığı açıklanmadan ve ilgili bentteki hak ve yetkilerin tamamını kullanılmaktan yasaklanmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden “kamu görevinin üstlenilmesinden yasaklanması” şeklinde sınırlı ve yanlış bent üzerinden uygulama yapılması,
Güveni kötüye kullanma suçundan kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık …’ın 5237 sayılı Kanunun 53/4. maddesi gereğince aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Sanık hakkında güveni kötüye kullanma suçundan verilen hapis ve adli para cezasında, TCK’nın 51. maddesi uyarınca, yasal olanağı bulunmadığı halde adli para cezasını da kapsayacak biçimde erteleme kararı verilmesi,
Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının Resmi Gazetenin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerinin ve O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E. 2014/8783
K. 2014/11721
T. 16.06.2014
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ: Özel belgede sahtecilik
HÜKÜM: Sanığın beraatine dair.
I- Şikayetçi …’nın temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Sanığa yüklenen suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen şikayetçi …’nın kamu davasına katılma hakkı bulunmadığı, usulsüz verilmesinden dolayı hukuken geçersiz olan katılma kararının da hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceği cihetle; şikayetçinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
II- Şikayetçi … (…)…’ın temyiz itirazlarının incelenmesinde ise :
Katılan sıfatını alabilecek suretle suçtan zarar görmüş olan şikayetçi … (…) …’ın 5271 sayılı CMK.nun 260/1. maddesi gereğince yasa yoluna başvurma hakkı bulunduğu kabul edilerek yapılan incelemede gereği görüşüldü:
1- Sanığa yüklenen suçtan zarar gören mağdur … (…) …’a 5271 sayılı CMK’nun 234/1-b maddesindeki hakları hatırlatılıp, aynı Kanunun 238/2 maddesi uyarınca davaya katılmak isteyip istemediği sorulmadan, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi suretiyle CMK’nun 234/1-b maddesine aykırı davranılması,
2-Suç tarihinde …Berberler Odası yönetim kurulu başkanı olan sanığın 06.02.2008 tarihinde işten ayrılan mağdur … (…)…’a kıdem tazminatı ödenmemesini sağlamak amacıyla mağdurun oda sekreteri olarak göreve alınmasına dair 06.02.2007 tarihli yönetim kurulu kararındaki 02.02.2007 olan işe giriş tarihini 13.02.2007 olarak değiştirmek suretiyle sahtecilik suçunu işlediğinin iddia olunması karşısında; suç tarihinde yürürlükte bulunan ve 21.06.2005 gün ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Kanunun 59. maddesine göre “Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personelin görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler.” hükmü uyarınca sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 204/2. maddesinde öngörülen memurun resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli ağır ceza mahkemesi’ ne ait olduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, şikayetçi …(…) …’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 16.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ
E. 2012/12749
K. 2014/448
T. 13.01.2014
“İçtihat Metni”
Tebliğname No: 11 – 2012/52168
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ: 08/06/2011
NUMARASI: 2011/133 (E) ve 2011/205 (K)
SUÇ: Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık
Belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu göz önüne alınıp, suça konu sahte olduğu iddia edilen işe giriş bildirgeleri, iş bırakma formları emeklilik talep formları ile adli emanette kayıtlı üye kayıt ve yönetim kurulu karar defterleri duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle özellikleri tutanağa geçirilip iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılıp tartışılarak, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen 21.02.2006 tarih ve 1 sayılı soruşturma raporunun aslı veya onaylı örneği ile suça konu belgelerin denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulmasından ve zamanaşımı sürelerinin tespiti bakımından da Bağkur sigortalısı olan kişilerin suça konu sahte belgelere dayanılarak katılan kurum tarafından emeklilik, yaşlılık veya ölüm aylığı işlemlerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hangi tarihlerde yapılıp bu hakkı kazandıkları da araştırılıp gerektiğinde bu hususlarda bilirkişi incelemesi de yaptırılıp suç tarihi tespit edildikten sonra, suç tarihinde yürürlükte bulunan 507 sayılı Kanunun 112 ve daha sonra 21.06.2005 gün ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Kanunun 59. maddesine göre “Esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personelin görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine, bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde, bu suçlardan dolayı, adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görürler.” hükmü uyarınca memur sayılan sanıkların eylemlerinin sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nun 339/1, 80. maddesine (5237 sayılı TCK’nun 204/2,43 maddesi) uygun memurun resmi belgede sahteciliği suçu oluşturacağı da gözetilerek sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna istinaden yazılı şekilde dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle eksik araştırma sonucu hüküm tesis edilmesi,
2- Dosya içerisinde UYAP’tan alınan güncellenmiş nüfus kayıt örneklerinden sanık R.. T..’in 22.05.2005, sanık R.. Ü..’in ise 07.06.2009 tarihinde vefat ettikleri anlaşıldığından, kamu davasının 5237 sayılı TCK’nun 64. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, duruşmaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.